18
Mayıs
2024
Cumartesi
EKONOMİ

İl Genel Meclisi'nden önemli karar

İl Genel Meclisi kasım ayı toplantısı dün Meclis Başkanı Suat Toktar, başkanlığında yapıldı. Yapılan toplantıda beş encümen üyesi seçimi yapılarak, Vize ilçesine bağlı Evrencik beldesi Papazpınarı Körkuyu mevkiine çimento fabrikasının kurulması konusu görüşüldü.

Yoklamanın yapılıp, geçen oturuma ait tutanak özetinin okunması ile başlayan toplantı İl Encümen üyesi seçimi ile devam etti.

CHP grup sözcüsü İbrahim Tezcan, grubu adına encümen üyeliğine Süleyman Yentürk, İ.Şenol Ergin, Hilmi Kahraman, Mustafa Altıntaşı ve Saffet Üresin’in ismini önerdi.
Daha sonra AKP Grup Sözcüsü Yurdaer Ulus’ta grubu adına Ahmet Çetintaş, Ahmet Katı, Sadık Aykanat, Hüseyin Dökmeoğlu ve Recep Türküsev’in ismini söyledi. Yapılan oylamada 13 er oyla Süleyman Yentürk, İ.Şenol Ergin, Hilmi Kahraman, Mustafa Altıntaşı ve Saffet Üresin İl Encümen üyeliği görevine getirildi.

Seçimin yapılmasının ardından 2006 Yılı Özel İdare Bütçesi görüşülmesi konusu gündeme getirildi. İl Genel Meclis Üyesi Recep TÜRKÜSEV’de gündemin Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesini önerdi. İl Genel Meclisi Üyeleri de öneriyi oy birliği ile kabul etti. Gündemin bir diğer maddesi olan Vize İlçesi Evrencik beldesi Papazpınarı Körkuyu mevkiinde kurulması düşünülen TRAÇİM Çimento Fabrikası konusu masaya yatırıldı.

İmar ve Bayındırlık Komisyonluğu başkanlığı tarafından konu ile ilgili rapor okundu. Fabrikanın kurulacağı alanın incelendiğini kaydeden İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı İbrahim Tezan, fabrikanın 200 dönüm arazi gibi bir alan yer kapladığını söyledi.
Birçok kurum tarafından arazinin ve çevrenin incelendiğini kaydeden Tezan fabrikanın bölgede kurulmasında hiçbir sakınca olmadığı sonucuna varıldığını ifade etti.

Bunun üzerine söz alan İl Genel Meclisinin renkli siması ile dikkatleri üzerine çeken Mustafa ALTINTAŞI: “Vize İlçesinde bir Çimento tesisinin kurulmasına çok sevindim. Kırklareli’nin buna ihtiyacı var. Ancak Çimento fabrikasının kurulması ile çevre grupları ile karşı karşıya gelinebilir.” Dedi.

Altıntaşı’nın konuşmasını bitirdikten sonra söz alan İbrahim TEZAN, bu konuda çalışma yapan kurumlar arasında çevre vakfının olduğunu da söyledi. Bu fabrikanın Vize’nin kalkınmasında ve Kırklareli’nin kalkınmasında önemli rol oynayacağını belirten Recep Türküsev’de bu konuda oyunu olumlu yönde kullanacağını söyledi.

İbrahim Tezan’da, “Elbetteki fabrikanın bölgeye kurulması ilimiz ve bölge açışından çok önemli. Ancak şu da unutulmamalı ki çevrede hepimize lazım. Bu yüzden fabrikanın kontrolü; kontrol gibi kontrol yapılırsa ben de oyumu olumlu yönde kullanacağım.” Dedi.
Meclis Başkanı Suat Toktar’da Evrencik bölgesinin orman bölgesi olması sebebiyle bu fabrikanın bölge için çok önemli olduğunu vurgulayarak, maddeyi İl genel meclisinin oylarına sundu. İl genel meclis üyeleri de oy birliği ile maddeyi kabul etti.

.
Yayın Tarihi : 2 Kasım 2005 Çarşamba 12:37:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ABDULLAH GÖK IP: 85.102.178.xxx Tarih : 25.01.2006 17:25:22
BEN KIRKLARELİ İLİ VİZE İLÇESİ KIYIKÖY VATANDAŞI OLARAK İL GENEL MECLİSİN VİZE İLÇESİNE BAĞLI GERÇEKTEN DAHA ÇOK PAZAR PAYI YÜKSEK OLAN BİR ÇİMENTO FABRİKASININ KURULMASINI.FAKAT FABRİKAYI KURARKEN ÇEVREYİ,RÜZGARI VE ULAŞIMI ÇOK İYİ DÜŞÜNMEK LAZIM.İL BAŞKANINI VE ENCÜMEN ÜYELERİNE BAŞARILAR DİLERİM.SAYGILARIMI SUNARIM.

Orhan Uyanık IP: 85.107.121.xxx Tarih : 25.11.2006 17:12:59
İĞNEADA LİMAN İNŞAATI İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER 29.09.2006 14:28:57 Bu günlerde İğneada’da bir telaş ve beklenti var. Vize’nin Evrencik köyünde kurulmakta olan çimento fabrikasının ihtiyacı olan ham maddeyi ve yakıt için kullanacağı kömürü boşaltmak, ya da imal ettiği çimentoyu ihraç etmek için İğneada limanına yapacağı ek iskelerle bu trafiği buradan idare edeceği beklentisi. Tabidir ki yöredeki kamyoncular bu gelişmeden çok memnunlar. Nasıl olmasınlar ki. Fabrikanın İğneada limanını seçmesi demek onlara göre devamlı bir iş olanağı anlamına geliyor. Günlerce arabalarına iş bekleyen kamyoncuların vaziyeti gerçekten çok kötü. Sıkıntı büyük. Ödemeler yapılamıyor, taksitler çakıyor, borçlar dağ gibi büyüyor. Liman için İğneada’nın seçilmesi onlar için çok büyük bir umut kapısı. Zira yörede yaşayanların ormandan kazandıkları artık kimseye yetmiyor. Ama acaba bu pastadan alacakları pay ne kadar olacak? Ben böyle yağlı bir lokmanın onlara altın tepsi içinde çok ta kolay sunulmayacağını düşünüyorum. Şimdi eğer bu proje gerçekleşirse getireceklerinin yanında yörede meydana gelecek olumsuzluklara değinmek istiyorum. Fabrika yetkililerinin İğneada’da yaptıkları bilgilendirme toplantısında kendilerine yönelttiğimiz bir sorumuza verdikleri cevaba göre fabrikadan “silo bas” donanımlı kamyonlarla getirecekleri çimentoyu vakumlu sistemlerle gemilere yükleyeceklerini belirttiler. Ancak bu sadece mamul madde için kullanmayı düşündükleri bir yükleme sistemi. Pekii, çimento yapımında kullanılan klinker, tras, alçı ya da enerji için kullanacakları kömürü gemilerden kamyonlara nasıl yükleyecekler? Şayet sallama kepçeyle yapacaklarsa yandı gülüm keten helva. Evet, dostlar eğer gelişmeler benim tahmin ettiğim gibi çıkarsa bu durum İğneada için büyük bir çevre kirliliği tehlikesinin oluşmaya başladığı anlamına geliyor. Karadeniz’deki akıntılar İğneada önlerinde saatin ters yönündedir. Yani kuzey güney istikametinde, limandan İğneada’ya ve Kıyıköy’e doğrudur. Limanda denize dökülecek olan başta kömür tozu olmak üzere klinker, alçı, tras ve de her türlü madde önce İğneada, sonra Hurşitağa, Ayapolos, Saka ve Panayır, daha sonra da Kıyıköy sahillerini kirletecek. Bu kirlilik yıllar geçtikçe daha da çoğalacak. Suda ve sahillerdeki bu kirlenmelere ek olarak havaya karışacak olan başta kömür olmak üzere diğer maddelerden çıkacak olan tozları da eklediğinizde bu kayıp cennetin, bu nadir ekosistemler birliğinin nasıl bir cehenneme dönüşeceğini aklıma getirmek dahi istemiyorum. Yöredeki balıkçılar ise bu gelişmelerden rahatsız. Zira onların da tek geçim kaynağı deniz. Gerek liman yapılırken, gerekse yapıldıktan sonra oluşacak olan gürültü kirliliğinin İğneada körfezindeki balıkları rahatsız edip kaçıracağından korkuyorlar. Hoş bazı yayın organlarında çıkan “liman yapılırken yörede küçük koyları oluşturan ne kadar kayalık varsa dinamitlenerek dolgu için kullanılacağı” şeklindeki şişirme haberler biraz fazla abartılı kaçıyorsa da gerek mendirekler yapılırken, gerekse yapıldıktan sonra bölgede gürültü kirliliği açısından çevresel bir rahatsızlık yaratılacağının tedirginliği daha bu günden çok fazla hissediliyor. Bugün mevcut limanın üst kısmındaki arazilerde kurulan yazlık sitelerin sakinleri de meydana gelecek olan her türlü olumsuzluktan tedirgin olmakta haklılar. Bilgilendirme toplantısında fabrika temsilcilerine yöneltmiş olduğum “Çıkacak olan gürültünün ne boyutta olacağı” şeklindeki soruma aldığım cevap 30 desibel dolaylarında olacağıydı. Yani iki insanın karşılıklı olarak (biraz seslice) konuşurken çıkardıkları ses kadar bir ses devamlı olarak evinizin içinde odanızda, salonunuzda var olacak. Devamlı olarak oluşacak bu gürültü kirliliğine dayanabilir misiniz? Kendinize bir sorun bakalım. Evinizin içinde ya da balkonunda otururken önünüzden yüz tane otomobil geçse pek rahatsız olmazsınız ama beş on tane dev kamyon geçse çıkardığı gürültüden, yarattığı titreşimden eminim ki rahatsız olursunuz. Oradaki konutların sahipleri küçük küçük birikimlerini birleştirmiş, kurulan kooperatiflere temelden girmiş ve de birçok ihtiyaçlarından kısarak, ya da yıllarca çalıştıktan sonra almış oldukları emekli ikramiyelerini vererek bir yazlık sahibi olabilmiş insanlardır. Şayet bu insanların hali vakti çok daha iyi olsaydı İğneada’yı değil de Kuşadası, Marmaris, Bodrum ve Antalya’yı tercih ederler, gider oralardan yazlık alırlardı. Onun için hiç kimse buraları babasının malıymış gibi sahiplenip “Kim onlara burada yazlık al dedi. Onlar yılda iki ay tatil yapacak diye biz ekmeğimizden mi olacağız “ deme hakkına sahip değildir. Bu ülke hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, demokrasi ile idare edilen özgür bir ülkedir. Herkes kanunlar karşısında eşittir. Ve herkes mülkiyetini ve hakkını sonuna kadar müdafaa eder. Edecektir de. Hiç kimse yerli - yabancı kavramlarını öne çıkararak kendisine birtakım haklar ve avantajlar tesis edemez. Yoksa Afrika’daki muz cumhuriyetleriyle bir farkımız kalmaz. İnsanlar bu doğa cennetine bütün yılın yorgunluğunu, stresini atmak ve dinlenmek için geliyorlar. Haa bu turizm mi? Bana göre değil. Hafta sonları etleri rakıları aşağıdan getirip orman kenarlarında ağaç altlarında mangal yapmak da turizm değil bana göre. Hele hele çadırcıları da sayarsak iş daha da berbatlaşıyor. Bu İnsanlar buraya gelirken çadırları ile birlikte makarnalarını, salçalarını, domateslerini, biberlerini, tuzlarını dahi getiriyorlar. Hatta çadırlarının etrafını biraz geniş çevirip birer bahçe oluşturarak oralarda da domates – biber – patlıcan ekerek tarımişçilik oynayanlar bile var. Top sahasının altındaki (sözde) çadırlı kamping alanı naylonlarla, tenekelerle tahta pedavralarla yapılmış barakalarla mevsimlik işçi ya da Afrika’daki mülteci kamplarına benziyor. Yazın gidin şöyle bir bakın. Eminim sizin de gözünüz bu pespayelikten, bu sefillikten, bu şarklılıktan rahatsız olacaktır. Evin annesi asli görevi olan yemek yapmayı aynen burada da devam ettiriyor. Lüleburgaz, Kırklareli, Pınarhisar artık her nereden gelmişlerse orada ev kapalı olduğu için elektrik ve su masrafı da olmuyor. Oradaki harcamalardan artan parayı burada fırından ekmek almak için kullandın mı tamaam. Deringeçit deresinin yatağında yazın azalmış olan sudan kalmış küçücük göletlerdeki parmak kadar balıkları elle yakalayıp pişirerek öğün savan, ya da denizin içindeki kayaların üzerindeki midyeleri yağmalarcasına toplayan, bir tane sazan balığı yakalayacağım diye bütün gün olta elde göl kenarlarında dikilen insanlar mı İğneada’da turizm olgusuna katkıda bulunacaklar? Hatta tatili biraz daha uzatıp yaz sonuna doğru ormanda yetişen kızılcık, kuşburnu, ahududu gibi meyveleri toplayıp kışlık reçellerini, marmelâtlarını hazırlayanlar dahi var aralarında. Bunlar mı turizmi canlı tutacak İğneada’da hadi canım sizde. Görüldüğü gibi benim dikkatinizi çekmek istediğim konu turizm değil. Lütfen yanlış anlaşılmasın. O zaten henüz yok. Benim tedirginliğim çevre ile ilgili. Dolayısıyla bu çevrede yaşayan başta insan olmak üzere hayvan ve bitkilerle yani sizle, sizlerle ilgili. Sözün özü bu ekosistem ile etkileşim içinde yaşayan bütün canlılarla ilgili benim kaygılarım. Zira çevre kirlenirse, kaybedilirse bunun kötü sonuçlarına hep beraber katlanmak zorunda kalacağız haberiniz olsun. Tekrar geri getirmek ise çok ama çok külfetli ve zaman isteyen bir iş İğneada limanı ile Vizenin Evrencik köyünde kurulmuş olan çimento fabrikası arasındaki yol kaba olarak 50 kilometre. Ve bu 50 kilometrelik yolun herhangi bir yerinde günün her saatinde asgari 80 – 100 tane kamyon seyir halinde olacak. Bu kamyon trafiğine odun, tomruk ve de direk kamyonlarıyla, ormandan depolara odun çeken traktörler de katıldı mı zaten bir viraj bitmeden diğer virajın başladığı mevcut yolda oluşacak araç konvoyunu varın siz düşünün. Sefere yetişmek için yapılacak olan hatalı sollamalar sonucu meydana gelecek olan kazalarda yitireceğimiz insanların arasında beklide çok yakınımız, ya da çok iyi tanıdığımız, sevdiğimiz insanlar olacak. Çok üzüleceğiz. Netice olarak üzerine basa basa söylüyorum bu yol bu trafiği kal - dı - ra - maz . Kimse (ama siyasi, ama maddi) basit çıkarlar uğruna kendisini aldatmasın. Mevcut limana eklenecek olan mendirekler ve yeni iskelelerle İğneada’da belirgin bir iş potansiyeli yaratılacaktır belki ama çevreden ve bizlerden götürdükleri getireceklerinden her zaman fazla olacaktır. Sağlıklı bir çevre, sağlıklı bir yaşam hiçbir zaman ekonomik gelişmeye feda edilemez, edilmemelidir. “DOĞA BÜTÜN İHTİYAÇLARI KARŞILAMAK ÜZERE HAZIRLANMIŞTIR. SADECE İHTİRASLARI KARŞILAYAMAZ” Orhan UYANIK E -Mail: thynias@yahoo.com