Geçen yazımda Dubai’de inşa edilen Burj Dubai (Burj Khalifa)’nın dünyanın en yüksek gökdeleni olduğunu ifade etmiştim. Ancak öyle görünüyor ki yeni gökdelen projeleri, bu rekoru Burj Dubai’nin elinden alacak. Eski yazılarımı gözden geçirirken, 25 Eylül 2005 tarihinde yine ‘Kenthaber’de yayınlanmış bulunan ‘Gökdelenler’ başlıklı yazımı buldum. 2005 yılına kadar yapılan en yüksek gökdelenlerden Chicago’daki Sears Tower’ın 442 metre ile ABD’nin en yüksek; Malezya, Kuala Lumpur’daki Petronas Tower’ın 452 metre ile Dünyanın en yüksek gökdeleni olduğunu gördüm. Demek ki aradan geçen 5 yıl içinde yükseklik rekoru, Burj Dubai gökdeleni ile son kata kadar 800 metreye, çatı tesisleri ile 828 metreye kadar çıkabilmiş. 5 yılda 350 metre fark yaratılabilmesi, gökdelen teknolojisindeki baş döndürücü ilerlemeyi gösteriyor. Burj Dubai gökdelenini inşa eden Hyder Consulting tarafından inşa edilen ve bu günün rekor yüksekliği olan 800 metreyi iki katına, 1600 metre yüksekliğe çıkaran yeni gökdelen projesi, bir mühendis olarak havsalamızın dışına çıkıyor.
![]() |
1.Hyder Consulting (1600 m.), 2.Burj Dubai (800 m.), 3.Shanghai (632 m.), 4.Mekke (595 m), 5.World Trade Center (541 m.), 6.Petronas (452 m.), 7.Taipei 101 (448 m.), 8.Sears (442 m.), 9.Empire State (381 m.), 10.Chrysler (319 m.), 11.Swiss Re (180 m.) |
İsterseniz şimdi, niçin gökdelen? sorusuna yanıt arayalım. Mega kentlerin merkezi iş alanlarında, ‘down town’larda imara uygun arazinin kısıtlı oluşu nedeniyle arsa fiyatlarının astronomik bedellere ulaşması ve sahip olunan inşaat parselinden en yüksek rantı elde edebilme amacı ile gökdelen projelerine gereksinim duyulmaktadır. Bunun yanında diğer firmaların ofislerini bastıracak ve kamuoyunun dikkatini çekecek nitelikte yüksek ve gösterişli bir binanın, sahibi olan firmaya sağlayacağı prestiji de unutmamak gerekir. Özetle gökdelenler, kapitalist ekonominin güç gösterisi olmaktadır. Sadece kapitalist ekonomide değil, totaliter devletlerin resmi yapılarında da aynı güç gösterilerine önem verilmektedir.
Konuyu kent bazında düşünürsek, gökdelenlerin kentin belirli bölgelerinde yer alması ve kent siluetinde başat elemanlar olarak algılanabilmesi için kent planlamasının doğru kararlar ışığında ve sağlıklı yapılması gerekmektedir. Ayrıca planlanan zeminin jeolojik şartlarının da gökdelen inşaatları için yeterli verileri içermesi gerekir. Örneğin, New York’un Manhattan adası zemininin granit oluşumu, gökdelen inşasına olanak sağlamıştır. Manhattan’da firmalar arasındaki en yüksek gökdelene sahip olabilme rekabetini, bu zeminin mekanik değerleri olanaklı kılmıştır. Buna karşın yapı ve zemin mekaniği teknolojisinin geliştiği günümüzde bu zorunluluk ikinci plana düşmüş bulunmaktadır. Elektronik devi Uzakdoğu’da ve petrol zengini Arap ülkelerinde yapılan gökdelenlerde iş merkezi ve zemin durumu etmenleri ikincil planda kalmakta, sadece ‘prestij’, âmiyane deyişle ‘idrar yarışı’ etmeni ön plana geçmiş bulunmaktadır.
Gökdelen inşaat teknolojisi XX. yüzyılın başlarında gelişti. Klasik dönemin taş ve tuğla malzemeli yığma kâgir yapılarından sonra ortaya çıkan, betonarme ve saf çelikle yapılan karkas sistemlerin yapı bünyesinde taşıyıcı (iskelet) olarak kullanılması, mimarlık ve mühendislik projelerinde devrim yarattı. Yüksek yapı teknolojisi gelişti ve gökdelenler ortaya çıktı. Mimarlık ve mühendislik projelerinde, yapı malzemelerinde, vinç ve diğer şantiye makinelerinde, özellikle elektrik – makine teknolojisi ürünü asansörlerdeki gelişmeler, gökdelenlerin olabildiğince yükselmesini sağladı.
Gökdelenlerin anavatanı ABD’dir. Daha sonra dünyanın diğer mega kentlerinde ve son yıllarda zenginleşen ülkelerde boy göstermeye başlamıştır. New York, Manhattan’da 1909’da inşa edilen Met Life Tower, 213 metre yüksekliği ile gökdelen niteliğindeki ilk yapı sayılır. Yine Manhattan’da 1913’te açılan Woolworth, 241 metre yüksekliğe ulaşmıştır. Ancak 300 metrelerin üzerine çıkılabilmesi için 1930’ları beklemek gerekmiştir. Manhattan’daki 1930 yılı yapımı Chrysler gökdeleni 319 metreye ulaşmıştır. Yine Manhattan’daki 1931 yılı yapımı Empire State Building binası, 381 metre yüksekliği yanında kitle orantıları ve zarafeti ile hâlâ adından söz ettiren bir şaheser olma kimliğini sürdürmektedir. 11 Eylül 2001 terörü kurbanı World Trade Center (Dünya Ticaret Merkezi), 417 metrelik ikiz kuleler yerine inşa edilecek yeni kitle 541 metrede kalacaktır. Yeni WTC, ABD’nin en yüksek gökdeleni unvanını Chicago’daki 1974 yapımı ve 442 metre boyundaki Sears Tower’ın elinden almış olacaktır.
Avrupa, ekonomisinin ve de yüksek kültürünün verdiği tevazu içinde yüksek yapılar yarışına girmemiş, yüksek yapıları gerektiği zaman, gerektiği yükseklikte, ama kentin klasik dokusuna ve siluetine zarar vermeyecek bölgelerde inşa etmiştir. Örneğin Paris, 300 metre yüksekliği ile kentin simgesi olan Eiffel çevresinde onunla yarışacak hiçbir yapıya cevaz vermemiş, ekonominin ve modern yaşamın gerektirdiği yüksek yapıları Defence bölgesinde toplamıştır. Londra da hiçbir zaman yükseklik kaprislerine boyun eğmemiş, 235 metre yüksekliğindeki Canary Wharf gökdeleni kent dokusunu etkilemeyecek yerde inşa edilmiştir. Londra’da son yılların, 2004 yılının yüksek yapısı, mimar Norman Foster yapıtı SwissRe Tower, sadece 180 metre yükseklikte kalmış, St. Mary Axe dokusu içinde yuvarlak hatları ile yadırganmayan, ilginç bir proje olmuştur.
Gel gelelim Uzakdoğu, ve petrol zengini Arap âlemi, yüksek bütçeli ve de lüzumlu lüzumsuz gökdelen dikme yarışı içine girmiş bulunuyorlar. Malezya, Kuala Lumpur’daki 1998 yapımı 452 metre yüksekliğindeki Petronas Tower’dan sonra 2004’te Taivan’da Taipei 101 gökdeleni 448 metreye yükseldi. Şanghay, 632 metre yüksekliğe ulaşacak bir projeyi gerçekleştiriyor. Mekke’de, inşa edilen ve Kâbe’ye tepeden bakan gökdelen grubundan başka yeni bir proje daha yükseliyor. Müteahhitliğini Bin Ladin Grubunun yaptığı yeni proje, Abraj Al-Bait Tower, 7 ayrı kitlesi ve 595 metre yüksekliği ile diğer gökdelenleri bastıracak ve 2011’de açılışı yapılacak.
Ya gökdelen hevesine kapılan fakir ve geri kalmış ülkelere ne demeli? Pakistan hükümeti, Karaşi’de gökdelen inşasına kalkıştı. Gökdelenin boyu Pakistan’ın bağımsızlık yılı olan 1947 yılına izafeten 1947 feet, yani 593 metre olacakmış. Söyleyecek söz bulamıyorum.
Şimdi bir özet yapalım. Dünya çapındaki güçlü ekonomisi ve kapitalist sistemin getirdiği rekabet şartları altında ABD’nin iş merkezlerinde gökdelen mimarisine geçmesi bir zorunluluktu. Avrupa, kentlerin kimliğini bozmayacak bölgelerde ve ekonomilerinin gerektirdiği çapta gökdelen inşaatları ile yetindi. Elektronik zengini yeni ülkeler, kendilerini dünyaya tanıtma ve kabul ettirme çabası içinde gökdelenleri ile de söz ve itibar konusu oldular. Dubai, Abu Dabi gibi Arap ülkeleri, kazandıkları petro-dolarları yatırıma çevirerek Ortadoğu’nun ticaret ve transit merkezi olmayı başardılar. Bu merkezler, turizm hizmetlerini de gerekli kılıyordu. Tüm yatırım projelerini, gerekli veya gereksiz olsun, batılı firma ve teknolojileri eli ile gerçekleştirdiler. Gökdelenlerin en büyüğü, en yükseği, en şatafatlısı kendilerinde olsun istediler. Kutsal kent Mekke, Hac farizasının ticarete dönüştüğü günümüzde Kâbe’nin çevresini saran devâsâ yapılarla ruhani havasını kaybetti. Bu ticaretten hükümetle beraber inşaatçılar da kârlı çıkıyor ve yapılaşma devam ediyor. Üretim ve petrol gelirleri olmayan ülkelerin ise ‘ayranı yok içmeye …’ halleri ile gökdelenlere heves etmesi aklı başında herkesi şaşırtıyor.
yerguvenc@gmail.com