16
Mayıs
2024
Perşembe
KİTAP

Kâseden Hisse

Tibor Fischer'in yarattığı anlatıcıya hürmet etmek gerekir. Çünkü yazarın anlatıcısı dört yüz kere kırılma tehlikesi atlatmış ve üç bin kez çalınma teşebbüsüyle karşılaşmış bir kâse


Öyle bir kâse düşünün ki 5 bin yıllık geçmişiyle, bu zaman zarfı içerisinde de türlü devrimlere, açlıklara, savaşlara, katliamlara şahit olmasıyla kısacası 'görmüş geçirmişliği'yle insanoğluna yaşadıklarıyla ilgili kendi türlerinin dahi yapamadığı sağlam yorumlarda bulunsun. Şimdiye dek beş romanı bulunan ve 1993'te Granta dergisi tarafından 'En İyi 20 Genç İngiliz Romancısı'ndan biri seçilen Tibor Fischer'in Kâseden Hisse'sinin başkahramanı bu antika kâse. Kahramanı bir nesne olan ve gerçeküstü anlatılarla bezenen roman, dört yüz kere kırılma tehlikesi atlatmış ve üç bin kez çalınma teşebbüsüyle karşılaşmış kâsenin ağzından anlatılıyor.


Kullanıldığının ve istismar edildiğini düşünen hatta taklit bile edilen kâsenin tek şikâyeti zaman zaman çeşitli koleksiyoncuların eline cüzi rakamlara geçiyor olmasından ziyade değerinin anlaşılmaması. Mezopotamya'ya korku salan yılansı Samarra işi motifleri olan, incecik ve zarif bir kâse olsa da hoyrat ellere geçince sirke kavanozu, ölü küllerini saklama ya da ilaç kabı, mezarlık aksesuvarı, vazo, fare kapanı, dekoratif çömlek, sürahi, kapı ağırlığı, gölgelik, tükürük hokkası, kömür kovası, papağan çıtası veya küllük olarak kullanılmaktan kurtulamamış. Kimlerin eline geçmemiş ki... Önce bir mumyayla birlikte gömülmüş, sonrasında 'Harikaburun' lakaplı bir mezar soyucusunun eline geçerek satın alınma ümidiyle diyar diyar dolaşmış. Dolayısıyla bu renkli kişisel hikâyesi yüzünden kâseden dinleyecek çok şeyimizin olduğu su götürmez bir gerçek. Kıymetinin bilinmemesinden ileri gelen şikâyetini her fırsatta dile getiren kâse, yerleştirildiği raf üzerinden kıymeti hiç mi hiç bilinmeyen yaşamlara tanık olduktan sonra belki de kendi arayışına son veriyor ve insanlarla ilişkilerini izlemeye koyuluyor. Bilinen bir şeydir ki insanlar dışarıda kimsenin yanında yapmayacakları şeyleri, cesaret edemedikleri hareketleri, en abuk sabuk halleri evde yalnızken denemekten hiç çekinmezler. Tüm bu durumlara da bizzat tanık olan evin eşyalarının ve tabii kendi durumunu da içler acısı bulan kâse, onların en müstehcen anlarını aktarıyor. Yeni sahibi ve onun arkadaşları son derece renkli kişilikler olunca da bilge nesnemize kadın erkek ilişkileri, ahlaki bozukluklar, seks, şehvet, hırsızlık ve dolandırıcılık hakkında yorumlarda bulunmak için kaçınılmaz bir fırsat doğuyor.

Hırsızlık ve dolandırıcılık


Kitapta, bir sanat danışmanı ve kâsenin sahibi olan Rosa'nın evinde şekillenmeye başlayan olaylar, hırsızlık ve dolandırıcılıkta uzman, ağzından çıkan tek gerçek şey ismi olan Nikki'nin geçici olarak eve yerleşmesiyle bol mekân değiştirmeli olaylar zincirine dönüşüyor. Cinsel ilişkide sınır tanımayan Nikki, davetsiz misafir olarak yer ettiği ve Rosa tarafından okuyucunun sinirlerini bozabilecek denli samimi ağırlandığı eve gelen çamaşır makinesi tamircisinden Rosa'nın arkadaşlarına kadar pek çok kişiyle birlikte oluyor. Daha da ileri giderek evde ne var ne yok satmaya ve onlara 'çalındılar' süsü vermekten geri kalmıyor.


Aktif olarak bir arayış içerisinde olmasa da 'hayatının erkeği'ni sadece beklemekle yetinen Rosa, Nikki'nin bu özgür yaşamını gördükçe ona 'Mutlu musun?' sorusunu yöneltiyor. Ama Nikki'nin gerçeklerle yüzleşmeye pek niyeti yoktur. Aslında Nicholas olarak doğup Nicola olarak hayata devam ettiğini söylediği anda bile kâse onun hakkında neyin yalan neyin gerçek olduğunu bilemeyecek kadar afallamış durumdadır.


Nikki, kâseyi pek çok kez satsa da, değeri anlaşılmayan kahramanımız az paralara mal olup, küflü antika eşyaların yanına yerleştiriliyor ve illa ki elden ele dolaşıp tekrar Rosa'ya ulaşıyor. Her geri dönüşünde ise ona daha çok bağlanıyor. İnsan, kâsenin Rosa'yı en iyi anlayan ve onunla aynı türden olsa Rosa'nın o aradığı gerçek aşkı olabileceğini düşünmeden edemiyor. Olayların sonunda kendini farklı bir ele verilirken bulan kâse, tutkuyla bağlandığı Rosa'nın hayatı hakkında sadece uzaktan kehanetlerde bulunmakla yetiniyor. Çünkü ona göre tutkusuz olsak, kendimizi bir rafta seramikleşirken buluruz.



KÂSEDEN HİSSE
Tibor Fischer, Çeviren: Duygu Günkut, Okuyan Us Yayınları, 2007, 258 sayfa, 18 YTL.

BAHAR GÜLER/radikal
Yayın Tarihi : 3 Kasım 2007 Cumartesi 15:02:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?