9
Mayıs
2025
Cuma
KÜLTÜR/SANAT

Fail-i meçhul camii

1958’de yolu genişletmek amacıyla sökülen tarihi Karaköy Camii, yeniden hayat bulacağı günleri bekliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin cami yapımını üç yıldır yatırım projesine almasına rağmen bir ilerleme kaydedilmiş değil. Son yıllarda ünlü baklavacı Nadir Güllüoğlu'nun peşine düştüğü camiin, akıbeti tüm uğraşılara rağmen bilinmiyor. Nadir Güllüoğlu ise tarihi camiinin İstanbul'a yeniden kazandırılmasında ısrarlı.

Yarım asır önce Osmanlı ve batı mimarisinin iç içe geçtiği bir cami vardı Karaköy’de. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, yaygın kullanılan adıyla Karaköy Camii birgün ansızın ortadan kayboluverir. Osmanlı Devleti’nin bu ahşap ilk ve tek caminin yok olmasına gerekçe olarak yol genişletme çalışması yapılacağı söylenir. “Kınalıada’ya taşıyacağız.” denilerek parça parça sökülen camiden geriye hiç bir iz kalmaz. Son üç yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Karaköy Camii’ni yeniden inşa etmek için büyük bir çaba harcıyor. Ancak, gerekli olan mali kaynağın bir türlü bulunamaması projenin hayata geçirilmesini engelliyor.

Karaköy Camii, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından vakfedilir. Sanat tarihçilerine göre, orijinal caminin ne durumda olduğu tespit edilemez. Sultan İkinci Abdülhamid Dönemi’nde, 1893’te İstanbul’a gelen ve daha sonra saray mimarı olup 1909’a kadar kentte kalan İtalyan Mimar D’Aranco’ya yeni bir cami yapması teklif edilir.

Bankanın olduğu bina kaldı, cami yıkıldı

Bunun üzerine Karaköy Camii, D’aronco tarafından o dönem batıda moda olan “Art Nouve” tarzında yeniden inşa edilir. İtalyan mimar, merdivenle üst kata çıkılacak (fevkani) şekilde bir mimari tarz geliştirir. Böylece, İstanbul’da yabancı ustaların projesine göre inşa edilen bir dini yapı çıkar ortaya.

Karaköy Köprüsü’ne bakan hakim bir yerde yükselen Avusturya Bankası’nın (şimdiki Ziraat Bankası) hemen yanbaşında yer alan cami, kubbeli ve çokgen bir plana sahiptir. Mimarisine uygun olarak İstanbul’da benzeri olmayan bir de minaresi vardır. Dışı tamamen mermer levhalarla kaplanır. “T” biçimindeki pencerelerle içi aydınlatılır. Floral süslemeleri, sekizgen yapısı, geniş saçakları ve sempatik minaresi, çevresine uyumlu, göz okşayan mimarisiyle Karaköy Meydanı’nın ayrılmaz bir parçası haline gelir.

20. yüzyılın başında vapur, tramvay ve tünel üçlüsünün birleştiği bir aktarım ve uluslararası ticaret merkezi haline gelen Karaköy’deki hareketlilikle birlikte yeni yeni sorunlar ortaya çıkar. En büyük sıkıntı meydanın darlığıdır. Artan araç trafiğine çözüm bulmak ve meydanı genişletmek amacıyla bir imar çalışması yapılır. Karaköy-Azapkapı ve Karaköy-Tophane yollarının genişletilmesine karar verilir. Plan çerçevesinde yıkılan mekanlar arasında Karaköy Camii de vardır. Ancak, bu noktada zihinlere bazı istifhamlar gelmiyor değil... Yol genişletmesi bahanesiyle cami yıkılırken şimdi Ziraat Bankası’na ev sahipliği yapan binaya dokunulmaz. Konunun uzmanlarına göre, eğer amaç yol genişletmesi ise bankanın olduğu binanın da yıkılması gerekiyordu.

Projenin bulunması gerekiyor

1958 yılında tek tek numaralanıp sökülen parçaların Kınalıada’ya taşınacağı ve orada yeniden inşa edilecek aynı plandaki bir camide kullanılacağı söylenir. Fakat, ne bu proje gerçekleşir ne de sökülen parçalar bir daha gün yüzüne çıkar. Özgün mimariye sahip bu cami artık fotoğraf karelerinde yaşamaya başlar. Bundan 19 yıl önce caminin akıbetini Güneş Gazetesi araştırmaya başlar. Araştırma sonucu, cami projesinin Vakıflar Bölge Müdürlüğü arşivinde B/124 numaralı dosyada olduğu tespit edilir. Bu dosyanın yıllardır el sürülmemiş 15 bine yakın belgenin yer aldığı tozlu arşivlerden bulunup çıkarılabilmesi için uzmanlara ihtiyaç duyulur. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan iki uzman, yıllar önce buradan alınıp Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde görevlendirilmiştir.

Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, caminin tekrar inşa edilebilmesi için projenin bulunması gerektiğini söylüyor. Eğer gerekli kaynak da sağlanırsa Karaköy Camii yeniden inşa edilebilecek. Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi son üç senedir hazırlık yapıyor. Ancak, yatırım programına alınan camiyle ilgili gelişmeler her defasında mali engellere takılıyor.

Büyükşehir bünyesindeki Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü’nün girişimleriyle 2002 yılı yatırım programına alınan caminin yeniden yapılma girişimi ilk yıl sonuçsuz kalır. 2003 ve 2004 programına yeniden alınır, fakat yine olumlu bir gelişme kaydedilemez. Büyükşehir Belediyesi, şimdi aynı projeyi 2005 yatırım programına da almış durumda. Ama, gelişmeler önümüzdeki yıl da camiyle ilgili hiçbir adım atılamayacağını gösteriyor. Zira, Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü, hiçbir gelişme olmamasını şöyle izah ediyor: “Yapının orijinal yeri hâlâ boş. Emlak Müdürlüğü’müzce yapılan mülkiyet tetkikinde, Beyoğlu Kemankeş Mahallesi, 123 pafta, 94 ada adresli caminin Karaköy Meydanı alanında kaldığı ve terkinli alanda bulunduğu tespit edilmiştir. Alanın terkinli olması, mülkiyet problemi konusunda kolaylık sağlayacaktır. Şu anda Beyoğlu ilçe sınırlarında kalan bu eser için 1/5000’lik Beyoğlu Koruma Planları’nın tamamlanması bekleniyor. 5000’lik planlar Planlama ve imar Dairesi Başkanlığımızca hazırlanmış, Belediye Meclisi’nce onaylanmış ve Kurul’a gönderilmiştir. 1 No’lu Kurul’dan onay beklenmektedir. Bir yandan da Koruma Kurulu’nca belirtilen bazı eksiklikler tamamlanmaktadır. Planların Kurul’ca onayını müteakip süratle caminin restitüsyon ve restorasyon projesi yapılacaktır.”

Meclise Adana’dan CHP Milletvekili olarak girdikten sonra AK Parti’ye geçen Atilla Başoğlu, konuyla ilgili olarak geçtiğimiz yıl dönemin Kültür Bakanı Hüseyin Çelik’in cevaplaması talebiyle TBMM’ye bir soru önergesi verdi. Önergede, “1958 yılında Adnan Menderes hükümetinin ‘Yıldırım Yıkma Harekatı’ sırasında kaldırılan ve başka bir yerde tekrar kurulmak üzere tek tek numaralandırılan, Mimar D’Aranco tarafından yapılan ünlü Karaköy Camii şimdi nerededir? Menderes hükümetinin sözleri ve taahhütleri devletteki devamlılık ilkesi gereği sonraki hükümetleri bağlamakta mıdır? Bu ihmalin suçlu ve sorumluları kimlerdir? Caminin ne zaman ve hangi mekâna tekrar kurulması düşünülmektedir?” sorularını yöneltti.

Bu soruları, Kültür Bakanlığı görevinde Hüseyin Çelik kısa bir süre kaldığından, yerine gelen Bakan Erkan Mumcu cevapladı. Devlette devamlılık prensibi gereği hükümetlerin ülkenin tüm işlerini birbirinden devralacağını vurgulayan Mumcu’nun yaptığı açıklama şöyle: “Ne yazık ki, Kültür Bakanlığının mevcut bilgileri, birikimleri, dosyaları arasından sayın milletvekilimizin sorusuna net bir yanıt veremeyeceğim: Zira, 7044 sayılı Kanunun 14’üncü maddesine göre, aslında vakıf eseri olan, ancak, mimarî ve kültürel değeri dolayısıyla koruma altına alınmak amacıyla, o zamanki adıyla Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne devrini öngören kanunun hükmü gereği, anılan vakıf eser, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda ve yetkisinde. Zannediyorum, sayın milletvekilimizin soru önergesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden sorumlu devlet bakanlığına yöneltilmiş olsa idi, burada belki daha ayrıntılı bir malumat sunma imkânı bulunabilecektir.”

Sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, caminin gereksiz şekilde yok edildiği görüşünde. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda, yıkılması için kimin emir verdiğinin tespit edilemediğini söyleyen Eyice, “Yıkılmasına bir anlam da veremiyoruz. Çünkü cadde üstünde, yol kenarında değildi. Yanındaki Ziraat Bankası binası da yıkılsaydı, o zaman belki meydan yapılacaktı denebilir. Ama öyle bir durum da yok. Gümbür gümbür gitti işte.” şeklinde konuşuyor.

Aslına uygun olarak inşa edilebilir

İstanbul’un merkezi yerlerinden birinde yer alan camiye ait birçok fotoğrafın olduğuna dikkat çeken Semavi Eyice, caminin aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesini istiyor. İtalyan mimar D’Aranco’nun eserleriyle ilgili kitap yazıldığını, en tafsilatlı eserin de İtalya’da olduğunu söyleyen Eyice’ye göre, söz konusu cami Türk sanatında yeni bir üslubu ve aşamayı gösteriyor. Dolayısıyla, caminin tekrar ihya edilmesi lazım. “Belki röleveleri, planları İtalya’da mevcuttur. Çünkü o mimarın arşivleri duruyor. Yeniden canlandırılacaksa, bunlardan yararlanılabilir.” diyor.

Prof. Dr. Cengiz Eruzun ise, geçtiğimiz yıllarda caminin parçalarından birinin Büyükada’da bulunduğu söylentilerinin dillendirildiğini; ancak yapılan araştırmalarda herhangi bir ipucuna rastlanmadığını söylüyor. Camiye ait projenin bulunması halinde yeniden inşa edilebileceğini belirten Eruzun, eserin kayboluşuyla ilgili olarak, “Yol genişletilecek denildi. Yolu işgal ediyor sanılmış. Ama öyle bir durum yok. Bunun adı tarihi önemsememek.” yorumunu yapıyor.

Konuyu araştıran uzmanlar, camiye ait herhangi bir parçayı bulup getirenlere ödül vaat edilmesine rağmen hiçbir sonuç alınamadığına dikkat çekiyorlar. Yapılan araştırmalar sonrası ortaya çıkan sonuç ise ancak şöyle izah edilebiliyor: “Cami, kimden geldiği belli olmayan bir talimatla aniden ortadan kaldırıldı. Gerçek sebebi henüz belli değil. Sırf Karaköy Camii mi? Yüzlerce, binlerce tarihi, kültürel değerimiz umursamazlıklara, kıymet bilmezliklere kurban gidiyor!”


Mehmet Arifoğlu-Kenthaber/İstanbul
Yayın Tarihi : 9 Eylül 2005 Cuma 23:59:45
Güncelleme :10 Eylül 2005 Cumartesi 00:05:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?