6
Mayıs
2024
Pazertesi
GAZİANTEP

Yarım asırlık nağmeler gizli

40 yılda bir araya getirdiği yaklaşık 5 bin civarındaki bant, 45'lik, 78'lik, 33'lük plaklar, taş plaklar, long playler, makara bantlar, şerit bantlarla geçmişten günümüze taşıdığı seslerle geleceğe çok büyük bir miras bırakan müzik arşivcisi Halil Birecikligil'in arzusu 40 yıl boyunca bir araya getirdiği plaklarındaki o naturel sesleri genç nesillere aktarmak.


Celal İnce adım adım tango, Zeki Müren, Yaşar Özen, Ajda Pekkan gibi ünlü isimlerin seslerinin kayıtlı olduğu her biri 50 yıl 60 yıl öncesinin tarihini taşıyan plaklarına gözü gibi bakan Halil Birecikligil, daha çok küçük yaşlarda iken müzik aşkının başladığını ifade ediyor.


Zeki Müren'in Güneşin Oğlu isimli long playinden Firkatin Aldi Bütün Nesve-ü Tabim şarkısını dinlerken yaptığımız sohbet sırasında musikiye olan ilgisinin nasıl başladığını anlatan Halil Birecikligil, şunları söyledi:
"O yıllarda amcamlarda ve teyzemlerde gramofon vardı. Demek ki o yıllarda ben de müzik aşkı başladı ki sürekli amcamlara ve teyzemlere gitmek isterdim. 1950 yılıydı daha çok küçükken amcam o dönemler bir pikap bir de radyo getirdi. Pikap radyoya bağlıydı. Bazen radyo sesi dinlerdik bazen de taş plak dinlerdik. O yıllarda bir Kore türküsü çıkmıştı. O türküyü sürekli olarak çevirip çevirip dinlediğimi hatırlıyorum. 10-12 yaşlarındayken yeni taşındığımız Şehreküstü Mahallesinde Abdo'nun Kahvesi diye bir yer vardı ve bu kahvede 20-30 tane plak vardı. Akşama kadar o plaklar çalınırdı. Ben de bu plakları dinlemek için kahvehanenin önünden ayrılmaz arkadaşlarımla kahvenin önünde oynardım."


O yıllarda dinlediği Hamiyet Yüceses'in okuduğu 'Ada Sahillerinde' şarkısının hala kulaklarında çınladığını kaydeden Birecikligil, "O dönemde bilmeden dinlediğim ve küçük yaşıma karşın dinlerken mest olduğum şarkıları ve sanatçıların kimler olduğunu sonradan öğrendim. Yine o dönemde dinlediğim plaklar arasında Muzaffer Akgül'ün 'Suda balık yan gider' ile Radife Erten'den 'Mavilim' şarkıları vardı ki bu plakları koleksiyon yapmaya başladığım da aldım ve benim arşivimde bulunuyor" dedi.


"HASTANEDE GEÇEN UZUN GÜNLERDE DİNLEDİĞİM MÜZİKLER DAYANAĞIM OLDU"
1959'da önemli bir rahatsızlık geçiren ve geçirdiği rahatsızlık nedeniyle İstanbul'a giden Halil Birecekligil, hastanede geçen uzun günlerde cep radyosundan ve tedavi gördüğü Gureba Hastanesi'ne yakın luna pakta sahne alan sanatçıların seslerinin kendisine dayanak olduğunu belirtiyor.


16-18 yaşları arasında kaldığı Gureba Hastanesi'ne yakın bir luna parkta çıkan sanatçıları hastanenin penceresinden dinlediğini ve belki de iyileşmesine katkıda bulunan bu sesleri hiç unutamadığını ifade eden Halil Birecikligil, "Kaldığım hastanenin yakınında luna park vardı. Luna parkta o zamanlar Semra Atalay, Mualla Mukadder, Sabite Turun gibi sanatçılar sahne alırlardı. Ben de hastanenin penceresinden seslerini dinlerdim. Bir de cep radyom vardı. Sürekli İstanbul radyosunun yayınlarını dinlerdim.Hastanede geçirdiğim o zor günlerde dinlediğim müzikler dayanağım oldu" diye konuştu.

"DİNLEDİĞİM SESLERE SAHİP OLMAK İSTİYORDUM"
Koleksiyona başlamasının en büyük nedeninin dinlediği o güzel seslere sahip olmak isteği olduğunu belirten Halil Birecikligil, ilk plaklarını alma hikayesini şöyle anlattı:
"1956 yılında grafikerliğe başladım. İstanbul'da Cağaloğlu'na iş yapardım. Daha sonra serigrafçılık öğrendim aynı zamanda tabelacılık yaptım ama ancak geçinebilecek kadar para kazanabiliyordum. 1968 yılında askere gittim. 70'li yıllara kadar yoksul bir aile çocuğu olduğum için ekonomik durumum iyi olmadı ve 1971 yılına kadar plak alma gibi bir şansım olmadı. 1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu'nun açtığı sınavı kazanarak elektrik kurumunda ambar memuru olarak çalışmaya başladım. Böylece para kazanmaya başlayınca ilk olarak 1971 yılında Mahsuni Şerif'in 12 tane plağını aldım. O plakları aldığım gün yaşadığım en büyük mutluluklardan biri olmuştur. O zamanlar böyle büyük bir koleksiyona sahip olacağımı bilmiyordum ama aldığım ilk plaklarla müzik arşivciliğine başlamış oldum. Bundan sonra elime para geçtikçe, bütçemi de çok sarmadan plak almaya başladım."


1971 yılında evlenen Halil Birecikligil, evinde kurduğu atölyede plak alabilmek için elektrik kurumundaki görevinin yanı sıra tabela işlerini de yapmaya devam ettiğini belirterek, "Evimde atölyem vardı ve yine tabelacılık işlerimi yaptım. Aynı zamanda radyo, makara teypler, gramofon, plaklar almaya devam ettim. Bu arada çok iyi bir radyo dinleyicisiyim ve o yıllarda radyolardan makara bantlara kayıtlar almaya başladım. Böylece plaklarımın yanı sıra elimde oldukça önemli rakamlarda kasette oluştu. 1970'li yıllardaki TRT sanatçılarının seslerini kaydettim. Böyle bir birikim oluşturdum" dedi.

Plak dönemi bitmeye başladığı dönemde herkes plakları çöpe atarken kendisinin o plakları biriktirmeye başladığını dile getiren Birecikligil, "Herkes plakları çöpe atmaya başladığında ben bu plakları alarak biriktirmeye başladım. O zamanlar arkadaşlarım 'sen deli misin divane misin bu plaklar ne işine yaracak da sen bunları alıyorsun' dediler. Önceleri uygun ücretlerle aldığım plakların değeri anlaşılınca insanlar da plakları daha fazla ücretler karşılığında satmaya başladılar. Fakat ben almaya devam ettim. Örneğin 1950'lili yıllara ait bir klasik batı müziği plağına 1982 yılında 500 lira verdim" diye konuştu.


Plaklar, long playler, makara bantlar derken o yıllarda taşradaki bir kentte bulması oldukça zor olan plaklar, long playler elde ederek kendine büyük bir hazine oluşturan Birecikligil, 800 adet long play, 3 bin adet 45'lik, 700 adet taş plak ve sayısız maraka bantlarda sesleri arşivlemeyi başardığını ifade etti.
İstanbul'dan, Ankara'dan, Adana'dan, Gaziantep'ten ve birçok ilden elde ettiği plaklar arasında en eskisinin ise Tanburi Cemil Bey'e ait 105 yıllık bir plak olduğunu belirten Birecikligil, 1900'lü yılların başlarında İngiltere'de kaydı yapılan bu plaktan Türkiye'de ancak birkaç tane bulunabildiğini söyledi.


Emekli olduktan sonra kendisine bir dükkan alarak plaklarını, müzik arşivini bu dükkana taşıyan Halil Birecikligil, her gün geldiği küçük ve her yanı plaklar, radyolar, gramofonlarla çevrili dükkanında gözü gibi baktığı plaklarını temizlediğini ve burada arkadaşları ile musiki, sanat, dünya meseleleri sohbetler ettiklerini belirtti.


"GÜNÜMÜZDE GENÇLERE KALİTELİ MÜZİKLER VERİLMİYOR"
"Günümüzde çocuklarımıza kalite müzikler verilmiyor" diyen Halil Birecikligil, "Daha önce çalınan sazların, sanatçıların sesleri naturel olarak olduğu gibi plaklara kaydedilirdi. Şimdi ise hiç sesi olmayan sanatçıların bile dijital ortamda sesleri üzerinde oynanıyor ve gençlerimiz doğal olmayan, kaliteli olmayan müzikler dinliyorlar. Ses üzerinde yapılan bu değişimler maalesef benim gibi müzik severleri yeni müzikleri dinlemekten uzaklaştırıyor. Günümüzde önemli bir müzik kirlenmesi yaşıyoruz. Gençlerimiz müzik olduğunu sandıkları teneke sesler dinliyorlar. Bu yüzden çok değerli olan bu müzikleri gençlerin dinlemesi için isteyenlere bilgisayara aktararak CD yapıp veriyorum" dedi.

iha
Yayın Tarihi : 18 Temmuz 2008 Cuma 14:26:27
Güncelleme :18 Temmuz 2008 Cuma 17:45:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?