14
Mayıs
2025
Çarşamba
ANASAYFA

'Bodrum’a Ankara darbesi’

Bodrum Yarımadası’ndaki çarpık yapılaşma konusuna bu hafta da devam ediyorum. Bu yazımın başlığını, Hürriyet Gazetesi’nin Bodrum ekindeki bir sür manşetten aldım. Acaba Bodrum kamu oyunun büyük çoğunluğunun da düşündüğü gibi ‘Bodrum’a Ankara Darbesi’ mi geliyor?

Yine Hürriyet Gazetesi’nin başka bir Bodrum ekinde manşet olan, Turizm Bakanı’nın bir beyanatına göre: ‘Bodrum’a düzen gelecek’ mi?

Evet, anlaşılıyor ki Ankara, Bodrum’a el atmaya kararlı.

Geçen hafta yerel belediyelerin yaptıkları fâhiş hatâları, imar konularını içeren yasa ve yönetmeliklerin nasıl kötüye kullanıldığını dile getirmeye çalışmıştım. Böylesine, en hafif deyimle lâubâli yönetimlere, merkezin müdahale ederek görevi devralması doğru mu, eğri mi analizine geçmeden evvel, mer’î imar yasa ve ekleri çerçevesinde yetki dağılımlarına bir göz atmakta yarar vardır.

Bodrum ve çevresine ait ilk imar planı ve yönetmeliklerinin düzenlenmesinde, İmar ve İskân Bakanlığı görev almış, Bakanlıkta görevli seçkin teknokratlar, olumlu ve başarılı çalışmalar yapmıştır. Bu planlamada, Bodrum’un kendine has mimari karakterinin bozulmaması amaçlanmış, bu konuda alınan önlemler başarılı olmuştur.

Ancak, 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda ulusal gelirimizin yükselişine paralel olarak, oto sahipliği ve ikincil ev edinebilme olanaklarının artışı ile kıyı kasabalarına yazlıkçı akını başladı. Zaman içinde Bodrum, moda tatil beldesi haline geldi. Halkımız, pansiyon ve otellerde geceleme yerine, evvelâ devre mülk, daha sonra ikincil ev sahibi olmayı tercih etti. Daha üst sınıfların da gelmesi ile villâ ve malikâne gibi lüks yerleşimler doğdu. Bu günün Bodrum yaşamını, gazetelerin magazin sayfalarından takip edenlerimiz çoğunlukta…

Bu gün, Bodrum Yarımadası’nda 150 – 200 bin yazlık ev, bu evlerde 600 bin kadar yatak olduğu tahmin ediliyor. Geçen yıl yapılan 20 bin konutu da dikkate alırsanız, bu rakamın çok daha yukarılara çıkacağı anlaşılıyor. Yılda ortalama 20 – 30 gün kullanılan bu 600 bin yatağa karşın turistik yatak sayısının sadece 60 bin olduğuna da dikkatinizi çekmek istiyorum.

İmar ve İskân Bakanlığı’nın ilgası ve imar planı yapma yetkisinin yerel yönetimlere devredilmesi ile, kısa zamanda zenginleşen belde belediyeleri, birbirleri ile yan yana oldukları halde aralarında hiçbir eşgüdüm (koordinasyon) kurmadan, adeta ‘hükm-ü Karakûşî’ kararlarla kendi başlarına imar planları yaptılar, planları yine kendi başlarına onadılar. 

Merkezî hükümet ve bölgedeki temsilcileri, Özal’ın adem-i merkeziyetçilik politikası gereği olarak, bu oluşumlara seyirci kaldılar.

Aslında, mülga İmar ve İskân Bakanlığı’nın görevlerini kısmen de olsa devralan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın bölge planlama yapma yetkisi, yine aynı bakanlığın belediye sınırları dışındaki yörelerde imar yetkisi, Turizm Bakanlığı’nın ‘Turizm Alanı’ ilân edilmiş bölgelerde imar planı yapma veya onama yetkisi, Koruma Kurulları’nın SİT bölgelerinde ve anıtsal yapılarda karar alma yetkisi vardır. Ama sonuçta, inşaata ruhsat verme işlemleri yerel belediyelerin elindedir.

57’nci Hükümet’in Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, bu yetkiler uyarınca 1/25 bin ölçekli ‘Çevre Düzeni Revizyon Planı’ yaptı. Bu plan, genelde bakir alanları kitle turizmine açan bir plandı. Yerel yönetimler ve kamu oyu, bu imar planına ‘idam planı’ dedi.

58’inci Hükümet, planı düzelteceğini vaat etti. Ama dağ fare doğurdu. Mevcut yerleşimler, 3 kata çıkarılarak yoğunluk arttırılıyor, turizm tesisleri 5 kata çıkarılıyordu. Yine bu dönemde, Bitez – Ortakent – Yahşi beldelerinde imar dışı araziler imara açılarak 14 adet yazlıkçı kooperatifine inşaat izni veriliyordu. Yani, işin içine yine politika ve rant hesapları girmişti. Yerel yönetimlerde yine kıyamet koptu. Hiç kimse, elindeki yetkiyi (veya nimeti) başkasına kaptırmak istemiyordu.

Şimdi, 59’uncu Hükümet’in Turizm Bakanı, bölgeyi Antalya örneğinde olduğu gibi kitle turizmine açma çalışmaları yapıyor. Eğer yeni plan, kitle turizmi adına güzelim koyları imara açacaksa, yöreye gönül vermiş aydınların, meslek odalarının, mimar ve şehircilerin, plana karşı koymaları gerekecektir. Çünkü, güzelim Gökova Körfezi, daha şimdiden temizliğini yitirmeye başladı. Körfezdeki çukurlukların lâğımla dolduğunu, denizanalarının anormal çoğaldığını bilim adamları söylüyorlar. Bu bölgede açılacak kitle turizmi tesisleri, doğanın verdiği güzellikleri, peyzajı yok edecek, bölgede gelenekselleşmiş ve de dünyada yeni yeni tanınmaya başlamış ‘Mavi Tur’ turizmine de darbe vuracaktır.

Ankara Bodrum’a el atacaksa, turizmin geleceğini düşünüyorsa evvelâ alt yapıya düzen getirmelidir. Sırası gelmişken Yarımada’nın alt yapısını da inceleyelim.

Arıtma sistemli kanalizasyon, sadece Bodrum merkez ve Bitez beldesinde vardır. Turgutreis beldesi, kanalizasyonu arıtmadan denizin dibine verir. Bu pislik de Gökova Körfezi’ne yayılır, Marmaris Yarımadası’nda yer yer kıyıya vurur. Diğer beldelerde fosseptik adı altında pis su sızdırma çukurları vardır. Vidanjörler vızır vızır çalışır, ama nafile. Pis suları döktükleri yerler sivrisinek üretim merkezleri halindedir. Yalıkavak’ın deniz düzeyine yakın, alçak bölgelerinde toprağı bir metre kazarsanız pis sularla karşılaşırsınız. Telefon hatları da bu pis suların içindedir.

Su sorununa gelince. Bu yarımada bundan daha fazla nüfusu barındıramaz. Bodrum merkezi için Mumcular barajı, şimdilik az çok idare ediyorsa da, çevre beldelerde su kıtlığı had safhadadır. Su, açılmış artezyen kuyularından elektrik pompaları ile çıkartılmakta, ancak artan nüfusun ihtiyacı için açılan yeni artezyenler, yer altı su nabını (düzeyini) çok çok aşağılara düşürmektedir. Kente verilen su arıtılmaz, mühendislik deyimi ile, ‘ham su’ niteliğindedir.

Elektrik dağıtımı da ilkeldir. Pik saatlerde trafolar sık sık patlar, hemen hemen her gün elektrik kesintileri yaşanır.

Yollara kötü demeye dilim varmıyor. Gerçi çok bozuk yollar var ama, yine de her istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Rahmetli Özal, Aktur’daki yazlığına ne kadar zorlukla gidebiliyor olmalı ki, onun döneminde Aktur yolu üzerinde Karayolları, ‘Turistik Yollar Şantiyesi’ kurdu; kısa zamanda en uzak köylere kadar yeni asfalt yollar yapıldı. Şantiye yine çalışıyor. 

Tabiidir ki bu gibi konular, belediyelerin gücünü aşar, ancak Devletin finans gücü ile hal edilebilecek konulardır.

Bölgedeki imar keşmekeşi nasıl düzelir?

Belde belediyelerinin, teknik eleman açısından ne kadar yetersiz ve niteliksiz olduğunu, ortaya çıkarılan suiistimalleri, gazetelerden takip ediyor ve üzülüyoruz. Ancak, bu kötü yönetimlere müdahale ederek, Ankara’nın işlere el koyması ile sorunlar çözülecek mi dersiniz?

Ülke ve bölge planlama dışında kalan yerel imar işlerinin merkezden yönetimi, devrini doldurmuş bir sistemdir. Ancak yerel yönetimlerdeki yetersizlikler ve de görevi kötüye kullanma olaylarına karşı devletçe en ciddî önlemler alınmalıdır.

İlk planda, yeni bir yasa ile Yarımada’nın tümüne şamil olmak üzere (ilçe sınırları bazında) Büyükşehir Belediyesi kurulmalı, tüm belde belediyeleri imar planlama yetkilerini anakente devretmelidir.

Yarımada ve çevresini kapsayan nazım plan çalışmaları, anakent tarafından yeni baştan ele alınmalı, planlama kurulu yurdumuzun saygın mimar, şehirci ve ekonomistlerinden seçilmelidir.

Koruma kurul kararları, SİT bölgeleri yeniden saptanmalı, hiç bir yönetim tarafından değişime uğramaması sağlanmalıdır. Bu kararlarda ve imar planlarında, özel not olarak mavi tur güzergâhına, antik yerleşim çevrelerine, orman bölgelerine, doğa varlıklarına kesin kes yapılaşma yasağı getirilmelidir.

Yazlık sitelerden oluşan âtıl yatak kapasitesini, mal sahiplerini de hissedar yaparak, pansiyon turizmine açmak üzere, turizm şirketlerini teşvik ve gerekli krediyi temin edecek düzenlemeler yapılmalıdır.

Bütün bu konularda merkezi hükümet, yasaların düzenlenmesi dışındaki imar uygulama işlerinde müdahaleci olmamalıdır. Nâzım ve imar planlarının düzenlenmesinden sonra, yerel yönetimler, yeni yasalar çerçevesinde ve Ege, 9 Eylül, Muğla Üniversitelerinin ilgili fakültelerinden, ve de İzmir, Muğla, Bodrum meslek odalarından danışmanlık hizmeti alarak ve işbirliği içinde imar konularını ve bölgenin mimari karakterini çözüme ulaştırmalıdır.

NOT: Bodrum Yarımadası’nda Çarpık Yapılaşma yazısı içinde geçen ‘yan fotoğrafta görüyorsunuz’ ibareleri ile belirtilen, yanan kent ormanı arazisinde başlayan inşaatlara ait fotoğraf ile SİT alanı olan Gümüşlük’te yapılan ve kamu oyunda çirkin yerleşim olarak tescil edilen yapılaşma fotoğrafı zühulen konmamıştır. Okurlardan Kenthaber adına özür diliyorum.

yerguvenc@superonline.com
Yayın Tarihi : 25 Ağustos 2006 Cuma 15:53:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?