4
Mayıs
2024
Cumartesi
GÜNCEL

Üniversite camiası yasta

Tutuklu bulunduğu Van M Tipi Cezaevi'nde dün kendini asarak intihar eden Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı'nın ölümü, ailesi kadar üniversite camiasını da yasa boğdu.

Bugün sabah saatlerinden itibaren YYÜ Rektörlüğü binasının girişine Enver Arpalı'nın fotoğrafları asılırken, Arpalı'nın odası beyaz karanfillerle donatıldı. Ölümüyle adeta şok olan mesai arkadaşları büyük bir üzüntü duyarken, YYÜ Genel Sekreteri Doç. Dr. Işık Tepe, yaptığı açıklamada, Arpalı'nın dürüst bir insan olduğunu söyledi. Çok üzüntülü olduğunu belirten Tepe, "Arpalı, çok sevdiğimiz çok onurlu, çalışkan, dürüst bir insandı. Kendisini ziyaretimizde çok güzel konuşmalarımız oldu. Daha çok duygusal ağırlıklı ve moral verimi yönünde konuşmalarımız oldu" dedi.

"Böyle bir olayla karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz" yönündeki soruya karşılık Doç. Dr. Işık Tepe, "Yok. Güçlü bir insandı. Biz Enver Bey'le burada 5 senelik beraber çalıştığımız için onu hep güçlü görürdük. Güçlü bir yapısı vardı. Cezaevinde en güçlü insanın bile orada ne olacağını önceden kestirmek zor. Ama Enver Bey'in o gücüyle, o tecrübesiyle o sıkıntılı günleri atlatacağını düşünüyorduk. Zaten sabır etmesini istiyorduk kendisinden" diye konuştu.

YYÜ Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörü olan gazeteci Nalan Akgün, İHA muhabirin Arpalı ölümüyle ilgili sorularını gözleri yaşararak cevaplandırdı. Akgün, Enver Arpalı ile genel sekreterliği görevinden beri yakın çalışma imkanı bulduğunu, kendisinin son derece düzgün, az konuşan, az görünen bir insan olduğunu belirtti. Akgün, "Doğrusu kendisinin çok dürüst olduğunu biliyorum. Korkardı, en büyük korkusu da zaten bir hata yapmaktı. Gülmeyen bir yüzü vardı, ancak son derece yumuşak bir kalbi vardı" dedi.

Fuat Arpalı'ının intihar etmeden önce ailesine bir mektup yazarak tutuklama olayı kaldıramadığını, kelepçeyle mahkemeye çıkamayacağını anlattığı yönünde basında çıkan haberleri hatırlatılan Nalan Akgün, şöyle konuştu: "Öyle bir mektubun varlığından haberdar değilim ama kendisini iki kez ziyaret ettiğimde bunun kendisine çok ağır geldiğini söyledi.

Bütün mensuplarının, çalışanlarının gözü önünde kelepçeli alınıp götürmesi ona çok dokundu. '40 yıllık devlet memurluğu hayatında hiç bir zaman yanlış bir şey yapmadım. Ben bunu kimseye anlatamam çok kötü bir görüntü ile hafızalara kazındım. Ben bunu hak etmedim. Ben bunu taşıyamam. Bu benim için bir onursuzluktur' diyordu. Biz kendisini iki kez ziyaret ettik. Son derece mutsuz, son derece düşünceli idi. Pek iyi de görmemiştik. Bakışları hakikatten insanın yüreğini acıtacak kadar hüzünlüydü. Son derece dalgın ve düşünceliydi. Çok hoş bir şeyimiz vardı, dayanamayıp ağlıyordu. Ağlamadan konuştuğunu görmedim doğrusu. Biraz güldürmek için uğraştım ama hep onursuzluk olduğunu düşünüyor ve o onursuzluğu da taşıyamayacağını söylüyordu. En çok konuştuğu nokta buydu".

.
Yayın Tarihi : 14 Kasım 2005 Pazartesi 16:27:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?