19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Bu Ramazan Beyazıt Meydanındayız, Hepinizi Bekleriz

8 – 10 yıl, belki de daha fazla yıl boyunca Ramazan aylarında Sultanahmet Meydanı’nın göbeğinde, Sultanahmet Camii ve Türk ve İslâm Eserleri Müzesi arasındaki arkeolojik alanda Ramazan etkinlikleri yapılırdı. Aslında iyi niyetlerle düzenlendiğine şüphe etmediğim girişim, Osmanlı’nın Şehzadebaşı’ndaki Ramazan eğlencelerini ihya etme amacı güderdi. Ne var ki günümüzde ne Komik-i Şehir Kel Hasan Efendi tiyatrosu, ne Mınakyan Efendi’nin Osmanlı Dram Kumpanyası yoktu. Tulûat tiyatrosunun son temsilcisi Dümbüllü İsmail de yıllar önce terk-i dünya eylemişti. O günlerden bu günlere sağda solda arta kalanlar, börekçi, turşucu, bozacı, muhallebici gibi yeme-içme esnafı idi. ama lâhmacuncu ve kebapçılar, onların da çanına ot tıkamıştı. Meydanda geçici olarak inşa edilen ahşap barakalarda Osmanlı sivil mimarisi canlandırılmak istenir, sonuçta ortaya onların gülünç karikatürleri çıkardı. Dükkânlardan belirli esnaf nemalanır, ayaküstü yiyinti mahalleri sıra sıra dizilirdi.

Öğrendiğime göre bu Ramazan, baraka dükkânlar Beyazıt Meydanına taşınmış. İstanbul Üniversitesinin önünde bir kültür meydanı olması gereken meydan, hak etmediği pejmürdeliği bir ay boyunca çekecek demektir. Yeni Beyazıt girişimini görmediğim için ezbere konuşmak istemiyorum. Eski uygulamalardan ders alınarak düzenlenmiş olmasını diliyorum

Sultanahmet Meydanında her Ramazan tekrarlanan bu ilkel panayırı, 16 Ekim 2006 tarihli ‘kenthaber.com’da ‘San Marko’da Noel Eğlenceleri’ başlığı ile hicvetmiştim. Bu taşlamayı okuyanlardan özür dileyerek, yeni okurlar için bir kere daha yayınlamakta fayda görüyorum.

San Marko’da Noel Eğlenceleri

Venedik, İtalya’nın incisi ise San Marko Meydanı (Piazza San Marco) da Venedik kültür ve sanatının ve de turizminin kalbidir. Bir kent meydanını önemli kılan öğeler, meydan çevresindeki tarihsel ve sanatsal yapıtlardır. San Marko meydanı da bu güzelliklerden fazlası ile nasibini almış bir meydandır. Meydandaki en önemli yapıt, San Marko Bazilikası’dır. Çan kulesi, meşhur mimar Sansovino’nun yapıtıdır. Piazetta’nın bir kenarında Doggia Sarayı, diğer kenarında Kütüphane yer alır. Rıhtım boyunda dikili taşlar ve üzerlerinde heykeller vardır. Meydana nâzır kafelerde espressonuzu yudumlarken, su gibi akan keman nağmelerini dinler, çevredeki mîmarî ahenkten zevk ve huzur duyarsınız.

Dîni bütünlüğünü çevresine gösterme sevdalısı San Marko Belediye Başkanı, Noel’i bu meydanda kutlamak, böylece halkın beğenisini kazanmak, zındık diye nitelediği bazı aydınlara göz dağı vermek istiyordu. Dış dünyanın ilgisini çeken bu meydandaki dış turizmin bir ay süre ile aksaması, fazla kayıp sayılmazdı. Birkaç yıldır ananeleştirmeye çalıştığı bu etkinliklere bu yıl da devam etmek istiyordu. Zaten Romalı İmparatorluğu döneminde imparatorun cülûsu, çocuklarının vaftiz törenleri, kızının 40 gün 40 gece süren düğünleri hep bu meydanda yapılırdı.

Bu amaçla Venedik Büyükşehir Belediye Başkanı’na gitti. Büyük başkan da, küçük başkanla aynı partinin mensubu idi. Zaten Tapınak Şövalyeleri Tarîkatının zikir gecelerinden de dostlukları vardı. Büyük başkandan izin alması zor olmadı. Artık bir ay için de olsa San Marko Meydanını dükkânlarla donatabilirdi. Barakalar, Romalı İmparatorluğu’nun anıtsal ve sivil mîmarî şaheserlerini çağrıştırsın, rönesanstan da bazı motifleri ihtiva etsindi. Dükkânlar, belediye arkitektlerinin çizdiği projelere göre yapılacaktı.

Dîni bütün halkın çok rağbet ettiği bazilika da bu meydana bakıyordu. İbadetlerini yerine getiren halka biraz da eğlence sunmak, belediyenin boynuna borçtu.

Büyük Başkan sordu: ‘Peki, hijyeni nasıl sağlayacaksın?’. Küçük Başkan: ‘Efendim, belediye arazözleri esnafa istedikleri kadar su temin edecek; bulaşık sularının atılması için meydanda yağmur kanallarına ait mazgallar var, çirkefi oralara dökebilirler, yemekler, kebaplar LPG gazında pişecek, çöpleri her gün toplayacağız; eğlenceler sona erince koskoca meydanı sabunlarla yıkayacağım, çimleri, çiçekleri yeniden dikeceğim’ dedi. ‘Bazı aydınlar ve sanatçılar, muhalif gazetelerde yaygara koparacaklar, dinsel günlere saygımız var ama, ne olur Venezia’nın bu en önemli turizm bölgesini işgal etmeyin, etkinliklerinizi başka yerde yapın diyecekler, buna ne dersin?’. Küçük Başkan: ‘Aman efendim, onlar büyük konularla meşgul olurlar; böylesine sanat işleri ile çok ilgilenmezler; bir iki konuşurlar, sonra susarlar’ yanıtını verdi.

Velhâsıl, kamyon kamyon kereste, Doggia Sarayı’nın önüne yığıldı. Yoğun bir inşaat faaliyeti içinde elektrikli bıçkı makineleri keresteleri biçiyor, oymacılar armûdî ve lâlevî motifleri işliyorlardı. Dükkânlar, tarihî duvarların önüne sıralandı. Çevre, renkli ampullerle donatıldı. Gerçi ortaya çıkan barakalar, eski tarihî eserlerin karikatürü gibi olmuştu, ama ne yapalım, elimizden gelen bu idi.

Ben de bu etkinlikleri temâşa etmek, yemek içmek üzere eşimi ve çocuğumu alarak meydana gittim. Bazilikanın çan kulesinden akşam çanının çalması ile yiyecek ve içecek dükkânlarına üşüştük. Dükkânlarda makarnacılar, pizzacılar, balık pişiricileri, tatlıcılar, meşrubatçılar dizim dizimdi. Makarnacılar, spagettinin Napoli usulünden tutun da Bolonez’ine, sebzeli fetuccinalara kadar yapıyorlar, karşı dükkândaki Sicilyalılar, penne arabiattalarına bağıra çağıra müşteri arıyorlardı. Zaten son yıllarda Güney mutfağı, Kuzeyde de sevilir hâle gelmişti.

Pizzacılar margarita mı istersin, ricotto mu, facaccia mı istersin, hamurları açıyorlar, sahrâ fırınlarında pişiriyorlardı. Galiba buna benzer kıymalı ve soğanlısına Doğu ülkelerinde lâhmacun deniyormuş.

Biraz da et yiyelim dedik ve trattoria barakasından dana incikli ve kep mantarlı Milanesi mideye indirdik. 10 metre ileriden bir çığırtkan Apulia usulü midyeden tatmazsanız eksik kalırsınız diye bağırıyordu.

Bu arada Pavarotti’nin aryaları, sonuna kadar açılmış hoparlörlerden fışkırıyor, Tino Rossi’nin taş plaklardan CD ye çekilmiş melodileri ile birbirlerine karışıyordu. Napoliten şarkılar, bunların yanında çok cılız kalıyordu. Ama bir Doğulu turisti gördükleri zaman ‘Ya Mustafa yaa Mustaafaa’yı da çalmaktan geri kalmıyorlardı. Etkinliklerin yanı başındaki sarayda konuşlanmış İtalyan-Hıristiyan Eserleri Müzesi müdîresi ise saçını başını yoluyordu.

Bizde de yiyecek içecek hal kalmamıştı. Buna rağmen, tatlıcıdan ben portakallı krem karamel yedim; eşim de bir porsiyon tiramisu yedi. Oğlana da tutti frutti dondurma aldık. Bu kadar yiyeceği hazmetsin diye bir fırt grappa attım, eşim de limon çello içti.

Bu kadar yiyip içme sonucu olacak ki, kan ter içinde kalmışım. Birden bire bir davulun sesi ile uyandım. Yatağımda doğruldum. Davulcu ‘Sahura kalk’ diyordu. Demek ki akşamki iftar dâvetinde yemeği çok kaçırmışım.

Rüyalar ters çıkar derler. Yoksa ben rüyada İstanbul’un Sultanahmet Meydanı ile Venedik’in San Marko Meydanı’nı birbirine mi karıştırdım acaba?

Sahuru karpuz peynirle edâ ettim, tekrar vurdum kafayı, yattım.
 


yerguvenc@gmail.com  

Yayın Tarihi : 10 Ağustos 2010 Salı 18:40:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?