27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Ders kitabındaki ikilem

Okulların açıldığı şu günlerde, kitapçıda elime geçen lise son sınıflarında okutulan ‘’Biyoloji’’ kitabına bir süre göz gezdirdim. Amacım, bizlerin çok gerilerde kalmış lise yıllarından bu yana köprülerin altından akan derelerin ne gibi yenilikler getirdiğini yüzeysel de olsa incelemekti. Kitapçıdaki kitabı sayfa sayfa okuyacak değildim elbet. Sayfaları şöyle bir pırrrrrr yaparken son sayfalardaki ‘’Hayatın başlangıcı ve evrim’’ ünitesi ilgimi çekti. Ünitede Darwin’in evrim teorisine geçmeden evvel ‘’Hayatın başlangıcına ait görüşler’’ bahsiyle, yaradılış inancına yer verilmiş. Şöyle diyor: ‘’Tüm canlı ve cansız varlıklar Tanrı tarafından yaratılmıştır. Evrendeki her bir varlık bir amaca yönelik olarak yaratılmıştır. Bu amacı belirleyen, Tanrının kendisidir’’ girizgâhından sonra ayrıntılara giriyor, epey sonra da canlıların evrimi bahsine, Lamarck’a değiniyor ve Darwin teorisine geçiyor.

Şimdi bu da nereden çıktı demeyin. Ak Partili bir eski Millî Eğitim Bakanının bir demecini buldum. ‘’Yaradılışla ilgili birçok teori var. Darwincilik, adı üstünde evrim teorisi. Evrim teorisini anlatıp da evrim karşıtı olan teorileri anlatmamak bilimsel bir tavır mı? Buna itiraz edenler bilimsel tavır sergiliyorlarsa çeşitlilikten rahatsız olmamalılar’’ diyor, böylece dînî inancın da bilim sayıldığı tescil edilmiş oluyordu.

Şimdi Allah için söyleyin. Bilimsel kuramla dinsel inanışın birlikte, aynı bahis içinde okutulması ve öğretilmesi, öğrenciyi ikilem içinde bırakmayacak mı? (İkilem: Arapça kıyas-ı mukassem. Yunancadan alınma dilemma. İki seçenekten birini seçmeye zorlayan tartışma. Halk diliyle iki arada bir derede kalmak).

Dînî inanç bilgilerinin liselerde -seçme ders olarak- okutulmasına karşı değilim. Ancak din söylemlerinin fen dersleri içinde değil, din konularını işleyen ayrı ve seçme derslerde okutulması gerekir. Bilim kuşku ile beslenir, tartışılır ve gelişir; dinin çimentosu ise inançtır ve de inançlar tartışılmaz. Bilimle inancı, ikisini de aynı sepete koyamazsınız. Bu neye benzer hiç düşündünüz mü? Astronomi ile astrolojiyi, kimya ile simyayı aynı potada eritmeye benzer.

Eve geldim; internet sayfalarını karıştırmaya başladım. Burada sizlere Darwin teorisini anlatarak ukalâlık yapacak değilim. İsteyen internetini açar, okur. Ancak şu kadarını söyleyeyim ki Charles Darwin, 1831’de katıldığı bir gemi seferiyle Güney Amerika’yı ve Pasifik adalarını dolaştı. İzlenimlerini 1840’ta yayınladı. 1859’da yayınladığı ‘’Doğal Ayıklanma Yolu ile Türlerin Oluşumu’’ kitabıyla evrim teorisini kurmuş oldu.

Modern genetik biliminin temeli ise Mendel’in 1861’de bezelyeler üzerindeki araştırmalarını yayınladığı ‘’Mendel Yasaları’’ ile atılmış oldu. Mendel’in bu çalışmaları sonucu Darwin teorisi yeniden şekillendi.

Günümüzde, canlıların birdenbire ve aynı anda yaratıldığı inancı, biyokimya, moleküler biyoloji, genetik ve jeolojideki bilimsel çalışmalar sonucu çürütülmüş bulunuyor. Son verilere göre dünyanın yaşı 4 milyar yıl olarak kabul ediliyor. İlk yaşam belirtisi 3,5 milyar yıl, ilk ökaryotik (hayvansal) hücreler 1,6 milyar yıl, omurgasızlar 600 milyon yıl, balık türleri 450 milyon yıl, amfibiler (suda ve karada yaşayanlar) 370 milyon yıl, sürüngenler 340 milyon yıl, memeliler 200 milyon yıl, kuşlar 150 milyon yıl evvel ortaya çıkmış bulunuyor. Bu rakamlar bilimsel olgulardır. Demek ki 300 milyon yıl evvel bu dünyada insanlar yaşamıyordu.

Bir de yaradılış inancını yeni bir anlayışla sunanları görelim.

Amerika’da, Kaliforniya’da fanatik Protestanların kurduğu ‘’Yaradılış Bilim Merkezi’’ (!) var. Amaçları, genç kuşakta git gide zayıflayan Hıristiyanlık inancını ve İncil’de anlatılan yaradılış öykülerini yaygınlaştırmak. Bunu yaparken de modern gencin kafasında oluşmuş bilimsellik kavramını işlerine geldiği gibi saptırarak bilim şemsiyesi altında mitleri benimsetmek amacını güdüyorlar.

Canlıların özelliklerinin doğal seleksiyonlarla değil, akılla açıklanabileceğini karmaşık bir dille savunuyor, buna da ‘’akıllı tasarım’’ diyorlar. Ne var ki safsata da olsa, Amerika’da, özellikle gençler arasında epeyce sempatizanları varmış.

Türkiye’de de bunun bir Hıristiyan propagandası olduğunu es geçerek kendilerine modern ulemâ süsü veren ve hareketin İslâm versiyonunu sunan bazı zevatın bulunduğu da bir sır değil.

Ipsos Mori’nin BBC için yaptığı bir araştırmaya göre, İngiliz halkının % 22’si yaradılışı, % 17’si akıllı tasarımı, % 48’i evrim kuramını benimsiyormuş. Ne var ki evrim kuramını tercih edenlerin büyük çoğunluğu 55 yaş ve üstü kişilermiş.

Bu sonuç hiç de iç açıcı bir sonuç değil. Ne oluyor bu gençlere?

Buna mümâsil bir anketin Türkiye’de yapıldığına dair bir kayda rastlamadım.

İnşallah tahminimde yanılıyorumdur; bizde böyle bir anket yapılsa her halde İngiltere’deki anket sonuçlarına rahmet okutur.

Neuzübillâh!!! Günümüzdeki modern yaşam ve de hızlı bilim ve teknoloji gelişimine karşın dünya gençleri, tekrar Ortaçağ karanlığına dönüş mü yapacak?


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 12 Ekim 2013 Cumartesi 21:00:13
Güncelleme :12 Ekim 2013 Cumartesi 21:09:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. A. IP: 95.15.114.xxx Tarih : 8.10.2013 19:16:01

Konuyla ilgili olarak şimdilik uzunca yazacak vaktim yok. Gelecek yorumumda bununla ilgili düşüncelerimi belirteceğim. Fakat gene de bununla ilişkili gerçek bir hikayeyi anlatmakla yetineyim: Einstein, "evrenin oluşumu konusunda" bir üniversitede konferans vermektedir. Açıklamaları saatlerce sürer. Sunumunun bitiminde öğrencilere şunu sorar; "- soracak birşeyiniz var mı ?" Öğrencilerden biri şunu sorar; "- hocam, pekiyi bu evren nasıl oluştu !" Yaptığı sunumunun hiçbir kimse tarafından anlaşılamadığını ve saatler süren açıklamalarının boşa gittiğine kanaat getiren bilim adamı, bitkin ve yorgun bir vaziyette kürsüden inip salonu terk ederken ve işaret parmağını baş parmağında şaklatarak şu son sözünü söyler; "- sizin anlayacağınız, tanrı (!) bir fiske vurmuş, evren oluşmuş !"   


yasar ertas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 8.10.2013 12:26:06

sahsi fikrime göre genelde güzel konulara deginmeniz beni memnun etmektedir ve bu memnunlukta benim yasam  diliminden sizin bu konulara bir dilimi  otamatikman gitmektedir tesekkürler

ders kityabindaki ikilem konusu benim hanimin bir sözü vardir yemekte masaya ne geldiyse bunu yemek mecburiyetindeyiz bizdede  bu söz uygundur (umdugunu degil buldugunu yiyeceksin) her ikisinde insan oglu hep masaya konani yemese hep buldugunu yese memnunluk yaradilisindan dolayi memnun olamaz bu örnek sözlerle ders kitplarindaki ikilemi  bagdastiriyorum önümüze o geldiyse buna uymakta fayda var diyorum öbür taraftan mücadeleye devam diyorum din konusuna gelince aklin dimagin almadigi zararirin az karinin cok oldugu bir  seydir ama insanlar bunu evire cevire kendi sahsi  menfaat ve karlarina cekmislerdir ortalik bundan dolayi karisiyor düsüncesindeyim Ilmi konularda aklin dimagin  erdigi bir netice var cikmaktadir genelde cogunlugu teoridir sahsi bir yorumum ve düsüncemdir yinede özürümü ekliyorum saygilarimla bazi eski teorileri bazi yeni teoriler cürütmektedir

ders kitaplarindaki ikilemler bence olmalidir iki tarafli bilince varilmalidir neticede her kisi kendini bir yola sokacaktir  yoldada yanlislar varsa düzeltilme yollari iyininhj iyisi yollari icin mücadele olacaktir

örnek verdigim gibi her masaya geleni yiyeceksin ama bunun icin iyi seylerin gelmesi icin mücadele edeceksin islam masallarindaki alaadinin sihirli lambasi gibi bir kere oksa masa donansin bir kere oksa ucan hali gelsin bedavadan uc öyle avanta yok der ve kapitalizm sisteminde buna benzerlikler var ama ne care sistem böyle


erdem yücel IP: 88.244.92.xxx Tarih : 11.10.2013 19:12:55

Sayın Dr.S.A.

Sizin yorumlarınız bize ışık tutması bir yana aynı zamanda  güç kazandırıyor.Aydın, Atatürkçü ve demokrasiye inanmış bir kişinin yorumlarını sayfaya koymak bizim içinde ayrı bir zevktir.Bizlere ve diğer yorumcu kardeşlere kızmış olsanızda bizleri kesinlikle bırakmayın. Saygılarımla


yasar ertas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 11.10.2013 13:42:16

Sayin yorumcu Dr 10-10  tarihli yorumuzu okudum  sayin törün 11-10 tarihli  yorumuzu okudum  bir hos oldum iste memleketimin  aydinlari meleketimin insanlari böyle olmali fikirler catissin fikirler savassin fikirler birbirine girsin birbirine kizsin ama bunlari yazanlar yorumluyanlar sonucta böyle Efendi olsun el ele olsun benden büyük sünüz sanirim saygilarimi sunar ellerinizden öperim  bir dahaki yorumlarimda zit fikirlerim olabilir olursada canimiz sag olsun kalin saglicakla


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.87.xxx Tarih : 14.10.2013 12:27:23

Sayın Yaşar Bey, Teşekkürlerimle size, yazı arkadaşlarıma ve tüm İslâm alemine hayırlı ve mutlu bayramlar diliyorum. Saygılarımla...


Dr. S. A. IP: 95.15.114.xxx Tarih : 9.10.2013 23:08:11

Çocukluğumu ve gençliğimi yaşadığım 50 ve 60 lı yıllarda, maddi güçlerinden yoksun olanların bir ansiklopediye sahip olmaları imkânsızdı. Ben de bunlardan biri idim. Hiçbir zaman unutamayacağım bir anım ise şudur: Bu yıllarda haftalık olarak yayınlanan "Hayat" adlı mecmua bir kampanya düzenlemiş idi ve 10 kupon gönderenlerin arasından çekilecek kura ile 100 kişiye ansiklopedi vereceğini vaat etmişti. Malumunuz üzre ben bundan da nasipimi alamamıştım. Bitmez, tükenmez bilgilenme aşkımı, kâh tahsil gördüğüm Ankara Atatürk Erkek Lisesi'nin kitaplığında, kâh Yenişehir' deki "Millî Kütüphane" de (sonradan Bahçelievler'e taşınmıştır) yaşamıştım. Bahsettiğim bu yıllarda kitaplar vardı, ne güzel kitaplar vardı, bizleri doğrulara yönlendiren güzel kitaplar vardı. Bu kitaplar bugün de var ! Ne yazık ki, gerçek tarihimizin saptırılmaya çalışıldığı gibi, bu kitaplar da yozlaştırılmaya, hatta yok edilmeye çabalanmaktadır. (aynen, Hitler'in materyalizm ve sosyalizm içerikli on binlerce kitabı yaktığı gibi) Bu günümüzde ise, internet sayesinde kitaplardan, kitap okumaktan uzaklaşan gençlerimiz, belli kesimlerin yalan, yanlış düzmece düzenledikleri kitaplara mahkum edilerek beyinleri temizlenmenye (!) çalışılmaktadır. Bir türlü kabul edemedeğim şu internet belâsının faydaları olduğunu da inkâr edemeyeceğim. Gençlerimiz mademki kitaplardan uzaklaştılar, zamanlarını hiç olmazsa kendilerini doğru olarak aydınlatacak konulara tıklasalar.. "Ders kitabındaki ikilem" başlıklı sunumla ilgili görüşlerimi belirtmek için, bazı kavramların uzunca açıklanmasının abes olacağını belirtir, gençlerimizin, - ansiklopedilerin sayfalarıyla boğuşmak yerine - şu maddalere internetten tıklayıp bilgi sahibi olmalarını öneririm: Atom ve atomun yapısı; foton; Higgs bozonu; "Big Bang" (büyük patlama); izafiyet teorisi ve/veya "quantum fiziği".. Eh, şimdi sırası geldi kendi fikirlerimi beyan etmeye:
Uzayda (veya evrende) zaman kavramı yoktur: zaman ölçütü suni olarak bilimciler tarafından ortaya konmuştur. Bizim güneşimizin (ki tüm yıldızlar birer güneştir) oluşumu 4 milyar yıl önce denmekte ise, belki bu 14 milyardır. Evrenin oluşumu da keza 5 değil, belki 55 milyar öncedir. Tarihi (!) kesin olarak belirlenemeyecek evrenin oluşumunun, gene geçmiş süresi belirlenemeyecek belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir başlangıcın sonucu "büyük patlama" ile gerçekleştiği kanıtlanmıştır. "Sıcak ve yoğunluğun" karşıtı enerjidir. Bu enerji, maddeye dönüşmüştür. Einstein, izafiyet teorisi ile ve bilimsel olarak bunu formalize etmiştir; enerji=madde x ışık hızının karesi. Buna göre bir madde, ışık hızının karesine ulaşır ise, enerjiye dönüşür. Sonuçta, evrende enerjinin ve maddenin konumu vardır; yani, hiçbirşey vardan yok, yoktan da var olamaz ki, buda materyalizmin temel prensipidir.
 (canlıların oluşumu konusundaki fikirlerimi ise daha sonra belirteceğim)


Teoman Törün IP: 88.241.45.xxx Tarih : 10.10.2013 15:50:26

Sayın Dr. S.nin verdiği bilgi-fikirler gerçekten ilginç. Bir doğabilim uzmanı ağzından (klavyesinden) "canlıların oluşumu" ile ilgili düşüncelerini merakla bekliyorum. 


Teoman Törün IP: 88.241.45.xxx Tarih : 14.10.2013 16:27:35

Yorum köşelerinin sempatik gediklisi Yaşar Ertaş Beyefendiye teşekkürler eder kendisinin ve bu vesile ile tüm Kenthaber yazı ve teknik personel kadrosunun Bayramlarını kutlarım. Teoman Törün 


Teoman Törün IP: 88.241.45.xxx Tarih : 11.10.2013 10:19:14

Sayın Dr. S. Su-i tefehhümnüzü bütün sammmiyetimle tashih edeyim. Asla istihza etmiş değilim. Doktor olduğunuza göre öğremininiz ve deneyiminiz doğal bilimler alanına giriyor. Benim toplumsal bilimleri ilgilendiren bir alanda öğrenim almış olmam gibi...  Yok yok, bazı konularda fikir ayrılığına düşmemiz dostluğumuza halel getirmesin. Acele ile yapılan yorumlarda yanlış anlaşılmaya mahâl verdimse affola.


Dr. S. A. IP: 95.15.114.xxx Tarih : 11.10.2013 18:48:27

Muhterem Törün ve sayın Ertaş; "Kent Haber Sitesi" tüm yorumcuların düşüncelerini demokratik bir ortamda beyan ettikleri "serbest kürsüdür" Açıklamalarınız beni rahatlattı. Doğrusu, biraz kırgınlığım olmuştu ve yorum yapmamaya niyetlenmiştim ama, sizlerden aldığım cesaretle düşüncelerimi sunmaya devam edeceğim. Bizler yorumculara bu imkânı sağlayan başta "Kent Haber Yönetimi" olmak üzere, tüm köşe yazarlarına en içten şükranlarımı sunarım.    


yasar etas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 14.10.2013 11:10:21

Sayin ergüvenc sizin ve  tüm kent haberde emegi gecenlerin ayrica tüm yorumcularin  bayrami mübarek olsun sygilarimla


erdem yücel IP: 88.244.92.xxx Tarih : 8.10.2013 21:13:37

Güzel bir tesbit ! yapmış Eğitim Bakanlığı ( Milli sözcüğünü yazamadım tabelaya sığmadı.)  Ancak bir aklıevvel öğrenci çıkıp hocasına sormuş olsa; Hocam tanrıyı kim yarattı diye?


Dr. S. A. IP: 95.15.114.xxx Tarih : 10.10.2013 19:22:46

Sayın Teoman Törün; Nâ-çizâne fikirlerimi arz ettiğim yazımı okumak zahmetinde bulunup, -alaycı bir üslûb ile de olsa- bana yönelttiğiniz yazınız gene de beni müsterih kıldığı için, sizlere saygılarımı iletirim. Hâşâ, ben ne bir doğabilimci, ne bir fizikçiyim. Kendi mesleklerinin nosyonu haricinde, kişilerin her konudaki fikirlerini sunmalarının yasaklanması -herhalde- henüz "paketlerden" (!) çıkmadı ! Yoksa, sizde mi "paketçisiniz" ? ! Gazetecilik mesleğinizde sizler de her türlü bilim dallarında görüşlerinizi belirtmiyor musunuz ? İnternette "dünyanın evrimi-canlı yaşam nasıl oluştu" başlığına tıklandığı vakit, Sayın Dr. Can Güngen'in muhteşem sunumuyla karşılaşacaksınız. Ben ise, bundan kopya çekerek görüşlerimi belirtmeyecek, kendime göre fikirlerimi sunacaktım ve gene de sunacağım. Hatta bundan sonra da "Tanrıların oluşumu" konusunda fikirlerimi beyan edecektim, ama gene de bu konuyla ilgili fikirlerimi sunacağım. 


Teoman Törün IP: 88.241.159.xxx Tarih : 8.10.2013 16:13:40

Demek ki yeni biyoloji kitabının öğretisi bu: Evvelâ nakledilene inanacaksın; bilâhare bu inanç üzerine bilim inşa edeceksin. Ne dersin? Tam açıkgöz üç kağıtçılığı. Evet, bir illet-i ûlâ- ilk sebep olabilir. Gerçekten (canlı ya da cansız) varlığın ilk sebebine inilememektedir. Ancak oluşumun bir düzene bağlı olduğu doğanın gözlemlenmesinden anlaşılıyor. Buna da en akla yakın kuram "Evrim Teorisi" (ki artık kuram olmaktan da çıktı bunun üzerine yeni istihraçlar-çıkarımlar yapıp yeni bilinmeyen gerçekler tesbit ediliyor). Epey bir süre oldu. Bir TV programında "Evrim Teorisi" tartışılmıştı. İkişerli gruptan Evrim Teorisini savunan grup içinde bir İlahiyat hocası vardı; karşı gruptaki iki tartışmacı da doğa bilimcisi idi. İlahiyat Hocası Bu kuramın dine aykırı olmadığını savunurken karşı taraf güya bilime uygun olarak "kambriyen patlamasından söz etti. Güya, bir patlamadan sonra 100 milyon canlı türü birlikde hâsıl olmuş. Bu olaydan sonra gelişme değil tersine türlerde eksilme oluyormuş. Ben sormak istedim ama mesaj atmayı kolay kıvıramıyorum. "Bu 100 milyonluk canlı türü tablosunun fotoğrafını bir arada gösteren bir katman var mı, acaba?" diye. Ben bu kambriyen patlaması ne ola ki diye baktım. Sen daha iyi bilirsin her hâlde; İlk canlıların ortaya çıkışından itibaren geçen geçen 3.6 milyar yıllık zamanda pek fazla gelişme olmamış ama zamanımıza kara gelen 542 milyon yıllık süre içindeki evrimleşme ve gelişme çok süratli cereyan ettiğinden buna patlama tabir edilmiş (yani 542 milyon yıllık evrimleşmeye patlama deniyor  Oysa, "Entelektüel tasarımcı" kuramcılarına göre bütün yaradılış bir arada oluyor. Akıllara zarar. Biz lisede hocalarımızdan "Tanrı böyle saçma şeyler yapmaz!" diye öğrenmiştik. demek onlar bize batılı öğretmişler.