30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Çağdaş kentleşme yolunda gelişimler (VII)

SANAYİ DEVRİMİ VE KENTLER

1789 Fransız devrimi ile yaşanan monarşinin yıkılışı ve burjuvazinin zaferi, Batı dünyası için yeni bir dönüm noktası oldu. Özgür bir ortamda borsa ve bankacılık sektörünün burjuvazi elinde gelişmesi ile yeni teknolojiler teşvik gördü. Buhar gücü ile çalışan makineler, ulaşım araçlarında, lokomotiflerde, gemilerde uygulandı. Kömür ana yakıt, demir ana ham madde oldu. Sanayi tesisleri kentlere yerleşti. Çünkü banka ve finans merkezlerinin kentlerde bulunuşu, liman ve garların ham madde ithaline ve mamul madde ihracına getirdiği kolaylıklar, işçi nüfusunun birikimi, kaliteli ürünlerin kent isimleriyle şöhret kazanması ve markalaşması, fabrikaların merkezi konumdaki kentlerde kurulmasını gerektiriyordu. Böylece fabrika sahipleri de tüccarlarla beraber burjuva sınıfı mensubu, kentsoylu olabildiler. Kentlerdeki sanayileşme, kırsal kesim nüfusunun kentlere akmasına neden oluyor, işçilerdeki talep artışı ücretleri düşürüyordu. Bu arada, zorlu hayat şartları ile sosyalist fikirler, Marx ve Engels’in ‘bilimsel sosyalizm’ tezleri ile burjuvazi – proletarya çatışması gelişiyordu.

Kömür yakan termik santral
 

Ortaçağ kentleri, kırsal kesimde üretilen ürünlerin ticaretini yapar, kent nüfusunda anormal artışlar yaşanmazdı. Bu gibi kentlerin nüfusu, 50 bini geçemezdi. Çünkü kentler, geri teknoloji ve ulaşım şartları ile daha fazla nüfusa iş, su, besin sağlamak, taze malı depolamak, çöpü ve dışkıyı dışarıya atmak gibi olanaklara sahip değillerdi.

Çevre kirliliği

Sanayi devrimi ile kentler büyük değişime uğradı. Buharlı ulaşım, kentlinin yaşam şartlarına kolaylıklar getirdi. Buna karşın kentler doğadan kopuyor, fabrika bacaları hava kirliliği ve de kent üzerine çöken kömür isi ile ‘kömür kentler’ yaratılıyordu. Ne var ki fabrika bacaları, kentli için iftihar vesilesi oluyor, kentin bu yeni silueti, gelişen kentin simgesi olarak algılanıyordu. Daha fazla üretim ve daha fazla kâr amacı güden zihniyet, kazanç sağlamayan yeşil alanlara hiç önem vermiyordu.

Çarpık kentleşme
 

Beri yanda kentin varoşlarına yerleşen işçiler, her türlü sağlık şartlarından uzakta ve sefalet yuvalarında yaşıyorlardı. Köylerindeki mütevazı, ama doğaya açılan, temiz havalı evler hayal olmuştu. Eski kentliler, yeni kentlileri dışlamış, onlara hiçbir sosyal hizmet götürmemiş, onlar da baraka evleri, dükkânları ve sokakları içinde kendi ‘getto’larını kurmuşlardı.

Sefalet mahalleleri

Sanayi devriminin kent dokusunda oluşturduğu değişiminde büyük tren garları dikkati çeker. Artık kentin yeni kapıları garlar olmuştur. Bu garlar, yolcuyu bu günün havalimanları gibi kent dışında bırakamazlar, kent merkezine olabildiğince yakın kurulurlardı. Böylece kentlerde, katedral meydanları yanında gar meydanları da oluştu. Aynı kentte değişik yönlere giden trenler için değişik garlar yapılıyordu. Bunun nedeni, değişik şirketlerin işlettiği trenlerin aynı münteha noktası kente varmaları ile açıklanabilir. Paris ve diğer büyük kent garları, bu konudaki en belirli örnektir.

Çarpık yerleşim çocukları

Sanayi devrimi ile ana kentlere gelen diğer yenilik, tren veya gemi transferleriyle ulaşılabilen kentlerde, sanayi ürünlerini tanıtmak amacı ile açılan ulusal veya uluslararası fuarlardır. Fuar alanları ve tanıtım kuleleri, kentin çehresini değiştiren unsurlar olmuştur. Londra Dünya fuarı için inşa edilen Kristal Palas, Paris’in simgesi haline gelen Eiffel Kulesi iki önemli örnektir.

Rönesans dönemi kent plancılığında sanat ve estetik kaygılar ön planda tutulmuştu. Ne var ki antik Roma’nın şehircilik ilkeleri, yeni planlamalarda da etkili olmuş, geniş ve düz hatlı yollar, geniş meydanlar, meydanlar ortasındaki heykeller ve havuzlar, halk yararına değil, sanat ve estetik uğruna planlanmıştı. Bu geometrik planlama, Ortaçağın dar ve dolambaçlı yollarına tepki olarak da algılanabilirdi.

Sanayi devriminden sonra, kent planlamalarındaki estetik kaygılar ikinci planda düşünülür oldu. Bunun nedeni, artan nüfus yoğunluğunun kent işlevlerini karşılayamaz duruma gelmesi olarak açıklanabilir. Buna karşın, kentin işlevlerinde konut problemlerine değil, ticaret ve üretim yoğunluğuna cevap verebilecek tasarımlar ön plana alınıyordu. Varoşlardaki çarpık kentleşmeye ilk tepki 1903’te, ‘Cités-jardens’ (Bahçe şehirler) kuramıyla Fransız sosyalist yazar Benoit Lévy’den geldi. O da topu sanayicilere atıyordu. ‘’Yeni kentler oluşturmak sanayicilerin görevidir. Toplumsal düzenlemeyi de sanayicilerden beklemeliyiz’’ demişti.

Ne yazıktır ki, proletarya haklarını savunan sosyalist kuramcılar, işçiye yönelik sağlıklı planlamalar üzerinde durmamışlardır. Sosyalist yazar Cabet, ızgara sistemi şehirleri savunmuş; sanat ve toplum eleştirmeni John Ruskin, ‘Organik estetik’ öğretisinde dama tahtası evleri hapishane havası veriyor diye eleştirmiş; sonuçta her ikisi de konutların sosyal yönü üzerinde değil, ancak şekli üzerinde fikir yürütebilmişler, yönetimleri icraya sevk edememişlerdir.

Tony Garnier

Mimar Tony Garnier, 1918’de yaptığı ‘Une cité industrielle’ (Bir sanayi kenti) planlamasında konut yerleşimi ile fabrikaları aynı bölgeye koyarak kendince ideal sanayi kentini tasarlamıştır. Meslek okullarını fabrikalar bünyesine almış, halkı sosyalizm çatısı altında sanayi ile bütünleştirme çabasına girmiştir. Planında hastane ve diğer sosyal donatılara yer vermesine karşın kilise için yer ayırmaması ilginçtir. Mimar, Peter Behrens’le beraber betonarme inşaatın da ilk kullanıcılarındandır.

Mimar Tony Garnier'nin 'Sanayi kenti' planı

Eski şehirciliğin klâsik ilkelerinden biri de ana yolların doğu – batı veya kuzeydoğu – güneybatı yönlerinde tertiplenmesidir. Buradaki amaç, yola dizilen binaların ön veya arka cephelerinin güneş alacak şekilde güneye veya güneydoğuya bakmalarını temindir. Tony Garnier, planında ana yolu doğu – batı yönünde tertipleyerek bu ilkeyi uygulamış, ayrıca sanayi bölgesini kent yerleşiminin güneydoğusuna yerleştirerek kenti kömür dumanlarından kurtarmak, kuzey yönünden esecek hâkim rüzgârların getireceği dumanı kent dışına yönlendirmek istemiştir. Mimar, bu planlama ile tipik bir sanayi kenti yaratıyor, ‘kömür kent’ deyimine palyatif çareler arıyordu.

Ne var ki bu gibi şehircilik çalışmaları, hâlâ eskiden gelen ızgara sisteminden ve yol üzerine dizilen sıra evler alışkanlığından kurtulamamış, henüz serbest planlamaya geçememişti.

Sonuçta, XX’nci yüzyıl başlarında yapılan şehircilik çalışmalarında kent problemlerine bilimsel açıdan yaklaşabilen modern şehircilik ilkeleri henüz ortaya konmamıştı.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 26 Mayıs 2011 Perşembe 00:38:01
Güncelleme :26 Mayıs 2011 Perşembe 11:10:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 26.05.2011 13:25:22

Carpik kentler, cevre kirligi, kar etmeler, menfaatler, kulanmalar: carpik kentler ve carpik kentlere uygun  örnek resimleriniz resimlere bak sehrini gör hic düsünmeden hangi memlekete ait söyle söyleyelim cevre kirliligide kar etmede kömür kokularida havanin temizligide yesil alanlarin yok olusuda yakin örnek trakyayi verbiliriz fabrikalarla doldu  (dolsun)onunla beraber yabanci insanlarla doldu (dolsun) kar amaci oldu (olsun) simdiki zamana göre yasam böyle böyle (olsun) kemik fabrikasi les gibi kokuyor (koksunmu) dereleri su icilirken les gibi su akiyor (aksinmi) isciler kimi sigortali kimi sigortasiz calistiriliyor (calistirilsinmi) bir iki agac vardi binalari yerlestirdiler onlari kestiler kessinler iki agac kestiler üc agac cevresine diktilermi dikmezler vs.  herkezi herkeze birakirsan yasalar disiplin olmassa  biri pisligini yola atar biri duvari yamuk yapar biri maviye boyar biri hic boyamaz  bir yol iscisi isini yapar köseyi zordur birakar al sana bozuk kenlesmenin görüntüleri uzun lafin kisasi  dünyada her konuda birinciligi elinden birakmayan örnek Almanya evleri sira siradir etrafi yesiliktir fabrikalari hem coktur hem pisligi vardirda göremessin helalarida öyledir herkez isini yapar ne görür ne kokusunu duyarsin tabiki ordada bir cok problemler vardir insan oglunu memnun edemessin ama bazi memleketlerde bu kadari fazla dememek elde degil