19
Mayıs
2024
Pazar
İZMİR

Cumhuriyet Söyleşileri


İzmir, Karşıyaka Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu Cumhuriyet Söyleşileri’nin dördüncüsü, 28 Ocak 200’de saat 18.00 da Karşıyaka Belediye’si Nikâh Salonunda gerçekleştirildi. Katılım bakımından son derece yüksek olan toplantıda dikkat çeken en önemli husus, söyleşiye gelen dinleyicilerin tamamına yakınının 30 yaş ve üstü olmasıydı. Hatta her iki yanımda oturan dinleyicilerden de aynı sitemi aldığımı belirtmeliyim.

Konuşmacılar ise; Cumhuriyet Halk Partisi Bursa milletvekili Sayın Onur ÖYMEN ve Gazeteci yazar, Sayın Şükran SONER idi. Söyleşiyi, Doç. Dr. Fikret Yılmaz yönetti.

Bu söyleşinin konusu, gündemi de meşgul eden türban ve hükümetin bu konudaki görüşleri ile muhalefet in tutumu şeklinde özetlenebilir. 

Şükran SonerSöze ilk başlayan Sayın Şükran SONER, türbanın siyasal simge mi yoksa dini gereklilik mi olduğu konusunda örneklemelerle ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın İspanya’dan bu konuya ilişkin sözlerini hatırlatarak, türbanın siyasi simge olduğunun teyit ve itiraf edildiğinin altını çizdi. Bu konuda çeşitli ülkelerden örnekler verirken, bir dönem Yugoslavya’daki olaylardan bahsederek Arnavut asıllı kız öğrencilerin Arnavut bayrağı renklerinde bere takmaları ile gelişen olayları da örnek olarak gösterdi.

Sonuçta, Başbakan’ın İspanya’da ‘’Türban siyasi simge olsa ne çıkar’’ sözüne, ‘’Kan çıkar’’ yanıtını verirken, bunu da ABD’nin dünyanın özellikle yoksulluk ve az gelişmişlik bakımından kritik bölgelerinde bu tür simgelerin özgürce kullanılmasını destekleyerek, demokratikleşme adına halkları birbirine kırdırma hedefinde olduğu ile açıkladı. Bunu da açma gereğini duyarak, kullanılan simgenin bütünü kucaklamıyorsa bölücü olacağı, cepheleşmeye götüreceğini vurguladı.

Bu kargaşa ve bölünmelerin evrensel örgütlenmenin insandan değil paradan yana gelişmesine yardım ettiğini ve bu olgunun da ulusal devletlerin ve ulusal ekonomilerin parçalanması ile evrensel emperyalizme hizmet ettiğine işaret etti. Bu evrensel örgütlenmelerin maşalarından olarak gösterdiği George SOROS un vakıf ve derneklerinin de ulusal devletlerin sistemlerini çökertmek üzere görev yaptığını belirterek, ülkemiz açısından da önemli olan Fethullah GÜLEN vakıf okullarının bulunduğu her yerde, SOROS’un da enstitü ve vakıflarının faaliyet gösterdiğine dikkat çekerek, ABD’nin bu bağlamda Fethullah GÜLEN’e desteğinin, kendi safında olmak üzere, ılımlı İslam tanımlamasının da bu bölücülüğe giden bir tuzak olarak katlıda bulunduğu belirtildi.

Bu bağlamda, İran örneğinde olduğu gibi, dini inançları yaşama özgürlüğü maskesi altında siyasi simgelerin, önce üniversitelerden girdiği sonra adım adım tüm topluma dayatıldığı, bunun içinde kadının militan olarak kullanıldığına değinen SONER, kadının özgür olduğu imajı verilmesi için hayatın her yerinde gösterildiğini ama tamamen ayrıldığının, kadın doktorların sadece kadınlara, erkek doktorların da sadece erkeklere bakabildiğini belirtti. 

Sonra sözü alan CHP Bursa milletvekili Sayın Onur ÖYMEN ise, türbanın siyasi simge olarak kullanıldığı görüşünü yineleyerek, AB üyeleri içinde hiçbir devletin toplumu bölen bu gibi giysilerin simge olarak kullanılamayacağı ve kişisel hak ve özgürlük kapsamı dışında olduğunu belirtti. Almanya’da Hitler’in ve Nazi partisinin kullandığı gamalı haçın ve Mussolini dönemi İtalya’sında bir simde olan kahverengi gömleğinde yine bir siyasi simge olarak kullanılamayacağını örnek olarak gösterdi. Bunun dışında Türkiye’de üniversitelerde türbanın serbest bırakılması halinde ileride liselilerin de bunu bir hak ve özgürlük olarak talep edebileceğini vurguladı.

Tüm bu değişiklik ve yapılanmanın rahat gerçekleşmesi için iktidarın, meclisteki sayısal çoğunluğu arkasına aldığı izlenimi vererek anayasa’yı tümden değiştirmek çabasında olduğunu ama anayasa’nın tümden değişmesinin rejim değişmesi anlamına geleceğini bunun da hukuksal anlam dahil olmak üzere hiçbir şekilde mümkün olamayacağı açıklandı. İktidarın bu anayasa değişikliğini ise topluma sanki sivil bir anayasa yapılıyormuş gibi göstermeye çalıştığına dikkat çeken ÖYMEN, ABD’nin kuruluşundan bu yana aynı aynı anayasanın yürürlükte olduğunu da sözlerine ekledi.

Ayrıca hükümetin, cumhurbaşkanlığı seçiminde çıkan tartışmalardan sonra anayasa mahkemesinin 367 oy gerekliliği hükmü için, anayasa maddelerini değiştirerek anayasa mahkemesi hükmünü geçersiz kılma yönüne gittiğini de hatırlattı. Bu bakımdan hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesine iktidarca inanılmadığının anlaşıldığını belirten ÖYMEN, açıkça rejimin değiştirilmek istendiğinin görüldüğüne dikkat çekti. Başbakan’ın geçmişte söylediği bu konularla ilgili ulemaya danışılacağı sözlerine göndermede bulunularak Devletin şeriat kurallarına göre yönetilmek istendiği sinyali olarak değerlendirildi. Burada Suudi Arabistan örnek gösterilerek, anayasasız bir düzen olduğu ve her türlü toplumsal ve siyasal kuralın Kur’an hükümlerine göre verildiğine değinildi. Bunun ise milli iradeye dayanan, demokratik laik, hukuk devletinde mümkün olamayacağını yineledi.

Söyleşi, bu gündem konusu etrafında devam ederken, izleyiciler sık sık söz almak isteyip çözümün ne olduğu konusunda görüş bildirmeye başlayınca, ÖYMEN, çözümün toplumun duyarlılığı ve olayları takibi ile demokratik yollarla mücadelesinde olduğunu, kendilerinin de Mecliste gerekli mücadeleyi verdiklerini, toplumun bu mücadele için Nutuk un sonunda yer alan Atatürk’ün gençliğe hitabını işaret ederek,’’Atatürkçüler yenilmez’’ sözleri ile konuşmasına son verdi.

Bu söyleşide edindiğim izlenime gelince;

Konuşmacılar genel anlamda malum konuları yinelediler. En azından her iki yanımda oturan insanlar bu görüşte olduklarını açıkça ifade ediyorlardı. Bekledikleri çözüm önerisini net ifadelerle bulamadıklarını, yüz ifadelerinden anladığım izleyiciler ise zaten söyleşi sonuna doğru birer ikişer salondan ayrıldılar. Dışarıya çıktığımda yanımda yürüyen yaşları 50 civarında orta halli olduğunu tahmin ettiğim çift ile üç beş adım birlikte yürüme süresince; onların da yaklaşık olarak aynı ifadelerle, net bir çözüm önerisi olmadığı kanısında olduklarını anlamam güç olmadı. Oysa Sayın ÖYMEN in, çözümün halkın demokratik hak aramalarında, bilinçlenmesinde olduğunu söylemesi aklıma Cumhuriyet mitinglerini getirdi.

Yayın Tarihi : 29 Ocak 2008 Salı 10:52:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 88.245.60.xxx Tarih : 3.02.2008 18:27:48

gökhan arkadaşımıza yazısı için teşekkür ederiz zaten abd nin tek siyaseti kontrollü kriz yönetimi bir yerde kriz yada savaş çıkartıyor buradan koparacakların koaparıyo başa istediği adamı geçiriyor bu ülkelerde istemediği tek şey demokrasi çünkü demokratik ülkeleri sömüremessin ülke bir şahsın , zümrenin değil milletindir


ahmet IP: 88.253.81.xxx Tarih : 2.02.2008 22:53:51

gökhan arkadaşımıza yazısı için teşekkür ederim aslında yapılmak istenen toplumda farklılıklar çıkartarak bir sonraki aşmaya geçmek bunun provası 92 ile 95 arsında türkiyede yapıldı doğuda bazı illerde hizbullah etek ve kot giyen kızlara jiletlerle ve asitlerle saldırırmışlardı yine aynısı olacaktır olmayacağına kimse garanti veremez zaten hangi din olursa olsun kendinden olmayan bir unsuru içinde barındırmaz asla insanların özgür olmasınıda istemez mesela orta doğuda en büyük iki sorun israil ve iran ve bakıldığı zaman ikiside dini kuralların ağırlığı ile yönetilen devletler olduğu ve amaçlarının ve kavgalarının toplumlarının ihtiyaçlarından değil kitaplarında yazan ilahi isteklerden çıktığını görüyoruz


nazan pamuk IP: 85.96.30.xxx Tarih : 29.01.2008 11:31:05

önce gökhan arkadaşımızı yaptığı olumlu gözlemlerinden dolayı tebrik ediyorum.toplumumuz maalesef bir kaosa sürüklenmek istenmektedir.burda en önemli görev sayın öymenin de dediği gibi toplumsal birleşme ve fikir birliğidir...umarım ülkemiz bu tip geri ve kara düşüncelerden çağdaş fikirli ve parlak insanların birleşerek ayıklanmasını dilerim...türkiye cumhuriyeti laik tir ve laik kalacaktır...