Mahallemizin tam ortasından dere akardı, At besleyen bir komşu, at’tan arta kalanları, dere yoluyla aşağı doğru bırakırdı. Tabiî ki evleri aşağıda olanlar başlardı lafa ‘’ terbiyesizler At’ın pisliklerini dereye bırakmışlar. Nasıl da kokuyor. İstanbul’ da yaşıyoruz başka İstanbul yok’’. Bu sözlere yanıt gecikmezdi. ‘’ ne yapalım yani, bu şekilde yağmur temizliyor. Abartmayın yaaa’’.
Mahallemize girerken bir yokuş vardı. Yokuşun tam orta yerinde incir ağacında sallanırdık. En yakın arkadaşım Cüneyt’le, ben ona Cudi diyordum. Kızlara hava atardık. O zaman ki duygularımızı şimdiki zamana bakarak kesinlikle örnekleyemem.
Sabahları bakkala bazen ben, bazen kardeşim giderdi. Gecekondumuz aldıklarımızla şenlenir, bir güzel kahvaltı yapardık. O dönemlerde yoksulluk vardı. Sadece bir komşumuzda siyah beyaz televizyon vardı. Cumartesi onlara gider, Türk Filmi seyrederdik. Belgin Doruk, Sadri Alışık, Vahi Öz…. Usulca ağlardık kimi zaman. Oğlan kıza saf bir sevgi beslerdi. Fakat fakirdi. Ama öyle bir yüreği vardı ki bizim gibi.
Babamın elleri nasırlıydı. Çok çalışmaktan. Benim de ellerim nasırlı olmasını isterdim. Her akşam komşulara giderdi bizimkiler. Çay, sohbet, Demirel, Ecevit….
Bir komşu ev yapmak için Belediye başvurup ve bir de çalışmaya başladı mı, bütün mahalle ona yardım ederdi. Bir de cenazeler de böyle toplanılır. Yemek yapılır. Cenaze evine her akşam gidilir. Asla o kişiler yalnız bırakılmazdı.
O dönemlerde gurbet, aşk türküleri, şarkıları çok dinlenirdi. Sinemalarda Türk Filmleri oynardı. Evden kaçıp yazlık sinemalara giderdik.
Yani ben yetmişli yılların o fakir, ama yüreği insanlık ve sevgi dolu insanlarını çok arıyorum. Bu devirde aşklar, sevgiler çok yozlaştı. Çok saygısızca ve seviyesizce yaşanan aşklar, anlamsız şarkılar, önermesi olmayan hayatlar, mutsuz adamlar, kadınlarla dolu bir dünya haline geldik. Gerçekten adam olmak ve bulmak çok zorlaştı. Diyojen bir gündüz vakti elinde fenerle dolaşıyormuş, biri ona sormuş: Ne yapıyorsun böyle? O şu cevabı vermiş: ‘’ Adam arıyorum adam’’ .
Evet, zaman su gibi akıyor. Aktığı yerleri aşındırarak gidiyor. Ama acı olan aşınmasına izin verdiğimiz yanlarımız en önemli yanlarımız. Galiba gönül gidene ve geçene meylediyor. Olasılık ve ihtimaller üzerine kurduğumuz yaşantılarımızda mutlu mutluluklar diliyorum.
Yayın Tarihi :
1 Ekim 2006 Pazar 15:45:04
Güncelleme :1 Ekim 2006 Pazar 17:59:37