Her şey çok güzel. Yaz geld. Sahiller cıvıl cıvıl. İnsanlar klan ve koloni halinde bir yerlere gidiyor. Bütün yılın yorgunluğunu stersini atmak istiyorlar. Tabi ki de haklılar...
Özellikle güney sahilleri çok kalabalık. Her yer tıklım tıklım, otellerede yer yok.

Eeeee ne var burada diyebilirisiz. İşte iş bundan sonra başlıyor. Yollarda trafik kazaları tatile gölge düşürüyor. Ben Antalya, Ankara ve Karadeniz üçgeninde bir tatil yaptım. Cidden dinlendim. Sakin yerleri tercih ettim. Antalya'da Belek'te kaldım. Harika yemekleri, aktiviteleri olan bir otelte nefis altı gün geçirdim. Oradan Ülkemin başkenti Ankara'ya...Fakat başkentimiz susuzluktan adeta kırılmış herkesin elinde su bidonu. Su almaya çalışıyorlar. Ama ben yine de orada da güzel bir gün geçirdim.

Ve nihayet Karadenize, Ordu'ya ve son durağım Mesudiye'ye gittim. İşte doğa ve insanın bu kadar barışık olduğu bir yer dedim kendime. Irmakta balık tutanlar, Dağlarda gezinti yapanalar, Fotoğraf çekenler, hayvanlarını otlatan çobanlar ve ben, hayretler içinde gıptayla bakıyorum bu yeşille mavinin birleştiği yere. Mesudiye'ye dair çok fazla hikayeler dinledim. İnanın bir çok romana, hikayeye, filme konu olabilecek olaylar bunlar. Melet ırmağında balık tuttum, yayla şenliklerine katıldım. Doğa yürüyüşleri yaptım. Nefisti yani herşey. Ve zihnimi dinledirmiş bir şekilde işime döndüm.

Herşey yolunda giderken, İstanbul'a dönerken yolda gördüğüm manzaralar keyfimi kaçırdı. Tabi ki neden bahsettiğimi anladınız kronik sorunumuz trafik kazlarından. Karşı şeride geçerek başka araça çarpanlar, fazla yük alıp yolda düşürerek kaza sebebiyet verenler ve uyumak suretiyle kaza yapanlar.... dönerken bu manzalar çok ama çok keyifimi kaçırdı. Lütfen uykusuz araç kullnamyın. Çünkü sizden başka yaşayan ve üstelik yaşamayı seven insanlar var. Umarım algılama sorunu olan, yani alkolli, uykusuz, ehliyetsiz araba kullanan vatandaşlarımz gerçekleri görmeye başlarlar da ülkemizde trafik kazaları azalaır.