Baharla birlikte kitap dünyası yeni eserlerle hareketlendi... İşte yeni kitaplar...
Sağlık reformunun asıl amacı
SAĞLIK POLİTİKASI REFORMU
John Lister, Çeviren: M.İnan, A.Kılıçaslan, İNSEV Yayınları, 2008, 416 sayfa.
Son dönemlerde sosyal politika alanında en çok tartışılan konulardan birisi sosyal güvenlik reformu diğeri ise bununla bağlantılı olarak gündeme gelen sağlık politikaları. Türkiye'deki sağlık politikalarını, küresel bağlamda anlamlandırmamıza, diğer ülkelerdeki sağlık reformu pratiklerini ve sonuçlarını değerlendirebilmemize imkân tanıyacak kapsamlı bir çalışma, İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV) tarafından yayımlandı.
Dr. John Lister'ın Sağlık Politikası Reformu-Yanlış Yolda mı Gidiyoruz? başlığı ile Türkçeye çevrilen kitabı, küresel ölçekte sağlık reformlarını ele alıyor. Yazar, 1980'lerin başından itibaren Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel aktörler tarafından teşvik edilen, özellikle gelişmekte olan ülkelerde birbiri ardına uygulanmaya başlanan 'sağlık reformları'nın 'küresel bir endüstri' haline geldiğini iddia ediyor. Kitapta, uygulanmakta olan reformların başarı ve başarısızlığını sınamak amacıyla, gelişmiş ve gelişmekte olan toplam kırk iki ülkenin 'sağlık reformları' analiz ediliyor.
John Lister, 'piyasa-tarzı' sağlık reformlarının, ekonomik gereksinimden çok, ideolojik inançla yürütüldüğünü ve bu tür reformların, vaat ettikleri ilerlemeleri gerçekleştirememelerine rağmen çoğaldığını savunuyor. Yazar verdiği örneklerle, reformların, hizmetlerin iyileştirilmesi, hizmetlere erişimdeki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması gibi amaçlarla değil, piyasa ve aktörler tarafından yönlendirilen, temelde gereksiz tıbbi teknoloji, ilaç ve kar oranını yükseltmeyi amaç edinen bir dizi araç ve politikalarla uygulanmakta olduğunu ortaya koymaya çalışıyor. John Lister, aynı zamanda, okuyucuların herhangi bir ülkedeki sağlık reformunu ele alırken, 'bütçe kesintilerini gizlemeyi amaçlayan boş vaatler ve göz boyamalar' ile 'gerçekten olumlu reform önerileri' arasında bir ayrım yapmalarına yardımcı olabilecek kapsamlı bir kontrol listesi sunuyor.
Doktor Lister, kitabıyla piyasa temelli yaklaşıma dayanan sağlık politikalarının, başta yoksul, dezavantajlı ve sosyal olarak savunmasız (yaşlılar ve akıl hastaları gibi) kesimlerin gereksinimlerini kapsamaktan uzak olduğunun altını çiziyor. Küresel sağlık reformu endüstrisinin eleştirel bir kılavuzu olan bu kitap hiç şüphesiz, Türkiye'de de uygulanmakta olan sağlık politikalarının yeniden değerlendirilmesine ve sağlık reformlarının uygulandığı küresel içeriğin yeniden düşünülmesine katkı sağlayacaktır. Kitabı edinmek için: 0216 449 44 25
Fatih Artvinli
Savaşta ve aşkta
KUŞATMA
Helen Dunmore, Çeviren: Defne Baycan-Alkım Irkad, Artemis Yayınları, 2008, 402 sayfa.
1941 yılındaki Sovyet şehri Leningrad'ın kuşatması esnasında yaşanan bir yaşam mücadelesini ve aşk hikâyesini anlatan Kuşatma, savaşın çirkin yüzünün yanında, aşkın insanı nasıl yaşama bağladığını ve güçlendirdiğini gözler önüne seren çarpıcı bir roman. Kuşatma, bize savaşı anlatmaktan çok böylesi karanlık bir ortamda filizlenen büyük bir aşkı ön planda tutuyor.
Yirmili yaşlarının başlarında bir genç kız olan Anna, depresif ve kara listeye alınmış bir yazar olan babası Mikhail ve annesinin doğururken can verdiği beş yaşındaki kardeşi Kolya'nın sorumluluğunu omuzlarında taşıyor. Yani Anna'nın sanatsal çalışmalarını bir yana bırakıp savaş ortamının o çirkin atmosferinde hayatta kalmak ve kardeşini yaşatmak için çok çalışması gerekiyor. Leningrad Almanlar tarafından kuşatılmış olabilir ama hayat devam ediyor ve Levin ailesi bu zor şartlar altında birbirlerinden destek alarak yaşam mücadelesine devam ederken beklenmedik bir şey oluyor. Levinler'in evine gelen eski bir aktris ve genç bir doktor ailenin hayatına dahil oluyor. İşte bu noktada Anna ve doktor arasında filizlenen aşk, yürekleri burkan bir dramın ortasında insanın içini ısıtan bir çeşit mucize gibi geliyor. Dışarıda devam eden savaşa rağmen aşkın hayatına girişiyle Anna kendini daha güçlü hissediyor ve artık yalnız olmadığını biliyor.
İnsan doğasının belki de en çirkin ve utanç verici yanlarını ortaya seren bir savaş ve yine insanların hayatları boyunca aradığı, en güzel duygulardan biri olan aşkı harmanlayıp aynı çerçevede gözler önüne seren bu romanın İngiliz yazarı Helen Dunmore, Kuşatma ile son derece olumlu eleştiriler almış, aynı zamanda Whitbread Kitap Ödülü'ne aday olurken roman dalında Orange Ödülü'nün sahibi olmuştu. Bol ödüllü yazarın A Spell of Winter adlı kitabıyla da yine Orange Ödülünü, Zennor in Darkness romanıyla ise McKitterick Ödülü'nü kazandığını belirtmekte de fayda var. Etkileyici anlatımı sayesinde, okurken Rusya'nın dondurucu soğuğunu ve savaşın acı gerçeklerini iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayan Dunmore belki de bu çarpıcı üslubunu şairliğine borçludur. Yazdığı şiirler de olumlu eleştiriler alan Dunmore, Cardiff Uluslararası Şiir Ödülü'nü kazanmış ve T. S. Eliot Ödülü'ne aday olmuştur. Times ve Observer'a eleştiriler de yazan Helen Dunmore'un şiir kitaplarının yanında yayımlamış olduğu birçok çocuk kitabı da bulunuyor, hatta bu kitapların bir kısmı okul müfredatlarına girmeyi bile başarmış.
Seçil Ersek
Geçmiş günlere yolculuk
KALBİMİN KUZEY KAPISI TRABZON
Çiğdem sezer, Heyamola Yayınları, 2007, 262 sayfa.
"Mutluluk Veren Deniz: Karadeniz". Oysa ne hırçındır, ne belalıdır, Pontus Eukseinos; yani "Konuksever Deniz". Öyledir belki de; 'Dost Deniz'dir balıkçılarla, balıklarla, gemilerle, takalarla ve kıyısında yaşayan halkıyla. Bunu Trabzon'da yaşayanlar bilir ancak.
Bütün yolların denize çıktığı kent: Trabzon. Her mevsim yeşil kent, fındık deposu. Yaşı belli olmayan kent, Trabzon. Tarihine bakıldığında MÖ 756'da kurulmuş. Kimi tarihçilere göre Helenlerle başlıyor kentin tarihi. Kimmerler, Miletler gelip yerleşmişler bu zengin ve güzel bölgeden. MÖ 400'de Kolkhlar, sonra da Persler kentin tarihine adlarını yazdırıyorlar. MÖ 3. yüzyılın başlarında Pontus Krallığı Amasya, Sinop, Samsun, Sinop'la birlikte Trabzon'u da kapsıyor. Kent, uzun bir süre Roma'nın Doğu Anadolu'daki bir üssü olarak önemini korumuş. Boran'ların kenti ele geçirmesiyle de Roma egemenliği sona ermiş. 3000 yıla yakın bir tarihle dipdiri karşımızda duran kentin tarihinde Amazonlar, Haldiler, Tibarenler, Helenler, Miletler, Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Komnenler, Osmanlılar önemli yer tutmuş. Böylece kentin kültür tarihinde iz bırakan pek çok uygarlık Trabzon'un önemini artırmış.
Bir kenti anlatmak kolay mıdır? Bir kent nasıl anlatılır? Hangi anılardan başlanır geriye doğru gitmeye. Bellekte yer eden anıları bulup çıkarmak hiç de kolay değildir ha deyince. Kentler de durmadan değişir bizler büyüdükçe, geliştikçe. Çoğu zaman doğup büyüdüğümüz, uzun yıllar yaşadığımız kentleri, evleri, semtleri, ne çok gidip geldiğimiz sokakları tanımakta zorlandığımız çok olmuştur.
Şair Çiğdem Sezer, Heyamola Yayınları'nın Türkiye'nin Kentleri Dizisi için hazırladığı Kalbimin Kuzey Kapısı Trabzon kitabında kentle olan ilişkisini ele almış. Çocukluğu, kentte oturdukları evler, semtler, komşuları, sinemalar, tiyatrolar, okuduğu okullar, sokaklar, meydanlar, köprüler ve kentin şiirine yansıyan yüzü, unutamadığı anıları... Kitap, hem bir şairin dünyasına, şiirine sokulmamızı sağlıyor, hem de yaşadığı ortamla birlikte Trabzon'un değişimini daha yakından izleyebiliyoruz. Kentin kültürüne büyük bir katkıda bulunuyor Çiğdem Sezer.
Çiğdem Sezer, şimdilerde Ankara'da yaşıyor. Artık geçmişinde kalan Trabzon'da geçen günlerine dönüp bakıyor bir düş gibi ve geçmişinden ne yakalayabilirse kente ilişkin anı, görüntü, işte onları kalbinin kuzey kapısında bizimle paylaşıyor.
Gültekin Emre
--------------------------------------------------------------------------------
EMPERYALİZMİN TÜRKİYE'YE GİRİŞİ
Orhan Kurmuş, Yordam Kitap, ekonomi, 303 sayfa.
Orhan Kurmuş'un, 'Emperyalizmin Türkiye'ye Girişi', kendisinin İngiltere'de yıllar süren arşiv çalışmalarıyla elde ettiği bulguların ürünü. Kurmuş bu çalışmasında, Türkiye'nin bugününü büyük ölçüde etkilemiş emperyalizme bağımlılığın tarihsel köklerine odaklanıyor. Osmanlı tarihine dair önemli ayrıntılar barındıran kitap, İngiliz emperyalizminin Türkiye'ye girme sürecini, Türkiye'nin kapitalist gelişme sürecinin, 1850-1913 arasındaki ilk döneminin ana hatları üzerinden ortaya çıkarmaya çalışıyor. İngiliz şirketlerinin liman kenti olan İzmir ve Batı Anadolu'daki ticari etkinlikleri, doğrudan sermaye yatırımları ve İzmir-Aydın demiryolu, kitapta ele alınan konulardan birkaçı.
SİYASAL YAŞAMDA BİR LİDER: SÜLEYMAN DEMİREL
Ayşegül Komsuoğlu, Bengi Yayınları, siyaset, 381 sayfa.
Ayşegül Komsuoğlu'nun, 'Siyasal Yaşamda Bir Lider: Süleyman Demirel' isimli bu kitabı, Türkiye siyaset tarihinin önemli figürlerinden olan Süleyman Demirel'in, lider olarak etkinliğini ve sürekliliğini inceliyor. Komsuoğlu bunu, Demirel'in temsil etme iddiasında olduğu kitle ile kurduğu iletişim üzerinden yapıyor. Çalışmanın en dikkat çeken yönü, Demirel'in siyasetini, sadece onun nevi şahsına münhasır söylemiyle değil, bu söylemini destekleyen, kendisini izleyen kitlenin ihtiyaçlarını karşılarken onlarla kurduğu duygusal bağı da göstermesidir. Türkiye'de, siyasal liderlik konulu kitapların azlığı düşünüldüğünde, ayrıca önem kazanan bir çalışma.
ÖDÜNÇ ZAMANLAR
Suna Güler, Kanguru Yayınları, öykü, 63 sayfa.
'Ödünç Zamanlar', öykücü Suna Güler'in ilk kitabı. Kendisini kutlar, öykülerinin devamını dileriz. "Bir masal yaz, dedi deli yüreğim; ben de delirmiş olmalıyım ki ona uydum. Kâğıdı, kalemi alıp oturdum," diyen Güler'in öyküleri, anlatıcının iç sesini samimi bir şekilde yansıtabilmeleri ve oldukça duyarlı olmalarıyla dikkat çekiyor. Kitap, hem deneysel hem de klasik öykü türüne girebilecek ürünler barındırıyor. Kitaba adını veren öyküde ise ilginç bir kişiliğe sahip bir yaşlı kadının, çevresindeki dünyaya ayak uydurma çabaları anlatılır. Güler'in öyküsü, aslında sıradan gibi görünen bu kadının zaaflarını, toplumdaki eğreti duruşunu ve genç kuşaklarla yaşadığı çatışmayı özgün bir şekilde tasvir ediyor.
BİR TÜRK ZABİTİNİN ANILARI
Ahmet Şerif İzgören, İzgören Yayınları, anı, 117 sayfa.
Ahmet Şerif İzgören'in 'Bir Türk Zabitinin Anıları' isimli bu kitabı, 1917 doğumlu Muhittin Ergüneş'in anılarından oluşuyor. Ergüneş'in 1917 doğumlu, dolayısıyla Türkiye'nin yakın tarihine dair birçok hatıraya sahip olması düşünüldüğünde, bu anılar, ayrıca önem kazanıyor. Padişah Vahdettin zamanında yaşamış, Atatürk'le göz göze gelmiş Ergüneş'in anılarında, 6-7 Eylül olayları, 2. Dünya Savaşı, Menemen olayı ve darbeler gibi önemli ayrıntılar yer alıyor. Ayrıca, Ergüneş'in subay olmasından kaynaklı olarak, Türkiye'nin neredeyse her tarafına gittiğini ve bunun da, kendisinin 1920'den günümüze uzanan anılarını daha da gerçekçi ve zengin kıldığını belirtelim.
YEDİ KANDİLLİ AVİZE
Ali Sami Alkış, Yarımada Yayınları, tarih, 117 sayfa.
Bilindiği gibi 2007, Çanakkale Zaferi'nin 93. yıldönümü. Ali Sami Alkış'ın 'Yedi Kandilli Avize'si de, bu büyük sıkıntılar yaratmış savaşa katılmış veya bu savaşta hayatını kaybetmiş futbolculara yer veriyor. Fenerbahçe'den Arif Emirzade, Halim, Kemal ve Neşet Beyler; Galatasaray'dan Hasnun Galip, Abdurrahman Robenson, Celal İbrahim ve Hüseyin Hasip Beyler; Beşiktaş'tan Kaptan Kazım, Muallim Sadi ve Dr. Mehmet Beyler, savaş esnasında hayatını kaybeden yetmiş futbolcudan birkaçı. Alkış'ın uzun soluklu çalışması, savaşa katılan, burada mücadele eden veya hayatını kaybeden futbolcuların yanı sıra, Türkiye'nin o dönemdeki futboluna dair, oldukça önemli veriler de barındırıyor.
GÖLGE AVI
John Sandford, çeviren: Boğaç Erkan, Doğan Kitapçılık, roman, 500 sayfa.
1986 yılında Pulitzer Ödülü de kazanmış bir gazeteci olan Amerikalı yazar John Sandford, çağdaş polisiyenin önemli isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Yazarın av temalı dizi romanlarının ilki, Türkçede de kısa bir süre önce yayınlanan 'Av Kuralları'ydı. Yeni yayınlanan 'Gölge Avı' ise cani Kızılderili Shadow Love karakterinin maceralarını hikâye ediyor. Peş peşe cinayetler işleyen Shadow Love, Minnesota Kızılderili toplumunda yaşamaktadır. İnsanları zevk için öldüren Love, son olarak da Teğmen Lucas Davenport ile sevdiği kadının peşine düşer. Teğmen Davenport ve sevgilisi ise bir yandan Love'ı saklandığı yerden çıkarmaya, öte yandan da uyuşturucuyla mücadele etmeye çalışır.
CONDI: CONDOLEEZZA RICE'IN HİKÂYESİ
Antonia Felix, çeviren: Öykü Coşkun, Elips Yayınları, biyografi, 197 sayfa
Antonia Felix'in 'Condi: Condoleezza Rice'ın Hikâyesi' isimli bu kitabı, ABD'nin Ulusal Güvenlik danışmanlığından, Dışişleri Bakanlığı'na uzanan Condoleezza Rice'ın hayatını anlatıyor. Felix'in çalışması, Rice'ın siyasal görüşlerinden çok, onun erkek egemen bir alanda, hükümetteki en nüfuzlu görevlerden birine getirilmesini sağlayan kişisel etkenlere odaklanıyor. Dolayısıyla, Rice'ın Birmingham'daki çocukluğu, ailesi ve aldığı eğitim, kitabın başlıca konusunu oluşturuyor. Rice'ın müziğe ve Rusya'ya olan tutkusu ve 13-14 yaşlarında ani bir yön değişikliğiyle, müzikten politikaya geçişi, Felix'in çalışmasının ilgi çeken başlıca konuları.
GİRSEK Mİ GİRMESEK Mİ?
Cüneyt Ayral, Mevsimsiz Yayınları, siyaset, 176 sayfa.
Cüneyt Ayral'ın daha önce yayınlanmış köşe yazıları ile söyleşilerinden oluşan 'Girsek mi Girmesek mi?', Türkiye-AB ilişkilerine odaklanıyor. 1996-2004 yılları arasında, Dünya Gazetesi, Nice-Fransa temsilcisi olarak çalışan Ayral, o dönem, AB-Türkiye ilişkileri konusunda köşe yazıları kaleme almış, konunun taraflarıyla söyleşiler gerçekleştirmişti. Ayral, Avrupa ve Türkiye kültürleri arasında, söylendiği derecede büyük farkların olmadığını savunuyor. Bunu birçok kültürel benzerlik ve tarihi iç içe geçmişlik örneğiyle destekleyen Ayral, "farklı kültürler" yorumunun gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Yazılar, AB'ye dair toplumsal hafızayı yenilemek açısından, iyi bir fırsat.
DÖRT KUMUK MASALI ÜZERİNE GRAMER İNCELEMESİ
Aziz Merhan, Grafiker Yayınları, dilbilim, 208 sayfa.
Aziz Merhan'ın, 'Dört Kumuk Masalı Üzerine Gramer İncelemesi', Kafkasya'nın kuzeyinde, Hazar gölünün kıyı şeridinde konuşulan Türkçe lehçelerinden olan ve Kumukça olarak bilinen bu dile ait dört masal üzerine yapılmış gramer incelemelerinden oluşuyor. Kitabın, Kumuk halkının tarihi, dili ve edebiyatı hakkında genel bilgilerden oluşan giriş bölümünden sonra, seçilen dört masal, ses ve şekil bilgisi özellikleri yönünden inceleniyor. Kitabın üçüncü bölümünde ise masal metinlerinin Kiril harfli orijinal metinleri, transkripsiyonlu biçimi ve Türkiye Türkçesine aktarılmış biçimleri yer alıyor. Merhan'ın incelemesi, Kumuk dili gramerine giriş niteliğinde.
2. MEŞRUTİYET'TEN CUMHURİYET'E BASINDA KADIN ÖNCÜLER
Güldane Çolak ve Lâle Uçan, Heyamola Yayınları, inceleme, 248 sayfa.
2008, 2. Meşrutiyet'in 100. yıldönümü. İki yazarlı bu değerli inceleme ise kadının 2. Meşrutiyet'le ivme kazanan sesini duyurma çabasını ve bu çabada önemli katkılara sahip isimlerin hikâyelerinden oluşuyor. Uçağa binen ilk kadın Belkıs Şevket, ilk kadın doktor Safiye Ali, entelektüel kimliğiyle bilinen Nezihe Muhittin, kız çocuklarını okutma projelerinin öncüsü Nakiye Hanım, seyyar fotoğrafçı Muzaffer Hanım, Şair Nigar, Türkiye tiyatrosunun ilk kadın sanatçılarından Bedia Muvahhit, şair Şukûfe Nihal, Milli Mücadele'ye büyük katkıları olan ve Kara Fatma olarak bilinen Fatma Seher, kitapta yer alan çok sayıda kadından birkaçı.
BUNGALOV 2
Danielle Steel, çeviren: Nazan Sabuncu, İnkılap Kitabevi, roman, 318 sayfa.
'Bungalov 2', daha önce 'Kır Evi', 'Kız Kardeşler', 'Müzmin Bekarlar', 'Sığınak', 'Umut Sokağındaki Ev', 'Yankılar', 'Yüzük' ve 'Zoya' gibi eserleri Türkçe'de de yayınlanan Danielle Steel'in son romanı. Steel'in romanında, Tanya Harris'in şatafatlı Hollywood dünyasına tanık olması hikâye ediliyor. Harris'in tekdüze hayatı, kendisine gelen bir telefonla tamamen değişecektir. Telefonda, kendisinden, önemli bir Hollywood filmi için senaryo yazması istenmektedir. Teklifi kabul eden Harris, Beverly Hills Oteli'ndeki bungalovuna yerleşir. Roman, Harris'in, Hollywood'un şatafatlı dünyasında yaşadığı dönüşümü ve bu dönüşüm ekseninde, ailesine duyduğu özlemi anlatıyor.
DEMOKRASİ, ELEŞTİRİ VE TÜRKİYE
Levent Köker, Dipnot Kitabevi, siyaset, 363 sayfa.
Levent Köker'in, 'Demokrasi, Eleştiri ve Türkiye'si, Türkiye'nin son derece hızlı gelişen sosyo-politik gündeminde, değişmeyen ana konuların başında yer alan demokrasi sorununu çeşitli boyutlarıyla ele alan makalelerden oluşuyor. Kitap, Köker'in konu hakkında, 1984'ten beri kaleme aldığı yazılarının bir bölümünü barındırıyor. Bu yazıların bir kısmı, ele aldığı konuyu siyaset teorisi bağlamında değerlendirirken, diğer kısmı da, demokrasinin Türkiye tecrübesine odaklanıyor. Yazılar, liberal demokrasiye yönelik eleştirel bir yaklaşımı siyaset teorisi bağlamında sunarken, devlet ile siyaset anlayışının demokrasinin önüne koyduğu engelleri ve bunun nedenlerini irdeliyor.
KIZ KARDEŞİM İÇİN
Jodi Picoult, çeviren: Serkan Göktaş, April Yayıncılık, roman, 448 sayfa.
Jodi Picoult'ün 'Kız Kardeşim İçin' isimli bu romanı, temelde, birinin iyiliği için, başka bir insanı acıya sürüklemenin ahlaki ve duygusal boyutlarını irdeliyor. Kurgunun merkezinde yer alan karakterlerden Anna, ablası Kate'in çocukluğundan beri yakasını bırakmayan lösemiyle mücadele edebilmesi ve ablasına ilik üretebilmesi için dünyaya getirilen, laboratuar ortamında genleri seçilen, özel üretim bir çocuktur. Fakat, on üç yaşına kadar birçok ameliyat, nakil ve operasyon geçiren Anna, günün birinde bu durumu sorgulamaya ve olanlara isyan etmeye başlayacak, bu da, ailesinin parçalanmasına, hatta ablası Kate'in hayatının tehlikeye girmesine neden olacaktır.
TOPRAĞIN SANCISI
Sabri Üzer, Logos Yayınları, anı-roman, 335 sayfa.
Sabri Üzer'in öykülerinden oluşan 'Beş Oğlanın Anası' ile 'Evlatlar' adlı bir oyunu bulunuyor. Yazarın 'Toprağın Sancısı' isimli bu anı-romanı ise Türkiye tarihinin önemli duraklarından biri olan Köy Enstitüleri'ni anlatıyor. Üzer, Köy Enstitüleri'nde öğrenci olarak bulunmuş biri olarak, bu kurumların ülkeye getirdiği muazzam dönüşümlere de tanık oldu. Süzer, özellikle kapatılma sürecindeki karalamaları ve acıları genç bir öğretmen olan Şükrü Bey'in gözünden anlattığı romanında, enstitülerin köylere götürdüğü eğitim ışığını, üretim ve imece anlayışını, günümüzdeki sorunların o dönemlerdeki izlerini, toplumun saplantılarını ve nihayetinde enstitülerin kapatılış sürecini anlatıyor.
GERÇEKLİĞİN SOSYAL İNŞÂSI: BİR BİLGİ SOSYOLOJİSİ İNCELEMESİ
Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, çeviren: Vefa Saygın Öğütle, Paradigma Yayınları, sosyoloji, 289 sayfa.
'Gerçekliğin Sosyal inşâsı: Bir Bilgi Sosyolojisi İncelemesi', gerçekliğin sosyal inşâsını, dışsallaştırma, nesnelleşme ve içselleştirme çerçevesinde değerlendiriyor. "Toplum, insani bir üründür,", "Toplum, objektif bir realitedir," ve "İnsan, sosyal bir üründür," diyen yazarlar, bireylerin sosyal etkileşimle taşıdıkları sübjektif anlamların ve kendilerini dışsallaştırmalarıyla başlayan sosyal inşâ sürecinin, faaliyetlerin rutinleşmesiyle objektif hale geldiğini, bir sonraki kuşak tarafından sosyalizasyon aracılığıyla içselleştirildiğini ve böylece tam anlamıyla bir sosyal dünya oluştuğunu savunuyor.
PARDON NASIL YARDIMCI OLABİLİRİM?
Frédéric Beigbeder, çeviren: Mahmut Özışık, Doğan Kitapçılık, roman, 199 sayfa.
'Pardon Nasıl Yardımcı Olabilirim?', Türkçeye çevrilen kitapları ile beğeni toplayan Frédéric Beigbeder'in, özellikle 9.900'daki reklamcı kahramanı Octave'ın, yeniden okura göründüğü romanlardan biri. Octave bu sefer, bir model ajansı için çalışmaya başlar. Yapacağı iş de, dünyadaki güzel kadınların izini sürmesi ve sıradan kadınların olmak isteyeceği, örnek yüzler bulmak. Roman, Octave'ın bu yeni işi için, kadın yüzü bulmaya geldiği Moskova'da geçer. Burada Lena isimli bir kadına âşık olan Octave, aynı zamanda, güzellik anlayışının, tüm kadınları tek tipleştirmekten, gençliği ve güzelliği sömürmekten başka bir anlama gelmediğini görecektir.
LOLİPOP PABUÇLAR
Joanne Harris, çeviren: Pınar Öcal, Altın Kitaplar, roman, 512 sayfa.
'Lolipop Pabuçlar', Joanne Harris'in daha önce yayınlanan 'Çikolata' isimli romanında yer alan karakterlerinin yeni maceralarından oluşuyor. Vianne, kızları Rosette ve Annie, geçmişlerinden tamamen kurtulmak amacıyla, Paris'teki Montmartre'a taşınırlar. Burada göze batmadan yaşamaya çalışan ailenin düzeni, lolipop pabuçlu Zozie de l'Alba'nın hayatlarına girmesiyle alt üst olmaya başlayacaktır. Vianne, oldukça kötü bir kadın olan Zozie de l'Alba'nın kendilerine dair planlarını öğrendiğinde, onunla hesaplaşmak zorunda olduğunu görecektir. Fakat bundan da önemlisi, Vienna, kendi geçmişiyle de böylesi bir hesaplaşmaya girişmenin zorunluluğunu kabul edecektir.
ANTİK ÇAĞDA SEYAHAT
Lionel Casson, çeviren: Nalan Özsoy, MB Yayınevi, tarih, 320 sayfa.
Antik çağ uzmanı Lionel Casson'ın, 'Antik Çağda Seyahat'i, sosyal tarih türüne iyi örneklerden birini oluşturuyor. Casson, antik çağda devlet görevlileri ve işadamlarının yanı sıra, turizm, sağlık ve eğlence amaçlarıyla seyahate çıkan insanların nerelere, hangi araçlarla ve ne şekilde yolculuk yaptıklarını anlatıyor. Kitap, turizm amaçlı seyahatlerin yanı sıra, antik dönemin müzeleri, rehberleri, gezi kitapları, hanları, barları, restoranları, fahişeleri ve festivalleri gibi çok sayıda konuyu da, dikkat çeken anekdotlarla süsleyerek anlatıyor. Casson'ın eğlenceli çalışması, turizm anlayışının çağlar boyu yaşadığı değişimi vermesiyle dikkat çekiyor.
ANNE, BABA VE ÇOCUK ARASINDA
Haim G. Ginott, Aliece Ginott ve W. Wallace Goddard, çeviren: Arzu Tüfekçi, Okuyanus Yayınları, Kitaplar, psikoloji, 263 sayfa.
'Anne, Baba ve Çocuk Arasında', bebeklikten ergenliğe kadarki dönemde, çocuk eğitiminde uygulanacak yöntemlere yer veriyor. Klinik psikologu ve çocuk terapisti olan Ginott'un, çocukla iletişimi merkeze aldığı çalışması, anne babalara çocuklarıyla nasıl iletişim kurmaları gerektiğini anlatıyor. Yalnızca ruh sağlığı yerinde olmayan ebeveynlerin değil, sevgi gösteren ve iyi niyetli olan ebeveynlerin dahi çocuklarını suçladıklarını, ayıpladığını, tehdit ettiğini, cezalandırdığını ve onlarla alay ettiğini söyleyen Ginot, çoğu ebeveynin kelimelerin yıkıcı gücünden habersiz olduğunu savunuyor.
SONUNA KADAR DELİFİŞEKLİK
Kjell A Nordström ve Jonas RidderstrÂle, çeviren: Ümit Şensoy, Optimist Yayınları, kişisel gelişim, 299 sayfa.
Alt başlığı 'Kapitalizmin Keyfi Nasıl Çıkar?' olan 'Sonuna Kadar Delifişeklik'in iki yazarı, küresel ekonominin karmaşık koşullarında, işletmelere yeni ufuklar göstermeyi amaçlıyor. Yazarlar, birçok ekonomik gösterge bir yana, örneğin küresel iklim değişikliğinin, ticaret hayatında yaratacağı yeni bilançoyu de hesaba katmaya çalışarak, günümüzde ayakta kalmanın ve değişime açık olabilmenin şartlarının ne olduğunu anlatıyor. Değişimin sürekli takip edilmesi gerektiğini belirten yazarlar, güncel örnekler üzerinden, değişimin ardındaki itici kuvvetin de teknoloji, kurumlar ve değerlerin güçlü bileşimi olduğunu söylüyor.
BEREKET ANA
Rani Manicka, çeviren: Burcu Bingül, Literatür Yayıncılık, roman, 431 sayfa.
Rani Manicka'nın, 'Bereket Ana'sı, Malezyalı kahramanı Lakşmi'nin, ailesini koruma çabalarını hikâye ediyor. Seylan'da yaşayan Lakşmi, henüz on altı yaşındayken, çok zengin ve çok iyi bir adam olduğu söylenen Ayah'la evlendirilir. Kocasıyla beraber yaşamak için Malezya'ya gelen Lakşmi, söylenenin aksine, Ayah'ın, borç batağına gömülmüş yoksul bir memur olduğunu öğrenir. Kısa sürede evin idaresini eline alan Lakşmi, tüm borçları da öder. Fakat, kocasıyla mutlu beraberliklerinin ürünü olan altı çocuk sahibi Lakşmi'nin hayatı, 2. Dünya Savaşı sırasında trajediye dönüşecektir. Zira, Malezya'yı işgal eden Japonlar, ailenin mutlu günlerinin sonunu getirecektir.
SON HAREKAT, KOD ADI: YAHUDA
Erdal Sarızeybek, Pozitif Yayınları, siyaset, 208 sayfa.
Emekli albay Erdal Sarızeybek, 'Son Harekât, Kod Adı: Yahuda'da, TSK'nin Kuzey Irak'a yaptığı ve sürpriz bir şekilde kısa kestiği operasyonu anlatıyor. Bölgeyi iyi bilen isimlerden olan Sarızeybek'in kitabı, son yapılan sınır ötesi operasyonun ayrıntılarına ve bu oyunda kimin galip geldiğine odaklanıyor. Sarızeybek, PKK'nın Dağlıca'ya gerçekleştirdiği eylemi, bundan sonra yapılan son sınır ötesi operasyonu ve nihayetinde de operasyondan sonraki gelişmeleri sırasıyla anlattıktan sonra, PKK ile en iyi nasıl mücadele edileceğine dair önerilerini sunuyor.
KİMSELERİN AKŞAMI
Oya Uysal, Yapı Kredi Yayınları, şiir, 59 sayfa.
İlk şiiri 1968 yılında yayınlanan Oya Uysal, 1997 Ceyhun Atuf Kansu ile 1999 Cemal Süreya şiir ödüllerine de değer görülmüştü. Kitaba adını veren şiirden bir alıntı: "Döndün yine, yeryüzünde kırık bir gülümseme, yorgun,/ bakışlardaki hasetten gördün ve bildin işte,/ zoruna gitse de gururdan ibaret ruhunun.// Şimdi sen adının ardında bir soru imi,/ kibrinle çevrilmiş bahçende gezin/ istenmeyeni oldun nasıl olsa herkesin.// Sen. Kimselerin akşamı,/ kendi cehenneminden cennet yaratan ermiş./ Başını çevirip baksan/ durup soluklanıyor gölgene yetişemeyen/ sokak (...)"
KÜBA TARİHİ: BİR HALKIN BİYOGRAFİSİ
José Cantón Navarro, çeviren: Gözde Köz ve Ali Somel, Yazılama Yayınları, tarih, 437 sayfa.
José Cantğn Navarro, 'Küba Tarihi: Bir Halkın Biyografisi'nde, Küba devrimini mümkün kılan bir halkın tarihine odaklanıyor. Navarro'ya göre, Küba devriminde, Che Guevara ve Fidel Castro gibi isimlerin zekalarının yanı sıra, Amerika'nın keşfiyle beraber, İspanyollar tarafından yok edilen bir halkın daha sonraki kuşaklarının, sömürgecilerle yaptığı zorlu mücadelelerinin de belirleyici olduğunu söylüyor. Yazar, Küba tarihini, İspanyol sömürgecilere karşı verilen mücadeleden, sosyalist devrimin gerçekleştiği döneme kadar izliyor.
GÜNÜN SON RENGİ
Gülşen Karacaoğlu, Güncel Yayıncılık, roman, 235 sayfa.
Araştırmacı yazar Gülşen Karacoğlu'nun 'Günün Son Rengi', 1800'lü yıllardan başlayarak, Osmanlı'nın sıkıntılı son dönemlerini, saray aristokrasisi içinde söz sahibi olan Ahmet Hilmi Paşa'nın iki kızının dünyasından aktaran bir tarihi roman. Roman, çözülme sürecinin gelgitleriyle sarsılan Osmanlı İmparatorluğu'nun çalkantılı son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuş sancılarını hikâye etmesinin yanında, hikâyeyi, sarayda yetişmiş iki kız kardeşin kişisel trajedileri çerçevesinden vermesiyle dikkat çekiyor. Karacaoğlu'nun o dönemi, oldukça canlı bir şekilde tasvir ettiğini belirtelim.
ŞOK DALGASI
Osman Aysu, İnkılap Kitabevi, roman, 335 sayfa.
Türkiye edebiyatında, polisiye ve gerilim türünün tanınan yazarlarından olan Osman Aysu, 'Şok Dalgası' isimli bu romanında, yüksek tirajlı bir gazetenin ünlü köşe yazarının, yeraltı dünyasının güçlü bir isminin tuzağına düşmesini ve yavaş yavaş batağa çekilmesini hikâye ediyor. Romanın baş kahramanı Serdar, işinde oldukça başarılı genç bir gazetecidir. Kahramanımız, bir akşam evine giderken, sık sık gittiği hamburgercide bir kadına rastlayacak, ondan etkilenecek, kadının beraber çıkma teklifini reddedemeyecek, fakat nihayetinde kendisini, büyük bir tuzağın içinde bulacaktır.