4
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Okullar ve dershaneler öğrenciye ne kazandırıyor?

Böyle de saçma soru olur muymuş demeyin. Elbette ki ilköğretim okulları ve liseler, eğitim ve öğretim yolu ile öğrenciyi hayata hazırlayan kurumlardır.

Okullardaki amaç, öğrenciye çağdaş eğitim ve öğretim vermek, beraberinde eğitim ve öğretim kalitesini yükseltmektir. Dershanelerin görevi ise öğrencinin eğitim ve öğretim kalitesini yükseltmek değil, gireceği üniversite sınavlarındaki test sorularına beceri kazandırmak ve diğer öğrencilere nazaran avantaj sağlamaktır. Dershaneler, varlığını arz-talep yasalarından almaktadır.

Özetle, mevcut sınav sistemi devam ettiği sürece dershanelerin de işlevi vardır. Normal bir eğitim ve öğretim ortamı yaratılırsa dershaneler gereksiz kalacaktır.

Talep yüksekliği nedeniyle gerek okul, gerekse giriş sınavlarında sözlü sınav yapılamaması, bilginin kâğıt-kalemle ölçülmesi, öğrencinin yaşamında ve edindiği mesleğinde, karşılıklı iletişimlerde aksamalar, başarısızlıklar yaratabilmektedir.

Demek oluyor ki çözüm, dershaneleri kaldırmak değil, okullardaki eğitim ve öğretim kalitesini yükseltmek ve üniversite girişinde uygulanan genel sınav sistemini değiştirmekten geçmektedir. Örneğin, Batıda olduğu gibi her üniversitenin öğrencisini başvuranlar arasından kendisinin seçmesi gibi.

Dünya çapında eğitim ve öğretim kalitesini belirlemek amacıyla OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü), PISA (The Programme for Internatinal Student Assessment) aracılığı ile 65 ülkede, üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı sınavlar tertiplemektedir. Bu sınavlar, matematik, fen ve okuduğunu anlayabilme sınavlarıdır. Son sınav sıralamasında Türkiye 65 ülkeden 44’üncü olabilmiştir. Ne var ki sınav sonuçlarında ilk sıraları alan ülkeler Batı ülkeleri değil, Uzakdoğu öğrencileridir. Amprik bir sıralamayla, 1. ila 7. sıralar Uzakdoğu, 8. ila 32. sıralar Avrupa, 33. ila 50. sıralar Doğu Avrupa, 51. ila 59. sıralar Güney Amerika, 60’dan sonrası Ortadoğu ve Arap ülkeleri olmaktadır. Bin üzerinden ortalama puan 494 olup Şanghay 613 puanla en yükseğidir. Türkiye 448 puan almıştır. En düşük puan 368’dir.

Bu sınav sonuçlarından almamız gereken ders nedir? Her şeyden evvel öğretim sistemimizi ezbercilikten kurtarmak, çocukta merak ve öğrenmeden zevk alma duygusunu geliştirmek, olayların nedenlerini ve sonuç ilişkilerini ve de okuduğu metnin temasını araştırmak, özetle öğrencinin her konuda sorgulama yeteneğini geliştirmek olmalıdır. Lâik, demokratik ve bilimsel konularla beraber dinsel konuları da içeren paçal eğitim sistemine son verilmelidir. Din eğitimini fen eğitiminin önüne geçirmek, bu ülkeye fayda sağlamayacaktır.

İnternetten her tür bilgiye saniyede ulaşılabildiği günümüzde çocuklara bilgiyi nereden ve nasıl elde edebileceğinin metotlarını öğreteceğimize, kafasını gereksiz bilgilerle doldurma döneminin gerilerde kaldığını artık idrak edelim. Küçücük beyinleri gereksizce işgal eden ezbercilikten vazgeçelim.

Bazı TV programlarında ufacık çocuklara İstiklâl Marşının 51 dizelik tüm kıt’alarını ezbere, papağan gibi söyletmiyorlar mı, sinir oluyorum. Egemenliğimizin, millî marşımızın anlamını onların anlayabileceği düzeyde anlatmadan, anlamını bilmedikleri Osmanlıca sözcüklerle bezeli şiiri ezberletmenin ne anlamı var, anlayamıyorum. ‘’Garbın âfâkı’’nın Batı ufukları, ‘’şüheda’’nın şehitler, ‘’Huda’’nın Tanrı, ‘’cüda’’nın ayrılık, ‘’ceriha’’nın yara, ‘’izmihlal’’in yok olma, alçalma olduğunu bilmeden ve de mâzide kalan feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün kalıplı aruz vezniyle okuttuğunuz şiirden geriye, çocuğa ne kalacak, düşünebiliyor musunuz?

İlköğretim öğrencisine ‘’Buhar makinasını kim icad etti’’ diye sorarsanız ‘’Ceymis Vat. 1788’’ yanıtını alısınız. Ama buharın nitelik ve davranışlarını sorarsanız hiçbir yanıt alamazsınız. Yine ilköğretim sonlarındaki çocuklar, cebirde ‘’x’’ bilinmeyenli, daha sonra ‘’x ve y’’ bilinmeyenli denklemleri su gibi çözerler. Ama bir problem anlatarak o problemden bir denklem çıkarmasını sakın istemeyin, çocuğu mahcup edersiniz.

Çocuklar aritmetikteki dört işlemi su gibi yaparlar. ‘’Bir çocuk bisikletiyle bir dere kenarına gitmek için 4 kilometre yolu 9 dakikada alıyor. Dönüşte daha kısa bir yol buluyor. 3 kilometre yolu 6 dakikada kat ediyor. Acaba bisikletin saatteki ortalama hızı nedir?’’ diye sorun. Basit bir toplama, bölme ve çarpım işlemiyle 10 çocuktan 2 çocuk bırakın kafadan söylemeyi, eline kâğıt-kalem alıp hesap yaparak ‘’28 km/saat’’ diyebiliyorsa ne mutlu bizlere.

Çocuklara değil, büyüklere sorun. Bu bir coğrafya sorusudur diye de ikaz edin. ‘’Bir adam ıssız bir yerde kendine bir ev yapmış. Ne var ki evin hiçbir cephesi ne doğuya, ne batıya, ne kuzeye ne de güneye, hiçbir yöne bakmıyormuş. Adam şöminesini yakmış. Bacadan duman çıktığını gören bir ayı gelmiş, evin kapısını tırmalamış. Acaba ayı ne renkmiş?’’ diye sorun. ‘’Beyaz (kutup ayısı)’’ yanıtını kaç kişiden alırsınız acaba. (Ben kimseden alamadım.)

İşte PISA buna benzer sorular soruyor. Ben yine de orta seviyede puan alışımızı çok da kötü bulmuyorum. Geçenlerde okudum. Taha Akyol, Hürriyet’teki bir makalesinde ‘’Uzakdoğu öğrencilerinin başarısı pragmatik kültür geleneklerinden kaynaklanıyor olsa gerek’’ diyordu. Pek de yabana atılır bir yorum değil. Ülkemizde eğitim sistemimizin ezbercilikten kurtulduğu gün PISA puanlarımızın Avrupa düzeyine çıkabileceğine inanıyorum.

Hani bazı çocuk esprileri vardır. Öğretmen sorar. ‘’Roma’yı kim yaktı?’’, çocuk ‘’Vallahi ben yakmadım Hocam’’ der. Veya ‘’Oğlum televizyonu kim icat etti?’’, ‘’Mister Tele Vision efendim’’ gibi. Bunları hafife almayın. Küçücük çocuklar bile ezbercilikle alay edip esprileriyle zekâ pırıltıları saçabiliyorlar.

Osmanlı’da geleneksel ezberciliği yücelten, aynı zamanda dincilerle de dalga geçen, müellifini bilmediğim bir kıt’a var. Vezin-kafiye hak getire ama anımsadığım kadarı ile şöyleydi:

Seni tekfîr eder (kâfir sayar) mutlak,
Desen ki dünya yuvarlaktır.
Dânâ (din âlimi) Selânik nerdedir bilmez,
Bilir ammâ ki kaç tüy var Cibril’in kanadında.


yerguvenc@gmail.com

Yayın Tarihi : 12 Ocak 2014 Pazar 18:14:11
Güncelleme :18 Ocak 2014 Cumartesi 18:47:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
corrector IP: 124.188.232.xxx Tarih : 13.01.2014 05:12:55

Sayin Erguvenc'e biraz gecikmis yazisindan dolayi tesekkur ediyorum.

"is bulmada", "es bulmada", "guc bulmada" vs rekabet oldugu surece -ekonomik sistem her ne olursa olsun- dersaneler veya ozel ogretmenler hep olacaktir.  bu yalnizca bir iktidarin veya bir cemaatin konusu degildir.bu yuzden bu konunun yani dersaneleri kapatacagiz diye zikredilmesi bile zamanin bosa gecirtilmesinin yaninda kisisel ozgurluk, tercih vs ye de vesayet koymaktir. iste, bu yapay ve zoraki/zorlanan tartisma ulke gundemlerinin ne kadar abesle istigal ittirildigine bir diger ornek ve kanittir.  artik herkes bunlari gor-ebil-sin.biliyorum, sayin yazar milli egitimin "Milli" sine karsi biraz ama...osmanliyi kurtarmak adina kendini, bekasini, erkek nufusunu, kulturunu, varini yogunu harcamis bir milletin
"milli egitime" fevkalade ihtiyaci oldugunu dusunuyorum.

"milli egitim" sadece okuldaki bireyi veya egitim cagindakileri ilgilendirmez. ulkedeki butun bireyleri ilgilendirir. nasil halk ve devlet birbirine bagli (interdependent) ise, yeni egitim alanlar ile hali hazirda calisanlar, emeklik olanlar vs de birbirine baglidir.eger bir ulkenin zenginligi, gucu, saygidegerligi vs = ulkedeki bireylerin zenginliginin, gucunun, saygidegerliginin vs toplamidir.  ulkenin ve halkin bekasi milli egitimindeki kalitesindedir. bunun lami da cimi de olmaz.

kucuk ulkelerde bu tezimin orneklerini gorebiliriz: bakiniz 5.5 milyonluk Danimarka ve 5.2 milyonluk singapore. bu ulkelerdeki egitim ve ogretim ve hatta egitim ve ogretime
etki edebilecek hersey en gelismislik duzeyindedir.  halklari dusunebilen bireyler olarak yetistirilmislerdir. egitim ve ogretim her zaman, her firsatta, haberlerde ve hattadizilerde vs bile devam etmektedir. bu devlet eliyle degil artik sistemdeki bireylerin katkilariyla (goal congruence) ile olusmaktadir.  bizdeki medya da ve dizilerde ise bir dez-enformasyon bir yozlastirmadir gider.

by sebeble hic bir gelismis veya normal bir ulkede birisi cikip "kelle kucak" egitim sistemini 5 yasindaki kucucuk cocuklarin bile beyinleri yikayacak sekilde
degistiremez. buna "banamisin" diyenden bunun hesabini aninda ve tek tek sorarlar.

SORU: bizim egitim sistemimiz ve ahlakimiz ve butun sorunlarimiz ve ekonomimiz ve gucumuz vs vs nasil duzelir?
CEVAP: Koy enstitulerini ayni format ve ayni ulusal ruh ile fakat biraz daha gunumuze uyarlayarak, sehirlerde ozellikle varoslarda kurmak ile duzelir.Ayrica: neyse:uzak dogulu ogrencilerin basarisinin ozellikle Konficyus ogretisi -ki resmen butun davranis ve hatta dusunceyi bile programlar gibi kodlar ve egitimin onemini her firsatta vurgular- ve insanlar arasindaki birbirini cekememezlik ile cok alakali oldugunu dusunuyorum.

Britanya'da universite'de okumak isteyenler Universite ve Kolej Yerlestirme Serivisi (UCAS) denen bir oganizasyona muracaat etmek zorundalar. Bu durum Avusturalya icin de gecerli. Bu iki ulkede de universite giris sinavi yapilmaktadir. fakat universiteye giris buyuk olcude buna bagli olsa da okul yillarindaki faktorler de goz onunde bulundurulur.  yine bu iki ulkede de yuksek egitime herkesin esit sartlarda katilimini saglayacak kurumlar mevcuttur: bakiniz OFFA ve HECS.

butun ulkelerdeki universiteye giris sartalarini anlatan su asagidaki wikipedi linkine tiklayiniz:
http://en.wikipedia.org/wiki/University_and_college_admission#Undergraduate_entry_2