DEMİRTAŞ CEYHUN’U KAYBETTİK
Çukurova toprağı verimlidir. Merhum Orhan Kemal, Tanrı uzun ömürler versin Yaşar Kemal ve de Turan Oflazoğlu, Muzaffer İzgü, Suna Kan, Yılmaz Güney bu toprağın ‘sarı sıcak’ ortamında yeşermişlerdir. Demirtaş Ceyhun da bu toprağın ve bu iklimin ürünü idi.
Bodrum’da kaptığı pnömoni (zatürree) onu 28 gün İstanbul Alman Hastanesinde esir aldı; 29 Temmuz 2009 Çarşamba günü yaşama veda etti. Perşembe günü Teşvikiye Camii’ndeki veda töreninden sonra Aşiyan mezarlığında toprağa verildi.
Demirtaş Ceyhun, 1934 Adana doğumludur. Adana Lisesinden sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümünü 1959’da yüksek mimar olarak bitirdi. Ben kendisini 1965’te tanıdım. İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü’nde beraberce çalıştık. Esprili konuşmaları, yüksek zekâsı ile kendini herkese sevdirdi. Benimle olan ilişkileri diğer çalışanlara göre çok daha ileri idi. Çünkü aramızda görüş birliği vardı. Başarılı mimarlık çalışmaları yanında Toplumcu Mimarlar Fikir Kulübü’nü kurdu. Bir süre sonra iktidara gelen Demirel Hükümeti işine son verdi. Bu onun için ‘kahır yüzünden lütuf’ oldu.
Mimarlar Odası İstanbul Şube sekreterliği, Harbiye’de YEM Kitapevi yöneticiliği, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı gibi işlerle beraber, lise yıllarından beri haşır neşir olduğu edebiyat çalışmalarına ağırlık verdi. Böylece edebiyat dünyasındaki yeri perçinlenmiş oluyordu. 1970’de ‘Asya’ yapıtı ile TRT Ödülü’nü, 1973’de ‘Çamasan’ yapıtı ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1975’de ‘Apartman’ yapıtı ile Türk Dil Kurumu Hikâye Ödülü’nü kazandı. Basılı ilk kitabı olan ‘Tanrıgillerden Biri’ öyküsünden sonra, günümüze kadar birçok kitabı yayınlandı. Ben 25 kitabını biliyorum. Belki bilmediklerim de vardır. Ödül aldığı kitaplar dışında ‘Sansaryan Hanı’, ‘Cadı Fırtınası’, ‘Babam ve Oğlum’ gibi birçok öykü kitabı bulunuyor. Daha sonraki yıllarda, ‘Bütün Dünyadan Özür Diliyorum’, ‘Entelektüelden Entele’, ‘Osmanlıda Aydın Kavramı; Ah Şu Osmanlılar’, ‘Ah Şu Biz Göçebeler’, ‘Ah Şu Biz Kara Bıyıklı Türkler’ gibi kitaplarla toplumsal içerikli inceleme ve ilginç yargılar içeren konulara ağırlık verdi. Bir de ‘Horozlu Ayna’ adlı çocuk romanı yazmıştır. Kitap yayınları dışında 1955’ten beri yayınlanan ‘Yeni Ufuklar’ ve diğer edebiyat dergilerinde öyküleri yer almakta. Cumhuriyet ve Aydınlık’taki politik içerikli köşe yazılarına ise son günlerine dek devam etti.
Burada bazı ilginç fikirlerini anmak ve mealen de olsa anlatmak istiyorum: Türk edebiyatında, özellikle şiirin büyük geçmişi olduğunu, ancak düz yazı edebiyatının XIX. yüzyılın sonlarında başladığını, bu edebiyatın asıl kimliğini Cumhuriyet’le kazandığını ifade ederdi. Bu kimliğin Mustafa Kemal Atatürk’ün dil devrimi ile, edebiyata verdiği önemle, sofrasında mutlaka bir edebiyatçı bulundurması ile geliştiğini, 1930’lardan sonra Nazım Hikmet, daha sonra Orhan Veli, Oktay Rıfat, Sait Faik gibi isimlerin, modern edebiyatımızın öncüleri olduğunu söylerdi. Son yıllardaki Türk romanlarında ortaya çıkan postmodern edebiyatın, emperyalizmin, Amerikan İmparatorluğu’nun propaganda ve kültürel etkisi ile tüm dünya ile beraber bizlere de pompalandığını, bunun modern Türk edebiyatına yapılmış bir darbe olduğunu beyan ederdi. Ona göre, modern roman gerçekçi, postmodern roman mistiktir. Masala, efsaneye yeniden dönüştür. Modern edebiyatın ise temel öğesi insandır. Postmodern edebiyatta insan, temel öğe olmaktan çıkarılıyor; duygu ve insani ilişkiler önemini kaybedince lirizm de kalmıyor.
(Edebiyata ilgimizin sadece okumakla sınırlı olduğu biz mimarların da modern – postmodern stillerini tartıştığımızı söylemeden geçemeyeceğim. Mimarlıkta da insanın ölçü ve davranışları ile şekillenen işlevsel mimarlığın akılcılığı ile gelenekseli günümüze uyarlamaya çalışan yapay ve şekilci mimarlığın çatışması edebiyattaki çatışma ile benzeşiyor)
Bundan 5 ay kadar evvelki son yemeğimizde Osmanlı tarihinde, yeniçeriliğin kaldırılması ile gelişen olaylar ve sonuçları üzerinde ilginç fikirler ileri sürmüştü.
Böylesine renkli ve enerji dolu bir kişilik, umulmadık bir zamanda, umulmadık bir nedenle aramızdan ayrıldı. Eşi Günöz’e, oğlu Ozan’a, kızı Asya’ya, minik torununa ve tüm Türk edebiyat âlemine ve de özellikle ‘Türk Solu’na baş sağlığı diliyorum. Işıklar içinde yatsın.
yerguvenc@gmail.com
Sanatçının, edebiyatçının böyle dopdolu, gerçek entellektüel olanı etrafına saçtığı ışıkla en büyük saygıyı hak'eder. Nur içinde yatsın, sevgili Ceyhun.