18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Arap Camileri (II)

Endülüs'ün fethi (Bir XI. yy. tablosu)

İslâm, Arap Yarımadasından Kuzey Afrika’ya, Mısır’a geçmiş, batı yönünde ilerleyerek Atlantik’e ve Cebel-i Tarık boğazını aşarak İspanya’ya ulaşmıştı. Endülüs Emevileri, İspanya’da 710 yılından başlayarak 1492 yılına kadar, dile kolay 782 sene hüküm sürdüler. Avrupa’ya yeni bir din ve yeni bir uygarlık anlayışını getirdiler. Yüksek kültürleri ve orijinal mimarileriyle kentlere damgalarını vurdular. Kentlerde hâkim dil Arapçanın yanında İbranice, Lâtince ve Kastilyanca da konuşulurdu. Ne var ki son 300 yılları, gerileme ve kentlerin teker teker elden çıktığı yıllardı. Sağ kalan Müslümanlar, çoğunlukla tekrar Kuzey Afrika’ya dönüyor, bir kısmı tanassur ederek İspanyollaşıyor, sıra Yahudilere geldiğinde onlar da Osmanlı ülkelerinin yolunu tutuyorlardı.

Kurtuba (Cordoba), 600 kadar cami ve mescidi olan bir İslâm kenti idi. En büyük ve en meşhur camii, Vadii’l Kebir (Guadalquivir) nehri kenarında yer alan Ulu Camidir (785).

Kurtuba (Cordoba) Ulu Camii

Mimari üslûp ve planlama açısından Şam’daki Emeviyye Camii ile kardeş sayılır.‘’Ulu Camiler’’ başlıklı yazımda, bu tip ulu camilerin mimari niteliği bozulmadan, benzer yeni modüller ilâvesiyle genişletilebildiğini anlatmıştım. Kurtuba Camii de inşa edildiği 785 yılında 100x75 metre boyutunda iken, 833 yılında 11 modül, 961 yılında yine 11 modül ilâvesiyle 175x134 metre boyutuna ulaşmış, 1293 adet sütunlu bir ulu camiye dönüşmüştü.

Kurtuba (Cordoba) Ulu Camii (iç görünüm)
Kurtuba (Cordoba) Ulu Camii (iç görünümden ayrıntı)

Kurtuba kenti 525 yıl İslâm yönetiminde kaldıktan sonra 1236 yılında düştü. 1523 yılında Ulu Caminin orta kısmındaki 63adet sütun kaldırılarak mihraba engelsiz görünüm sağlandı ve katedrale dönüştürüldü. Kare planlı minaresi çan kulesi oldu.

İşbiliyye (Sevilla) Camii (Giralda Katedrali)

İşbiliyye (Sevilla) kentinin en büyük camii Mevliye (Giralda) Ulu Camii (1171-1176) olup mimari ilkeler açısından Kurtuba Ulu Camii’nin benzeri idi. Kent, 1248 yılında Kastilya Kralı III. Ferdinand’ın eline geçti ve Kral camiyi kiliseye çevirdi. Bazı bölümler dışında tamamen yıkılan cami katedrale dönüştü; orijinal olarak sadece minaresi kaldı. Minare, İslâm sanatının muhteşem bir örneğidir. Ne var ki petek kısmına kadar olan alt bölüm orijinalliğini korusa da üst kısmı XVI. Yy. da yıkılarak çan kulesi haline getirildi.

İşbiliyye (Sevilla) Camii (Giralda Katedrali minaresi, şimdiki çan kulesi)

Kuzey Afrika ülkelerinde, Berberi halkın İslâmlaştırılması ve Arapçanın geçerli dil olmasıyla bütünleşme sağlanabilmiştir. Yani baskın Arap ve İslâm kültürü, Araplaşan halkların anadillerini de Kur’an dili olan Arapçaya dönüştürebilmiştir. Mısır da bu kategoriye dâhildir. Sadece Türk ve Fars dillerine nüfuz edememişlerdir. Bugünün Libya, Tunus, Fas, Cezayir ülkeleri, Endülüs fethinde atlama taşı, Endülüs hezimetinden sonra ise Endülüs İslâm halkına melce olmuştur.

Kuzey Afrika Kayrevan Ulu Camii ve Mezarlığı

Tunus, Kayrevan (Al-Qayrawan), eski bir Roma köyü iken Arap orduları tarafından ordugâh yapılmış ve kısa zamanda kentleşmiştir. Kayrevan Ulu Camii 670 yılında inşa edildi. 726 yılında, Halife Hişam döneminde tevsi edildi ve bugünkü güzelliğine kavuştu. Aglebiler döneminde (800-909) Kayrevan Seyd-i Ukbe Camii inşa edildi (836-845). Ulu cami tipinde ve düz damlı bir camidir. (Yağmurun nispeten az düştüğü bölgelerde meyilli çatılara fazla ihtiyaç duyulmamaktadır). Sütunları eski Roma kentlerinden ve pagan tapınaklarından derlemedir. Tunus kenti Camii Kebir (856-863) Kayrevan ulu camileriyle ayni üslûbu içerir.

Kuzey Afrika Kayrevan Seyd-i Ukbe Camii

Muvahhitler (1056-1147) ve Murabıtlar (1030-1269) dönemlerinde, Cezayir-Fas arasında bulunan Telemsan kenti Camii Kebiri (1138), Merakeş Kutbiyye Camii (1184) ve Mansure Camii gibi camiler, İspanyol mimarisinden etkilenmiş, ‘’Batı Müslümanlığı mimari üslûbu’’nu içeren ulu camilerdir. Bu üslûba müdeccer adı verilmiştir.

Kuzey Afrika Kayrevan Seyd-i Ukbe Camii (yakın görünüm)

Abbasi Halifeleri 750 yılından1258 yılına kadar, yani 508 yıl 37 halife ile İslâm âlemine hükmetmiş, başkenti Şam’dan Bağdat’a almış bir hanedandır. O zamanların Bağdadında kerpiç duvarlı, ahşap sütunlu Bağdat Ulu Camii (762) dışında mimari değeri olan eser bulunmuyordu.

Samerra Camii ilginç minaresi

Halife Mutasım (833-842), Bağdat’ın 100 kilometre kuzey-batısında Samerra kentini kurdu. Kentin ana bünyesi ordugâhtan, Abbasi ordusu ise seçkin Türk asker ve komutanlarından oluşuyordu. Samerra Ulu Camii’nde 150 bin kişi namaz kılabiliyordu. Caminin ilginç özelliği minaresidir. Minare, 33x33 metre boyutunda kare kaideye oturan 27 metre çaplı daire ile başlayıp her turda çapı küçülten spiral rampa ile beş turda 51 metrelik zirveye ulaşır. Malzeme, masif kerpiç tuğladır. Bölgede kayalıkların bulunmayışı nedeniyle taş malzeme kullanılamamış, killi topraktan kerpiç tuğla elde edilmişti. Bu battal sistem, yine Samerra’da Ebu Dulaf Camii’nde tekrarlanmış, başka hiçbir yerde kullanılmamıştır.

Samerra Camii'nden ilginç bir perspektiv

Bağdat, Sultan Melikşah Camii (1117), Selçuklu Sultanı Melikşah adına yapılan camidir. Cami, Arap mimarisi ile hiç ilgisi olmayan Selçuklu mimarisinin Bağdat’daki tek temsilcisi hüviyetindedir. Bu camide de taş malzeme çok az kullanılmış, Samerra’dan getirtilen tuğla ana malzeme olmuştur.

Bağdat Sultan Melikşah Camii (Selçuk mimarisi)

Yine Bağdat’taki Kâzımiye Camii, Safeviler dönemi mimarisini yansıtan bir XVI’ncı yüzyıl İran klâsiğidir. Ana mekânı İran mimarisini yansıtan bir kubbe örtmektedir. Sadece bir İran öğesi olan taç kapı yapılmamış, camiye iki yüksek sütunlu ve iki yanda beşer daha alçak sütunlu revak altından giriş sağlanmıştır.

(Sürecek)


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 30 Eylül 2012 Pazar 16:17:18
Güncelleme :30 Eylül 2012 Pazar 16:45:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nazmi Öner IP: 178.233.82.xxx Tarih : 5.10.2012 00:31:32

Sayın Ergüvenç

İslam Sanatının en güzel örneklerini oluşturan bu muhteşem camileri, tarihi akışı içinde ve en güzel görüntüleriyle aktaran yazılarınız için teşekkürler. Tarihin en güzel ve en insancıl yönü sanat ve onun tarihi –sanat tarihi- olmasına karşın tarih hep, en insanlık dışı taraflarıyla savaşların, kan, kin ve ihtirasların tarihi olarak bilinip algılanır. İslam tarihinde insan, toplum ve sanatı öne çıkaran yazılarınızın tarih anlayışımızı, savaştan sanata, nefretten sevgiye, milliyetçilikten insanlık sevgisine dönüştürmede yardımcı olması dileğiyle selam ve sevgiler… 


Teoman Törün IP: 85.103.65.xxx Tarih : 5.10.2012 12:28:12

Yılmazcığım,

Bu nefes kesici mimarî eserlerin sergilendiği yazının şükür sonuna yetişebildim. İstanbula nakil ve internet nakli bağlantısı sürecine rast geldi. .Daha dikkatli okuyup, senden daha fazla bilgi almak isterdim; hem mimarî ayrıntılar hem de terminoloji bakımından... "Müdeccer" gibi bazı sözcüklerin Osmanlıcaya geçmediği anlaşılıyor. İspanyol mimarîsinden esinlenme söz konusu olduğuna göre kültürler arasında "carî" olan mıdır, acaba?  "Kaayrevan Seyd-i Ukbe Camii"nde gördüğümüz küçül kubbe stili ABD.deki "Capitol building"lere (yönetim binalarına) esin vermiş midir? Samerra (ya da Samara) ulu Camiinin minaresi de (tabanı kare olmayan) zigguratlara benziyor. Kaleminden daha yeni güzellikler tadmaya devam dileği ile...