27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Güvendiğimiz Dağlara Kar Yağdı

Sosyal demokratlardan söz ediyorum. Bildiğimiz kadarı ile sosyal demokrasi, özgür ortamda ve ekonomik yapılanmada, halkın çıkarları doğrultusunda adil denge kurma amacını güden bir siyasal kitle hareketidir. Bu tutumu ile Marksizm ilkelerinden ayrılır. Yurdunu seven her birey, üretime yaptığı katkı ile uyumlu pay almalı, toplum yasalarına uygun hareket etmeli, kamu varlıklarının yağma ve talanına yandaş ve ortak olmamalıdır.

Göç alan kentlerdeki hazine arazilerinde konuşlanan gecekondu alanlarını ve de imarsız ve müşterek tapulu arazilerde oluşan kaçak yapılaşmayı da yağma ve talan kapsamında gördüğümü ifade etmek istiyorum. Nitekim İstanbul’daki yapıların % 65’i bu şekilde oluşmuş yapılardır. Bu hesaba imarlı arsalarda yapılmış ruhsatlı yapılardaki kaçakları da eklersek % 80 oranında gayri nizami yapılaşma ile karşı karşıyayız demektir. Kentin çirkinleşmesinde suçu mimarlara atan bazı yazarlarımıza, % 65 oranındaki yapılaşmanın mimarsız ve mühendissiz gerçekleşmiş olduğunu, son 50 yılda bu gibi yapılara 16 kez imar affı getirildiğini de hatırlatmak isterim.

Bütün bu sosyal demokrasi tanımını, çarpık yapılaşmaya neden olan yağma ve talan hakkındaki sözlerimi bana yazdıran olaya gelelim:

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, İstanbul’daki imara aykırı ve ruhsatsız yapılar için af yasası çıkarılmasını, bu gibi yapıların meşrulaştırılmaları için her birinden alınacak harçlar sayesinde devletin düze çıkacağını, İMF’den borç almaya gerek bile kalmayacağını, AKP’nin bu konudaki icraatına destek olabileceklerini buyurmuş. Sosyal demokratlık iddiasında bulunan bir partinin ileri gelen bir yöneticisinin bu söylediklerinden ne anladınız?

Yine evvelce olduğu gibi yasalara saygılı olanlar mağdur olacak; yasaları çiğneyerek kamu arazisine konan, yani benim varlığımdan bir parça çalan, devlet malını yağmalayan, kaçak yapı yapan kârlı çıkacak. Kentteki sağlıksız, nizamsız ve çirkin yapılar meşruiyet kazanacak ve ilelebet bâkî kalacak. Ne âlâ memleket.

Bu bey, her çıkan affın, kentlerimizde çirkin ve sağlıksız yerleşimleri meşrulaştırdığını ve yeni çirkinleştirmelere, yeni sağlıksız ortamlara yol açtığını bilmiyor mu dersiniz? Pek âlâ biliyordur, ama gel gör ki şu çirkin politika insana bunları söyletebiliyor.

Sosyal demokratlık bu mudur? Bireyin üreterek hakkını alması yerine, fırsatları ganimet bilip yağma, talan yapmasını hoş görmek ve onu ödüllendirmek midir?

Ben bu vatandaşlarımızı mağdur edelim demiyorum. Onlar, mağdur da sayılmazlar. Devlet ve belediyeler bu yasa dışı yerleşimlere su ve elektrik bağlamış, kanalizasyon, asfalt yol, okul, sağlık ocağı yapmış, ana kente ulaşımlarını sağlamış. Bu yapılanları kınamıyorum. Elbette ki bu vatandaşlarımızı bu gibi hizmetlerden mahrum bırakamazdınız.

Benim derdim bu kimseler değil. Benim derdim tüm kentlilerin uygar ve güzel bir kentte yaşayabilmeleri. Evvelce yazdım; şimdi tekrar edeyim: Çarpık yapılaşmaları affederek ve mevcudu düzelterek kenti islâh edemezsiniz. Yapacağınız depreme karşı güçlendirmelere de fazla güvenmeyin.

Bu gibi yerleşimleri YOK farz ederek tamamen yıkmak, bu araziler üzerinde yeni imar planlarına göre modern yerleşimler kurmak gerekir. Yeni yerleşimler, mevcut yoğunluğu % 100’e kadar arttırarak bol yeşil alanlar içinde yükselen gökdelenler şeklinde olmalıdır. İstanbul, bu uygulama ile deprem felâketini ucuz atlatacak, kentin daha fazla genişlemesinin de önüne geçilmiş olacaktır.

Bunun için gerekli yasalar çıkartılır, iyi bir organizasyon kurulabilirse, oluşacak değer artışlarından mevcut mülk sahipleri de yararlanabilecektir. Bu işler için devlet bütçesinden ödenek ayırmaya da gerek yoktur. Bu olanaklar özel sektöre sunulursa, kente uzak arazilerde rezidans ve konut inşa eden birçok müteahhit firma, bu gibi yerlere seve seve talip olacaktır.

Vatandaşa uygar yaşam olanağı sağlarsanız, işte o zaman ona sahip çıkmış, sosyal demokrat niteliğini hak etmiş olursunuz.

 


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 5 Haziran 2009 Cuma 10:41:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?