3
Mayıs
2024
Cuma
KAYSERİ

Dişi kene ağırlığının 100 katı kan emiyor

Kayseri Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Anıl İça, 20 çeşit kene türünün bulunduğu Türkiye'de vektör taşıyıcısı olarak on çeşit kenenin tespit edildiğini söyledi. İça, "Görüldüğü gibi güvercin veya keklik sayısının çoğaltılması ile kenelerin azaltılmayacağı ve potansiyel büyüme ortamlarının genişleyeceği aşikardır'' dedi.

Kayseri Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası tarafından Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatro salonunda 'Keneler ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)' konulu bir panel düzenlendi.

Kayseri Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji ABD Başkanı Prof. Dr. Abdullah İnci başkanlığında yapılan panele konuşmacı olarak katılan Fırat Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Aykut Özdarendeli, kenelerin tarihi hakkında bilgiler aktardı.

Özdarendeli, KKKA'nın ilk olarak Kırım ve Afrika'nın Kongo bölgelerinde kanama ateşi şeklinde ortaya çıktığını, daha sonra bu iki bölgenin isminin birleştirilmesiyle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi adını aldığını söyledi. Kenelerin son dönemlerde artmasına dikkat çeken Özdarendeli, "Ekolojik dengelerin değişmesi, yabani hayattaki hayvan sayısının azalması, iklim değişiklikleri, bilinçsiz tarım ilaçlamaları nedeniyle kene popülasyonu arttı. Kenelerden bulaşan bu kanamalı virüs, göçmen kuşlar tarafından taşındığı yönünde ciddi veriler var. KKKA herhangi bir biyolojik silah değil ve insanlar üzerinde silah olarak kullanılması zordur" dedi.

Panelistlerden Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Anıl İça, kenelerle ilgili kamuoyunda kirlilik oluşturan bilgiler olduğunu düşündüğünü söyledi.

Dünya'da 899 adet kene türü bulunduğunu da belirten İça, ''Kenelerin larva döneminde üç çift ayağı var. Olgunlaşma döneminde ise bu dört çifte yükseliyor. Keneler yumurtlayarak çoğalır ve toprağa bir kene 3 bin ile 15 bin arasında yumurta bırakıyor. Bir dişi kenenin öldürülmesi, üreme noktasında önemlidir. Bir dişi kene, kendi vücut ağırlığının yüz katı kan emer" dedi.

Türkiye'de 20 çeşit kene türü olduğunu da sözlerine ekleyen Anıl İça, bu kenelerden vektör taşıyıcısı olarak da Türkiye'de on çeşit tespit edildiğini kaydetti. İça, "KKKA virüsünü taşıyan bir kenenin, bir hayvandan kan emerek başka bir hayvana geçmesiyle virüs taşınmış olur. Özellikle düşmanımızı yakından tanımamız gerekir. Larva keneler yerden beslenen, güvercin, keklik, bıldırcın, kirpi gibi hayvanlarda besleniyor. Olgunlaşma evrelerini ise büyükbaş hayvanlar ve insanlarda geçirmektedir. Görüldüğü gibi güvercin veya keklik sayısının çoğaltılması ile kenelerin azaltılmayacağı ve potansiyel büyüme ortamlarının genişleyeceği aşikardır'' dedi.

Kene ile mücadele noktasında, artan kene popülasyonun dengede tutulması gerektiğine de değinen İça, evcil hayvanların düzenli olarak ilaçlanması gerektiğini söyledi. İça, "Çevre ilaçlaması bilinçli yapılmalıdır. Konak hayvan popülasyonun azalmasıyla, kenelerin yaşam alanları hakkında gerekli incelemeler yapılmalıdır. Korunma da ise en önemli nokta kişisel korunmadır" şeklinde konuştu.

Panel kapsamında gazetecilerin sorularını cevaplayan Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji ABD Başkanı ve Türkiye Kene ve Kenelerle Bulaşan Hastalıklar Çalışma Grup Başkanı Prof. Dr. Abdullah İnci, kenenin abartılacak bir konu olmadığını söyledi. Konunun temelinde bilim ve bilimsellik yattığını ifade eden İnci, "Kene konusunda bilim adamlarının ışığında tedbirler alınması gerekir. Tabiatta her şey bir denge halindedir. Bu dengeyi bozmamamız gerekir. Bu sorunun çözümlenmesi için tamamen politik çözümler lazım. Bireysel korunmanın yanında, bütüncül büyük politik projelerin hayata geçirilmesi gerekir. Mücadele bilim ışığında yapılmalıdır. Meraların bilinçsizce ilaçlanmasına karşıyım. Diğer canlıların ölmesi, tabiatın dengesini bozuyor. Bu bir popülasyon değildir. Bunun için üzüntü duyuyorum'' şeklinde konuştu.

.
Yayın Tarihi : 21 Haziran 2008 Cumartesi 18:31:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?