14
Mayıs
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Atina Akropolis Müzesi

20 Haziran 2009 günü, Atina Akropolis Müzesi yeni binasının açılış töreni yapıldı. Tören, Yunanistan Cumhurbaşkanı Korolos Papulyas ve Başbakanı Kostas Karamanlis’le beraber Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Karadağ, Kıbrıs (Rum Kesimi), Slovakya, Finlandiya, Çin, Vietnam başbakanları, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso, UNESCO Genel Direktörü Matsuura ve birçok zevatın katılımı ile gerçekleşti. Başbakanımız, geçici bir rahatsızlık nedeni ile son anda randevuyu iptal etmek durumunda kaldı. Randevu iptalini, Brüksel’in Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlanması karşılığında Türkiye’nin de Avrupa’ya yasa dışı yollarla girmek isteyen göçmenleri topraklarında tutma kararı alınmasında Yunanistan’ın etkili olduğu görüşüne bağlayanlar vardı. Bu arada işin en ilginç yanı, Britanya Kraliçesi Elizabeth ve Başbakanı Gordon Brown’ın resmî davete katılmayacaklarını bildirmeleri oldu.

Atina Akropolü genel görünümü

Bu refüze ile İngiltere Hükümeti, British Museum’un ‘Antik Helen Dönemi Salonu’nda bulunan Parthenon heykellerinin Yunanistan’a iadesi konusunda tâviz vermeyeceklerini ima etmiş oluyordu. Şimdi bu konuyu biraz açalım:

3000 yıl evveline gidersek, Miken Kralı, kayalık yükselti üzerine ve Tanrıça Athena adına saray ve diğer yapıları inşa ederek ‘Akropolis’ yani yukarı kenti kurdu. M.Ö. 480’lerdeki Perslerin yıkımından sonra Akropol, Perikles’le altın çağını yaşadı. M.Ö. 447-432 arası Propylaion (Yüksek kapılı giriş) ve Parthenon (Tanrıça Athena’ya adanan tapınak) ve de yontucu Phidias yapıtı, altın-mermer-fildişinden mamul Athena heykeli, 427-424 arası Athena-Nike Mabedi, 421-405 arası Erektheion (6 Karyatid kız heykelinin taşıdığı mabet) inşa edildi. Klâsik Helenistik dönemin bu en büyük mimarlık yapıtlarını, bu internet döneminde açıklamaya gerek yok. Meraklısı, http://www.greatbuildings.com ve http://www.debevec.org/parthenon/film.html ve de daha birçok siteden bir tıklama ile ayrıntılara ulaşabilecektir.

Biz tarihçemize devam edelim: Parthenon, M.S. VI’ncı yüzyılda Hıristiyanlığın kabulü ile Bakire Meryem’e adanan bir kilise oldu. Fatih Sultan Mehmed döneminde, 1456’daki Osmanlı fethi ile Akropol, askeri bölge oldu ve Parthenon içine küçük bir cami inşa edildi. Evliya Çelebi bu camiden İçkale Camii adı ile bahseder. Mabedin diğer hacmi cephanelik olarak kullanıldı. Padişah IV’üncü Mehmet’in (Avcı) son döneminde, 1687’de, Pire limanına giren Venedik donanmasının Parthenon’a savurduğu gülle, cephanenin patlamasına neden oldu. Mermer sütun ve duvarların bir kısmı, heykeller, frizler ve ahşap çatı havaya uçtu. Sultan II’nci Mahmud döneminde, 1816’da, padişahın huzuruna çıkan İngiltere’nin Bab-ı Âli sefiri Lord Elgin, Parthenon yıkıntısında etrafa saçılan eserlerin İngiltere’ye verilmesi iznini aldı. Lord Elgin, birçok değerli heykel, friz ve röliefin, yerlerinden çıkartılması için testerelerle kesilmesi ve gemilere yüklenmesine bizzat nezaret etti. Şöyle ki, örneğin 2500 yıllık Poseidon heykelinin gövdesi Atina’da kalmış, üst kısmı British Museum’a gitmiş. Lord Elgin’in bu değerli parçalarla hükümete olan vergi borcunu ödediği söyleniyor.

Akropolis, yıllardır Yunan hükümetleri tarafından restore ediliyor, ellerinde kalan parçalar, Akropol eteklerinde kurulan küçük Akropolis Müzesinde teşhire sunuluyordu. British Museum’da bulunan parçaların vatanlarına iade edilmesini gündeme getiren Yunan hükümetlerine İngilizlerin yanıtı, Atina’da bu çapta büyük eserleri muhafaza edecek yerlerinin bulunmadığı ve Atina’nın hava kirliliğinin eserlere zarar vereceği şeklinde oluyor, talep reddediliyordu. Bu defa yeni yapılan müzede, tüm Parthenon’u içine alacak kapasitede ve tüm eserleri teşhir olanağı sunan, teknik donanımlı salon, bu bahaneyi geçersiz kılmış oluyor. Ancak bu kere, Yunanistan’ın karşısına Osmanlı Padişahının Lord Elgin’e vermiş olduğu izin fermanı çıkarılacaktır. Ancak müzeden sorumlu Koremi Hanım, ‘’Fermanın orijinalinin bulunmadığını, ferman kopyasının çevirisine göre bölgede sadece kazı yapma izni verildiğini, heykel ve frizlerin sökülüp götürülmesinden bahsedilmediğini’’ ileri sürüyor. Britanya Hükümeti, o dönemde bu topraklara hükümran olan Sultan II’nci Mahmud’un verdiği fermanın aslını ve içeriğini ortaya çıkarabilirse, Yunanistan’ın hukuken yapabileceği bir şey kalmayacak.

Atina Akropolis Müzesi yeni binası

Biraz da yeni müze binasından söz edelim: 2001 yılında açılan uluslar arası mimari proje yarışmasını İsviçreli mimar Bernard Tschumi kazandı. Bernard Tschumi, 1944 Lozan doğumludur. Mimar, önemli mimarlık okul ve fakültelerinde ders verdi. 1988’den beri de Columbia Üniversitesi, New York Mimarlık Lisansüstü Programlarının dekanlığını yapıyor. Kazandığı birçok ödül var. Postmodernist ve konstrüktif mimarlık akımları paralelinde, sıra dışı iç ve dış mekân tasarımları ile dikkat çekiyor.

Yeni müzenin temeli, 2004 Atina Olimpiyatları sırasında atıldı. Müze projesi, eski müzedeki eserlerle beraber British Museum’daki eserleri de içine alabilecek kapasitede planlandı. Ana strüktür betonarme, çelik ve camdan oluşuyor. Saydam camlar, eserlerin teşhirinde doğal ortamlarında olduğu gibi doğal ışığı sağlıyor. Günün belirli saatlerinde de Parthenon görüntüsü müze camlarına yansıyor. Parthenon Salonu, ölçü ve yönlendirilmesi ile orijinaline referans veriyor. Şu anda salonda, orijinal parçalarla beraber, British Museum’daki orijinal heykellerin alçı kopyaları sergileniyor.

Bilmem sizler ne düşünürsünüz? Kanımca, İngiliz Hükümeti, hukuki prosedür her ne olursa olsun, centilmence ve âlicenap bir davranışla eserleri ana vatanına iade etmelidir. Böylece ben de hissettiğim vebali sırtımdan atmış olacağım.

yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 3 Temmuz 2009 Cuma 12:38:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.241.231.xxx Tarih : 4.07.2009 12:51:05

Parthenon'a ait eserlerin iadesi hayâlden öteye geçemez. Çünkü  bunlar, Bodrum'un Halikarnas anıt mezarınına ait eserler, özellikle Mauslos'un ve eşinin devasa heykelleri ile birlikde British Museum'un en görkemli, en prestijli sunularıdır. Gerek müze rehberlerinin tanıtımlarıda, gerekse Batılı sanat tarihlerinde, Parthenon'un bombardmana hedef olmasının Osmanlının tekâsülü ve oranın amacına aykırı kullanılmasındaki suitedbiri ve karı koca Mausolos heykellerinin başlarının kopuk olması da İslâmın sanat düşmanlığı olarak takdim ediliyor, Batının Türk tarihine olumsuz bakışının güçlü bir vurgulaması oluyor. Oysa, Parthenon'a ilk saygısızlık oranın Kiliseye çevrilmesi başlamış. İngilizlerin Helenizm hayranlığı, Parthenon'a ait eserlerin yurtlarına dönmesine rıza gösterecek kadar uzun boylu değil.