Geçen hafta beş ayrı kentte konferanslar vermek üzere Almanyadaydım.Çeşitli izlenimlerle döndüm.
Her şeyden önce Almanya ABnin bugününü ve geleceğini anlamak adına son derece önemli ülke. ABnin lokomotifi.Ekonomik kimliği.ABnin geleceğinin sağlam temeller üzerinde yükselebilmesinin vazgeçilmez ülkesi.Aslında Almanyayı irdelemek birçok açıdan AByi irdelemekle eşdeğer.Almanya 50 yıllık birikimin sergilendiği bir başarı öyküsü.
2.Dünya Savaşının küllerinden yaratılan üretim coğrafyası.Dünya çapında başarılı bir sanayileşme deneyimi. Bu niteliklerine rağmen Almanya bugün son derece ciddi sorunlarla yüz yüze.Üretim-Tüketim ilişkisinde uyum sorunları yaşıyor.
Yaşlı nüfusun kaldıramayacağı tüketim sıkıştırmasıyla karşı karşıya.Üretim dokusunda sıkıntılar yaşanıyor.Birçok kentte sanayi tesislerinde küçülmeler ve hatta kapanmalar dikkat çekiyor.Hannoverde Pelikan ve Telefungen fabrikalarının kapandığını öğreniyoruz.Ayakta kalanlar ise işçi çıkararak önlemler almaya çalışıyor.Örneğin Continental lastik fabrikası 21.000 işçi sayısından 7.000ne gerilemiş.Aynı şey Volkswagen içinde geçerli.Bir başka yol ise iş güvencesi karşılığında gelecek adına ücretlerin dondurulması.Bu yola Opel, Volkswagen, Sıemens gibi birçok şirket başvurmuş.
Sosyal devlet uygulamalarında da önemli gerilemeler var. Çalışma saatlerinin yükselmesi, ikramiyelerin kalkması,sağlık ve sosyal sigortalarda yeni yükler getirilmesi,sendikaların etkisizleşerek,sendikasızlaşmanın yükselişi gibi birçok sorun boyut kazanıyor.Orta gelir kuşağında gerileme hızlanıyor.İşsizlik boyutlanıyor.Saati 1 Euroluk işler yaygınlaşıyor.Almanyada işsizliğin %11 düzeyine yükseldiği belirtiliyor.Almanya kentlerinde sokaklarda Alman dilencilerle karşılaşılıyor.
Euroya geçiş, önemli sorunlar getirmiş. Marklı dönemle kıyaslandığında alım gücünde çok önemli düşüşler var. Değişmeyen gelirlere karşılık Euroya geçişle yükselen fiyatlar Almanyada yaşayanlar için gelecek kaygısını boyutlandırmış.Özellikle Türkler için yakın gelecekte geriye dönüşün zorunlu kılınacağı bir ortamla karşılaşma kaygısı yüksek.Hepsinin ortak duygusu ve düşüncesi bugüne değin elde ettiklerini koruyabilmek.Daha iyi olmayı değil daha kötü olmamanın hesapları yapılıyor.
Vatandaşlıktan çıkarmalar,ayrımcılılığın boyutlanması,eğitim sisteminde Türk çocuklarının gereksinmelerinin karşılanmaması, yeni göçmen yasalarının çıkartılması gibi demokrasi ve insan hakları savunuculuğu kimliğiyle çelişen uygulamalar Almanyanın yeni yönelişleri olarak dikkat çekiyor.
Bütün bunların Türkiye açısından anlamı var.Her şey den önce Türk halkına yansıtılan AB efsanesi sanıldığının ve pazarlandığının aksine veriler sunuyor.İşsizliğin arttığı,göçmen politikalarının değiştiği, sosyal politikaların zayıflatıldığı,kriz kaygılarının boyutlandığı, gelecek hedeflerinde sapmaların yaşandığı bir AB gerçeği ile karşı karşıyayız.Bu durum Türkiye için zenginliğin ve özgürlüklerin Avrupası mitini zayıflatıyor.
AByi Türkiyenin ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözümünde tek umut olarak görenlerin umutlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.AB asla böyle bir umut vadetmiyor. Hele de kendi ekonomik ve toplumsal sorunlarını kendisinin çözemediği bir ülkeye bir başkasının üstelik çıkarlarıyla zıtlaşma pahasına derman olacağını beklemek tam bir hayal. Ama Türkiyeye bu hayal yıllardır pazarlanıyor.
Aslında amacın Türkiyeyi ABye tek taraflı bağlamak olduğu, 17 Aralık zirve kararlarıyla resmi olarak ortaya konuyor. Bu çabanın kimi kesimlere kazandırdıkları var ama kaybeden Türkiye. Gümrük Birliğiyle(GB) AB kapısına bağlanan Türkiye, müzakereler sonunda Derinleştirilmiş GB ile özel statülü üye olarak, içine giremediği ABnin kapısına demirleyecek. Böylece; sağa sola dönemeyen,dış politika-dış ticaret ilişkilerini, dengeleyemeyen, kendi özgün kalkınma modellerini uygulayamayan bir ülke olmaya tutsak edilecek. Kendi özgün başarı öyküsünü yaratamayan bir ülke konumuna düşürülerek, başkalarının senaryolarını uygulamaya zorlanacak.Bunun tarihte çok örneği var. Bu davranış biçimi Batının Ortadoğuya yönelik klasik bakışıdır.Sınırlarını yapay kabul etmek,uluslaşmayı kabullenmemek,etnik farklılıkları çelişki ve çatışma nedeni saymak,Kendi arzu ve heveslerini uygulayan yerli uzantılar üretmek;tüm bunlar Ortadoğuda Batı çıkarlarının yürütülmesinin araçları olarak yüz yıllardır kullanılmıştır.Bu yönelişin karşısında Türkiye deneyimi bir anti-tezdir.Ulusal kurtuluş mücadelesiyle çizilen sınırlar, yapay değildir.Bedel ödenerek çizilmiştir.
Anadolu birikimi Türkiyenin en önemli zenginliğidir.Anadolu; onurlu ve başı dik yaşamanın adıdır.Anadolu ;sentezdir,alaşımdır, et ve tırnaktır ,birlikte halaya kalkmaktır,birlikte türkü söylemek birlikte ağlamak, birlikte gülmektir.Anadolu anti-emperyalist mücadelenin birikimidir.Teslim olmamanın, direnmenin adıdır.Bunu yaratan Anadolunun mayası ve hamurudur.Anadolu ; yüzyıllardır biriken iç içe geçen ve cumhuriyet harmanında kimliklenen değerler bütünüdür.
Kolayca çözülmek, başkalarının çıkarları için oyuna gelmek, kurda kuşa yem olmak,dağılmak ,ufalanmak ve bu tuzağa Anadolunun kolayca geleceğini beklemek Anadoluyu tanımamaktır.Anadolu ne Irakın kuzeyidir ne de Yugoslavyadır.Buna Anadolunun mayası ve hamuru engeldir.Buna atalarımız engeldir,buna Çanakkale engeldir.Buna Anadolunun altında kefensiz yatan Kuvva-i Milliyeciler engeldir.Şu da bir gerçektir ki; Anadolu her şeye rağmen çok da ihanet görmüştür.Ama kazanan hep yine Anadolu olmuştur.