8
Mayıs
2024
Çarşamba
TOKAT

Sulak alanlar alarm veriyor

Kuş göç yollarının üzerinde bulunan ülkemizde 1 milyon 300 bin hektarın üzerinde sulak alan, sonuçları hiç düşünülmeden çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere kurutulduğu belirtildi.

Doğal hayatı korumak için çaba sarfedilmesini belirten uzmanlar "Son günlerde ne yazık ki sadece kuş gribi nedeniyle gündeme gelen sulak alanlar yeryüzünün en zengin biyolojik çeşitliliğine sahip ekosistemleridir ve yaşamı mümkün kılan şey de biyoçeşitliliktir. Gelecek kuşaklara sürdürülebilir bir yaşam ve gelecek bırakmak istiyorsak bize hayat sağlayan, rızkımızı destekleyen sulak alanlarımıza sahip çıkalım" dediler.

Ramsar Sözleşmesi olarak bilinen "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi", 1971 yılı Şubat ayında İran’ın Ramsar kentinde imzalandı. Sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat tarihi, sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yılından bu yana “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Bu çerçevede 2006 yılı Dünya Sulak Alanlar Günü’nün ana teması “Su ve Sulak Alanlar Hayat Sağlar ve Rızkımızı Destekler” olarak belirlendi. Ayrıca, Sulak Alanlarımızın korunmasının hepimiz için güzel ve artan bir hayat kalitesi sağlayacağının altı çizildi.

Sulak alanlar bakımından Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli ülkelerinden biri olan ülkemizde, toplam alanı 1 milyon hektarın üzerinde, 250 civarında sulak alan bulunmaktadır.

Bu alanların 9’u (Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü ve Gediz Deltası) Ramsar Listesi’ne dahil olmak üzere 71’i uluslararası öneme sahip olduğu açıklandı. Ancak, 1960'tan bu yana Amik, Gavur, Emen, Avlan gölleri gibi 1 milyon 300 bin hektarın üzerinde sulak alanımız sonuçları hiç düşünülmeden çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere kurutulmuş.

Sulak alanların, yerli ve kıtadan kıtaya göç eden milyonlarca göçmen kuşun okyanusları aşmadan önce yumurtlama, yavru çıkarma ve mevsimlik yaşama yerleri olduğu için, ekolojik açıdan son derece önemli habitatlar olduğu belirtilirken "İçinde bulunduğumuz yüzyılda, dünya sulak alanlarının % 50’si sazlıkların kesilmesi, tarım amaçlı kurutmalar, sanayi kirliliği, içme suyu amaçlı kullanımlar, büyük baraj inşaatları nedeniyle yeterli su alamama ve yapılaşmalar nedeniyle yok edilmiştir. Oysa sulak alanlar, kuşlar için yuva olmanın yanında bulundukları bölgenin su rejimini ve iklimini dengeleyen, tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini kullanarak suyu temizleyen, balıkçılık, tarım, hayvancılık, saz üretimi ve rekreasyonel kullanımlar açısından yüksek ekonomik değere bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlayan çok zengin biyolojik çeşitliliğe sahiptirler. Sulak alanlar ekosistemin bir parçasıdır. Yok olmaları ekosistemin bozulması demektir" denildi.

Uzmanlar "İnsanoğlu; ormanlara zarar vererek, nehirler üzerinde barajlar inşa ederek, sulak alanları tahrip ederek, iklimin istikrarını bozarak, karmaşık bir ekolojik güvenlik ağının iplerini çözmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; sulak alanlar, yeryüzünün en zengin biyolojik çeşitliliğine sahip ekosistemleridir ve yaşamı mümkün kılan şey de biyoçeşitliliktir. TEMA Vakfı olarak, gelecek kuşaklara sürdürülebilir bir yaşam ve gelecek bırakmak için, herkesi sulak alanlardaki kültürel ve biyolojik zenginliğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz" diye konuştular.

 


Mustafa Yarılan - Kenthaber / Tokat
Yayın Tarihi : 1 Şubat 2006 Çarşamba 13:24:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?