22
Mayıs
2024
Çarşamba
KİTAP

'Onlar' şiirleriyle geldi

Mezopotamya'nın en eski halklarından olan Kürtlerin şiir birikiminden derlenmiş özenli bir çalışma bu antoloji. Geç kalmışlığın kederini taşıyan, kendinden öncekileri de görmenin erinciyle hazırlanmış


Kürtler geldi. Şiirleriyle Türkçeye konuk oldu Kürtler. Eşikte çok beklemiş, bekletilmiş olsalar da yılgın değiller, Türkçeyi deste deste çiçeklendirdiler, edebi bir şenlik getirdiler Türkiye'ye. Sol sayfa ile sağ sayfada iki dil kavuştu birbirine. Bin yılı aşkın süre boyunca iç içe yaşamış iki dil, aradaki kasıtlı kör noktaları atlayarak 1610 sayfa boyunca bakışık bir düzende birbirine dönüştü bir antolojide.


Selim Temo'nun tam beş yıl süren yoğun emeğiyle hazırlanmış Kürt Şiiri Antolojisi'nden söz ediyorum, kuşkusuz sevinç, neşeyle. Sümer edebiyatı üzerine bir dostuyla sohbet etmek isterken Muazzez İlmiye Çığ, "Sümerlerde edebiyat mı var?" şaşkınlığıyla karşılaşır. Bundan daha tuhaf bir sorunun ömrü uzun sürdü ve şuydu: "Kürtçe diye bir dil mi var?" Bu soruyu soranları dibinde bırakıp görünmez kılacak (ya da en azından utandıracak) kalınlıkta Kürtçe yazılmış şiir birikimi var artık Türkçede. Mezopotamya'nın en eski halklarından olan Kürtlerin şiir birikiminden derlenmiş yoğun, özenli bir çalışmanın örneği bir antoloji var. Geç kalmışlığın kederini de faziletini de taşıyan, kendinden öncekileri de görmenin erinciyle hazırlanmış bir antoloji. Bu büyük edebi emeği, yazdığı zarif bir önsözle selamlayansa Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Sait Halman. Türkçenin dünyaca tanınmasındaki emeği asla unutulmaz bir edebiyat adamının, Halman'ın yazısı, zengin anlamları kadar gönül doyurucu da. "Dünya şiirinin ihmal edilmiş bir kesimini gün ışığına çıkarıyor" sözleriyle antolojiyi alkışlayan Halman, "Hayatta olsalar, Prof. Fuat Köprülü, Nâzım Hikmet, Cahit Sıtkı Tarancı ve Aziz Nesin, sanırım, sevinirlerdi" diyor.


Kürtçe şiirin ulaşılabilen en eski örneğinden alarak (MÖ 300) 2300 yılı aşan birikimini kapsayan bu antolojinin yeniliği ne, bir ilk mi gerçekten?


Yeniliği, Cumhuriyet tarihi için hem bir ilk oluşunda hem de kapsayıcılığında. Bu çalışma her şeyden önce geniş bir tarihsel ve edebi süreci belgeliyor. Mesnevilerden, cem şiirlerine, mevlitlerden koşmalara, tekke ve saray şiirlerinden halk şiirlerine, Tasavvuf şiirinden modern şiir biçimlerine kadar geniş bir yelpaze sunuyor antoloji. Nâzım Hikmet'in Mayakovski'den aldığını söylediği 'merdivenli yapı'lı şiirler bile var, Melayê Cizîrî'nin yazdıkları gibi. Ama şaşırtıcı yanı şu: Yazılış tarihi 20. değil 17. yüzyıl. Bir başka şaşırtıcı boyutsa kadın şairlerin bolluğu. Bolluk, 10 ve 11. yüzyıllarda bir de yeni dönemde beliriyor. Bunun nedenlerine dair çok şey söylenebilir; ama şiirlerin ulusal niteliğine her dönemde diyecek söz yok. Etkin dillerin ve kültürlerin arasında kendi ulusal ve dilsel benliğini koruyabilmiş bir süreklilik var Kürt şiirinde. Antolojinin bir önemi de bu; Kürtçeye karşı önyargıların etkisini kıracak niteliklere sahip olması. Kürtçe edebiyatın dil değerini, bu dilin ruhunu, bilincini, neşesini, görgüsünü, sevinç ve kederini temsil ediyor antoloji.

Bir yazı dili olarak Kürtçe


Antolojinin bir başka özelliğini de Kemal Varol, Kitap Zamanı'nda vurguladı: "Kürtçe sözlü edebiyat dili olduğu kadar yazılı edebiyat dilidir de." Bu yargının kanıtını taşıması bakımından, Kürtçenin bir yazı dili olarak eskiliğinin de belgesi bu antoloji. Kuşkusuz Selim Temo'dan önce bu köklü edebiyatın değerini ortaya koyan çalışmalar vardı. Bundan da önce 1920'de İstanbul'da ilk Kürtçe antoloji yayımlanmıştı (Emin Fevzi Bey'in Encumenî Edîbanî Kurd). Cumhuriyette yinelenmedi bu çalışma. 1960 sonrasında Kürt aydınlarının ve 1970'lerde birçok Türk şair ve yazarın denediği çevirileri de vardı Kürtçe şiirin. (İsmet Özel, Ataol Behramoğlu ve Özdemir İnce çevirileri dahil). Tüm bir yapıt olarak Ehmedê Xanî'nin Mem û Zin, Cegerxwîn'in Lenin Şafağı ve bir iki şiir kitabı daha çevrilmişti, hepsi bu. Çevirilerin birçoğu başka dillerin dolayımındandı ve birkaç ünlü şairi kapsıyordu. Bu kez, hem Türkçe çevirisiyle hem de şiirlerin ana dili Kürtçesiyle yan yana basıldı.


Kürtçenin edebi varlığını ve zenginliğini kanıtlama çabası yeni değil kuşkusuz. Örneğin Mehmed Uzun, yazdığı onlarca Kürtçe romanın yanı sıra geçmiş örneklerini Antolojiya Edebiyata Kurdî (1995) kitabında gelişkinliğini ortaya koyduğu dil, Kürtçe bilenler için eşiz değerdeydi. Bu kez bu yeni antolojiyle Kürtçe yalnızca şiirdeki zenginliğiyle varlığının boyutlarını duyuruyor ve geniş bir coğrafyanın ve kapalı bir tarihin ışığını şiirden yansıtıyor.
Bu antolojide MÖ 300'den günümüze kadar 293 şairin 520 şiiri Kürtçe ve Türkçesiyle bir araya geliyor. Daha önce şairliği ve incelemeleriyle göz dolduran Selim Temo'nun şu sözleri Antolojiyi yeterince tanımlıyor: "Bu çalışmayla Kürt şiirinin uzun tarihi ve "parça"ları, ilk kez bu kadar bütüncül bir şekilde ortaya seriliyor. Alfabeler, lehçeler ve devletler arasında bölünmüş olan bu şiir, büyük bir fotoğrafın öğeleri olarak bir araya geliyor. Burada yaptığımız şey, yalnızca yok sayılanı değil, yok sanılanı da, belgeleriyle ortaya sermek olmuştur."


Temo, oldukça kuşatıcı bir dille seçiminin ilkelerini sıralarken konuyla ilgilenecek olan herkese kılavuz niteliğinde bir araştırma yöntemi ve malzemesi sunuyor aynı zamanda. Kitap, kapsamlı bir 'bibliyografya"nın yanı sıra bir ansiklopedi niteliği de taşıyor. Her şairin yaşamöyküsü yer alıyor kitabın sonunda. Temo çevirideki zorlukları tanımlarken, vezinler ve mazmunlar konusunun bağlayıcı etkisine önemle işaret ediyor. Ortadoğu'da yeşermiş din, dil, kültür ve edebi çeşitliliğin birbirlerini ezmedikçe nasıl bir zenginlik oluşturduğunu da temsil ediliyor ansiklopedi. Bazı şairlerin ulusal kökeni bile tartışmalı olabiliyor kimi durumlarda. Örneğin Baba Tahir Uryan. Daha önce Talat Halman tarafından şiirleri Aşk Çırılçıplak adıyla Türkçeye kazandırılan Baba Tahir Üryan, Pers mi, Arap mı, Kürt mü? Bu tartışmada, Melametiliğin babalarından olan şairin din, dil ve ulus üstü tutumunun da rolü var. Yalnızca Melameti kültürü değil, hemen bütün dinlerin etkisini içermiş bir Orta Doğu kültür tarihi beliriyor antolojide. Mazmun ve vezin çeşitliliği de bunun bir kanıtı. Aşk ve kadim inançlar gibi bazı izlekler var ki, her dönemde ısrarla sürdürülmüş. Şu Zerdüştî şiir, 8. yüzyılda yaşamış Balûli Dana'nın: Ama dolaşıyorlar tek tek şehirleri/Diriltmek için eski İran dinini. Antolojinin son şiiriyse 1979 doğumlu Gulîzer'in. Son şiirin adı 'Mem' ve üç dizesi şöyle: Çoktandır Zin'im ben/Keşke Mem olsaydı/Yüreğinin bir köşesi de.


Her şey politiktir


Antolojiden anlaşılıyor ki, Ortadoğu'nun hemen her yerinde yaşayan Kürtçenin şairleri, çevrelerindeki bütün dillerin sesleri duymaya çalışmışlar; Hindistan'dan Britanya'ya, Pampalardan Sibirya'ya. Bir yandan da kendi olmayı her zaman önemsemişler, ki antoloji bu olgunun bir belgesi niteliğinde. Örneğin, 12. yüzyılda yaşayan Logerî'nin şu şiiri bir özelliği apaçık taşıyor: Buhara Loger'den daha güzeldir, bütün akıl sahipleri bilir bunu/Ve fakat Kürt bırakmaz yabani ve doğal hayatın güzelliğini. Selim Temo'nun bir özeni de, politik indirgemelerden olabildiğince uzak durmaya çalışması. Bir sanatın, bir kültürel hazinenin başına gelebilecek en berbat şeylerden birinin politik bir anlama indirgenmesi olduğu bilinciyle davranmış Temo. Ama başka bir boyutunu da unutmadan: Her şey politiktir aynı zamanda. Özellikle yasaklıysa bir dil, bir kültür; her tutum kaçınılmaz olarak politiktir.
Bu şiirler, Kürtçenin bağrında biçimlenmiş ama Ortadoğu'da ve dünyadaki farklı onlarca dilin de derdini taşıyor aslında: Ay kadar, güneş kadar belirgin olan varlığı ile yok sayılması arasındaki o kahredici çatışmayı taşıyor. Aralarından bir şair diyor ki: Bir şey varsa herkeste olmalı, değil mi/Yahudi ve Ermeni, Boşnak ve Türk gibi. (Mela Mihemed Koyî)

KÜRT ŞİİRİ ANTOLOJİSİ
Hazırlayan ve Çeviren: Selim Temo, Agora Kitaplığı, 2 Cilt, 1610 sayfa, 80 YTL.

MAHMUT TEMİZYÜREK/radikal
Yayın Tarihi : 17 Ekim 2007 Çarşamba 16:19:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?