Rüya, bireysel bilinçaltının dışavurumuyken, masal kolektif benliğin bilinçaltını temsil eder. Her iki alan incelenirse toplumların ve bireylerin bilinçaltlarına ait bilgilere ulaşılır
Küçükken, her nedense küçükken, daha büyüdüğümüzde değil, masal anlatılırken bana, o ‘büyülü’ dünyadan hiç çıkmak istemezdim. Masal dünyası içinde yaşadığım dünyadan daha güzel ve daha heyecanlıydı; üstelik daha da anlaşılırdı; yumuşak bir dünyaydı. Biraz daha büyüyünce birçok şeyin yanı sıra bunun üzerinde de düşündüm: Masal dünyasından hiç çıkmak istememek benim için dünyadan kaçmak anlamına mı geliyordu? Evet masallarda bir sürü doğaüstü olaylar olur, ejderhalarla savaşılır, sihirli aynalarla konuşulur, kanatsız uçulur, dağlar delinir ve mutlaka en sonunda hak yerini bulur, iyiler kazanır, kötüler kaybeder, herkes mutlu olur. Örneğin, gerçek hayatta biz duymasak da ağaçlar, dağlar, taşlar konuşur masallarda. (Bence gerçekte de konuşur da biz duyamayız seslerini.) “Kahramanlar yorulmazlar, bedenleri ikiye bölünmüş bile olsa, kendi bedenlerinden bir parça kopsa bile acı çekmezler. Kan akmaz, acıdan ilenmezler.” (s. 42) Ama her ne kadar doğaüstü, sihirli olaylar, mucizeler gerçekleşse de masalların yine de kendi içlerinde alttan alta, mantıksal bir nedensellik silsilesi vardır. Aynı şeyi hayatın kendisi için söyleyebilir miyiz, bilmiyorum.
Masalların Psikanalizi adlı ilgi çekici kitap öteden beri düşündüğüm bir ilişkiyi masal ile mesel arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak başlıyor. Masal, “genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kulaktan kulağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen, olağan dışı olayları anlatan hikâye.” Mesel, “örnek alınacak söz; atasözü; eğitici hikâye veya masal.” Demek ki masallar alttan alta bize kıssadan hisse de çıkarıyorlar; toplumsal anonimliğin, kolektif bilincin kuşaktan kuşağa taşıyıcıları olan masallar aslında, ne kadar olağan dışı olurlarsa olsunlar, yine de gerçek hayata gönderiyorlar bizi; orasıyla ilgili bir yargının, bilincin oluşmasını sağlıyorlar. Bilinçaltımıza öteden beri süregelmekte olan geleneksel hayatı yerleştiriyorlar; geleneksel değerlerle birlikte. Bu açıdan bakıldığında masallar toplumsal kodları zihnimize yerleştiriyor ve bizi topluma iyi birer bireyler olarak hazırlıyor. “Ejderha ejderhalığını çok az bir vakit için kullanır, sonra ölmek durumundadır. Cadı zehirli elmayı geçici bir süre için kullanabilir, sonra ölür; kurt vahşiliğini ve insan yiyiciliğini masalın sonunda kullanır ama karnı kesilir, içine taş doldurulur ve ölür.” (s. 43)
Kitaptan öğreniyoruz ki, mit-rüya-masal arasında ilişkiler bulunuyor. Hem yapıları hem de dilleri bakımından. Ve bunların hepsinde de bir şifre-dil kullanılıyor. Ama elbette ki bu şifreler gerçekliğe dayanıyor, bir bakıma gerçeklik sembolleştirilerek masallarda başka bir kılıkta karşımıza çıkarılıyor. Masalların “aslı ve ilkörneği, kökeni gerçekliktir, ama hafıza ve bilinç o kadar karmaşıktır ki gerçekliği bir anlamda sansürler, değiştirip dönüştürür, idealize eder, imgesel düzleme çeker, metafor ve metonimilerle o gerçekliği dağıtır ve dil artık masalsı bir dil haline gelir.” (s. 31)
Kitapta beni en çok ilgilendiren tespit masalların kolektif, yani toplumsal bilincin taşıyıcıları olduğu tespitiydi. Değil mi ya, kimi masallar toplumsal kurallara aykırı bulunduğundan, yıkıcı olarak değerlendiril- diklerinden kuşaktan kuşağa aktarılmıyor, sansüre uğruyorlardı. Günümüze kadar gelen masallar bir bakıma toplumun onayından geçmiş masallardı; toplumun kabuk görmüş değerlerini ve bakış açısını yaygınlaştırıyordu. Bunun yanında rüyalarda bireysel bilinçaltı dışavurulur. Ama yine de rüyalarda kolektif benliğin izleri de vardır. Rüya, bireysel bilinçaltının dışavurumuyken, masal kolektif benliğin, ulusun ve halkın bilinçaltını temsil eder. Bu her iki alan dikkatle incelenirse toplumların ve bireylerin bilinçaltlarına ilişkin bilgiler elde edilebilir demek ki.
Demiştik ya, masallarda bile nedensellik silsilesi var, üstelik oradaki her şey bir sembol ve bizi gerçek hayata gönderiyor. Yani, masallar aslında uzlaşımsal değerlerin taşıyıcısı; bu anlamda da muhafazakâr oldukları bile söylenebilir.
İddialı ismine karşın Masalların Psikanalizi beklediğim ölçüde iyi bir kitap değil. Ben daha çok masalların arka planına ve işleyişine ilişkin olacağını, özgün saptamalarla karşılaş- mayı beklerken, akademisyenler tarafından yazılmış olduğu için belki, daha çok bir derleme niteliğini taşıyor.
MASALLARIN PSİKANALİZİ
Ahmet Sarı, Cemile A. Ercan, Salkımsöğüt Yayınları, 2008, 144 sayfa, 6 YTL.