31
Mayıs
2024
Cuma
KİTAP

Tarihin en ünlü Trakyalısı

Sıradışı yazar ve aktivist Arthur Koestler’in başyapıtı olan üçlemenin ilk kitabı “Spartacus”ü okuduktan sonra, “Gün Ortasında Karanlık” ile “Geliş ve Gidiş”i de yaz okumalarınıza katacaksınız.

Arthur Koestler’in yaşamı, en az yapıtları kadar şaşırtıcı ayrıntılarla dolu. Örneğin, varlıklı bir Yahudi ailenin zeki ve parlak bir çocuğu olarak, Siyonizmi Filistin’e gidecek kadar benimsemişken, birden Yahudi karşıtı olup kendisini Marksizmin tarafında bulmuş, o da yetmemiş, Almanya Komünist Partisi üyesiyken faşist gazeteci kılığında İspanya İç Savaşı’na karışarak Franco aleyhine casusluk yapmaya kalkışmış ve tutuklanmış. 

İdama mahkum edilen Koestler, Cumhuriyetçilerin esir değişimi antlaşmasıyla son anda ölümden kurtulmuş olsa da, bu defa ünlü Moskova duruşmalarına tepki duyarak önce Stalinizme kafa tutmuş, ardından Komünist Parti’den istifa edip koyu bir anti-komünist olarak yaşamını sürdürmüş. 

Koestler’in daha sonraları parapsikoloji alanına da merak salmış olması, onun uçlarda süren yaşam serüveninin bir uzantısı sanki.

Avrupa sarsılırken
82 yaşındayken üçüncü karısıyla birlikte intihar eden Koestler’in en ünlü yapıtlarından olan “Spartacus”, hem yazıldığı dönem itibariyle hem de yazan kişinin özellikleri ve ortaya attığı fikirlerin ilgi çekici yanlarıyla, okunması gereken klasikler arasında yerini alıyor. 

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamak üzere olduğu, dünyadaki dengelerin henüz yerine oturmadığı, toplumsal hareketlerin hızla kıpırdandığı gergin bir Avrupa’da, Koestler’in Karl Marx’ın hayran olduğu tarihsel bir kişilik olan Spartacus’ü ve isyanını konu alan bir roman yazmaya kalkışmış olması bile kendi başına ilgi çekici. 

Spartacus hakkında bir diğer önemli çalışma da, Stanley Kubrick tarafından sinemaya aktarılmış olan, Howard Fast’in 1951 yılında yazdığı roman. Ama eleştirmenler, Koestler’ın romanını dil ve kurgu açısından ayrıcalıklı bir yere koyarlar.
Macar asıllı olmasına rağmen önce Almanca eserler vermiş, sonradan İngiltere’ye yerleşerek İngilizce yazmaya başla- yarak İngiliz edebiyatında “Gün Ortasında Karanlık” adlı romanıyla George Orwell ile birlikte anılır hale gelmiş bu sıradışı yazarın, ayrıcalıklı bir yere sahip olması şaşırtıcı olmasa gerek. 

Spartacus, bilindiği üzere Trakyalı bir savaşçıdır. Romalılar’a esir düştükten sonra, Roma’da pek çok savaşçı esir gibi gladyatör olarak dövüşmeye başlar ve yenil- mezliğiyle önce arenalarda ünlenir. 

Ama Lentulus’un gladyatör okulundan kaçan 70 gladyatörün arasında bulunan ve üzerinden hiç çıkarmadığı kürküyle tanınan bu vahşi Trakyalının, bir zaman gelip Roma ordularını mağlup eden bir komutana dönüşeceğini, hatta Karl Marx gibi, pek çok düşünürü etkileyecek tarihsel bir kişilik olarak ünleneceğini, o zamanlar kimse tahmin edemezdi herhalde. 

İnsanların eşit doğduğuna inanan ve köleliğe karşı çıkan ilk büyük isyancı diye anılan Spartacus’ü, Romalı tarihçilerin muhtemelen bir kölenin başlarına açtığı dertlerden utandıkları için görmezden geldiğini ama onun, halkın arasında bir efsaneye, hatta mitolojik bir kahramana dönüş- tüğünü düşünürsek, Koestler gibi bir yazarın elinden bu efsanevi tarihsel kişiliğin ve olayların nasıl bir romana dönüşebileceğini de tahmin edebiliriz belki.

Cumhuriyet ve devrim
Koestler romanı 1939’da yayımlar. Devrim düşleri kuranların tarihten çıkaracağı çok dersler vardır o yıllarda. Özellikle Roma İmparatorluğu gibi, tarihte ilk olarak cumhuriyetle yönetilen bir devleti ve çöküşünü anlamaya çalışmak, modern devletin doğasını da anlamak için bir yoldur sanki. Ve Spartacus’ü anlamaya çalışmak, devrimin de doğasını anlamak anlamına gelir. 

Ama Koestler, Spartacus’ü ve kölelerin isyanını tarihsel gerçekliklere bağlı kalarak romanında araştırırken, insanlığın gelişim serüveniyle ve insanın toplumsal ve bireysel gerçekliğiyle de hesaplaşır. 

Kitabın şaşırtıcı sonuçlarından birisi de şudur: Köle- lerin mesihi Spartacus’ün yapamadığını, yüz yıl sonra Hz. İsa kendi yöntemiyle yapacak ve bambaşka bir yere varacaktır. Peki ya İsa’dan evvel Spartacus başarılı olsaydı? 

Aksiyonun bir an olsun azalmadığı, akıcı bir dile ve şaşırtıcı bir kurguya sahip olan “Spartacus”, hem tarih hem de macera romanı tutkunları için ilginç bir keşif olabilir. Ayrıca yazarın başyapıtı olan üçlemenin ilk kitabı “Spartacus”ü okuduktan sonra, “Gün Ortasında Karanlık” ile “Geliş ve Gidiş”in de yaz okumalarınızda yerlerini alması muhtemel.


“Spartacus” Arthur Koestler Çeviren : Fatih Kınalı Plato Yayınevi Fiyatı: 15 YTL

milliyet
Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2008 Çarşamba 12:59:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?