4
Mayıs
2024
Cumartesi
GAZİANTEP

Yeksem 2007 sonuç bildirgesi

Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Prof. Dr. Arif Nacaroğlu, kömür ve petrol uygarlıklarının dünyayı bir felaketin eşiğine getirdiğini belirterek, "Gerekli enerjiyi güneşte aramalıyız" dedi.

Gaziantep'te düzenlenen 'Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu'nun (YEKSEM 2007) sonuç bildirgesi açıklandı. Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Prof. Dr. Arif Nacaroğlu, 3 gün süren ve 24 bildirinin sunulduğu sempozyumda; rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, biodizel, jeotermal enerji ve enerji politikalarının ele alındığını bildirdi.

Sempozyumda bilim adamlarının dünyanın ve Türkiye'nin enerji ihtiyacı konusunda görüşlerini dile getirdiklerini belirten Nacaroğlu, ilk makinenin yapılması ve enerjinin diğer canlı türlerinden doğrudan sağlanması ile başlayan ve talihsiz bir rastlantı ile oluşan kömür ve ardından petrol uygarlıklarının dünyayı bir felaketin eşiğine getirdiğini söyledi.

Günümüzde uygarlık tanımlarının, kişi başına düşen enerji tüketimi, kişi başına düşen otomobil, televizyon sayısı, su kullanımı gibi ölçülere sıkıştırıldığını ifade eden Nacaroğlu, şunları ifade etti:

"Olağanüstü kazanç çarkı, petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtların daha fazla tüketilmesi, bu zengin kaynaklara yataklık eden yoksul ülkelerin felaketlerine rağmen yok edici şekilde ele geçirilme isteği ve isteğe yardım eden hatta sessiz kalan insanların vurdumduymazlığı bizim için en ciddi tehdidi oluşturuyor. Zaten 30-40 yıl ömrü kalmış petrol uygarlığının kendiliğinden sona ermesini beklemek ve "Sonra nasıl olsa bir şeyler yaparız" rehavetine kapılmak savaşı bugünden kaybettiğimiz anlamına gelmektedir. Aslında yapmamız gereken şey büyük buluşlar, büyük araştırmalar, derin tartışmalar yapmak değil, atalarımızın yaptığı gibi, gerekli tüm enerjiyi varlık nedenimiz olan güneşte aramak olmalıdır. Fosil yakıtlar karanlığının üzerine inşa edilmiş ve insan doğası ile en ufak bir yakınlığı olmayan uygarlığımız insana yakışmıyor. Çözümü halen doğalgazda, nükleer santrallerde arayan dar görüşlü yöneticiler, dünyamızın felaketini hızlandırmaktadır."

Prof. Dr. Nacaroğlu, 3 gün süren sempozyumda tüm katılımcıların Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının yaygınlaştırılması konusunda şu görüşleri dile getirdiğini kaydetti:

"Ülkemiz enerjide yüzde 80 oranında dışa bağımlıdır. Bu oranda bağımlılık, siyasi bağımlılığı da kaçınılmaz olarak beraberinde getirmektedir. Ülkemizin rüzgar potansiyeli Türkiye'nin bugünkü toplam elektrik enerjisi ihtiyacının 2 mislinden fazlasını karşılayabilecek miktardadır. Ancak şu anda kurulu olan rüzgar türbini sayısı yok denecek kadar azdır. Ayrıca devletin enerji yatırımlarından çekilmiş olması, görece yüksek sermaye gerektiren enerji yatırımlarının yabancıların eline geçmesi tehlikesini taşımaktadır. Kurumsal yapılanmalar yanlıştır. Tek merkezden kontrol edilmesi gereken elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı çok başlı yapılarak kurumlar güçsüzleştirilmiş ve uluslararası sermayenin talepleri doğrultusunda kolay yutulabilir parçalara ayrılmıştır. Üniversitelerde ve araştırma kuruluşlarında yapılan araştırmaların özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmesi sağlanamamış, büyük bilim gücü, daha çok dış dünyanın teknolojilerine katkı sağlayacak şekilde "yazılım" konusunda
yoğunlaştırılmıştır. Enerji tercihlerinde acil çözüm talebi ve yandaşlara rant sağlama, ihale yaratma iç ve dış güdüleri, olağanüstü büyük paraların doğalgaz altyapı yatırımlarına harcanmasını ve ciddi miktarlarda paraların nükleer santral için harcanma tehlikesini beraberinde getirmiştir. Özel sektörün insafına bırakılan rüzgar ve hidrolik kaynaklardan elektrik enerjisi üretme işi, enerji üretmekten çok, üretim imtiyazlarının kağıt üzerinde el değiştirerek para kazanma yöntemi haline gelmesi ile sonuçlanmıştır. Bugün Türkiye'nin rüzgar kapasitesinin iki misli "rüzgar santrali kurma" izni verilmiş olması işin ne kadar gayri ciddi ve borsa mantığı ile gerçekleştirilmiş olduğunun kanıtıdır. Avrupa ortalamalarının çok üzerinde güneşlenme süresine sahip ülkemizde güneş enerjisi sadece bazı bölgelerde sıcak su elde etme amaçlı kullanılmakta, özel sektör güneş panelleri üretme yönünde teşvik edilmemektedir. Üniversitelerin ilgili bölümlerinin enerji anabilim dalları geliştirilmemektedir. Enerji
tasarrufu bilinci geliştirilmemekte, toplum yalnızca "kaçak elektrik kullanıyor olmakla" suçlanmaktadır. Tüm planlamalar, parçalanmış kurumların karlı gösterilmeleri ve kolayca özelleştirilebilmeleri üzerine yapılmaktadır. Türkiye'nin ABD ile birlikte, çevre koruma ortak işbirliği anlaşmalarına imza atmamış üç ülkeden biri olması utancı, tüm ülke insanlarımıza değil, bu imzayı atmayan duyarsız yöneticilerimize aittir."

Türkiye'nin yakın zamanda yapabileceği en önemli atılımın rüzgar enerjisini gündeme getirmek ve rüzgar türbinlerinin yapımını gerçekleştirmek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Arif Nacaroğlu, yeterli teknolojiye sahip Türk sanayisinin türbin üretimi konusunda desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin ciddi bir jeotermal enerji potansiyeli olduğunu vurgulayan Nacaroğlu, jeotermal gücün sadece elektrik enerjisi üretiminde değil, sera ısıtmasında, sağlık turizminde de kullanılmasını tavsiye etti.

Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi, Gaziantep Üniversitesi, Sütçü İmam Üniversitesi ve TÜBİTAK işbirliğiyle düzenlenen sempozyumda Türk toplumuna da bazı öneriler sunduklarını vurgulayan Nacaroğlu, "Güneş Kent, Güneş Uygarlığı Projeleri kamuoyuna tanıtılmalı, fosil yakıt temelli yaşam biçiminin bizi felakete sürüklediği ve nihai çözümün ancak güneş uygarlığının geliştirilmesi ve yaşam biçimi yapılması ile mümkün olacağı anlatılmalıdır. Uygun bölgelerde, sıfır dış atımlı ve tüm enerjisini güneşten ve birleşik yöntemleri kullanarak kendisi üreten binaların oluşturulması, bu örnek binaların sokaklar, mahalleler ve kentlerin oluşumunda temel proje olarak alınması, üniversitelerimizin topluma öncülük etme misyonunu dikkate alarak toplumsal güneş enerjili, çevreye duyarlı kampüs projeleri yapıp topluma yol göstermeleri gerekmektedir. Ayrıca topluma yol göstermek ve projeleri hayata geçirmekle yükümlü mimar, mühendis ve planlama odalarının bir araya gelerek ülkemizin küresel ısınmaya karşı ortak politikalarını geliştirmeleri, vizyon oluşturmaları, toplum için somut ve uygulanabilir projeler üretmeleri, geliştirilen fikirleri toplumla paylaşmaları lazımdır. Yeni seçilen Meclis'in, küresel ısınma sorununa sahip çıkması, çözüm üretmesi, halkımızın beklediği gerekli yasal düzenlemeleri yapması, "Küresel Isınma Ulusal Strateji Planı" geliştirerek uygulaması ise bir diğer gerekliliktir. Yerel yönetimlerin, kendi olanakları çerçevesinde küresel ısınmaya karşı harekete geçmeleri, yenilenebilir kentsel politikalar üretmesi, üniversitelerle işbirliği yaparak halkın yararlanacağı güneş projeleri başlatması; duyarlı vatandaşlarımızın da hiçbir koşul ve beklenti içine girmeden küresel ısınmaya karşı harekete geçerek dünyada ve Türkiye'de başlayan mücadeleye bütün imkanları ile katılması gerekliliği, YEKSEM 2007'nin özetini oluşturmaktadır" açıklamasını yaptı.

İHA
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2007 Salı 12:01:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?