2
Mayıs
2024
Perşembe
EDİRNE

Dilaver Bey


Dilaver Bey   (1865-1919)

Dilaver Bey; Napolyon’u (Mısır – Akka) da yenilgiye uğratan ve Mısır’dan çıkaran, Cezzar Ahmet Paşa’nın torunudur. Edirne’de 1865 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Filibe Nazırı Hüseyin beyin oğlu Mustafa beydir.
Ailesi Edirne’nin zengin ailelerinden olup, çocukluk yılları bu günkü Göğüs Hastalıkları Hastanesi karşısındfa, şimdiki çocuk parkının bulunduğu yerde geçmiştir.
Tahsilini mahalle mektepleri dışında Mustafa Bey’in tuttuğu öğretmenlerden almıştır. Bunun yanında komşuları olan, Edirne Eyalet Valisi Müşir Arif Paşa (Akif ve Haşim İşcan’ın babaları) Cevdet Paşa’nın ile Dilaver Bey’in yaşamında etkileri olmuştur.
Milliyetçi bir kimlikle yetişmiştir.
Süloğlu ilçesi, Napolyon’u yendiği için Cezzar Ahmet Paşa’ya ödül olarak verilmiş ve bu arazi daha sonra Dilaver Bey’e geçmiştir.
Edirne’de belediye meclis üyeliği, iki defe da (1898 – 1903) ve (1907-1910) tarihler arasında belediye başkanlığı yapmıştır.
Dilaver Bey, belediye başkanlığı döneminde, 1903 yangınıyla yanan Edirne’nin Kaleiçi semtini yeniden imar etme uğraşısı vermiştir. 20.08.1905 yılında Dilaver Bey, Ebniye İnşaat Cemiyeti Reisi Halil Efendi, Sanat Okulu Müdürü Hasan Rıza Bey ve Bakkalbaşı Emin Efendi’nin bulunduğu 15 kişilik bir heyetle Paris’e gitmişlerdir. Orada yapılan araştırma ve incemelerde aldıkları bilgiler, Kaleiçi’nin şehir planının yeniden yapımında etkili olmuştur. Ayrıca; belediye binasını kendi parası ile inşa ettirmiş. Kaleiçi düzenlemesine de maddi açıdan destek vermiştir. Abacılarbaşı’nda şimdiki Ziraat Bankası köşesinin düzenlenmesinde kendi parasını harcayarak istimlakler yaptırmıştır.
Balkan Savaşı’nda Dilaver Bey, Edirne şehrini müdafaa eden Şükrü Paşa yanında yer almış ve büyük destek sağlamıştır. Bu nedenle belediye binasının Bulgarlar tarafından işgali sırasında dövülerek kaburga kemikleri kırılmıştır. Bu yüzden hastanede 10 gün kadar yatmıştı ve bu olaydan sonra iyileşemeyip 15 Nisan 1919 yılında vefat etmiştir. Önce, bugün 25 Kasım Stadyumu olan Zindanaltı mezarlığına gömülmüştür. Saha organizasyonu yapılırken, Belediye Encümeni’nce belediye bahçesine türbe yapılması istenmiş, ancak uygun görülmediğinden, kemikleri, Selimiye Cami; mezarlığına taşınmış ve oraya gömülmüştür.
Not: Yazının hazırlanması sırasında Osman Nuri Peremeci’nin Edirne Tarihi, Özlem Ağırgan’ın Dünden Bugüne Edirne Büyükleri çalışması ve İ.Hakkı Soyyanmaz’ın sözlü aktarımlarından yararlanılmıştır.
(*) Mezar taşında ölüm tarihi 1918’dir. Yaşadığı yıllara göre zengin bir konumda bulunan ve Süloğlu’nda çiftliği olan Dilaver Bey, Avrupa’ya yaptığı gezilerde (Avusturya ve Fransa), çağının ileri yaşayışını da görmüş ve etkilenmiştir. Evlenmemiştir.
Çok kullanılan deyimle, yaşantıyı seven biridir ve Süloğlu’ndaki çiftliğinin havuzu başında sık sık yemekli eğlenceler düzenlediği söylenir.
Edirneli öğretmenlerden rahmetli Ruhi Esin’in yaptığı araştırmalardan, Tugay binasının onun döneminde bitirildiği ve 19.08.1899’da açıldığını öğreniyoruz.
Aynı araştırma notlarında şu bilgiler de var:
22.10.1903’te Gazimihal Köprüsü onarıldı ve açılışı yapıldı.
Saraçlar caddesinin genişletilmesi ve bu caddeyle Tunca köprüsü arası yolun parkelenmesi o dönemde gerçekleşti.
Meclis üyelerinin direnmelerine rağmen, bir açılış balosu düzenlenmiş ve elde edilen gelirle 100 kişilik güzel ve nefis bir ziyafet takımı almıştır.
Bina içini Şehit Ressam Hasan Rıza’nın büyük ebatlı tablolarını satın alarak donatmıştır.
Bu tabloları hala Belediyede görebiliriz.
Bir gün Sarayiçi’ne giren Kanuni Köprüsünün onarımını tartışan Belediye Meclisinde bir üye:
“-Bu köprünün memleket ihtiyaçlarıyla ilgisi yoktur. Sarayiçi, nihayet bir kısım çapkınların gittikleri yerdir. Böyle bir yere geçilecek köprüye onarım için para sarf etmek Şeriata ve emri ilahiye münafıklıktır.” Der.
Dilaver Bey:
“-Bunu onaracağımdan dolayı bir günah işliyorsam cehennemde yanmaya, bir zarar yapıyorsam tazmine hazırım.” Diyerek yanıt veriri…
ve toplantıyı terk eder.
Eski Edirne Milletvekili, Trakya Paşaeli’nin kurucularından gazeteci yazar Mehmet Şeref Aykut 28.08.1930 Cuma günü Edirne Postası gazetesinde çıkan yazısında Dilaver Bey için şunları yazmaktadır:
“…Hamdi Bey merhum toplar, Dilaver Bey yapardı. Dilaver merhum şu hepimizin göğsünü kabartan işleri yapmazdan önce herkesi dinlerdi (...) Bu işin başına geçtiği vakit Zindanaltı’nda ayakçınla güç geçilir, mandalar yüzecek kadar çamur deryası vardı… iğri büğrü, dar, berbat murdar sokakçılar, girişli çıkıntılı yerler dolu idi ve her dükkan sahibi de düzeltmeye muarızdı.
Hele şimdiki Kaleiçi görülmeye layıktı.
Bir evin ikinci katında oturan pencereden, komşusunun ateşinden sigarasını yakar hatta kahve pişirip pencereden birbirine ikram ederlerdi.
Şimdiki belediye bir bahçe arkasında ahıra benzer bir yer idi…   Yanında karşısında alelacayip tümsecikler vardı.
Onun himmeti bu geniş caddeleri, o Belediye Sarayını, Zindanaltı yollarını ve kaleiçi’ni yaptı.
Su ve lağım işini hal etti. Eğer hürriyeti ters tarafından anlamayıp ta, ittihatçılar boyacı çocuklarına “yuha!...” bağırtmasa idiler, Edirne çok mükemmel bir şehir olacaktı. Onlar da nadim oldu. Lakin Dilaver bir kere küstü ve bir daha selam vermedi.
O istiğna padişahı idi, temiz doğdu, temiz yaşadı, temiz öldü.
İşte bu zarif adamın, bu Meriç çocuğunun ruhundan istiane ederek genç ve çalışkan Belediye heyeti de şu gönül okşayan, güzel, güzel … ve Allah’ın çok güzel yarttığı Edirne’yi mamur, müreffeh ve mesut eder ümidini beslemekteyiz.”
 
Vekilinize soru sormak/sorununuzu iletmek ister misiniz?
Sorular/Cevaplar