28
Mayıs
2024
Salı
KÜLTÜR/SANAT

Bir varmış bir yokmuş: İNSAN

Hayat, insanın dünyada bulunduğu dönem içerisindeki yaşadıklarının toplamıdır desek herhalde yanlış bir tanım yapmayız. Herkes farklı biçimde de olsa yaşamını sürdürür. Acılar, mutluluklar, aşklar ve git gel’lerle dolu bazen kısa bazen uzun bir ömür akıp gider. Tıpkı bir şiirin dizeleri gibi, ya da bir film gibi.

İnsan nedense ömrü geçtikten sonra da, geçerken de, nasıl geçti tanımlayamaz, anlayamaz. Bilmem sizde oluyor mu? Ben sıkça düşünürüm. Nasıl geçti bunca yıllar diye. Sonunda cevabı aslında içinde saklı bir cevap vardır ama biz onu pek anlamayız. Bir telaştır tüketiriz ömrümüzü. Türküde diyor ya:

Çok yaşayanlar yüze kadar yaşıyor
Nedir bu telaşın ey deli gönül

Sanki hadi acele et yaşa der gibi hızla akıp gidiyor. Bu hıza kaptırıp nasıl, ne şekilde hayat tükettiğimizi pek anladığımız kanaatinde değilim. Öyle olsaydı cinayetler, hırsızlıklar, iftiralar, ihanetler olmazdı. Dünya o kadar renkli ve o kadar gerçekçi geliyor ki insana, çok büyük ve kalıcı hissediyor kendini. Böylece de kibrin ve büyüklüğün tutsağı oluyor. İşte o zaman kaybetmeye başlıyor. İlk olarak duygularını kaybediyor. Peşinden insanlığını. Amaçsız yaşayan bir varlık haline geliyor. Ve her şeyi yapabilen kör, doğruyu duyamayan sağır, güç ben de diyen insancıklar olmaya başlıyorlar. Başlangıçlarında aslında biten bir hayat onlarınki ama anlayamıyorlar.

Hengâme ve koşturmaca ile süren ömür, aslında o kadar kısa ki hep başlangıçlar ve sonlar akılda kalıyor. Kimse gelişmeleri konuşmuyor.

İnsan, anlayabilenler için ne hüzünlü bir canlıdır bence. Doğru olan, iyilik yaparak, yardımcı olarak, sevgi dilini kullanarak, mütevazı bir hayat yaşamaktır. Yunus Ermenin şu mısralarını
hiç unutmamak gerekir.

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Yayın Tarihi : 29 Kasım 2006 Çarşamba 17:56:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?