19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

"Hayatta En Hakîkî Mürşit İlimdir"

Evet, yaşamımızda bize en gerçek yolu gösteren, bizi aydınlığa kavuşturan, bilimdir. Ankara Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesinin görkemli binasını taçlandıran, Atatürk’ün bu özdeyişinin, bunca yıl sonra, yazı başlığı yapılmasına gerek duyulacağı, her halde kimsenin aklından geçmezdi. Eskilerin deyişi ile ‘malûm-u ilâm’ (bilineni bildirme) olan bir özdeyişi, XXI’inci yüzyıla girdiğimiz şu yıllarda tekrar hatırlama gereksinimi duymamız, geleceğimiz ve de bazı gençlerimiz konusunda bizleri karamsarlığa yöneltiyor.

Büyük Atatürk, bu sözü, o dönemlerde kendilerini mürşid (yol gösterici) zanneden ve halkı karanlığa yönlendiren derviş, ulema, tarikat şeyhi gibi bazı din tüccarlarına karşı, halka doğru yolun, sadece ve sadece bilim olduğunu göstermek amacı ile söylemiş. Her halde Atatürk, XXI’inci yüzyıl Türkiye’sinde, hâlâ daha bu sözün, bazı gafillere hatırlatılmasının gerekeceğini düşünemezdi. Hattâ, bilim dışı dogmaların, okulların fen ve biyoloji kitaplarına kadar gireceğini, hem de Cumhuriyet döneminde, demokratik ve lâik bir rejimde doğup büyümüş genç beyinlere belletilip, benimsetilmeye çalışılacağına inanamazdı.

Bazı gazetelerde okumuş olmalısınız. Küçükçekmece Belediyesi, ‘Halkalı Kültür Merkezi’ ile beraber, merkez içinde yer alan ‘Fosiller Evrimi Yalanlıyor’ sloganlı ‘Yaradılış Müzesi’ adlı serginin de açılış törenini yaptı. Törende, Belediye Başkanı, Kaymakam, Askerlik Şubesi Başkanı gibi ‘rical-i devlet’ ile bazı oyuncu ve şarkıcılar da yer aldılar. Bir de davet edilen çevre okul öğretmen ve öğrencilerine evrim karşıtı brifing verildi, konu ile ilgili kitaplar dağıtıldı.

Sergide, yaşları 400 milyon yıl olduğu iddia edilen balık, hamamböceği, sivrisinek gibi taşıllar (fosiller) sergilenerek bu hayvanlardaki değişimsizlik anlatılmak istendi. Bu arada Darwin kuramının faşizm ve komünizm ürünü (!) olduğuna dair afişler asılıyor, Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle evrim kuramının çürütülmesine çalışılıyordu. Böylece, ideolojik akımlar ve dinsel inanç kavramları, bilimsel kuram karşıtlığına alet ediliyordu. Daha sonra Belediye Başkanı, sergilenen nesne ve afişlerin, Adnan Hoca veya yandaşlarının düzenlemeleri olduğunu öğrendiği gerekçesi ile müzenin (!) kapatıldığını açıklıyor, sergi başka bir mekâna naklediliyordu.

Burada bir noktaya değineceğim. Törene katılanlar her halde, bilim, kültür, sanat gibi konularla ilgilenmedikleri için, bu sergiyi de içeriğini anlamadan açmışlar, sonradan tertip komitesinin ismini basından duyunca kapatma durumunda kalmışlardır.

Şimdi daha önemli bir noktaya değinelim. Sayın Millî Eğitim Bakanı, bir demecinde, ‘Yaradılışla ilgili bir çok teori var. Darwincilik, adı üstünde, evrim teorisi. Evrim teorisini anlatıp da, evrim karşıtı olan teorileri anlatmamak bilimsel bir tavır mı? Buna itiraz edenler, bilimsel tavrı sergiliyorlarsa çeşitlilikten rahatsız olmamalı.’ diyor. Kendisi de bir bilim adamı olan Bakan, bu demecinde, bilimsel teori (kuram – nazariye) ile dinsel kökenli inançları aynı kefeye koymuş oluyor. Darwin kuramı, adı üstünde, bir kuram.

Bu kurama, yine bilimsel bir kuramla karşı çıkabilirsiniz, ama inançlarla değil. Bilimin özelliği, şüphecilik (septisizm) ile her şeyin tartışılması ve akıl yolu ile doğruya ulaşabilme ve buluntuyu sistematize etme çabası değil midir? Halbuki dinsel kökenli inançlarda şüpheye yer yoktur ve tartışılamaz. İnanırsınız veya inanmazsınız; ama inanana da inanmayana da saygı duyarsınız. Ancak bir inanca teori (kuram) diyemezsiniz. Derseniz, dininizle çelişkiye düşersiniz. Sayın Bakan, bu demeci ile, elmalarla armutları bir sepete koyup, onları beraberce toplamış oluyor.

Şimdi, uzmanlık dalım olmamakla beraber, popüler kültür çerçevesinde, kısaca anlatabileceğim Darwin kuramından ve Darwin sonrası biyo-teknolojinin evriminden bahsedelim.

Charles Darwin, bir XIX’uncu yüzyıl biyolojisti. 1831’de katıldığı bir gemi seferi ile Güney Amerika ve Pasifik adalarını dolaştı. Beş yıl süren bu gezi sırasında, biyolojik gözlemler yaptı; buluntular topladı. Notlarını 1840’ta yayınladı. 1859’da ‘Doğal Ayıklanma Yolu ile Türlerin Oluşumu’ kitabı ile evrim kuramını kurdu. Daha sonraki 20 yıl içinde, kuramını pekiştirecek yayınlarını sürdürdü. Ancak Darwin kuramı, canlı topluluklarında gözlemlenen değişimlere, kesin ve inandırıcı açıklamalar getiremedi. Doğal ayıklanma kuramına ise, milyonlarca, hatta milyarlarca yıl evvel, o zamanın doğal koşullarına göre yaşamış, sonra münkariz olmuş (Türkçe karşılığını bulamadım, tükenmiş diyebiliriz) hayvan ve bitkilere ait taşıllar (fosiller) en belirli örneği oluşturuyordu.

CNN internet sitesinde okudum. Bilim dergisi ‘Science’da yayınlanmış. İspanya, Katalanya Bölgesi’nde (Barselona civarında) insan ve maymunun ortak atası sayılabilecek 13 milyon yıllık bir primat taşılı bulunmuş. Daha önce bulunan taşıllar, maymunların ilkel morfolojisine benzer özellikler gösterirken, Katalanya taşılı, dik durmaya ve ağaca tırmanmaya olanak verecek iskelete sahip, modern insan formuna yakın bir örnek sergiliyormuş.

Bilimsel araştırmalar, adeta, eski bulgu ve kuramlar birikiminin karesi ile orantılı olarak gelişme gösteriyor. Mendel, bezelyeler üzerindeki araştırmasını 1861’de yayınlayarak ‘Mendel Yasaları’nı kurdu. Bu yasalar, modern genetik biliminin başlangıcı oldu. Mendel’in bu çalışmaları ile Darwin kuralı yeniden biçimlendi. Türlerin evriminin, genetik değişimin doğal ayıklanması sürecinde geliştiği anlaşıldı. Ekolojik etmenler, belirli türleri etkiliyor, bu türler yeni bir ekolojik ortama yerleştirilince yeni türler oluşturuyorlar, kendileri ise zaman içinde tükeniyorlardı. Ancak bu çalışmalar, 1900’lere kadar fazla ilgi görmedi. Bu yasaları, kromozomların bulunuşu ile kalıtım bilimi izledi.

Genetikçiler, DNA sarmallarının genetik değişimlere uğrayabildiğini (mutasyon) kanıtladılar. (Bildiğimiz gibi, yaşamımızda da enfeksiyon yapan bakteriler, üzerlerine saldıran antibiyotiklere karşı, değişimle bağışıklık kazanarak yeni türlere dönüşebiliyorlar.) Bu çalışmalar, kök hücre bilimi, klonlama bulgularına kadar gitti. Her halde bizden sonraki nesil, bu günün sır olan bir çok biyolojik oluşumların aydınlığa kavuştuğuna tanık olacak. İşte, dogmatizmin telâşı, bu bilimsel gelişmelerden kaynaklansa gerek.

Şimdi de ‘Yaradılış’ inancını sunanlara bakalım.

Amerika, Kaliforniya’da fanatik Protestanların kurduğu ‘Yaradılış Bilim Merkezi’ var. Asıl amaçları, git gide zayıflayan, ama Hristiyanlığın temelini oluşturan ‘Baba-Oğul-Kutsal Ruh’ üçlüsü inancını ve İncil’deki yaradılış öykülerini gençler arasında kuvvetlendirmek ve yaygınlaştırmak. Bunu yaparken de, modern gencin kafa yapısında oluşmuş bulunan bilim kavramını kullanmak. Kurum yönetimi, yazılı basın, internet, TV kanalları ve sosyal etkinliklerde yaptığı propaganda ile, bazı kişiler, özellikle bazı gençler üzerinde etkili olabiliyor. Bilimsel oluşumları, kendi işlerine geldiği gibi yorumlayarak ve de saptırarak, yine bilim şemsiyesi altında topluma benimsetmeye çalışıyorlar.

İşte bu akımın İslâm versiyonu da, bir yerlerden akan parasal desteklerle, kendilerine modern ulema süsü veren liderler ve takım giysili, kravatlı, zamane müridi gençler tarafından Türkiye’de pazarlanıyor. Bunlar, dinsel konulara yatkın politikacılar ve bazı bürokratların da gayretleri ile eğitim kademelerine kadar sızarak eylemlerinde başarılı olabiliyorlar.

Ipsos Mori tarafından BBC için yapılan bir araştırmaya göre, İngiliz halkının yaşamın gelişimi ve kaynağı hakkında düşünceleri şöyle:

Halkın % 22’si yaradılışı, % 17’si akıllı tasarımı, % 48’i evrim kuramını benimsiyormuş.

Yaradılış inancını ve evrim kuralını az çok biliyoruz. ‘Akıllı Tasarım’ ise, canlıların (insan, hayvan, bitki) özelliklerinin doğal seleksiyonla değil, akıllı işlemle (?) açıklanabilecek kadar karmaşık olduğunu savunan bir konsept. Darwin’in evrim kuramına karşı savundukları fikir, ‘canlılar, akıllı işlemle anîden oluşan genetik mutasyon sonucu, değişime ve evrime uğrar’ şeklinde. Bu fikrin, Türkiye’de de savunucuları var.

Yine BBC araştırmasına dönersek, anket katılımcıları arasında evrim kuramını tercih edenler, çoğunlukla 55 yaş ve üstü imiş. Bu da gençlere yönelik propagandanın ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından ilginç bir sonuç.

Anlaşıldığı kadarı ile, ‘Dünya güneşin etrafında dönüyor’ diyen Galile’yi engizisyonda yargılayan kilisenin bu günkü torunları, aklın ürünü bilimsel kuramları, kendi silahı ile vurma taktiği güderek, bilimsellik adı altında uğraş veriyorlar. Ama eninde sonunda, bu çatışmadan galip çıkacak, yine müsbet (gerçek) bilim ve teknoloji olacaktır.

Yayın Tarihi : 20 Mart 2006 Pazartesi 14:49:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ilayda aslan IP: 85.100.208.xxx Tarih : 16.09.2008 23:04:48

tşkler süper bi bilgi araştırmadan 100 aldım karneye 5 gelio galiba :))))))))))


eda doğan IP: 85.110.17.xxx Tarih : 11.01.2009 20:29:03

bence çok güzel bir bilgi ödevimi rahatlıkla yaptım çok teşekkürler gerçekten çok güzelllll


eda doğan IP: 85.110.17.xxx Tarih : 11.01.2009 20:26:15

ÇOK SAĞOLUN ÇOK GÜZEL ÖDEVİMİ RAHATLIKLA YAPTIM GERÇEKTEN ÇOK GÜZELLLLL