ABD’nin 11 Eylül olayından sonra giriştiği yayılma çabası ,askeri ve sivil olmak üzere iki cephede yürütülmeye çalışılıyor. Avrasya coğrafyasına yönelik yürütülen askeri ve sivil yöntemler, ekonomik ve siyasal iradeyi denetleyerek , Avrasya’da kalıcı egemenliği hedefliyor.Bu egemenlik hedefine dayalı üretilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hem askeri hem de sivil yöntemlerle yapılandırılıyor.
Askeri yöntemler doğrudan işgalleri yaşatırken,sivil yöntemlerde belirgin iki örnek dikkati çekiyor. Bunlardan birincisi; adına “kadife devrimler” denilen ,değişim-statüko çelişkisi yaratılarak,ABD( ve Batı) güdümlü yönetimleri iş başına getirme çabası iken diğeri ise; dinsel motifleri kullanarak İslam coğrafyasında yine ABD( ve Batı) güdümlü siyasal atmosferi yaratma hedefidir. Bu durumu simgeleyen kavram “ılımlı İslam” dır. Bu kavram, ABD ‘nin siyasal laboratuarlarında üretilmiş, yapay ve dinsel olmayan siyasal bir kavramdır. Türkiye üzerinden geliştirilen ve cemaatleştirilmeye çalışılan bu kavramın içeriğini ABD’nin stratejik hedefleri belirlemektedir. ”Ilımlı İslam” kavramı, İslam coğrafyasında Beyaz Saray’a bağlanmış Müslüman cemaati oluşturma projesinin ürünüdür. Avrasya coğrafyasına yayılmış olan sözde “Türk okulları” da bu projenin uzantısıdır.
Öte yandan Bush’un Haçlı Seferi olarak tarif ettiği Irak yönelişi , terör kavramını İslam’la birlikte anma çabasıyla yapılandırılmıştır. Huntington’un “medeniyetler çatışması” tezini parlatarak, Batı medeniyetini İslam’la kavgalı kılmanın hesapları yapılmıştır. Bu çerçevede İslam coğrafyasında sadece iki modelin varolabileceği algılatılmaya çalışılmıştır.
Birincisi; radikal içerik taşıyan ve terörle anılan İslam anlayışı iken diğeri ise doğrudan ABD güdümünde davranan “ılımlı İslam” anlayışıdır. Aslında her ikisini de tasarlayan ve oluşturan ABD stratejileridir. Birincisi ABD tarafından Soğuk Savaş döneminde geliştirilen “yeşil kuşak projesinden ” geriye kalan ilişkilere dayalı olarak yapılandırılmıştır. El-Kaide bunun simgesidir. Birinci anlayış, ABD’nin (ve Batı’nın) askeri yöntemlere başvurabilmesi adına uygun iş iklimi yaratmaktadır. Çünkü bir yere istikrar götürebilme misyonunun yüklenilebilmesi için oranın önce istikrasız olması gerekir. Bu açıdan İslam’ı Terörle anma çabasının ABD stratejileri açısından özel bir yeri vardır. Son zamanlarda yaratılan karikatür krizleri de bunun bir parçasıdır.
İkinci model olarak sunulan “ılımlı İslam” ise doğrudan siyasal iradeye ABD çıkarları açısından hükmedebilmenin çabasıdır. Hristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasında temsilidir. ”Ilımlı İslam” ABD çıkarlarını baş tacı eden İslam’ın özüyle değil ABD’nin sömürü düzeniyle iç içe olan anlayıştır.”Ilımlı İslam”; bağımsızlık ruhunu köreltmeyi, bölgesinde dayanışma ve milli devlet modeline dayalı üniter yapıları zayıflatmayı ve giderek atomize etmeyi hedefleyen siyasal bir modeldir. Bu modelin uygulama araçlarının başında “dinlerarası diyalog” gelmektedir. Türkiye’yi hedef seçen diyalog çabası, BOP’un sivil yöntemlerinin uygulama araçları arasındadır.
Hristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasında ABD’nin ekonomik ve siyasal egemenliğinin temsil eden “ılımlı İslam” özellikle Türkiye’de son dönemde “dinlerarası diyalog” eliyle mesafe almaya çalışmaktadır. Misyonerlik faaliyetleri çerçevesinde de görülmesi gereken bu diyalog çabası Batı emperyalizminin geçmiş deneyimlerinden de izler taşımaktadır. Örneğin 15. yüzyılda Batı emperyalizminin Afrika’da neyi,nasıl yürüttüğünü en iyi anlatan şu Afrikalı sözü günümüze de ışık tutmaktadır.
Misyonerler topraklarımıza geldiklerinde
Bize dua etmesini öğrettiler
Gözlerimizi kapattık ve dua etmesini öğrendik
Gözlerimizi açtığımızda Hristiyanlık dini bizim olmuştu
Topraklar onların…