18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bodrum'un öbür yüzü

Yazın bittiği şu günlerde tatil yapma olanağı bulanlar nereye gitmeli? Onlara haddim olmayarak bir önerim var: Bodrum’a gidin ve yazdan kalma günlerin keyfini sürün diyorum. Eğer gitmeye kararlı iseniz size bir de sorum olacak. ‘Bodrum’ sözcüğü sizde ne gibi çağrışımlar yapıyor? Kanımca burada iki farklı seçenekte çağrışım olmalı.

Birinci çağrışım: Zeki Müren, karmaşa, bar, disko, dans, deniz, koylar, ‘beach’ lerde ‘happy hour’ yapan manken ve jönler, deniz üzerinde kurulu iskelelerde otlu mezeler eşliğinde rakı – balık ikilisi, ve saire, ve saire…

İkinci çağrışım: Halikarnas Balıkçısı ve Aganta – Burina – Burinata, Azra Erhat ve mavi yolculuk, Antik Tiyatro ve konserleri, Bodrum Kalesi ve müzesi, Mozole kalıntıları, biraz daha uzakta İasos, Labranda ve diğer antik yapıtlar…

Birinci çağrışımdaki seçeneklerin mevsimi geçti. Ama ikinci çağrışımdaki seçenekleri yaşamanın tam zamanıdır.

Bodrum’a gelip te Kale’yi ve bu meyanda Prenses Ada’yı ve Sualtı Müzesi’ni, Myndos Kapısı ve Osmanlı tersanesini ve de Mausoleum (Mozole) u görmeden gidecekseniz, o zaman sizlere bu geziyi önermemiş olayım. Ama inanın ki, yazın avareliğinden aldığınız keyfi, bu konulara ilgi duyarak ta alabilirsiniz. Antik yapıları gezdikçe ve bu yapıtlara ait bazı bilgiler edindikçe, kafanızda yeni yeni sorular oluşacak ve merak ettiğiniz şeylerin yanıtlarını küçük araştırmalar sonucu bulacaksınız.

Örneğin, yazın keyfini sürdüğümüz bu topraklarda bizden evvel kimler yaşamış? …., Lelegler, Karialılar, İonlar, Persler, Makedonlar, Romalılar, Menteşe Beyleri, St. Jean Şövalyeleri, Osmanlılar, Yunanistan mubadilleri, şimdi de iç göçlerle devamlı çoğalan bu günün Bodrumluları…

Peki, Satrap Mausollos’un sarayı nerede idi? O zaman ada olan bu günkü Kale içindeki buluntu kazılıyor.

Bu günün Gümüşlük’ü Myndos’ta Brütüs ve Kassius ne arıyordu? El cevap: Savaş için Karia’lı askerleri topluyordu.

Bütün bu örnekleri niçin veriyorum? Sizlerin de antik yapıtları gezdikçe merak ettiğiniz soruların yanıtlarını, her yerde bulabileceğiniz popüler kitap ve dergilerden elde edebileceğinizi anlatmak istiyorum. Yani sizlere bilimsel çalışma önermiyorum. Esasen ben de arkeolog değilim. Çizmeyi daha fazla aşamam. Çünkü bütün mesleklere saygım vardır.

Ancak, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum’a değinmeden geçemiyeceğim. Çünkü yedi harikadan bu günün dünyasına kalan tek miras sadece bu mozoledir. Bazen Mausoleum, bazen mozole demem tuhafınıza gitmesin. Çünkü mozole deyimi, Türkçemize anıt – mezar anlamında yerleşmiştir.

Eğer müzeye, mozole hakkında biraz bilgilendikten sonra giderseniz, sadece temellerini ve mezar odasının yerini görebileceğiniz bu anıt yerinden bile çok etkileneceksiniz. Londra’da British Museum’da gördüğüm, Bodrum mavisi boyalı özel salondaki heykel, silme, alınlık ve frizler dahi, beni Bodrumdaki yeri kadar etkilememiştir.

M.Ö. 25 yılında Roma’lı mimar Vitrivius, ‘De Architectura’ adlı kitabında Mausoleum’u şöyle tarif ediyor: Kareye yakın dikdörtgen planlı yüksek podyum üzerinde, İon nizamında 36 adet sütunun çevrelediği arkad ve bunun üzerinde 24 basamaklı piramidal çatı ve onun da üzerinde 4 atın çektiği arabada Mausollos ile hem eşi, hem de kız kardeşi olan II. Artemisia heykelleri…Podyum blokunun dört bir yanında Amazonlarla Helenlerin ve de yarı at yarı insan yaratıklarla Helenlerin savaşını betimleyen frizler, piramidal çatı üzerinde yer alan aslanlar, ve de 12 basamaklı merdivenle inilen, podyumun içindeki mezar odası…

M.S. 364 yıllarında yapılmış bulunan anıt, 1304 yılındaki büyük depremde yıkıldı.Demek ki 1500’ü aşkın yıl ayakta kalabilmiş.

Osmanlı döneminde, padişah Çelebi Mehmet, Bodrum Kalesi’ni St. Jean şövalyelerine veriyor. Şövalyeler, mevcut kaleye yeni surlar, burçlar, kuleler eklemek üzere, etrafa saçılmış bulunan mozole taşlarını inşaatlarında kullanıyorlar. Bu arada buldukları mermer frizleri ve aslan başı heykellerini sur duvarları üzerine monte ediyorlar. Şövalyeler 1523 yılına kadar burada kalıyorlar. Bodrum halkı da podyum taşlarını ve sütun ve sütun başlıklarını evlerinin yapımında ve bahçe duvarlarında kullanmak üzere devamlı götürmekteler. Yıkımdan sonra geçen 300 – 500 yıl boyunca, sellerin getirdiği alüvyonla, arazi 5 – 6 metre kadar yükseliyor ve yapıtlar toprak altında kalıyor. Artık bu topraklarda Ali Ağanın, Veli Efendinin sahibi olduğu tarlalar ve incir bahçeleri var. Ne zamana kadar? Ta ki 1855 -59 yıllarına kadar… Bu tarihlerdeki padişahımız, Sultan Abdülmecit…

Kırım savaşı, müttefikimiz İngitere’nin Büyükelçisi Lord Stradford ile padişahımız arasında özel dostluğa vesile olmuş. Bu vesile ile Bodrum’da arkeolojik kazı yapılması ve çıkacak yapıtlarla beraber, kale duvarlarındaki friz ve aslan başlarının İngiltere’ye taşınması amacı ile iki adet padişah fermanı elde ediliyor. Bu fermanlar, Kırım savaşında, İngilizlerin Osmanlı ordusuna yaptıkları yardıma karşılık, hem de cebimizden bir kuruş çıkmadan, kâfirin taşlarını vererek sağlanan bir nevi minnettarlığın ifadesi oluyor. Çünkü, o zaman Osmanlı kültüründe, kendinden saymadığı tarihi ve arkeolojik yapıtlar için hiçbir koruma disiplini olmadığı gibi arkeoloji bilimi de tanınmıyordu.

Böylece, arkeolog Sir Charles Newton, Bodrum Kalesi’nden söktüğü friz ve aslan başlarını ve yaptığı kazılarla, yağdan kıl çeker gibi bulduğu tüm heykelleri, sütun ve sütun başlıklarını, friz ve alınlıkları gemiye yükleyip doğru British Museum’a iletmiş oluyor.

Yani burada, Troya ve Bergama’da olduğu gibi bir yapıt kaçırma söz konusu değil. (Onlar kaçırılırken de uyumuşuz ya neyse…) Yapıtlar resmi fermanlarla hediye edilmiş oluyor. Devletlerin devamlılığı ilkesi ile fermanlar, bu gün de geçerli belgeler. Demek ki, çevremizdeki bir çok kişinin temenni ettiği gibi, bu yapıtları geri istemek söz konusu değil.
Bir soru daha sorayım. Acaba, Sir Newton toprağın 5 – 6 metre altında kalmış mozolenin yerini, çeşitli verilerden adım adım iz sürerek ve sonunda isabetli bir keşifle yer yüzüne çıkarmasa idi, biz bunları nasıl ve ne zaman bulacaktık? Her halde, Cumhuriyetten sonra yetişen arkeolog hocalarımız bulurlardı. Belki de bu kazı için ödenek yok diye savsaklanır, mozole de kayıp yedi harikanın listesinde yer alırdı.

Onun içindir ki, bunlar elimizden niye gitmiş diye hiç kimseye kızmayalım ve hayıflanmayalım. Bodrum’daki temelleri ve alçı kopya frizleri görelim, Londra’ya yolumuz düşerse paşa paşa British Museum’a gidelim, gördüklerimizi hayalimizde yerlerine yerleştirelim. Böylece geri kalmışlığımızın acısını bir de bu şekilde çekelim.

Yayın Tarihi : 5 Ekim 2005 Çarşamba 11:56:01
Güncelleme :5 Ekim 2005 Çarşamba 18:05:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 212.253.24.xxx Tarih : 5.10.2005 19:10:12
Mozolenin inşa tarihini dalgınlıkla M.S.364 olarak yazdığımı fark ettim. Doğrusu M.Ö.364 tür. Okurlarımdan özür diliyorum

musa yağar IP: 78.179.112.xxx Tarih : 13.04.2008 14:50:49

bence yazar kendi yazılarında . öncelikle biz bunlara sahıp cıkıcazki her turlu hehlikelerden koruyalım onları. ve yazar ı tüm bu yazıları ve bizibblinçlendirmwsinden ötürü tebrik ve teşekkür ederim. ayrıca benim de akılıma takılan bi soru var . midos medeniyetini duyanınız var mı? ya da böyle bi medeniyet gercekten kuruldu mu? ama ben geleceğin arkeoloğu olarak and içiyorum ki eğer böyle bi medemniyet varsa ki var bazı belgelere dayanarak söylüyorum bodrum da kurulmus bir medeniyetmiş. ve ben bu medeniyeti bulup vatanıma ve milletime yararlı biri olmaya and içiyorum. eğer devlet gerekli yardım da bulunsday dı bu medeniyetle ilgili gercek bilgiler ve bu medeniyetie ait tümö eserleri bulabilirdik. siyamlı bir arkeoloğun dediğine göre midos medeniyeti üstün zekalı bir medeniyetmisve bu arkeoloğun elinde de bu medeniyetle ilgili bir defter varmıs. yanlıs hatırlamıyorsam o suan hindistanda yasıyor. midoslarla ilgili gerekli, kazı ve calısmalar yapılmalı vben geleceğin arkeoloğu olarak hem bu medeniyetin izini bulucam hemde tarihi eser kacakcılğının önüne gecicem. eğer devlet bunlarla ilgili yani kacakcılıkla ilgili ağır ceza kanunları ve yasalar cıkarsaydı emin olun ki asla hiçbir eser kacırılamazdı. son zamanlarda sikca eser kacakcılığyla ilgili ha berler yer almaya basladı dergilerde kitaplarda tv lerde ve internette. ama ben yine yineliyorum and içiyorum ki efsanevi midos kral mezarlarını bulucam ve ülkeme hitmette buklunmus olucam ve vatanımı cok seviyorum. değil kacakcılar hiç kimse bizi ne bölebilir nede eserlerimizi calamaz kanaatındayım eğer birlik ve beraberlik içinde olursak . maddi durumumuz biraz sıkışık ma ben yine de okuyup ilerde geleceğin parlak arkeologlarından biri olucamm eğer birileri bu konudfa ban burs verebilirlerse mutlu olurumve onlara şimdeden teşekkür ederim. ne mutlu türküm diyene! eğer benimle yazısmak istiyosanız msn adresim kumral_16_21@hotmail.com cevabınızı ve e-maillerinizi candan bekliyorum