26
Nisan
2024
Cuma
ÇANKIRI
Nufus
174.012
Yüz Ölçümü
8.526
İlçe Sayısı
12
Vali

Çankırı Gezgin Gözüyle

Çankırı'da turizm hareketleri daha ziyade iç turizme açılmış, ancak yeterince tanıtılmama nedeniyle dış turizme açılamamıştır. Oysa başta Ilgaz Dağı olmak üzere doğal ve termal çekiciliklerimiz bulunmaktadır. 

ÇANKIRI MÜZESİ:

Pişmiş Toprak Vazo (Hitit Dönemi)

Anıt Alanı'nın kuzeyinde yeralan 100. Yıl Kültür Merkezi'nin 2. Katında bulunmaktadır. Müzede; Eski Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2500), Hitit Dönemi (M.Ö. 2000-1000), Frigler (M.Ö. 1.binin ilk yarısı), Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri eserleri sergilenmektedir. Teşhir salonunda arkeolojik ve etnografik eserler bir arada, taş eserlerin bir kısmı ise bina dışında teşhir edilmektedir. Arkeoloji bölümünde Eski Tunç, Hitit, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş topraktan kaplar, kemik, cam, boncuk, bronz aletler ve süs eşyaları, gözyaşı ve koku şişeleri, tıp aletleri, ağırşaklar, kandiller, iğneler, yüzük kaşları ve çeşitli heykel parçaları; Etnografya bölümünde ise Çankırı ve çevresine ait çeşitli dokumalar, el işlemeleri, hat sanatı örnekleri, baskı kalıpları, kıyafetler, silahlar, süs eşyaları ile günlük hayatta kullanılmış çeşitli eşyalar bulunmaktadır Salonda, Kurtuluş Savaşı'nda İnebolu -Kastamonu-Çankırı-Ankara hattında cephane taşımış tarihi bir kağnı da yer almaktadır. Cam eserler sergi salonunda Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserler sergilenmiş, bina dışında ise çeşitli medeniyetlere ait aslan heykelleri, mezar siterleri, mil taşları, mimari parçalar, yazıtlar ve zahire küpleri teşhir edilmiştir.

ÇANKIRI KALESİ:

Şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerine kurulmuştur. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde sağlamlığıyla ünlü yapıdan günümüze, birkaç sur kalıntısından başka birşey kalmamıştır. Dörtgen planlı olan kalenin surları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Eteklerinde bulunan dereden itibaren 150 metre yükseklikteki kalede, yerleşim yeri ve pişmiş toprak kap kalıntıları, Roma dönemi kaya mezarları ile Çankırı Fatihi Emir Karatekin Bey'in türbesi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda ağaçlandırılan kale halen, ziyaretgah ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

EMİR KARATEKİN BEY VE TÜRBESİ: 

Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan'ın Anadolu'nun fethi ile görevlendirdiği komutanlarından biri olan Emir Karatekin Bey, önceleri Turhal ve Zile civarı beyi olmuş, sonraları ise Sinop ve Çankırı'nın fethi için görevlendirilmiştir. 1074 yılında Çankırı'yı fetheden Karatekin Bey ölümüne kadar burada görev yapmış olup, türbesi Çankırı Kalesi'nde bulunmaktadır. Türbe Danişmentliler dönemi eserlerinden olup, tuğla ve moloz taştan inşa edilmiş, yalın bir yapıdır. İçinde 4 adet sanduka bulunmaktadır. Mimari özelliğinden ziyade Emir Karatekin Bey'in Türbesi olduğu için önem arzetmekte ve ziyaretçi çekmektedir.

TAŞMESCİT (CEMALETTİN FERRUH DARULHADİSİ)

Darülhadis

Çankırı'da Selçuklu Döneminden kalma en önemli yapıdır. Bu eser sanat tarihi bakımından olduğu gibi plastik sanatlar açısından da ilgi odağı niteliğindedir. Şifahane kısmı, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Keyhüsrevoğlu I. Alaattin Keykubat zamanında Çankırı Atabeyi Cemalettin Ferruh tarafından miladi 1235 yılında yaptırılmıştır. Şifahaneye 1242 yılında bir de Darulhadis kısmı ilave edilmiştir. Bunun için ayakta olmayan Darüşşifanın moloz taştan yapıldığı yıkıntı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Darulhadis kısmı ise kesme taştan yapılmış olup, bütünüyle ayakta kalmıştır. Bu yapının plastik sanatlar bakımından önemi ise üzerinde yeralan 2 adet figürlü parçadan meydana gelmektedir. Bunlardan biri sürekli yayınlara konu olmuş ve üzerinde durulmuştur. 100x25 cm. Ebatlarındaki bu kabartmanın özelliği, gövdeleri birbirine dolanan 2 ejder (yılan) motifidir. Ejderlerin başları birbirine karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde "Tıp Sembolü" olarak kullanılan kabartmanın orjinali kaybolmuş olup, aslına uygun olarak yaptırılan yenisi yerine konulmuştur. Halk arasında su içen yılan olarakta isimlendirilen 2. Parça diğerinin aksine alçak kabartma şeklinde olmayıp, başlı başına bir heykel görünümündedir. Darulhadis de kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça kupa şeklinde olup, gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısmında uzantı yaparak sonuçlanmaktadır. Bu motif ise günümüzde "Eczacılık Sembolü" olarak kullanılmakta ve halen Çankırı Müzesi'nde sergilenmektedir.

BÜYÜK (ULU-SULTAN SÜLEYMAN) CAMİİ:

Mimar Sinan dönemi eserlerinden olan cami, Büyük Osmanlı Hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile Sadık Kalfa tarafından inşa edilmiştir. Sülüs Hat ile yazılı kitabesinde; "Buyurdu yapmaya isna yılında Bunu Sultan Süleyman tali-ül hayr. Münadi görecek hayretle hatmin, Didi tarihi ya cami-ul hayr" yazılıdır. 1522 yılında başlayan inşaatın 1558 yılında tamamlandığı bilinmekle birlikte neden bu kadar uzun sürdüğü konusunda bilgi bulunmamaktadır. Kare planlı olan cami üzerinde, ortada bir büyük tüm kubbe ile bu kubbenin dört tarafında birer yarım kubbe bulunmaktadır. Duvarları ve mihrabı kesme taş, kubbe üstleri kurşun kaplıdır. Caminin içi rokoku üslubu ile süslenmiş araları hat örnekleri ile bezenmiştir. Mihrap istilaktitlidir, zengin bir görünümü vardır. Mimberi taştan yapılmıştır. Kürsüsü köşeli ve gövdesi yuvarlaktır. Kapı süveri mermer olup, kemerleri kilit taşı, içleri oluklu konsol halinde çıkarılmıştır. Son cemaat yeri dört sutuna dayanan üç kubbe ile örtülü ve iki tarafında istalaktitli mihrap nişleri bulunmaktadır. Merkez İlçede Mimar Sinan Mahallesi'nde bulunan eser 1992 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.

MEDRESELER:

Osmanlı Döneminde, ülkenin her tarafında olduğu gibi Çankırı'da da okumaya ve ilme büyük önem verilmiş ve bir çok medrese kurulmuştur. Buğün Büyük Camii'nin doğusunda bulunan Çivitçioğlu Medresesi ile Buğdaypazarı Camii bahçesindeki Buğdaypazarı Medresesi XVII. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan eserlerdendir.

HACI MURAD-I VELİ ve VELİ TÜRBESİ:

XII. yüzyılda Türkistan'dan gelerek Hicaz, Şam. Ve Urfa dolaylarında bulunduktan sonra Tosya ve Çankırı bölgesine yerleşen Aliyyülbüka'nın oğludur. Türbesi Eldivan İlçesine bağlı olan Seydiköyü'nde bulunmaktadır. Türkistan alimlerden ders alarak yetişen Hacı Murad-I Veli, 1187 yılında Seydiköyü'ne yerleşerek çevreden gelenlere ders vermiştir. Çocukları da babaları gibi alim yetişmiş ve halkın eğitimi ile meşkul olmuştur. Köyün üst kısmında bulunan türbe, camii ile beraber aynı yapı içerisinde olup moloz taştan yapılmış ve ahşap çatı ile kapatılmıştır. Yalın bir yapı olan camii ve türbe mimari açıdan önemli bir özellik taşımamakla birlikte Horasan Erenlerinden olan Hacı Murad-I Veli'nin makamı olması sebebiyle çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.

SAKAELİ KÖYÜ KAYA MEZARLARI:

Sakaeli Kaya Mezarları

Genel olarak Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu tahmin edilen bu mezarlar, Çankırı'ya 69 Km. mesafedeki Orta İlçesi'nin 8 Km. kuzeydoğusunda yeralan Sakaeli Köyü'ndedir. Köyün sırtını dayandığı tepenin güneyde dik inen yamaçları ile Devrez Çayı arasında kalan dar bir şeritte, güneybatı-kuzeydoğu istikametinde sıralanan yapı grupları yer almaktadır. Çakıl taşlı tortul kayaç özelliği taşıyan tepenin yere yakın oyukları, önü kapatılmak suretiyle köy halkı tarafından değişik maksatlarla kullanılmaktadır. Çeşitli yükseklik ve boyutlardaki oyuklar, tek tek birbirine geçilen, basamakla inilen iki odalı bölmeli, aydınlatma pencereli özellikler göstermektedir. Kare, dikdörtgen, daire planlı, düz, kubbe ve semerdam tavanlıdır. Duvarlara açılmış küçüklü büyüklü nişler, mezar odası ve ikamet amaçlı olarak kullanılmıştır. Bir kısmının girişleri kemerli ve içlerinde ölü sedirleri mevcuttur. 1,5x1,5 m. ile 10x10 m. arasındaki değişken taban ölçüleri 2-3,5 m. arasında değişen tavan yüksekliklerine sahiptirler. Oyuklar arasında 27 basamakla inilen bir sulu in de bulunmaktadır. Devrez Çayı'nın akıntısı istikametinde ve köye 2 Km. mesafedeki Gelin Kayası mevkiinde peri bacası oluşumları ve aralarındaki kaya mezarları, ilgi çekici görünümler meydana getirmektedir.

CENDERE (SALMAN) HÖYÜK:

Salman Höyük

Ilgaz İlçesi'nin güneydoğusunda, Çankırı-Kastamonu karayolunun kenarında bulunan Cendere Köyü'ndedir. 20-25 m. yüksekliğinde bulunan Höyük'ün tepesi düzdür. Çevresinde bulunan tarım arazilerindeki çalışmalar ve kaçak kazılar sonucunda yüzeye yayılmış pişmiş topraktan mamul parçalardan; Höyükte yoğun olarak Roma ve Bizans dönemi yerleşiminin çok daha eski çağlara uzandığı tahmin edilmektedir.

Bölgedeki anıtsal yapılar, Devrez Çayı'nın güneyinde kayalık, yüksekçe bir tepenin doğuya bakan yamaçlarındadır. Burada çok sayıda insan eliyle oyulmuş mağaralar, kaya mezarları, kaya kilisesi olabileceği tahmin edilen tapınak ve amacı tam olarak bilinmeyen oyuklar bulunmaktadır. Burasının, dini törenlerin yapıldığı ve muhtemelen Höyükle bağlantılı, kutsal kabul edilen alanlardan olduğu tahmin edilmektedir. Kaya tapınakları, ulaşım yollarının geçtiği sarp ve dar geçitlere, kervanların, talancı eşkıyadan korunması amacıyla ibadet ve dua etmek için yapılmıştır.

ÇANKIRI EVLERİ:

Çankırı Evleri

İl genelinde 57 tanesi Merkez İlçede, 3 tanesi Çerkeş İlçesi'nde olmak üzere 60 adet ev, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu tarafından tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Bunların dışında Bayramören, Ilgaz ve Yapraklı ilçelerinde de klasik Türk mimarisi tipinde çok güzel halen kullanılan evler bulunmaktadır. Çankırı Evleri genelde iki katıdır. Birinci kat kışlık olarak kullanılmaktadır. Günlük hayatın geçtiği bu kısım sade ve kullanışlı olarak planlanmıştır. Yemek yapmak ve yemek, oturma ve yatma ortamı için düşünülmüştür. İkinci katlar ise manzaralı ve gösterişlidir. Misafir ağırlamak ve yazın kullanılmak üzere yapılmıştır. Genel olarak kesme taş su basmanı üzerinde ahşap çatkı arası kerpiç dolgu kullanılmak suretiyle yapılmış olan evlerde, toplumun ekonomik ve bölgenin jeolojik yapısının etkili olduğu görülmektedir.

 KIRKPINAR YAYLASI (ILGAZ)

Ilgaz İlçesi sınırları içerisinde yeralan yayla 1650 m. rakıma sahiptir. Çevre köylere ait 32 adet yayla evi bulunan Kırkpınar Yaylasında 150x350 m. ebatlarında bir de gölet yer almaktadır. Çevresi sarıçam, karaçam, köknar ağaçlarıyla ve çayırlarla çevrili olan yayla, kolay ulaşımı, nefis manzarası, temiz havası, göleti ve bol su kaynaklarıyla günübirlik ziyaretçilerin dışında atlı ve yaya yürüyüş, manzara seyri, kamping, karavan, fotografçılık, dağ yürüyüşü gibi turizm türlerine son derece elverişlidir. Yaylaya, Ilgaz-Kastamonu karayolunun 10. Km. batıya ayrılan 10. Km. stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Yayla Ilgaz'a 20, Çankırı'ya 70 Km. mesafededir.

Yayın Tarihi : 8 Şubat 2008 Cuma 11:42:10
Güncelleme :14 Mayıs 2009 Perşembe 12:42:59

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?