22
Mayıs
2024
Çarşamba
KİTAP

Yeni çıkan kitaplar

Yeni çıkan kitaplar hakkında yazar yorumları... Sizler için...


YEREL YÖNETİCİNİN 1 NİSAN REHBERİ
Hazırlayan: Sadun Emrealp, çizimler: Semih Poroy, UCLG-MEWA Yayınları, yerel yönetim, 101 sayfa
'Yerel Yöneticinin 1 Nisan Rehberi', yerel yönetim konusuna daha çok mizah çerçevesinden bakan bir çalışma. Dolayısıyla kitap için, "olanı ve olması gerekeni" ters-yüz ederek, bunu "olmaması gereken"in aynasından yansıtmayı amaçlıyor diyebiliriz. "Yerel yönetimlerin, hiçbir ayrım gözetmeden insanı yerel demokrasinin temeli kabul eden, işleyişlerinde insan haklarını ve çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini yaşama geçiren, özerk ve demokratik yönetim birimleri olarak görülmesinin zamanı gelmiştir" diyen Emrealp'in, yerel yönetimler konusunda yapılması gerekenleri anlatırken, hem bilgilendiriyor hem de eğlendiriyor.


SON OZAN: LİVANELİ
Zafer Köse, Mevsimsiz Yayınları, biyografi, 397 sayfa
Türkiye'de sol, muhalif müzik düşünüldüğünde, kuşkusuz ilk akla gelen isimlerden biri de Zülfü Livaneli'dir. Zafer Köse'nin bu kitabında, Türkiye'nin sol tarihinde, bedelleri ödenmiş bir ünün, muhalif bir müzik insanının, yazarın deyimiyle bir 'Anadolu Meleği'nin hikâyesi yer alıyor. Kitabın yetkinliğini belirleyen unsurlardan biri de, yazarı Köse'nin, Livaneli'yle uzun zamana yayılan bir arkadaşlığının bulunması. Dolayısıyla kitap, Livaneli'nin müzik anlayışını, politik tavrını, yazarlığını ve sinemacılığını, 'içerden' bir gözle değerlendiriyor. Livaneli'nin biyografisinden hareket eden kitap, Türkiye sol müzik anlayışındaki gelişme ve değişimleri vermesiyle de ilgi çekiyor.


BAŞKA BİR MEMLEKET
Ioanna Karistiani, çeviren: Suat Baran, Doğan Kitapçılık, roman, 247 sayfa
Yunanistanlı edebiyatçı Ioanna Karistiani'nin ilk romanı 'Küçük İngiltere', 1998 yılında En İyi Roman dalında Yunanistan Ulusal Roman Ödülü'nü kazandı. Yazarın bu ikinci romanı ise, En İyi Kitap dalında, 2001 yılında Diavazo Kitap Eleştirmenleri Ödülü'nü aldı. Romanın baş kahramanı, ailesi ve geçmişi hakkında konuşmaktan haz etmeyen Kiryakos Russias'tır. Artık Amerikalı olmuş Yunan asıllı Russias, 1998 yazında, hiç hesapta olmadığı halde, anavatanına dönmeye karar verir. Russias, doğduğu köy Pagameno'da, kendisiyle aynı adı taşıyan ve babasının katili olan kuzenini aramaya koyulur. Aralarındaki kan davasının yedi kuşaktır sürmesi ve kökenleri aynı olmasına rağmen, biri Amerika'da modern bir hayatın göbeğinde, diğeri de Yunanistan'ın ıssız yaylalarında yaşayan bu iki kahramanımız, geçmişleri, kökenleri ve acılarıyla hesaplaşacaktır.


İMKÂNSIZ KARŞILAŞMALAR
Zoran Zivkovic, çeviren: Serpil Çağlayan, İstiklal Kitabevi, öykü, 104 sayfa
'Armağan Zamanlar' ve 'Başka Zaman Kütüphaneleri', Zoran Zivkovic'in Türkçe'de daha önce yayınlanmış kitapları. Zivkovic'in 'İmkânsız Karşılaşmalar'ı ise, yazarın altı öyküsünü bir araya getiriyor. Buradaki 'Pencere' isimli birinci öykü, ölümden sonra yaşanan tuhaf bir karşılaşmaya; 'Koni', on yıl sonra kendi kendisiyle karşılaşan birinin anlamsız ve imkânsız öyküsüne; 'Kitapçı', bir kitapevinde umutsuzca sıradan bir bilimkurgu hikâyesini arayan bir ziyaretçinin başından geçenlere; 'Tren', bir insanın Tanrı'yla trende gerçekleşen beklenmedik karşılaşmasına; 'Günah Çıkarma Kabini', bir kilisede Şeytan'la bir insanın karşılaşmasına ve son öykü olan 'Atölye' de, ölmek üzere olan bir yazarın kendisine armağan olarak imkânsız bir kitap getiren kahramanıyla tanışmasına yer veriyor. Altı öykü de, yaşanmaması gerekenleri hikâye etmek gibi ortak bir temaya sahip.


KARA SARAY'DAKİ BEYAZ ADAM FIKRALARI
İbrahim Eroğlu, Bahadın Kültür Derneği Yayınları, mizah, 48 sayfa
İbrahim Eroğlu, daha önce yayımlanan şiir kitapları kadar, fıkra yazınına dahil olan kitaplarıyla da bilinen bir isim. Kendisinin bu kitabı da, yine bu son türe dahil olup, başlıktan da anlaşılacağı üzere, Beyaz Saray'ın 'kara' hallerine, yani bu sarayda bulunan en büyük felaketlerden biri olan George W. Bush'un yaptıklarına, hem mizah hem de kara mizah yollu odaklanan bir çalışma. Eroğlu'nun fıkra konusundaki deneyiminden de kaynaklı olarak, politika ve mizahın iyi bireşimi diyebileceğimiz bu kitaptaki fıkralardan 'Oyun' isimli olanı şöyle:
"-Sayın Bush, hangi oyunu seversiniz? Bush, futbol oynar gibi yaptıktan sonra yanıt verir: -Elbette ayak oyununu!"


EN GÜZEL UYUYAN ADAM
İsmail Ünver, Akis Kitap, tarih, 127 sayfa
2008, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 60. yılı. İsmail Ünver'in 'En Güzel Uyuyan Adam'ı da, Atatürk'ün hastalığı ve ölümü zaman aralığındaki tarihi ayrıntılara odaklanıyor. Atatürk'ün ölümünden önceki son anları; hasta yatağındayken zihnini meşgul eden sorunlar; Atatürk'ün son sözleri ve vasiyeti; kendisinin ölümünden sonra Türkiye'de tutulan yas ve Atatürk'ün hastalığı döneminde, özellikle Hatay sorununun üstesinden gelmek için verdiği çaba, kitapta yer alan ayrıntılardan birkaçı. Latife Hanım, Atatürk'ün Hitler'in zulmünden kurtardığı profesör ve kendisine hayran Amerikalı genç Curtis ise, kitapta okuyucunun karşısına çıkacak başlıca simaları oluşturuyor.


EĞRİSİYLE DOĞRUSUYLA AK PARTİ
Mehmet Altan, Hemen Kitap, siyaset, 359 sayfa
Son seçimlerde AKP'nin aldığı yüksek oy oranı, ülkede yoğun değişimlerin önemli bir göstergesi olarak değerlendirildi. İşte Mehmet Altan'ın 'Eğrisiyle Doğrusuyla Ak Parti' isimli bu kitabı da, Türkiye'de bu süreçte görülen derin değişimleri ve bu değişimlerin en önemli aktörü olan AKP'ye odaklanıyor. "Bizde burjuvazinin yerini tutmaya çalışanlar kendilerini garip bir şekilde solcu diye tanımlarken, emeğiyle yarım yamalak geçinmeye savaşan ve emekten yana olması gerekenler de İslamcı ya da muhafazakâr. Aslına bakarsanız yoksullar ile tuzu kurular karşı karşıya" diyen Altan, Türkiye'ye irticanın gelmediğini, daha çok, egemenliğin bir sınıfın himayesinden alındığını söylüyor.


MİLYARDER GİBİ DÜŞÜN, MİLYARDER OL
Scot Anderson, çeviren: Feride Nagehan Öztürk, Ganj, kişisel gelişim, 269 sayfa
Scot Anderson, 'Milyarder Gibi Düşün, Milyarder Ol' kitabını yazmadan önce, konu hakkında yoğun araştırmalar yapmış. Yazarın yaptığı bu araştırmalardan edindiği deneyimi tek cümleye sığdırabiliriz: "Milyarderler, diğer insanlardan daha farklı düşünüyorlar..." Anderson'ın bu düşünceye varmasıyla, işlerinde de bir 'dönüşüm' yaşanmış. Kitaptan anladığımız kadarıyla, kendisi bu "aydınlanma" döneminden sonra yıllık 250 bin olan servetini 3 milyon dolara yükseltmiş. Anderson, kısa süre içinde milyarder olacağına da inanıyor. Tahmin edilebileceği gibi, bu kitap da, kendisinin nasıl milyarder olunabileceğiyle ilgili 'tüyolarından' oluşuyor.


VALİLERİN DE ÖYKÜLERİ VARDIR
Kadir Çalışıcı, Bilgi Yayınevi, anlatı, 185 sayfa
Kadir Çalışıcı, 2003 yılında başladığı Eskişehir Valiliği görevini halen yürütüyor. Daha önce kaymakamlık görevini de ifa etmiş Çalışıcı'nın Eskişehir'den önce de, Adıyaman ve Aksaray illerinde valilik deneyimi olmuş. Kendisinin bu kitapta anlattıkları da, uzun yıllar sürmüş mülki amirlik deneyimini biriktirdiği anılar olarak tanımlanabilir. Türkiye'nin çeşitli il ve ilçelerinde yaptığı görevler nedeniyle kendini 'Göçmen kuş' olarak tanımlayan Çalışıcı'nın anılarını öyküleme tarzı, kitabın ilgi çeken yanı. Çünkü burada salt anı anlatımından çok, bu görevlerin kendi iç dünyasında yarattığı dönüşümler ve görevini yaparken yaşadıkları, anlatı, kısa öykü ve anekdotlar şeklinde yer alıyor.


SON MOHİKAN
James Fenimore Cooper, çeviren: Okan Özler, Abis Yayıncılık, roman, 472 sayfa
James Fenimore Cooper'ın 'Son Mohikan'ı, Kuzey Amerika'daki Kızılderili direnişini hikâye ediyor. İngiltere ve Fransa arasındaki sömürge savaşlarına sahne olan Kuzey Amerika ormanlarında yaşanan katliamlar ve buna karşı Kızılderililerin sergilediği direniş, romanın asıl olay örgüsünü oluşturuyor. Çift yönlü kurguda, bir yandan Lake George çevresini kana bulayan William Henry Katliamı karşısında Kızılderililerin verdiği savaş, diğer yanda da kıtanın biricik hakimi 'beyaz adamlar'ın aralarındaki iktidar mücadelesi yer alıyor. Roman, temelde İngiliz karakteri Binbaşı Heyward'ın kahramanlıkları çerçevesinden verilir. Kendisine emanet kadınların güvenliğini sağlamaya çalışan Heyward, yabancısı olduğu bir çevrede hayat mücadelesi verirken, dostları Şahingöz, Chingachgook ve Uncas'ın yardımına yetişmesiyle, kendilerini kıstıran Magua'ya karşı savaşacaklardır.


YOLCULUK NEREYE
Zafer Şenocak, Alef Yayınları, roman, 104 sayfa
'Alman Terbiyesi', 'Atletli Adam', 'Hitler Arap Mıydı', 'Kara Kutu', 'Taşa ve Kemiğe Yazılıdır' ve 'Tehlikeli Akrabalık', Zafer Şenocak'ın daha önce yayımlanmış kitapları. Şenocak'ın bu son romanıysa, birbirinin içine geçmiş hikâyeleriyle ilgi çekiyor. Kendilerin 'Sanat Teröristleri' diye adlandıran, galerilere saldırılar düzenleyip sanat eserlerini mahveden Berlin kökenli bir grup, Los Angeles'ta bir sergiye davet edilir. Los Angeles gezisi, bu grup üyelerinin geçmişlerini, kendi tavırlarını, kimliklerini ve sanatı sorguladıkları bir deneyime dönüşür. Romanın baş kahramanı, bu grup içinde yer alan Cüneyt'tir. Grubun kendini sorgulama aşamasından en çok nasibini alacak olan kişi de bu isim olacaktır. Çünkü kendisi, hem bir göçmen olarak Alman toplumuna uymaya çalışmakta, hem de geçmişindeki Türkiye ile hesaplaşmaktadır. Bu hesaplaşma, onun bilinmeyen hikâyesini gün yüzüne çıkaracaktır.


MALTA BELGELERİ
Vartkes Yeghiayan, çeviren: Jülide Değirmenciler, Belge Yayınları, tarih, 539 sayfa
Malta Belgeleri, Malta'ya sürülen 150'ye yakın Osmanlı yöneticisi ve personelinin, Birinci Dünya Savaşı'ndaki eylemlerine yer veriyor. Bu belgeler, 1915 yılında İttihat ve Terakki'nin Ermenilere yaptıklarını ayrıntılarıyla vermesiyle oldukça dikkat çekici. Kitabın yazarı Vartkes Yeghiayan, Malta'ya sürgün edilen isimlerin, sürgünlüğün bitiminden itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nde önemli görevlere getirildiğini ve İçişleri Bakanlığı'nın biyografilerini yayımladığı elli ünlü valinin dördünün de Malta sürgünü olduğunu söylüyor. Yeghiayan bu tezden hareket ederek, Malta sürgünleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin 'kuruluş harcı' arasındaki ilişkiye odaklanıyor.


EVRENSEL DOĞA TARİHİ VE GÖKLER KURAMI
Immanuel Kant, çeviren: Seçkin Selvi, Say Kitap, bilim, 168 sayfa
Immanuel Kant'ın 'Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler Kuramı' isimli makalesi, ilk olarak 1755 yılında yayımlanmıştı. Bu makalenin Kant'ın düşünce dünyasındaki önemi, kendisinin tarih-öncesi yazılarının en önemlilerinden biri olması ve yine, kendisinin zihinsel gelişiminin en önemli aşamalarından birini teşkil etmesidir. Kitap, Kant'ın astronomiye ve kozmolojiye duyduğu ilginin ilk nüvelerinden biri olarak değerlendiriliyor. Öncelikle Güneş sisteminin oluşumunu ve gelişimini anlatan Kant, daha sonra Laplace'ın geliştirdiği görüşlere benzer öneriler sunar. Kitapta yer alan, Milton K. Munitz imzalı sunuş yazısı ise, eserin içeriğini daha bir anlaşılır kılıyor.


KANATSIZ KUŞLAR
Halim Bahadır, Maviağaç Yayınları, deneme, 151 sayfa
Halim Bahadır, uzun zamandır bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor. Genellikle sokaktaki insanı, dramlarını, özlemlerini, yenilgilerini, kırılmalarını, aşklarını, hayallerini, beklentilerini, kısacası hayat karşısındaki hallerini anlatan Bahadır'ın bu kitabı da aynı dokuya sahip. Fakat burada, önemli bir ayrıntı olarak, sokaktaki insan, daha çok kadın kimliğiyle okurun karşısına çıkıyor. Bu yazılarda, babalarından yoğun ilgi gören kadınlar ile babalarından şiddet görmüş kadınların, daha sonraki yaşamlarının nasıl şekillendiği, hayata karşı nasıl bir tavır geliştirdikleri veya geliştirebilecekleri üzerinde duruluyor. Yazılardaki ibre ise, çoğunlukla ikincisinden yanadır diyebiliriz.


HIZ
Dean Koontz, çeviren: İsmail Tulçalı, İnkılap Yayınevi, roman, 430 sayfa
Dean Koontz'un son romanı olan 'Hız'ın baş kahramanı, bir "yazar eskisi" diye tanımlayabileceğimiz William Wiles'tır. Wiles, tek başına yaşayan, otuzlu yaşlarında, nişanlısı komaya girdiğinden beri yazmayı bırakmış ve barmen olarak çalışan biridir. Tekdüze ve sakin bir yaşamı olan Wiles'in hayatı, bir gün arabasının camına iliştirilmiş bir not bulunca tepetaklak olur. Bu not, polise gitmesi halinde yaşlı bir kadını, gitmemesi halinde de genç bir öğretmeni öldüreceğini söyleyen bir şahıstan gelmiştir. Cinayetlerin başlamasıyla beraber, öldürdüğü kişilerin cesetlerinin yanına, Wiles'ı suçlu gösterecek kanıtlar bırakan katil, kısa süre içinde Wiles'ın karabasanı olacaktır.


HRANT'A: ALİ TOPU AGOP'A AT
Editör: Fahri Özdemir ve Arat Dink, Kırmızı Yayınları, armağan, 339
'Hrant'a: Ali Topu Agop'a At', yaklaşık yüz ismin yazılarına yer veren ve 19 Ocak 2007'de bir suikasta uğrayan Hrant Dink'in anısına ithaf edilen bir kitap. Dink'in "Biz yaşadığı cehennemi, cennete çevirmeye talip insanlardandık," cümlesiyle başlayan kitabın içeriğindeki yazılar, Türkiye için oldukça değerli olan bu ismin kaybı karşısında duyulan burukluğa, Dink'in çalışmalarıyla halklar arasındaki önyargıların aşılmasına yaptığı katkıya odaklanıyor. Kitapta, yazılar, mektuplar ve şiirlerin yanında, karikatürler ile Dink'in daha önce yayınlanmamış çok sayıda fotoğrafı da yer alıyor. Kaliteli kağıt ve cilt baskısıyla da dikkat çeken çalışma, Dink'in anısına yakışacak cinsten.


GERÇEK SIR
Cengiz Erşahin, Tutku Yayınevi, kişisel gelişim, 270 sayfa
Cengiz Erşahin'in 'Gerçek Sır'ı, insanların bazı dönemlerde belli bir aydınlanma anı yaşadıklarını ve bu andan sonra da hayatlarındaki maddi ve manevi başarıya ulaştıklarını savunuyor. Erşahin, kitabındaki önerilere dikkatle kulak verildiğinde, insanın çaresizliğin, güven eksikliğinin, korkunun üstesinden gelebileceğini söylüyor. "Hayatınızın bazı anlarından hoşnut değilsiniz. Farklı olmasını istediğiniz bir şeyler var. Bu isteğiniz bizi burada buluşturdu" diyen Erşahin, her hayatın bir sırra sahip olduğunu ve istenirse buna ulaşılabileceğini belirtiyor. Korkuyu yenmek, inanmak, coşkuyla yaşamak, anı yaşamak, mücadele ruhuna sahip olmak ve kıymet bilmek ise, sırrın birkaç önemli aşaması.


GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GÖRELE
Ali Bilir, Kitabevi Yayınları, tarih, 423 sayfa
Ali Bilir'in 'Geçmişten Günümüze Görele'si, adından da anlaşılacağı gibi, Görele'ye dair yerel tarih araştırması, bir monografi niteliğinde. Yerel tarih çalışmalarının Türkiye'de, Avrupa'dakinden iki asırlık bir gecikmeyle, ancak 1900'lü yılların başında yapıldığı düşünüldüğünde, Bilir'in bu çalışmasının değeri daha iyi anlaşılır. 'Görele Coğrafyası ve Tarihi', 'Görele'nin Adı ve Ortaya Çıkışı', 'Görele'nin İdari Yapısı', 'Görele'nin Kaymakamları', 'Görele'de Belediye Teşkilatı', 'Görele Belediye Başkanları', 'Görele'de Nüfus Hareketleri ve Kentleşme', 'Görele'de Ziraat ve Üretim', 'Görele'de Eğitim ve Öğretim', 'Görele'nin İktisadi Yapısı', ve 'Göreleli Ünlüler', kitaptaki birkaç başlık.


ASALA'DAN BİR KIZ SEVDİM 2
Erdal Erkut, Erko Yayıncılık, roman, 192 sayfa
'Asala'dan Bir Kız Sevdim', Ermeni kökenli bir ailenin 1915 tehcirinden 1980'ler Asala'sına kadar uzanan yaşamını ve buna paralel olarak, Doğu'daki bir toprak ağasının dededen toruna süren hikâyesini anlatıyor. Toprak ağasının oğlu Adnan'ın, İstanbul'da Ermenice öğrenmeye gerek duymadan büyüyen Araksi'ye karşı hissettiği aşkın, sağcı çevrelerdeki idealleri sonucu yitirilmesi, uzun yıllar sonra Adnan'ın sağcı militanların en önde gelen adamlarından biri olarak Asala'yı yıkma göreviyle Paris'e yollanması ve yirmi yıl süren aşkın yeniden alevlenmesi, romanın asıl olay örgüsünü oluşturuyordu. Romanın bu ikinci cildinde ise bu aşk, karmaşık olaylar zinciri içinde tekrar alevlenecektir.


YAKAZA
Sadık Yalsızuçanlar, Kapı Yayınları, roman, 257 sayfa
Sadık Yalsızuçanlar'ın 'Yakaza' isimli bu romanının ilk baskısı 2004 yılında yapılmıştı. Gördüğü ilgiden dolayı, daha sonra farklı yayınevleri tarafından tekrar basılan roman, kendi içinde yolculuk yapan bir adamın sancılı hesaplaşmasını hikâye ediyor. Fakat bu yolculuk, masal ve hikmete dayanması ve modernizmin aklı esas alan tavrını eleştirilerek yapılıyor. Postmodern edebiyatın anlatım tekniklerinden de yararlanan Yalsızuçanlar, insanları güçlü kılabilecek aklın, bir yerde, ezbere dönüşerek kendini küçük düşürebileceğini de belirtiyor. 1986 yılında, 'Şehirleri Süsleyen Yolcu' adlı hikâye kitabıyla TYB ödülünü alan Yalsızuçanlar'ın bu ilk romanı, lirik anlatımıyla dikkat çekiyor.


KAPİTALİZMİ PLANLAMAK
Ümit Akçay, Sosyal Araştırmalar Vakfı, inceleme, 312 sayfa
Ümit Akçay 'Kapitalizmi Planlamak'ta, genel olarak Türkiye'de kapitalist gelişme süreci, özel olarak da bu süreçde Devlet Planlama Teşkilatı'nın yer ve işlevinin değerlendirilmesini inceliyor. 'Türkiye'de Planlama Deneyimi ve DPT'nin Dönüşümü' altbaşlığını taşıyan araştırma, sürecin karşılıklı etkileşimini ve diyalektiğini yakalamış bir bakma biçimine sahip olmakla, aynı konudaki diğer çalışmalardan önemli ölçüde farklılaşıyor. Bu farklılık, hem kapitalizmi veri kabul edip sorgulamayan yaklaşımların planlama konusundaki açmazlarını ortaya koyarken, hem de kapitalizme eleştirel yaklaşan, ancak kapitalist birikimi nihai olarak teknik bir süreç olarak görerek 'planlamayı' bu süreçte sistemi yönetmeye dair bir araç olarak değerlendiriyor.


KISA TÜRKİYE TARİHİ
Sina Akşin, İş Kültür Yayınları, tarih, 342 sayfa
Prof. Dr. Sina Akşin, yakın tarih ile İttihat ve Terakki partisi üzerine yaptığı önemli çalışmalarıyla bilinir. Akşin'in 'Kısa Türkiye Tarihi' de, Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıl başındaki ilk reform çabalarından 2000'li yıllar Türkiye'sine kadar uzanan süreci anlatıyor. Kitaptaki anlatımın, oldukça kolay ve akılda kalabilecek bir özetle sunulması da, eserin en dikkat çeken yönü. Dolayısıyla çalışma, konu hakkında uzman olmayan, sıradan okuyucuya da hitap ediyor diyebiliriz. Osmanlı'nın son döneminde yaşanan çalkantılar, Cumhuriyet'in kuruluşu, ardından da Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadarki seyri, kitabın asıl çerçevesini oluşturuyor.


YEZİDİ SÖZLÜ KÜLTÜRÜ
Christine Allison, çeviren: Fahriye Adsay, Avesta Yayınları, kültür, 502 sayfa
Yezidiler, Kürtlerden oluşan dini ve kültürel bir topluluk. Christine Allison'ın 'Yezidi Sözlü Kültürü' de, Yezidi geleneklerini sosyal bağlamlarıyla ele alan ilk eser. Kitabını, "Yezidilerin sözlü gelenek alanını yabancılarca anlaşılabilir şekilde 'haritalandırma' çabasıdır," şeklinde tanımlayan Allison, bu halkın geleneklerinin belli başlı alanlarını ve özelliklerini belirlemeyi ve bir diğeriyle olan ilişkilerini kaydetmeyi amaçlıyor. Şu ana kadar, sadece Yezidilerin dini inanışını temel alan eserler düşünüldüğünde, Yezidilerin ve genelde Kürtlerin geleneklerinin anlamına, sözlü kültürüne odaklanan böylesi bir çalışmanın değeri daha iyi anlaşılır.


GECİKENLER İÇİN AŞK
Beverly Meltem Hilbert, Doğan Kitapçılık, roman, 135 sayfa
'Gecikenler İçin Aşk', Beverly Meltem Hilbert'in ilk romanı. Romanın kahramanı, kitabın başlığından da anlaşılacağı gibi, geç âşık olmuş, fakat nihayetinde âşık olabilmiş bir kahramanı hikâye ediyor. Başından başarısız iki evlilik geçen, kırk yaşlarındaki Sibel, dönüp arkasına baktığında kendisini tatmin etmeyen bir hayatla karşı karşıya olduğunu görür. Çocuklarından, iki kocasından ve akrabalarından müteşekkil bu geçmişte, neredeyse kendisi dışında herkes vardır. Özellikle Rasim'le arasında bir türlü rayına giremeyen çıkışsız birliktelik bu yalnızlık duygusunun en önemli nedenidir. Fakat her şeye rağmen Sibel, günün birinde, hayatını tümden değiştirecek İrfan'la karşılaşacaktır.


OSMANLI İMPARATORLUĞU VE ETRAFINDAKİ DÜNYA
Suraiya Faroqhi, çeviren: Ayşe Berktay, Kitap Yayınevi, tarih, 377 sayfa
Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkide bulunduğu ülkeler, çoğunlukla diplomatik tarih perspektifi içinde verildi. Suraiye Faroqhi'nin bu kitabı ise, Osmanlı ile etrafındaki ülkeleri, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihçilik senteziyle anlatıyor. Seferler ve savaşlar dışında, Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer ülkelerle, yukarıda bahsettiğimiz üç alan dahilinde ilişkileri olmuştu. Faroqhi, yabancı tacirlerin ihraç edebileceği ve edemeyeceği mallara ilişkin fermanlar ve İmparatorluk toprakları dışından gelip Mekke'ye gidecek hacılara verilmiş geçiş belgeleri üzerinden, İmparatorluğun etrafındaki ülkelere, savaş dışında duyduğu ilgiye odaklanıyor.


HAYALET AŞK
Kadim Gültekin, Yalın Ses Yayınları, roman, 256 sayfa
Kadim Gültekin'in bilimkurgu tarzında kaleme aldığı 'Hayalet Aşk', Xasiork 2006 Roman Yarışması'nda birincilik kazandı. Romanın baş kahramanı Mert, uzun zaman önce ölmüştür. Yazar, Mert karakterinin gözünden, ölümün ne anlama geldiğini, kahramanımıza yaşattığı hisleri, kısacası ölüm deneyimini anlatıyor. Bu kapkaranlık ve sadece acıdan oluşan durumda, Mert'in tek avuntusu aşk olacaktır. Kurgu, adından da tahmin edilebileceği gibi, artık sadece hayaletten ibaret olan Mert'in yitirdiği aşkını hikâye ederken, bireyin ölümlü olmasına rağmen, aşk ile sonsuzluğu yakalayabileceğini anlatıyor.


İYİ Kİ FARKLIYIZ
Özden Arslan, Elma Yayınları, kişisel gelişim, 203 sayfa
'İyi ki Farklıyız', "Yaşamda Çeşitlilik Zenginliktir" gibi anlamlı bir alt başlığa sahip. Buradaki farklılık, politik anlamlarından çok, iş dünyasındaki ekip çalışmasını merkeze alan bir yapıyı esas alıyor. Bir şirkette stratejik plan hazırlamak üzere bir araya gelmiş birbirinden farklı karakterlerin, ekip çalışması sırasında yaşadıkları, kitabın asıl öyküsünü oluşturuyor. Arslan, ekipteki bireylerin birbirinden farklı düşünüşlere sahip olmalarını, stratejik planlamada yenilik ve yaratıcılık için büyük bir zenginlik sağlayabilmenin imkânı olarak değerlendiriyor.


EKONOMİK ÇÖKÜŞÜN AYAK SESLERİ
Stephen Leeb ve Glen Strathy, çeviren: Önen Kıranlar ve Mehmet Cenan, Salyangoz Yayınları, ekonomi, 265 sayfa
Stephen Leeb'e göre, Amerikan ekonomisi şu an tarihinin en büyük krizini yaşamak üzere. Leeb'e bu yorumu yaptıran neden de, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin gün geçtikçe büyüyen ekonomileri. Bu ekonomilerin büyümesiyle petrole olan talep inanılmaz ölçüde artıyor, ancak petrol üretimi ve rezervleri de bu talebi karşılamaktan uzak kalıyor. Bu durumda Amerika'nın 1970'tekinden çok daha büyük bir ekonomik darboğazla karşı karşıya kalacağını savunan Lebb, hemen sonrasında da ülke ekonomisinin çöküşe geçeceğini belirtiyor.


ZAMAN BİTTİ
Cüneyt Ayral, Mevsimsiz Yayınları, roman, 109 sayfa
Cüneyt Ayral'ın 'Zaman Bitti'si, genellikle kimliksiz olarak tanımlanagelen yığınları anlatıyor. Bu yığınlar, Paris sokaklarının kalabalığına karışanlar veya Taksim'de gezen genç, yaşlı, gözlüklü, şemsiyeli, mini etekli veya takım elbiseli insanlardır. Çoğu zaman, 'banal' olarak tanımlanan bu yığınlara dahil bireylerin iç dünyaları, geçmişleri, yaşam tutkuları ve korkuları romanın asıl konusunu oluşturuyor. Konuya oldukça eleştirel bakan roman, 'normal' görünen bu yığınların, görünmeyen trajedisine odaklanıyor.
Ayral'ın bunu yaparken, otobiyografik göndermelerde bulunduğunu da belirtelim.


TÜRK-ERMENİ SORUNU BİBLİYOGRAFYASI
Candan Badem, Aras Yayıncılık, bibliyografya, 427 sayfa
Candan Badem'in 'Türk-Ermeni Sorunu Bibliyografyası', konu hakkındaki kitapları, makaleleri ve tezleri derleyen bir çalışma. Bibliyografya, 1870'lerden günümüze kadar, bu alanda İngilizce, Ermenice, Türkçe, Rusça, Fransızca ve Almanca gibi çeşitli dillerde yazılmış bütün önemli kaynakları bir araya getirmeye çalışıyor. 4 bin 450 maddede toplanmış 5 binden fazla yayının dökümü bulunan ve ağırlıklı olarak birincil kaynaklar, anılar, monografiler, tezler ve makalelere dayanan çalışma, uzman ve araştırmacılara, konu hakkında derli toplu bir kaynak sunuyor.

Lider sonucu değiştiren kişidir


İDARE ETMEK Mİ YÖNETMEK Mİ?
Sevinç Engin, Sistem Yayıncılık, 2007, 368 sayfa.

Türkiye, 80 yılda dört darbe gördü. 12 kez sıkıyönetime başvurdu. 15 yıl Olağanüstü Hal sürdü. 29 kez isyan bastırdı. 60 hükümet kuruldu. Hükümetlerin ömrü ortalama bir buçuk yıl oldu... İsmet İnönü'den sonra, toplam on yıl on ay ikinci en uzun başbakanlık yapan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e göre bu istikrarsızlığa çözüm bulunamazsa hiç bir soruna çözüm üretilemez...
21. yüzyılın radikal siyasetlerin denendiği bir yüzyıl olduğunu söyleyen sosyal bilimcilere göre; siyasilerin sorunlara çözüm arayış yöntemlerini değiştirmesi gerekiyor. Bir partinin sadece 'sağdayız', 'soldayız' ya da 'merkezdeyiz' demesi bir yanıt oluşturmuyor. Türkiye'de 'lider' olmak artık o kadar önemli değil. Türkiye lider değil, kadro istiyor. Yaratıcı, akılcı, bilgili, kadrolar olmadan tekil karizmatik lider artık işlemiyor. Seçmenin ise talep ve isteklerinde artık daha gerçekçi olması tercih ediliyor.
Siyaset bilimi üzerine araştırmalar yapan Sevinç Engin, Türkiye'de süregelen bu istikrarsız yapıyı, bu yapıyı oluşturan, sürdüren, üzerini örten mekanizmayı İdare Etmek mi, Yönetmek mi? adlı kitabıyla masaya yatırıyor. Sevinç Engin kitabında; medya, siyaset, iş, bürokrasi ve üniversite ile sivil toplum örgütlerinde isim yapmış 48 kişiyle birebir görüşerek çağdaş yönetim ve liderlik konusundaki görüşlerini okuyucusuyla paylaşıyor.
Çağdaş yönetimin nasıl olması gerektiği ve sorunlar karşısında üretilmesi gereken çözümlerin neler olabileceğinin ele alındığı kitapta, "Değişimle başa çıkmak ve geleceği yaratmak zorunda olan lider ile önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için çaba gösteren ve düzeni sürdürmek zorunda olan yönetici arasındaki fark nedir? Liderlik nasıl kazanılır ve nasıl sürdürülür? Kimler lider olabilir?'' sorularına da yanıt aranıyor.
Engin'e göre; yönetimlerin etkinliği ve başarısındaki temel unsur; lider ve onun yönetme yetenekleri üzerinde biçimleniyor. Tam da bu nedenle "Lider zor işlerin adamıdır. Lider sonucu değiştiren kişidir. Yapılan araştırmalar, iyi liderlerin yönetimindeki insan topluluklarının daha mutlu ve daha verimli olduğunu; kötü liderlerin ise insanlarda umutsuzluk yarattığını, yabancılaşmaya neden olduğunu göstermektedir" değerlendirmesini yapıyor. Aralarında Süleyman Demirel, Devlet Bahçeli, Abdüllatif Şener, Onur Öymen, Mehmet Ağar, Fikret Bila'nın da olduğu 48 kişi 'liderlik ve yönetim" konusunda düşüncelerini Türkiye'nin tarihsel geçmişini de yorumlayarak anlatıyor...
Belma Akçura

Tüm bunlar o 'Eylül'ün eseridir


EYLÜL KARANLIĞINDAN
Alime Mitap, Etki Yayınları, 2007, 117 sayfa.

"18 ocak 1981'de İstanbul'da arkadaşlarımızla birlikte gözaltına alındık. Daha sonra Ankara'ya götürüldük. 14 ayboyunca tutsak kaldım. Bu sürenin ilk iki ayını Ankara'da 'DAL' denilen işkence merkezinde, bir hücrede geçirdim. Ardından, Mamak askeri ceza evine sevk edildim." Geri kalan 12 ayını Mamak askeri cezaevinde geçiren kişi, Alime Mitap'tır. Ressam Alime Mitap. İlk baskısı 1988'de, genişletilmiş ikinci baskısı yeni yayımlanan Eylül Karanlığından adlı kitapta Alime Mitap'ın 29 yağlı boya tablosu ile 34 deseninin fotoğrafları yer alıyor.
Nasıl oluşmuş bu resimler? Alime şöyle anlatıyor: "Gerek kendi tutsaklığım sırasında, gerekse bir görüşçü olarak yaşadıklarım, gördüklerim beni derinden etkiledi. Gözlerimle gördüğüm insanlık dışı uygulamaları içimde uzun süre saklayamayacağımı hissettim. Bir şekilde anlatmam gerekiyordu. Bu duygularla resim yapmaya başladım. Yıl 1986'ydı". O yıl başlayan resim çalışmalarını iki yıl sonra tamamlıyor Alime Mitap.
Bu resimler ve desenler ilk sergilendiklerinde büyük bir beğeni topluyor ve beğeniler genişleyerek Alime Mitab'ın çalışmalarına Avrupa kapılarını açıyor. Fransa, Belçika, Hollanda ve Almanya'nın değişik kentlerinde tekrarlanıyor sergi. Her yerde. İşkence denilen insanlık suçunun bir belgesi gibi izlenen çalışmalar, özel koleksiyonlar ve müzeler tarafından satın alınıyor. 12 Eylül zulmünü, yaşanan acıları, yapılan işkencelerde kıvrım kıvrım kıvranan insanların çığlıklarını somut bir dille anlatıyor resimler. Kitabı birçok kez elden geçirdim. Resimlerdeki sesleri duydum, dinledim. Anlattıklarını, ama daha çok anlatamadıklarını anlamaya çalıştım. Yüreğim yaralandı, etkilendim. O günlerin olayları içindeki Alime ile sanatçı Alime, el ele vermişler ve yaşadıklarını, bire bir başlarından geçenleri fırçayla ve kalemle sayfalara aktarmışlar.
Resmin diliyle o günlerin sanatsal belgesini de koymuşlar ortaya. Resimlerin İstanbul'da açılan sergisini gezen Vedat Günyol, şunları yazmış:
"Alime Mitab'ın resimleri, İspanyol ressam Goya'nın resimlerini akla getiriyor. O Goya ki, saray ressamlığı yapmış, soylu denen insanların resimlerini çizmiş görevli olarak, ama iliğine kadar halk yaşamına gönül bağlamış, ezilen, horlanan, işkence çeken insanlara adamış büyük ölçüde fırçasını ve kalemini. Napolyon ordularının zulmüne karşı ayaklanan İspanyolların uğradıkları işkenceleri, Savaşın Yıkımları adı altında sessiz çizgilerle ölümsüzleştirmiştir."
Dinçer Sezgin

Hezarfen Ahmet Çelebi geni


İNOVASYONLA BAŞARIYI YAKALAYAN TÜRKLER
Şafak Altun, MediaCat Kitapları, 2007, 191 sayfa.

Son zamanlarda her sektörün rekabet ortamına hızlı bir giriş yapmasıyla birlikte 'inovasyon' hem kelime hem de içeriği bakımından iş dünyasının, üzerinde türlü stratejiler yürüttüğü yükselen değer olarak belirdi. Tam olarak neyi ifade ettiği konusunda görüş birliğine varılamasa da gündelik hayatın diline de yerleşen 'inovasyon' kısaca 'yenileşim, yenilikçilik' anlamlarını karşılıyor.
Kelimenin sözlüklerde teknik anlamıyla yer almaması ve piyasadaki yabancı şirketlerin inovasyon örnekleri üzerinde sıkça durulmasının yanında Türkiye'nin bu konudaki tarihi ve girişimlerini anlatan bir kaynak olmaması gazeteci-yazar Şafak Altun'u İnovasyonla Başarıyı Yakalayan Türkler'i kaleme almasına yol açmış.
Şafak Altun kitabında, farklı yöntemler geliştirerek orijinal fikirleriyle kendilerine yeni iş üreten, iş dünyasının yönünü değiştiren kişi, şirket ve markalardan örnekleri okuyucuyla buluşturuyor. Kitap, yenilikçi olma dürtüsünün genlerden ileri geldiğini Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçmak için Galata Kulesi'nden kendini boşluğa bırakması, Afyonkarahisarlı Con Ahmet'in başarısız Zatülhareke denemesi ve tayyareci Vecihi Hürkuş'un yaptığı uçaklarla açıklıyor. Kimsenin yapmaya cesaret edemediği işleri denemeyi, başarının sırrı olarak nitelendiren zihniyetler dün 'herkes Mersin'e giderken onlar tersine' gidenler olsalar da bugün hepsi 'eski köye yeni adet' getirmeleri sayesinde toplumun kaderini değiştirecek denli yenilikler için harekete geçen kişiler oldular.
Örneğin Hüseyin Haki Efendi'nin dünyada bir benzerinin henüz bulunmadığı sıralarda arabalı vapuru akıl etmesi bizi İngiliz yapımı ilk feribotumuz 'Suhulet'le tanıştırdı. Öte yandan Kurukahveci Mehmet Efendi, kahveyi öğütmeyi akıl ederek Osmanlı'nın ekonomisinde ilk farklılık yaratan kişilerden biri oldu. Bir de yanlış zaman ve stratejiyle piyasaya giren bazı firmalar da vardı ki onlar ticaretin kötü yüzüyle karşılaşan şanssızlardan başkası değildi. Bir döneme damgasını vurmuş, şehirli ve üniversiteli insanların ayaklarından düşmeyen 'sağlam ayakkabı' sloganlı 'Mekap', ayakkabı ithalatının serbest kalması sonucunda ikinci plana itilmekten hatta PKK'lıların giydiği ayakkabı olarak ünlenmekten kurtulamadı ve spor ayakkabı üretimine son verdi.
İnovasyonla Başarıyı Yakalayan Türkler, yenilikçi fikirleriyle başarıyla tanışan işadamlarının yanı sıra ismi bu yarıştan silinen girişimcilerin de öykülerine yer vermesiyle inovasyona her iki kutuptan bakabilmemizi sağlıyor.
Bahar Güler

basından/radikal
Yayın Tarihi : 17 Ekim 2007 Çarşamba 16:08:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?