14
Haziran
2025
Cumartesi
KİTAP

Öyle bir işe imza attı ki...

Edebiyat eleştirmeni Ömer Lekesiz yazarların aklından geçen, ama birçoğuna nasip olmayan bir işe imza attı; kişisel kütüphanesiyle sahaflığa başladı.

Biz de soluğu Kadıköy'de açılan Sahaf Kebikeç'te aldık. Sahaflık, Lekesiz'in yıllardır kurduğu bir hayalmiş. Emekli olunca, elinde bulunan binlerce kitabın bir kısmını dükkâna taşımış.

Ya Kebikeç, bu kitaplar sana emanet!
Eski zamanlarda kitapları haşerattan ve türlü zararlardan koruyan bir melek yahut cin olduğuna inanılırmış. Bu meleğe, Süryaniceden diğer dillere de geçen adıyla Kebikeç denirmiş. O devirlerde kitabı korusun diye kapağına da 'Ya Kebikeç' yazılırmış. Şimdiki kitaplarda pek de rastlamadığımız Kebikeç ismi, bugünlerde bir sahaf dükkânına verildi. Üstelik bu sahaftaki bütün kitaplar bir edebiyat eleştirmenine ait; Ömer Lekesiz'e.

Lekesiz, birkaç hafta önce yazarların aklından geçen, ama birçoğuna da nasip olmayan bir işe imza attı; kişisel kütüphanesiyle sahaflığa başladı. Biz de 'nereden çıktı bu sahaflık merakı' diye Lekesiz'in yanında aldık soluğu. Meğer yıllardır içten içe böyle bir dükkanın hayalini kurarmış. Emekli olunca kitap aldığı sahaf dostlarına da danışan yazar, elinde bulunan binlerce kitabın bir kısmını taşımış dükkâna.

Edebiyat hayatı boyunca kendisine kaynaklık eden birçok kitabı rafa çıkaran Lekesiz'e, 'yazarlar genelde kitaplarını kıskanır, kitap meraklısı biri olarak onları başkalarına satmayı nasıl göze aldığını' soruyoruz. Meğer bizden başka birçok kişi aynı şeyi sormuş kendisine. Kişisel kütüphanesiyle sahaf açtığını söyleyen Lekesiz, artık kişisel kütüphanesinin olmadığını; ama diğer yandan daha geniş bir kütüphaneye açıldığını söylüyor. Elindeki kitapları dolaşıma soktuğunu belirten Ömer Lekesiz, böylece kütüphanesinin yenileneceğini ve daha dinamik hale geleceğini düşünüyor. Emekli olunca yapabileceği işlerden edebî ahlâka en yakın gördüğü mesleğin bu olduğunu söyleyen Lekesiz, sahaflığın ikinci el kitapçılıktan ayrı tutulması gerektiğine dikkat çekiyor.

Sahaf olmanın yolu Osmanlıcadan geçer

Ömer Lekesiz 'sahafım' diye ortada dolaşıp Osmanlı Türkçesinden bîhaber olanların sahaf olamayacağına vurgu yapıyor. Sahafların artık azaldığını söyleyen yazar, bunu kıymetli Osmanlıca kitapların ve efemera diye tabir edilen kıymetli evrakların azalmasına bağlıyor. Fakat Lekesiz'e göre 'sahaflık bitti' diye bir şey olamaz. Zamanla baskısı yapılmayan 2. el kitapların ileride daha da kıymetli hale geleceğini söyleyen yazar, "Sahaflık artık yok, bunlara 'ara ürün satan yerler' diye bakmamak gerekiyor. Kitap hayatını dinamik tutan yerlerden biri olarak görüyorum ben mevcut modern sahafiyeleri." diyor. Peki, yıllardır sahaflarla hemdem olmuş birisi olarak İstanbul'da özendiği sahaflar kimler Ömer Lekesiz'in? 'İstiklal'de bir-iki insan tanıyorum. Anadolu yakasında sakallı Lütfi, sakalsız Lütfi, Asuman Hanım... Bu isimler hâlâ sahaflığın duayenleridir ve bu işi gerçekten yapan isimlerdir. Üstelik de bu sahaflar bir elin parmağını geçmeyecek kadar az.'

Bu iş kanaatkâr insan işi

Ömer Lekesiz'in en büyük hayali, dükkânının yazarlara ve edebiyat meraklılarına sohbet ortamı oluşturması. Kitabın peşinde koşan gerçek okurlara yardımcı olmayı da kendisi için bir mecburiyet addediyor. Genç yazar adaylarının, öykülerini eleştirmesi için yıllardır posta yoluyla kendisine gönderdiğini ifade eden Lekesiz, bundan sonra bu tür talepleri yazı sahiplerini yeni mekânına davet ederek karşılayacağını söylüyor. Böylece hem yazar adayıyla birebir tanışacak, hem de gelen öyküyü sahibiyle yüz yüze konuşacak.

Ona göre Kebikeç Sahaf'ın en son olması gereken şey ise bir ticarethane. 'Bu iş kanaatkâr insanın işidir. Sahaflık yaparak katlar, villalar alamazsınız. Bu meşgale sizi hayata, dostluğa, kitaba doyuracak olan bir işler bütünü. Sadece o sohbet arasında demliği kaynatacak bir getirisi olsun yeter.' diyen Lekesiz, 'Rabb'im bunlara vesile ederse bahtiyarlığım bu olur' diye noktalıyor sözlerini. y.gunduz@zaman.com.tr

***

'Ben Enis Batur'u da kovdum bu dükkândan'
Dokuz yıl önce İstanbul'a yeni taşınan bir edebiyat eleştirmeni, şehrin sokaklarını gezerken camında büyük harflerle 'Hayatı anlamanın en iyi yolu kitap okumaktır. İnsan okur!' yazan bir sahaf dükkânına girer. Raflardaki kitapları incelemeye başlayınca içeriden asabi bir ses, 'Tabelayı okusana be adam!' diye çıkışır eleştirmene. Kitaplara dokunulmaması, aranan kitabın görevliden istenilmesini söyleyen tabelayı gören yazar, hiçbir şey söyleyemeden afallayarak kendini dışarı atar. Yazar hemen ertesi günü 1500 kitaplık öykü listesi ile gelir dükkâna ve asabiyetiyle meşhur sahaf Tayfun Kurt'un önüne yüzüne çarpar gibi atar listeyi ve 'Buyrun şu kitaplar bana lazım. Bulun bakalım!' der. Sonrasında en iyi arkadaşlarından biri olan Tayfun Kurt ise ona 'Kızma hemen' der. 'Ben Enis Batur'u da kovdum bu dükkândan.' Ömer Lekesiz'in merhum sahaf Tayfun Kurt'la tanışması böyle başlar. Sonrasında kitaplar üzerinden özel bir dostluğun kurulduğu bu tanışmayı ilk sahaflık dersi sayıyor Lekesiz.

***

Amaç iyi kitabı iyi okura satmak
Sahaflık yapacak insanın kitapların dünyasından gelmesi gerektiğini düşünen Ömer Lekesiz'in Sahaf Kebikeç'inin diğer sahaflardan farkı olacak mı? Kebikeç'in diğerlerinden mutlaka farklı olacağını söyleyen Lekesiz'in sahaf dükkânında uygulamak istediği özel bir şey de var: Yıllar içinde biriktirdiği seçme kitapları her isteyene değil, iyi okurlara satmak. Bunun nedenini ise; 'Sahaflar arasında ahlakın o şekilde işlediğini görüyorum. Birinci planda ticaret değil, bilginin dolaşımını sağlamak var. Bu nedenle parayı verene değil, layık olana o kitabı satmak önemli.' şeklinde açıklıyor.

Yusuf Gündüz - Zaman
Yayın Tarihi : 15 Eylül 2009 Salı 21:44:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?