30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Düşenin Dostu Olmaz

Evet! Düşenin dostu olmaz. Bu anonim atasözünün daha şiddetlisini Kemal Tahir söylemiş: ‘’Düşeni yemek, kurtlukta kanundur’’.

Bu yazıda, son günlerde açılan ve açılıştaki ıslıklı protesto ile kamuoyunda ilgi uyandıran Galatasaray’ın ‘Ali Sami Yen’, yeni adıyla ’Türk Telekom Arena Stadı’ndan bahsedecek ve de kimsenin dokunmadığı bir konuya değineceğim. Amacım, mimarlık adına, meslektaşlık borcumu yerine getirmek olacak.

23 Ocak Pazar günü Kanal D’de izlediğim, Güneri Cıvaoğlu yönetimindeki ‘Şeffaf Oda’ programının bu haftaki konusu, Galatasaray’ın yeni stadının inşa serüveni idi. Saba Tümer, Işın Çelebi ve Mimar Mete Arat’ın misafir olduğu programı ilgiyle izledim. Burada stadın inşasında emeği geçenleri, özellikle işin son mimarı Mete Arat’ı ve Turgut Özal dönemi bakanlarından olup inşaatta koordinatörlük görevi yapan Işın Çelebi’yi kutluyorum. Program başarılıydı; tatlı bir sohbet havası içinde verilen mimari, teknik ve yönetimle ilgili bilgiler bana epey katkı sağladı. Sayın Işın Çelebi’nin ‘’İstanbul’un 7 tepesinden sonra 8’inci tepesinin bu Aslantepe olduğu’’ ifadesindeki abartıyı da hoş gördüm. (Bilindiği gibi İstanbul’un 7 tepesi, sadece Suriçi bölgesinde bulunan 7 tepedir. Aslantepenin İstanbul’un 8. tepesi olması düşünülemez). Bir de açılan mimari proje yarışmalarının başarısızlığını ve işleri sürüncemede bıraktığını, burada seçilen tek mimarla başarıyı elde ettiklerini ifade etti. Bu sözler, sanki Özal ekolündeki ‘ben yaptım, oldu’ zihniyetinin bir tezahürü idi. Bu söze içerlesem de Mimar Mete Arat’ın ‘’mimari yarışmalarda değişik mimarlardan gelecek değişik alternatifteki çözümlerin yararından’’ bahsetmesi içime su serpti. Bu sözüyle mesleğinin bilincinde, Avrupa kafalı bir mimar olduğunu ispatlamış oldu.

Şimdi bu yazının başlığı ile bu söylediklerinin ne ilgisi var dediğinizi duyar gibiyim. Beni mesleki açıdan üzen nokta, stadın ilk mimari projesini çizen İngiliz HOK firması beraberindeki Mimar Eren Talu’nun adının anılmaması, adının bir kalemde silinmesi olmuştur. Evet, Eren Talu, işin müteahhitlik safhasında finansman zorlukları çekmiş, işi gereği gibi yürütememiştir. Ama bu başarısızlığı, mimari proje müellifi olarak adının anılmaması için bir neden teşkil etmemelidir.

Mimar Eren Talu + HOK projesi kuşbakışı görünümü

Eren Talu, ürettiği birçok proje ve yapı ile başarılı olmuş bir mimardır. Babası ve annesi de birçok mimari proje yarışmasında derece ve mansiyonlar kazanmış, bir dönemin başarılı mimarlarındandı. Yeni Ali Sami Yen projesi, Eren’in her halde Galatasaraylılık damarını harekete geçirmiş olmalı ki, heyecanla ve iyi niyetlerle bu işin hem projesine, hem de inşaat işine soyunmuştur. Stat projeleri, özel uzmanlık isteyen ve özellikleri olan projelerdir. Bu nedenle de, bu işte uzman olan dünya çapındaki mimarlık firması, HOK firmasıyla işbirliği içine girmiştir.

HOK mimarlık firması hakkında kısa bir bilgi arz edeyim. Firma, ABD, Kansas City’de kurulmuş olup, spor, kamu ve etkinlik mekânları tasarım ve uygulamaları yapar. HOK’un açılımı Helmuth – Obata – Kassabaum’dur. Avustralya Brisbane’de ve İngiltere Londra’da bağlı ofisleri vardır. Londra bürosu HOKSVE (HOK Sport + Venue + Event) adıyla anılır. Ofiste 110 kadar mimar çalışır. Direktör Barry Lowe, Afrika, Avrupa ve Ortadoğu projelerinden sorumludur. Meşhur Wembley Stadını büyük mimar Sir Norman Foster işbirliği ile gerçekleştirmişlerdir. Arsenal Emirates Stadı, Lizbon Benefice Stadı, Wimbledon Merkez Kortu, Landsdowne Road Stadı yanında Eren Talu işbirliği ile gerçekleştirdikleri Aslantepe projesi de önemli çalışmalarındandır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi Eren Talu’nun inşaat safhasındaki başarısızlığı, sonuçta projeden de adının sanının silinmesine neden olmamalıydı. Esasen Eren Talu işi bıraktığı zaman stadın temelleri atılmış, ana bünye kaba yapısının aşağı yukarı dörtte biri tamamlanmış gibiydi.

Mimar Mete Arat projesi stadın kuşbakışı görünümü

Her hal-i kârda faaliyeti durmuş bulunan inşaata yeni bir kan gerekli idi. İşe TOKİ’nin vaziyet etmesi, Mimar Mete Arat’ın projenin tadil ve ayrıntı projelerini hazırlamasının ve de kontrol örgütünün başına getirilmesinin isabetli bir iş olduğu, alınan sonuçla ispatlanmıştır. Burada mühendislik projelerinin de başarısı unutulmamalıdır.

İşle ilgili görevlendirildiğinde mimarın ilk sözü, ‘’Seyrantepe’ye stat inşa etmek çılgınlık’’ olmuş. Statlar, giriş – çıkış ve kente bağlantı olanakları, otoparkları, çevredeki yan tesisleri ile beraber düşünüleceğine göre böylesine bir tepenin üzerinde değil, düz bir arazi üzerinde planlanması gereken tesislerdir. Bu stadın yer seçimi yanlıştır ve de mimarın bu konuda yerden göğe kadar hakkı vardır. Ne var ki, olan olmuş, temeller atılmış, üst yapı epeyce ortaya çıkmış durumdayken söylenebilecek fazla bir şey yoktu. Bu gibi yanlış yer seçimleri, gerek yapının stabilitesinin sağlanmasında, gerekse alt yapı ve ulaşım projelerinde, olması gerektiğinden fazla maliyet getirmektedir. Nitekim bağlantı yolları da hesaba katılarak söylenen 600 milyon liralık maliyet, dünya normlarının üzerinde bir maliyettir. Üstelik vaziyet planının gerektirdiği tesisler de henüz tamamlanmış değildir.

Stadın tepede inşasının getirdiği zorunlulukla uçurum tarafındaki kapalı otoparkla yapılan desteği gösterir sistem kesiti

Şu var ki inşaat, ilk projeye göre geliştirilmiş, tribünlerden saha görüşündeki yatay ve dikey açı hataları giderilmiş, yeni ihtiyaçlara göre program değişikliklerine gidilmiştir. Böyle büyük projelerde yapılması gereken bu gibi tadilatlar normal ve kaçınılmazdır.

Mete Arat, İstanbul’daki Avusturya Lisesini bitirdikten sonra Almanya, Stuttgart Üniversitesinde mimarlık tahsil etmiş, aynı kente yerleşerek 1971’den beri ASP (Arat – Siegel – Schust) proje tasarım firmasını kurmuş ve büyük projelere imza atmış bir mimar. Frankfurt Alman Milli Kütüphanesi, Leipzig Oldenburg ve Stuttgart Porsche Arena Kapalı Spor Salonu gibi projelerini, Dünya Kupası maçlarının oynandığı Stuttgart Göttlieb – Daimler Stadı yenilenmesini gerçekleştirmiş, birçok mimari proje yarışmasında derece ve mansiyon almıştır.

Şunu da ifade etmem gerekir ki, Mete Arat’ı tanımadığım gibi Eren Talu ile de bir iki mesleki toplantıda el sıkışma ve hal hatır sorma dışında bir dostluğum olmamıştır. Bu yazıyı yazmamın nedeni, meslek etiğine olan saygımın gereğidir. Ve de bu yazı, her iki mimarın da mesleki yetenekleri ve kişilikleri ile ilgili bir yazı değildir.

Sadece toplumumuzdaki bir yaraya değiniyor; ‘Düşenin dostu olmaz’, ‘Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağar’, ‘Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür’ gibi atasözlerinin sözlüklerde kalmasını, sadece bu gibi olaylarda değil, her alanda geçerliliğini yitirmesini diliyorum.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 25 Ocak 2011 Salı 13:12:44
Güncelleme :25 Ocak 2011 Salı 16:21:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 25.01.2011 14:09:51

yorumuma  yer olarak bu tepeye olmazdan girmek olur olur bal gibi olur neden olur zaman teknik zaman ulasim dag tepe tanimiyan  cag teknoloji cagi istenirse denizin ortasina bir kazik üstünde ne istersen yapilacak zaman  adamlar daglari deliyor otoban yapiyor biz hala ferhat ile sirin dag meselesinle ugrasiyoruz mesele nerde ne olursa ne yapilirsa yapilsin oraya ulasmak icin yolu yapilsin  park yerleri bilmem neyi vs. tam tamina yapilsin bize viz gelir tirs gider isimiz orda ise gideriz  heykel hikayeside buna parelel 1,200,000,00 tl harcanmis  bir etrafini bir elbisesini giydirin heykele bak oluyormu olmuyormu haaa yikalim olmadi  oda güzel ama biz yikmayida beceremeyiz  bir iki yandan  dozerle gidiklar cöpünü kökünü pisligini orda birakir ceker gideriz bilhassa bu yikim islerinde kusura bakmayalim ama tavuk misaliyiz tavuk ne yapar gezer gezerkende gezdigi yeri bilmem ne yapar biraz eskiye göre var bi düzelme var ama cok az bu düzelmeler bir cogalsa bak gör memleketi