“Kürt sorunu” kavramıyla bugün neyin anlatılmak istendiğini çok net bir biçimde bilmeliyiz.Kavramlarla anlatılmak istenenler yeterince açık değilse, yanlışlara kalıcı meşrulaştırma yolu açılabilir. Bu durum bazen de bilinçli olarak yapılır. Kavramlar üzerinde bulanıklık yaratarak,toplum üzerinde kalıcı bir psikolojik etki amaçlanır. Bu tablo gerçeklerden uzaklaşmayı hızlandırır ve çıkar hesapları belirleyici olmaya başlar.
”Kürt sorunu” kavramı bugün için yeni bir biçim kazanarak birçok unsurun beslenme kaynağı haline gelmiştir. Başta PKK terör örgütünün vazgeçmediği temel söylemidir. Terörün gerekçesi sayılmaktadır. PKK terörünün potasında anlamlandırılan “kürt sorunu” kavramı; Irak işgali öncesiyle bugün arasında aynı amaca farklı yöntemlerle ulaşmanın gerekçesidir. Aradaki fark, nihai hedefe ulaşılmasında seçilen yoldur. İlkinde seçilen yöntem ”doğrudan parçalama” iken şimdi “dolaylı parçalama” yolu benimsenmiştir. ”Demokratik cumhuriyet” adı altında Türkiye’nin kurucu anayasasını değiştirerek, iki uluslu yeni bir cumhuriyet oluşturma hedefi öne çıkartılmaktadır. PKK’nın siyasallaşma zemini budur.
Bu durum aslında geçiş sürecidir.Türkiye’nin üniter yapısını zaman içinde siyasal sürece bağlı olarak çözebilmenin ara sürecidir. Buna göre milli ve üniter devlet yapılanmasını önce zaafa uğratarak, sonra kolayca çözmenin hesapları yapılmaktadır. Aslında bu hesap, Batı emperyalizminin “yeni Şark sorunun” özüdür.
Irak işgali sonrası,Irak’ın kuzeyinde yaşananlar,”kürt sorunu” kavramının ABD ve AB stratejilerinde taşıdığı anlamı çok daha açık bir şekilde netleştirmiştir. Batı emperyalizminin himayesinde “kürt sorunu” kavramı; doğal kaynaklar üzerinde Batı’nın kalıcı egemenliğini sağlamaya dönük yeni haritalar çiziminde araç işlevi görmektedir.
Bunun altyapısı, 1990’lı yıllardan sonra oluşturulmaya çalışılmıştır. Irak’ın kuzeyi Bağdat’tan aşama, aşama kopartılarak, sözde Kürdistan yapılanmasının temelleri atılmıştır. Irak’ın işgalinden sonra ise Irak’ın kuzeyi işgalin ekonomi-politik üssü haline getirilmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bölgenin güvenlik,enerji ve su denklemi buradan denetlenmeye başlanmış ve Irak, Suriye İran ve Türkiye’yi hedef alan “sözde büyük Kürdistan” tasarımı öne çıkartılmıştır. Terör örgütü PKK’da bu yeni tasarımın bir parçası haline gelmiştir. Irak seçimlerine katılmış olması Türkiye dışında diğer hedef ülkelerde de varlığını sürdürme çabası bunun göstergesidir.
Görülmektedir ki, Batı emperyalizmi,1. Dünya savaşı sonrasında Ortadoğu’ya bıraktığı mirasa yönelmiştir.
O miras ; uluslaşmayı engelleyen ve buna bağlı olarak etnik çelişkileri kalıcılaştıran, yapay sınırlarla devletler yaratan, bunu yaparken de ihtilafları yerine geldiğinde kullanabileceği biçimde tasarlayan bir mirastır.
Bugünde yine Batı emperyalizmi kendi çıkarları doğrultusunda yapay sınırlar yaratma peşindedir. Büyük Ortadoğu Projesi, ABD merkezli yeni bir siyasal atlas oluşturma gayretidir. ABD Dışişleri bakanı Rice; Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Fas’tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemiştir.
Nitekim bilinmektedir ki, işgalleri de içeren her emperyalist proje tampon coğrafyalara ihtiyaç hisseder. Bu bazen bir bölge, bir eksen veya tek tek ülkelerden oluşabilir. Bugün için hedeflenen ise geçmişin tampon ülkelerini birbirine kenetleyen bir tampon ülkeler ekseni yaratmaktır. Bu eksen Ermenistan-Kürdistan-İsrail eksenidir. İsrail’in Irak’ın kuzeyine olan ilgisinin temel nedeni de budur. Batı’nın bu oyununu tarihte olduğu gibi bölgede bozabilecek tek ülke Türkiye’dir.Türkiye’ye yüklenmenin asıl nedeni de budur. Sınırları yapay değildir .Anti emperyalist mücadeleyle, kanla, dirençle,alın teriyle çizilmiştir. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kocatepe’de çizilmiştir. Anadolu’nun mayası ve hamuru anti-emperyalist bilinçle yoğrulmuştur. Bu bilinci köreltmenin, bu hamuru bozmanın önünde en büyük engel Anadolu topraklarının altında kefensiz yatan Kuvay-i Milliye şehitleridir.