8
Mayıs
2024
Çarşamba
ÇANKIRI

Büro-Sen'den 'Sendikacılık' semineri

Türk Büro-Sen Çankırı Şubesi tarafından düzenlenen sendikacılık seminerine Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, ''Kriz ülkeyi delip geçti'' dedi.

seminere, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Genel Merkez Yöneticileri Rahmi Erdem, Bayram Öztürk ve Osman Eksert, Türk Kamu-Sen Çankırı Temsilcisi Metin Memiş ve çok sayıda sendika üyesi katıldı.

Türk Büro-Sen olarak 1 Kasım'da Bitlis Ahlat'ta başlattıkları çalışmaların 35. bugün Çankırı'da gerçekleştirdiklerini belirten Yokuş, "Bu çalışmalarım 1 Nisan tarihine kadar sürecek. Özellikle sendika üyelerimize sendikal kültürümüzü eğitim ve istişare şeklinde sürdürmeyi düşünüyoruz'' dedi.

Krizle birlikte sorunların da artığını belirten Yokuş, ''Memurun sorunlarının olduğu bir ülkede toplumsal sorunları yok farz edemezsiniz. Ya da toplumsal sorunların olduğu bir ülkede memurun sorunu yok diyemezsiniz. Bir sorun varsa bunu toplumumuz çekiyor'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin büyük bir krizin eşiğinde olduğunu savunan Yokuş, ''Bizim gördüğümüz küresel kriz denen kriz dalgaları Türkiye'yi yoğun bir şekilde sarmış durumda. Biz Büro-Sen olarak bunu görmüş ve 1 buçuk yıl önce açıklamıştık. Ama geldiğimiz noktada şunu görüyoruz; 'Bize bir şey olmaz, bizim ekonomimiz dayanıklıdır' ifadelerinin ardına sığınan bir görüş oluştu. Türkiye büyük bir krizin eşiğinde. Bizler yanlışları göstermeliyiz. Türkiye'de basına, sivil toplum kuruluşlarına baskı yapılıyor. Yanlış olanı görüp söyleyenler dışlanıyor ve baskıya maruz bırakılıyor'' ifadelerini kullandı.

Krizin ülkeyi teğet geçmediğini belirten Yokuş, "Son bir yılda işsizlik sigortası parası almak için işsiz kalıp iş kurumuna müracaat eden işçi sayısı 1 milyon 200 bin. Bunlar sigortalı işçilerimiz. Bir de hepimiz biliyoruz ki çalışma hayatımızdakilerin yarısı sigortasız çalışıyor. Sadece bir yılda kapatılan işyeri sayısı 57 bin. Bunların yarısı fabrika. Son bir yılda evine işine haciz gelen insan sayısı 1 milyonu aştı. Tarihimizde ilk kez bu yıl cezaevinde yatan insan sayısı 100 bin barajını aştı. Son rakamlara göre 2 milyon 300 bin vatandaşımız kredi kartı batağında. İhracatımız yüzde 30 gerilemiş. En önemli üretim sektörümüz sanayide yüzde 20 gerileme var. İnşaat sektörü durma noktasında. Şu anda 400 bini yeni yapılmış 600 bin konut satışta. Bu rakamlara baktığımızda ekonomide korkunç sıkıntı var'' dedi.

Vergi gelirlerinde de ciddi bir gerileme olduğunu kaydeden Yokuş, ''Yeni yılda vergi gelirlerine göre bütçenin yüzde 12 arttırılması öngörüldü. Bütçenin yüzde 12 artması gerekirken Ocak ayı verilerine göre vergi gelirlerinde geçen yıla oranla yüzde 8 gerileme oldu. İkisini topladığımızda ise yüzde 20 yapar. Bu çok korkunç bir rakam. Bu hesapları bir kenara koyunca Türkiye ekonomisinin nereye gittiği görülüyor'' şeklinde konuştu.

TÜİK verilerine göre yoksulluk sınırının altında 20 milyon insanın olduğunu belirten Yokuş, şunları söyledi:

"TÜİK yoksulluk sınırını 720 TL olarak hesaplıyor. Bu verilere göre bile Türkiye'de 20 milyon insan yoksulluk sınırının altında. 2002 yılında bu ülkede 5 milyon civarında yeşil kartı vatandaş vardı. Bugün 15.5 milyona çıktı. Bu ülke iyiye gitseydi sonuç böyle mi olurdu? 2002 yılı verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti'nin 79 yıllık iç ve dış borcu 220 milyar dolar. 2002 yılından sonraki 6.5 yılda ise bu rakam 500 milyar doları aşmış durumda."

Çözümün para basmak olduğunu söyleyen Yokuş, şöyle konuştu:

''Krizden kurtulmak için ne yapacaksın. Biz Kamu-Sen olarak para basılmasından yanayız. Çünkü şu andaki emisyon hacmi yüzde 3'lerde. Dünya standartlarında emisyon hacminin yüzde 6'lara kadar gelmesi mümkün. Her bir puanlık para basma karşılığı 4-5 milyar TL ediyor. Yani 3 yada 4 puanlık emisyondaki artış 12 ila 15 milyar TL para eder. Eğer siz bu parayı, emekli çiftçi, memura her ay 200 TL şeklinde verirseniz ekonomide ciddi bir ilerleme olacak. Küçük esnaf, üreticiye verilen destekle hem üretim sektörü gelişecek hem de hareketlilik başlayacak. Nasıl bir gelişme olacak. Şimdi siz sadece üreticiyi desteklerseniz, o şartlarda tüketicinin alım gücü yoksa ürettiğinizin bir anlamı yoktur. Önce tüketecekleri destekleyeceksiniz. Asgari ücretliye, memura, emekliye, küçük esnafa, çiftçiye vereceğiniz destek ile hem üretim sektörü gelişecek, hem de tüketim sektöründe hareket başlayacak. Bu hareketlenme çok ciddi bir katma değer oluşturacak. Biz öteden beri bunu söylüyoruz ama duyuyoruz ki bir kereye mahsus 200-300
lira para vereceklermiş. Bunu yapmaları sadece pansuman tedbiri olur, hedefe varamayız, sonuç alamayız. Bu en az 1 yıl olmalı ve 1 yıl sonra gelişimlere bakarak yeni bir tedbirin alınmasından yanayız. Çünkü vergi indirimi yapmak tek başına ekonomimizi kurtarmayacaktır. Ürettiğini satamayan bir fabrikaya destek vermenin bir anlamı yok. Ürettiği mal satıldığı sürece bir fabrika çalışmasına devam eder.''
 

İHA
Yayın Tarihi : 14 Mart 2009 Cumartesi 20:10:44
Güncelleme :14 Mart 2009 Cumartesi 20:14:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?