7
Mayıs
2024
Salı
ÇANKIRI

Aytaç, Türkiye'den önce AB'ye girecek

Aytaç Genel Müdürü Murat Erdem, hükümetlerin uyguladığı tarım ve hayvancılık politikalarının yetersizliğinin, Türk tarım ve hayvancılığının önündeki en büyük handikap olduğunu söyledi.

3-4 ay içinde Belçika’da yeni bir tesis açacaklarını söyleyen Erdem, AB üyesi ülkelerle rekabet için tüketimin artırılması, profesyonel çiftçilerin yetiştirilmesi ve sektördeki uygulamalarda görülen yanlışlıkların düzeltilmesini istedi.

Son iki yıldır tarım ve hayvancılığın gelişmesi için mevcut hükümet ve bakanlığın ciddi adımlar attığını ve bunun sonucu olarak nefes almaya başladıklarını söyleyen Erdem, "Hayvancılık sektörü son yıllarda can çekişir durumda. Üretici mutsuz, sanayicisi mutsuz, tüketici ne yapacağını bilmiyor. Bu üçgen içinde bir darboğaz yaşanmaktadır. Bunun temelinde bugüne kadar hayvancılık alanında uzun ve kısa vadeli politikalar geliştirilememesi yatmaktadır. Hayvancılığın temelinde profesyonel anlamda üretim yapılamamaktadır. Aile tipi işletmelerde üretim yapılmaktadır. Türkiye’de yapılan hayvancılığın yüzde 46’sı küçük aile tipi işletmelerde yapılıyor. Bu yüzde 46’da 1-5 arasında hayvan besleyerek evinin nafakasını temin etmeye çalışıyor. Bu nedenle kaliteli bir üretim olmuyor" dedi. Hayvancılığın gelişmesi için büyük işletmelerin olması gerektiğini ve bunun için parası olan iş adamlarının bu alana yatırım yapmalarını isteyen Erdem, "Küçük işletmelerle hayvancılığımızı geliştiremeyiz" dedi.
Hükümetlerin tarım ve hayvancılık sektörü yerine daha çok sosyal sorumluluk anlayışı içinde politikalar geliştirdikleri ve doğrudan gelir desteği gibi uygulamaların yanlışlığına atıfta bulunan Erdem, "Gerek özel idare, gerekse sosyal yardımlaşma vakıfları aracılığıyla insanlarımıza hayvan dağıtımı yapıldı. Bu uygulamalarla hayvancılık gelişmez. Sadece oradaki insanımıza aş sağlarsınız. Hayvancılığın dünya standartlarında olması için etkin bir rol oynanmadı" dedi.
Aytaç olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren genel müdür Murat Erdem, "Aytaç Avrupa standartlarına göre yapılmış bir tesistir. Ürünlerimiz Avrupa standartlarına uygundur. Buradaki açmazımız bizim ürünlerimizin Avrupa pazarlarında kendine yer bulamamasıdır. AB ülkesi olmadığımız için gıda ürünlerimizi AB’ye bağlı ülkelerde satamıyoruz. Yani ihracat yapamıyoruz. Sadece ülke içine satıyoruz. Bu nedenle Türkiye’deki tarıma dayalı sanayi kuruluşları kapasitelerinin yüzde 25’ini kullanabilmektedir. Bu büyük bir sorun. İhracat imkanlarının muhakkak oluşması lazım" dedi.

"BELÇİKA’DA YENİ BİR TESİS AÇIYORUZ"

AB’ye uyum süreci içinde Türkiye’den önce AB’ye gireceklerini, 3-4 ay içinde Belçika’da yeni bir tesis açacaklarını, Aytaç ismi ile üretim yapacaklarını ve buradaki fabrika kanalıyla Aytaç ürünlerinin dağıtımını yapacaklarını kaydeden Erdem, "AB’ye girdiğimizde iki önemli husus bizim önümüze sıkıntı olarak çıkacaktır. Bunlar kaliteli üretim ve rekabettir. Bunun için hayvancılığı kendi bünyemizde yapmak, bu işin motoru olabilmek için hayvancılık ve damızlık işletmelerini bir nüve işletme olarak düşünüp sözleşmeli besicilik işletmelerine hem süt hayvancılığı, hem de besi hayvancılığı yaptırmak istiyoruz. Bundaki amacımız ülke hayvancılığını geliştirerek AB ülkeleri ile rekabet edebilir duruma yükseltmek. Bunu başaramazsak AB ülkelerine ürün satamayız. AB’ye ihracat değil, AB’den ithalat yapan ülke durumuna düşeriz. 6 aydır yoğun bir şekilde bu konu üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki 6 ay içinde bu projeye start vereceğiz" dedi.

AB ülkeleri ile ülkemizi tarım ve hayvancılık konusunda mukayese eden Erdem, "Üretim ve tüketim noktalarında bu işi karşılaştırmamız lazım. Ülkemizde tüketimi belli bir noktaya getirmeden üretim maliyetlerini düşürmek mümkün değil. AB ülkelerinde kişi başına yıllık 80 kg et ve et ürünleri tüketimi olurken, Türkiye’de bu rakam 4 yıl önce 20 kg-22 kg civarında iken şimdilerde 10 kg seviyelerindedir. Öncelikle tüketim konusundaki sorunu aşmamız lazım. Son yıllarda hayvansal ürünlerin zararlı olduğuna dair yanlış anlama ve anlatmadan kaynaklanan haberlerin çıkması da sektörümüze zarar vermektedir. Uzmanlar sağlıklı ve dengeli beslenme için bir kişinin günlük 90 gr kırmızı et tüketmesi gerektiğini söylüyorlar. Sağlıklı ve dengeli beslenemeyen bir insan sağlıklı da düşünemez" dedi.

17 Aralık’ta ülkemize tarih verilmesi konusunda AB ülkelerinin önümüze sürdüğü serbest dolaşım ile tarım ve hayvancılık ürünlerine getirmeye çalıştığı kısıtlamalarla ilgili olarak Erdem, "Bizim sektörümüzü ilgilendiren hususlar ülkemiz lehine aşıldı. Yine de AB’de bizi bekleyen sorunların başında kota gelmektedir. Üretim planlama süreci, ihtisaslaşma, maliyetlerle ilgili sorunları aşmamız lazım. Ülkemizde tarım ve hayvancılığın gelişmesindeki ana çıkış noktamız eğitim olmalıdır. Profesyonel çiftçiler üretmeliyiz. Tarım arazileri ile tarımsal işletmelerin miras ve diğer konularla bölünmesine, küçülmesine izin vermemeliyiz. Hayvan varlığımızı kayıt altına almalıyız. Avrupa’da 150 yıldır hayvan varlığı kayıt altına alınıyor. Kaliteli hayvanların üretimi destekleniyor. Maalesef ülkemizde bizim insanımızın 150 yıllık kayıtları mevcut değil. Ülkemiz hayvanlarının yüzde 15 kayıt altında. Kaçak hayvan girişini engellemeliyiz. Ülkemizdeki hayvanların yüzde 25’inin suni tohumlaması yapılabiliyor. Bu oranı artırmalıyız. Mera ıslah çalışmalarına önem vermeliyiz. Yem bitkileri ekimlerine destek vermeliyiz. Ülkemiz şu anda ABD’den yonca ithalatı yapıyor. Halbuki ülkemizin her yerinde yonca ekimi çok rahatlıkla yapılabiliyor" diye konuştu.

Çankırı
Yayın Tarihi : 20 Aralık 2004 Pazartesi 11:53:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?