En üretken ve yaratıcı fotoğraf sanatçılarımızdan Merih Akoğul, Türkiye’nin dört bir yanındaki çalışmalarında elde ettiği görüntüleri 'Sanki’ adıyla kitap haline getirdi.
Karşımızdaki fotoğrafların her biri diğerinden güçlü. Birçok söze sahipler... Her bir fotoğraf kusursuz: Tek bir fazlalık bile yok o karelerde. O kadar sadeler. Çarpıcılıkları sadeliklerinden belki de...
İşte bu, Türkiye’nin dört bir yanından kopup gelen siyah beyaz fotoğraflar, “Sanki” adlı kitabın sayfalarında fotoğraf severlerle buluşuyor. Fotoğrafların yaratıcısı ise elini attığı her işin altından başarıyla kalkan bir sanatçı: Merih Akoğul.
Türk fotoğrafının belki de en üretken ve yaratıcı isimlerinden biri olan Merih Akoğul, “Sanki”de 2000’li yıllarda çekmiş olduğu Türkiye fotoğraflarını sunuyor fotoğrafseverlere. Akoğul, Türkiye’nin dört bir yanından -Kars, Erzurum, Van, Afyon, Karaman, Mardin...- tanık olduğu anları, görüntüleri donduruyor fotoğraflarında.
Şehirler, köyler...
Daha önce de şehirlerle ilgili fotoğraf çalışmaları gerçekleştiren Akoğul, kentin, kasabanın, yabancısı olduğu bir yerin dilini çözebilen bir fotoğrafçı. Şehirlerin, köylerin, orada yaşayan insanların gizli kapılarını açmayı başarabiliyor. Üstelik çok söze boğmadan anlatıyor fotoğraflarında derdini. Ve en önemlisi de ayrıntılarla, detaylara dikkat eden öte yandan fazlalıkları silen bir göz onunki.
Öyle ki bir Merih Akoğul fotoğrafına baktığınızda hemen dikkatinizi çekebiliyor minik minik ayrıntıların bir araya getirdiği koca dünyalar. Hiç farkına varmadığımız, yanından geçip gidebildiğimiz anları, manzaraları asla kaçırmıyor. Her zaman belgesel fotoğrafçılığın ona verdiği misyonla hareket ediyor: Görsel bir bellek ve ruh oluşturuyor. “Sanki” adlı albümde de her bir kentin ruhunu hissedebilmek mümkün. Öyle yabancı bir gözün çektiği değil de sanki yıllardır orada yaşayan bir insanın objektifinden çıkmış kareler gibi bu fotoğraflar. Akoğul’un bakışıyla o şehrin ruhu uyum sağlıyor. Tabii Akoğul’un fotoğraflarında ayrıntıları yakalarken, fazlalıkları temizlerken, görünmeyini ortaya koyarken ve de görsel bir hafıza oluştururken göz ardı etmediği bir nokta var. O da estetik. Her bir nesne çok bilinçli bir şekilde, estetikten taviz vermeden yerini alıyor fotoğraf karesinde.
Yalnızca fotoğraf sanatçılığıyla değil, eğitmenliği, şairliği, yazarlığı ve fotoğraf kuramıyla ilgili yaptığı çalışmalarıyla da bilinen bir isim Akoğul. Bir dönem reklam sektöründe de çalışan Akoğul için on parmağında on marifet tanımlamasını yapsak yanlış olmaz. Bu yıl fotoğrafta 30. yılını kutlayan sanatçı şöyle anlatıyor fotoğrafın onda uyandırdıklarını:
'Ortaokulda başladım’
“Ortaokulda uçakların iniş-kalkışlarını ve gün batımlarını çekerek başladığım fotoğrafçılık serüvenimin, zaman içinde anları saptamayı temel alan bir yaşam biçimine dönüştüğünü gördüm. (...) Hayretle gördüm ki, tüm fotoğraflar, anneleri zaman olan farklı babaların çocuklarıydı.
İşte bu yüzden tüm fotoğraflar birbirlerine benzerlerken, bir o kadar da birbirlerinden ayrılıyorlardı. Ayrıntılar, bütünün doğasını -dikkatli bir bakışın sonucunda- belirliyordu. Yeryüzünde herkesin kendine ait fotoğrafının bir yerlerde gizli olduğuna inandığımdan, kendi serüvenimin büyük bir kısmı bana ait görüntüleri aramakla geçti.”
Merih Akoğul’un Leica’nın Türkiye temsilcisi Panatel’in sponsorluğunda, Karakutu Yayınları tarafından yayımlanan ve 45 YTL’den satışa sunulan “Sanki” adlı kitabında 72 fotoğraf eşliğinde kentleri, köyleri, kasabaları tanıyacaksınız. Sanki diyerek başlayan cümlelerinizi her bir fotoğraf eşliğinde farklı farklı noktalayacaksınız...