15
Mayıs
2024
Çarşamba
KİTAP

'Türk aydını ölüsünü bile gömemez'


P'Enis Roman'ın yayıncısı Cem Mumcu, Enis Batur'la girdiği polemik sürecini ve Türk aydını üzerine düşüncelerini anlattı. Kendini kitap delisi olarak gören Mumcu 'salak gibi gidip bir yayınevi açtığı için' zar zor geçindiğini söylüyor.

- Edebiyat tarihindeki örnekleri bir yana, bu kitabın yazarının ortaya konmamış olması bir pazarlama stratejisi mi?

- Hiç alakası yok. Yazar bu kitabı bize başvurup dosyasını gönderdiğinde benimle bile tanışmayacağını, resim vermek istemediğini söylemişti. Ben de kitabın içeriğini gördüğümde ona hak verdim.

- Neden hak verdiniz?

- E çünkü kitap 32,6 cm. penisi olan bir adamın otobiyografisi gibi kurgulanmış bir roman. Kabul edin ki ben o adamla tanışacağım zaman, ki sonradan hakikaten tanıştım, kendisine telefonda dedim ki, "İlk bakacağım yer gene de, özür dileyerek, orası olacaktır." Adam yolda yürüyemez yani. Aklıma ne Enis Batur geldi, ne de başka kimse. Adı P'Enis Roman'dı, o kadar. Kitabı değerli buldum. Hem ağır bir okumaya, hem de light bir okumaya çok yakışıyor. Adamı çok iyi anladım. "Benimle tanışmak zorunda da değilsiniz, ama bir gün savcılık sizi bana sorabilir, bunu nasıl halledeceğiz?" dedim. Ama sonra bir şekilde benimle tanışmayı kabul etti.

- Sizi şöhret budalası ya da popüler isimlerle arkadaşlık kurup işini oradan götüren biri gibi tanımlayan çok insan var. Ekşi sözlükte de 'para delisi psikoloji vakası' diye geçiyorsunuz...

- Bunlar söylenmez ayıptır ama, benim bankada şu anda hazırda 2000 dolarım yoktur. Bu kadardır benim bütün çapım. Evim yoktur. Kirasız hiçbir yerim yoktur. Ne söylüyorsunuz ya? Bu kadar anlamadan neye bakıyorsunuz?

- Enis Batur'un bu polemikte kullandığı bazı güçlü kelimeler ilgimi çekti. Haysiyet, paçavra gibi...

- Güçlü ama içi dolu değil. Bir kere kitabı okumadığı çok açık. Çünkü kitap asla paçavra değil. Eğer onu paçavra gibi buluyorsa bir edebi eseri okuma konusunda karşısına çıkıp konuşabilirim. "Değerlendiremiyor," derim o zaman. Benim haysiyetimle ilgili herhangi bir sorun olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü ben Enis Batur'un da yayıncılığını yaptım. İki tane kitabını yayımladım. Benim haysiyetime, hatta avukatımın görüşüne göre işi Hipokrat yeminine kadar götürmesi davalık bir konu. Yani resmi olarak ben onu dava edebilirim. Ama artık uzatmayalım bu saçmalığı. Zeki Coşkun benim arkadaşım, ama yazdığı son derece komik. Haydar Ergülen diye tırnak içinde bir şair var, ben onun 'şiör' yazdığını düşünüyorum. Korkunç bir yazı yazmış. Ağabeycim bir telefon aç, sor. Ne yapıyorsun? Yeni Şafak'tan birisi benim özel hastanem olduğunu iddia etmiş. Ben önümüzdeki ayın ev kirasını güçlükle ödeyen bir adamım. Ben biblioman (kitap delisi) bir babanın, biblioman bir oğlu olarak yazmak, okumak ve kitaptan başka hiçbir derdi olmadığı için, salak gibi gidip bir yayınevi açan ve korkunç miktarlarda kendi ekmeğimden, elbise paramdan oraya yatırarak gayet de zor yaşayan biriyim. Birdenbire kapitalist oldum, ulan hiç değilim.

- Bir türlü yaranamıyor musunuz?

- Şu anda dünya algı üzerine kurulu. Gerçeklik diye bir şey yok. Üzerine makyaj yaptırdığın müddetçe, silikon yaptırdığın sürece güzel bir nesnesin, ama yatakta çok kötüsün. Üzerine entelektüellik cilası vurup, bir de hiç okumuyorsun. Bunlar var ya her gece rakı içiyorlar, yerlerini de söyleyeyim sana ve her gece birbirlerinin yanındaki karılara sarkarak yapıyorlar bunu. Bunlar ne zaman kitap okuyor ya? 40 yılda bir gittiğimiz yerlerde hep onları görüyoruz. Bu ülkede kitap eleştirisi yapan ve edebiyatla uğraştığını düşünen birçoğunun küçük kızlara sarkmaktan başka yaptığı şey yok. Yaptıkları iş budur. Ben bu ülkede Le Monde Diplomatique'i çıkardım da ne oldu? Tam sizin istediğiniz şey değil mi, bir övgü aldım mı? Yok.

'Entelektüeller cenazelerde kenarda aval aval dururlar'

- Entelektüeller sizi acıtıyor mu?

- Şu son süreçte Enis Batur çıktı, kendi kişisel ve psikolojik dinamikleriyle, ve benim müstehzi bir biçimde güldüğüm ama çok sevdiğim bir insanı kaybetmenin de verdiği üzüntüyle güldüğüm bir şey yaşadık. Fakat ondan sonra olanlar çok komik. Birileri çıkıp P'Enis Roman'ı yazanı açıklamamı isteyebildi. Burada bir şuur sorunu var. Türkiye'nin ana sorunu halk falan değil, Türkiye'nin ana sorunu entelektüeller ve durum çok acıklı. Bunlar herhangi bir Arap alfabesiyle ilgili bir işaret gördüklerinde öfkelerinden kuduran insanlar. Bunlar bu ülkenin dinine, dinlerine, bu ülkenin milletine ve milliyetlerine de öfkelidirler. Faşizme en yakın duran grup ve şu anda ağır bir faşizm geliyor. Ve bu faşizmin geldiği yer maalesef bunlar.

- Türk entelektüelinin durumu bu kadar mı vahim sizce?

- Bunlar ölülerini nasıl gömeceğini bilmeyen tek insan türü. Türk aydını ölüsünü nasıl gömeceğine dair bilgiye sahip değil. Dünyanın hangi kabilesine gidersen git, kendi kültürel ritüelleri içinde bir ölünün mezara nasıl gömüleceğini, tabutun nasıl taşınacağını ya da nasıl yakılacağını bilir. Bunlar bilmez. Bunlarla birlikte cenazeye gittiğinizde eğer sıradan halk, cemaat orada olmasa o ölü orada kalır usta! Bunlar tabutu omuzdan omuza geçirmeyi de bilmez, toprak atmayı da... Kenarda aval aval dururlar. Ölüsünü gömmeyi bilmeyen insnın ben entelektüelliğini değil, varoluşunu tartışırım.

- Peki sizin bir psikiyatrist olarak böyle polemiklere girmenizin, hastalarınıza ya da onlarla ilişkinize bir zararı dokunmaz mı?

- Yok. Realitenin kimseye zararı olmaz. Gerçek olan hiçbir şeyin zararı yoktur. Her şey 'mış' gibi olduğu zaman zararlı olur. Olursa da gelmeyecek bana. Ben kimseye "Hadi bana gel," demiyorum. Ben gerekirse psikiyatriyi de bırakırım, gerekirse yazarlığı da bırakırım, gerekirse diplomamı da yırtarım. 70 yıllık bir sürecin 40'ını yaşamış bir adamım ben. Gerisinin bir kısmı uykuda geçecek. Neyin peşinde olacağım ki?

'Orhan Pamuk olsam Perihan'a sus derdim'

- Peki hiç entelektüel kaygınız yok mu?

- Entelektüel kaygısı olan adam entelektüel olamaz bir kere. Ben bir yere konuşmaya davet edildiğim zaman eğer o konuşmaya hazırlık yapmam gerekirse "Yanlış birini seçmişsiniz," diyorum. Bir yerde konferans vereceksem eğer, benim hiç hazırlık yapmadan elimi cebime atarak anlatabileceğim kadar hâkim olmam beklenir. Hazırlık yapıyorsam bir sorun var.

- Peki yalnızlık?

- Yalnızlık iki türlüdür; biri yalnızlık, biri de mutlu yalnızlıktır. Ayrıca hiç yalnız da değilim, çok keyifli, çok da çevresi olan biriyim.

- 'Çok çevresi olan' birine neden saldırıyorlar?

- Bununla ilgili kafa yormak istemiyorum. Ben sabah kalkıp bazen Yahya Efendi'nin türbesine, bazen Reina'ya, bazen Bozcaada'ya, bazen de Beyazıt'a giden bir adamım. Bir partiye, herhangi bir derneğe üye değilim...

- Türk entelektüellerinden çektiğiniz başka fotoğraflar var mı?

- Kişisel zemine sokulmuş meselelerde isterdim ki, bana saldıran kişilerle daha kavramsal düzeyde çatır çatır kavga edelim. Hatta sonra da birbirimizi öpelim. Ama öyle olmuyor. Anlamsız, meyhane önünde masadan küfür edip, laf atıyorlar.

- Meşhur Perihan Mağden vakası mı?

- Evet ama artık bana bunlar son derece fin fan fon geliyor. İlkokul talebesi gibiyiz. Bu kadar mı düştü entelektüel camia? Ayrıca Perihan Mağden'in saldırmadığı pek fazla biri yok zaten. Bana saldıranlarda herhangi bir içerik göremiyorum.

- O sırada Orhan Pamuk da yanındaymış, onun tavrı ne oldu?

- Her zamanki tavır. Yahu benim yanımda bir arkadaşım çok içkili ve çok sarhoş olsa ve o masanın önünden geçmeden iki ay önce, sokakta bana arkadan sarılsa, hatta daha komik bir şey söyleyeyim, yanındakine 'Ben gidip Cem Mumcu'ya sarılırım' diye iddiaya girerek bunu yapasa, ki tabii çok komik ve düzeysiz şeyler bunlar, sonra da sarhoş bir halde birine küfür etse ve saldırsa, ben Orhan'ın yerinde olsam ya Perihan'a "Sus," derim ya da öbür arkadaşa dönüp "Boşver, hoş gör," gibilerden bir işarette bulunurum. Hiç böyle bir şey yoktu Orhan'da.

- Bu bir nevi sosyopatlık mı?

- Teşhis koymam, ama o masada Oray Eğin denen çocuk da vardı.

- Neden sosyopat deyince Oray Eğin'i hatırladınız?

- Teşhis neden koymam biliyor musun, teşhis insana sağlık ve iyilik vermek için konulur, hakaret etmek için değil.
Sabah
Yayın Tarihi : 8 Nisan 2007 Pazar 20:32:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?