Stratejik değer kavramı , son derece kapsamlı bir tanımlama içerir. Ekonomiden siyasete , sosyal alandan güvenlik alanına geniş bir yelpazenin içeriğiyle bağı vardır. Öncelikle geleceğe ilişkin odaklanmayı ifade eder.
Bugün olduğu kadar yarının hesaplarını, hedeflerini içerir. Sahip olunan birikimi koruyabilmeyi ve yarına taşıyabilmeyi anlatır. Kalkınma sorunlarını aşabilmeyi, gelişmişlik düzeyine erişebilmeyi, gelecek öngörüsü oluşturabilmeyi hedef seçenlerin değer verdiği bir kavramdır. Daha çok onların dilinden süzülen bir nitelemedir.
Stratejik değer kavramını kullanabilmek ve buna ilişkin gerekenleri ödünsüz yapabilmek öncelikle tarih bilinci ve ulusal duyarlılık gerektirir. Hedef koyabilmeyi, bugünden yarını tasarlayabilmeyi, bilimin önderliğinde gelecek nesillerin yaşam kalitelerini düşünebilmeyi gerektirir.
Günü yaşayıp geleceği tasarlamayanların için stratejik değer kavramı hiçbir anlam ifade etmez. Oysa bir ulus , bir ülke için tanımlanan stratejik değer kavramı, gelecek kuşaklara özenle korunarak, geliştirilip güçlendirilerek devredilmesi gereken bir emanettir. Bir ulus , bir ülke için stratejik değer , ulusal güç unsurlarıyla harmanlanarak, güçlü olmanın, geleceğe sahip çıkmanın duyarlılığıyla anlamlı kılınır.
Erdemir , Türkiye için stratejik değer kavramının en anlamlı örneğidir.Bunu belirleyen; Erdemirin geldiği nokta, edindiği kimlik ve taşıdığı anlamdır. Erdemir, demirin-çeliğin üretimidir. Çelik bir ülke için kalkınmanın, sanayileşmenin belkemiğidir. Gelişmişliğin ölçütü, kalkınmanın kimliğidir. Bir ülkenin en yaşamsal alanlarının yapılanmasında temel girdidir. Kısacası bugün olduğu kadar geleceğe dair hesap yapabilenlerin, geleceği tasarlayabilenlerin, stratejik düşünebilme yeteneği olabilenlerin üzerinde özenle durdukları stratejik değerin can damarıdır.
Erdemirin bugün geldiği nokta bir başarı öyküsüdür. Gittikçe büyüyen, dünya demir-çelik devleriyle rekabet edebilen, yüksek kapasiteyle üreten ve satan, dünya piyasalarında ağırlığı olan bir stratejik değerdir. Makine imalat sanayinden savunma sanayine, gemi inşaat sanayinden otomotiv ve dayanıklı tüketim malları üretimine dek çok geniş ve bir ülke için en yaşamsal üretim dokusunun temel girdisidir.
Türkiyenin alanın en büyük işletmesidir. Erdemir bir şirketler topluluğudur.(9 şirket) İsdemir demir-çelik fabrikası Erdemirin bünyesindedir. Kırıkkaledeki savunma sanayi için önemi olan dikişsiz boru fabrikası (Çelbor) da Erdemirin bünyesindedir. Erdmirin Romanyada da fabrikası vardır. Erdemir, Divriği ve Hekimhan demir cevheri yataklarının ve üç önemli limanın sahibidir. İskenderun, Ereğli ve Yarımca limanlarıyla Erdemir; Karadeniz, Akdeniz ve Marmara havzalarında konumlanan stratejik değerdir. Ürettikleriyle de stratejik değerdir. 1974 Kıbrıs çıkartma gemilerinin malzemesi Erdemir ürünüdür.
Erdemir, kar eden kuruluştur. 2004 yılı net karı 473 milyon dolardır. Erdemirin yıllık üretim kapasitesi 3,5 milyon ton. Bu miktarın 500 bin tonu ihraç ediliyor. Türkiyenin yassı çelik üretiminin %43ünü Erdemir karşılıyor. Türkiyenin yıllık ihtiyacı olan 7 milyon tonun 4 milyon tonu ithalatla karşılanıyor. Bunun Türkiyeye yıllık faturası yaklaşık 3 milyar dolar. Erdemir in hedefi Türkiyenin ihtiyacını bütünüyle karşılamak. 2009 hedefi 10 milyon ton. Bugün için Erdemirin yeniden kurulma maliyeti ise 7 milyar dolar.
Erdemir ; Asya-Avrupa ekseninde ekonomik etkinlik alanı olan ve oldukça geniş bir coğrafi bölge için rakipsiz sayılabilecek bir stratejik değerdir. Türkiyenin dışa övünçle açılabilen yüzüdür. Öncü gücüdür, birikimidir ve her şeyden önemlisi geleceğidir.
Oysa bugün, bir başarı öyküsü yaratmış olan Erdemiri ödüllendirmek yerine cezalandırarak, sonu karanlık bir geleceğe sürüklemenin gayreti sergileniyor.
Aslında sadece Erdemirin geleceğiyle değil ülkenin geleceğiyle de oynanıyor. Erdemirin özelleştirme idaresi elinde bulunan %46.12 oranındaki kamu hisseleri ile Türkiye Kalkınma Bankası elindeki %3.81 oranındaki kamu hisseleri blok olarak satışı için harekete geçilmiş durumda. Satmak isteyenlerin satışa yönelik en büyük beklentisi, yabancı çelik üreticilerinin alımı doğrultusunda. Yani Erdemir rakiplerine satılacak.
Demir-çelik alanı ; ABD, Fransa , Almanya, İngiltere, Japonya gibi güçlülerin söz sahibi oldukları alan. Bu alanda Türkiyeden bir devin varlığı başlı başına bir stratejik odaklanma konusu. Zaten Erdemirin rakipleri de bu beklentiyi boşa çıkarmıyorlar. Fransız rakip şirket Arcelor adı en çok dolaşan şirket. Bu durumda akla 17 Aralık öncesi Airbus alımıyla yaşananlar geliyor.
3 yıllık karına eşit miktarda satışı planlanan Erdemirden elde edilecek gelir Türkiyenin 10 günlük cari açık finansmanı veya 1 haftalık faiz ödemesine yarayacak. Karşılığında, blok olarak satış yoluyla Türkiyenin en önemli limanları, hammaddeleri yabancıların denetimine geçecek. Altın hisse yoluyla üretim ve yatırım konusunda Türkiye adına , söz sahibi olabilmenin ne sürekliliği ne de işlevselliği olamaz.Her şey den önce Türkiyenin borç sarmalı buna engeldir.
Erdemir konusu bir özelleştirme değildir. Bu bir satıştır. Sadece satış da değildir. Bu bir yabacılaştırmadır. Mülkiyeti yabancılara teslim etmektir. Bunun adı yabancı sermayeyi çekmek, Yabancı sermayenin doğrudan yatırım yapmasına olanak sunmak yeni istihdam yaratmak, verimlilik artışı ve teknoloji transferi sağlamak, kaliteyi ve rekabeti artırmak da değildir. Bu durum olsa, olsa borç sarmalından kurtulabilmenin kalıcı ve gerçekçi çözümü yerine en kolay yolu seçerek yani sadece satarak günü kurtarmaktır.
Satılmak istenen sadece Erdemirde değildir. Tüpraş, Seydişehir Alüminyum, Pektim, Tekel aynı yönelişin hedefleridir. Yani Türkiyenin elde avuçtaki en önemli stratejik değerleri satılıyor. Ülkenin üretim dokusu dağıtılıyor. Türkiyenin son kaleleri düşürülüyor. Dışa avuç açmanın temelleri güçlendiriliyor. Yabancılara kar transferi olanağının alanı genişletiliyor. Türkiyenin geleceğe ilişkin kalkınma umutları ve heyecanı köreltiliyor. Sanayileşme sürecini bütünüyle tamamlayamamış ülkenin başarı öyküleri yok ediliyor. Dışa açılan yüzü, birikimi köreltiliyor.
Gelişme yolunda iddiası olan hiçbir ciddi ülkede benzeri yaşanmayacak bir süreç Türkiyenin önüne konuyor. Ne Almanyanın ne İngilterenin ne Fransanın ne de ABDnin kalkınma süreçlerinde yapmadıkları Türkiyede yapılıyor. Aslında aynı ülkelerin bugünde asla yapmadıkları Türkiyede yapılıyor. Köşeye sıkıştırılmış bir ülke görüntüsü içinde ucuza kapatılacak mal aranıyor. Davosta yapılan toplantıda izlenimlerini aktaran bir bakanın şu sözleri gelinen noktayı açıkça ortaya koyuyor ABden tarih aldıktan sonra bizi gören yabancılar neyi satıyorsunuz,satılık neyiniz var diye soruyorlar
Yeni Erdemirler , yeni Seydişehirler yaratmak yerine babalar gibi satmanın övünç kaynağı olabildiği bir ülkeye yabancıların daha farklı nasıl davranmasını beklersiniz?
Bu durum aslında bıçağın kemiğe dayandığı son noktadır. Bu biçimiyle bu sorun, sadece Erdemirde ve diğer işletmelerde çalışanların veya Ereğlide ve diğer kentlerde yaşayanların sorunu değildir. Bu sorun Türkiyenin, hepimizin sorunudur.Vatanını, geleceğini, refahını düşünen herkesin yani işçinin, çiftçinin, memurun, sanayicinin, esnafın, askerin sorunudur.
Kısacası bu sorun, bir milli sorundur. Unutulmamalıdır ki, bugün her türlü çarpıtmaya ve karalamaya rağmen milliyetçilik ; ülkesini iç ve dış sömürücü ahtapotun kollarından kurtarabilme inancı ve direncidir.