18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Hayvanlar ve Türkçemiz

Bir süredir camileri, son olarak da Çamlıca’da yapılması düşünülen cami projesi yarışmasını inceliyoruz. Büyük Çamlıca tepesinin anıtsal bir yapı ile taçlandırılması, bu tâcın Sinan camilerini bastıracak cesamette bir cami olması fikriyle yarışma açılması, yarışmada hiçbir projenin birinci olamayışı, ikinci olan ve uygulanmak istenen projenin Sultanahmed Camii’nin azmanı bir kitle oluşu, belli bir kesimde tartışılsa da kamuoyunda gerektiği kadar ilgi uyandırmadı. Bu gidişle konuyu gündeme taşıyan bizler, havanda su dövmüş olacağız ve sonunda imam bildiğini okuyacak.

Laf olsun, torba dolsun kabîlinden yazdığımız ‘’Köpekler’’ makalesi ise cami mimarlığı konularına nazaran umulanın üzerinde ve çok daha fazla ilgi uyandırdı. Bu yazıyı onun devamı sayabilirsiniz.

Toplumumuz, hayvanlarla o kadar haşır neşir olmuş ki eylem ve karakterimizde hayvanlarla eşdeğer özellikler bulmamız çok olağan hâle gelmiş. Geçenlerde Feysbuk’ta bir arkadaşımız, kim bilir nasıl bir haksızlıkla karşılaştıysa, son yıllarda epeyce harcıâlem olmuş bir deyimi tekrarlıyordu: ‘’İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum’’.

Aslını ararsanız, hayvan benzetilerini güzel Türkçemizin zenginliği olarak görmek gerekir.

Mert, başarılı ve herkesin takdir ettiği bir kişiyseniz aslan gibi adamsınız demektir. Sağlığınız yerinde ise yine aynı sıfatı hak edersiniz.

Bir de işin üzerine atlayan bir müteşebbisseniz kaplan özelliktesiniz demektir. Anadolu’da bir tesis kurmuşsanız siz bir ‘’Anadolu Kaplanı’’sınız.

Üstelik işinizin usta bir takipçisi iseniz kurt gibisiniz. Kendi işinizi kendiniz görürseniz boynunuz kurt gibi kalın olur. Yalnız unutmayın ki Kemal Tahir’in İttihatçıları anlattığı ‘’Kurt Kanunu’’ romanına göre ‘’Düşeni yemek kurtlukta kanundur’’.

Yine de kurt olmak, içinden pazarlıklı ve kurnaz tilki olmaktan yeğdir.

Tilkiyi de hor görmeyin. Bin bir dil dökerek karganın ağzından peyniri kapmayı iyi becerir. La Fonten, kargayı aptal yerine koymuş ama zoologlar bu uzun yaşamlı hayvanın aynı zamanda zeki olduklarını söylerler. Yine de sizin kılavuzunuz karga olmasın.

Atılgan ve gözü pek kartal olmak, bülbül gibi şakımak varken karganın lâfı mı olur?

Ne var ki baykuş gibi olursanız, kimse 360 derece dönen ve felfecir okuyan gözlerinizi dikkate almaz, haksız yere uğursuz damgası yersiniz.

La Fonten’den söz açılmışken onun meşhur hikâyesini anmamak olmaz. Karınca, daha yaz bitmeden kışlık zahiresini teker teker yuvasına çekerken, ağustos böceği yarınını düşünmeden ağaçların üzerinde cır cır cır ötüyor, kendince keyfini sürüyormuş. Karınca, ağustos böceğine her ne kadar ‘’Kardeş, bu yazın bir de kışı var; çoluğunu çocuğunu düşün, şimdiden tedbirini al’’ dediyse de bizim böcek oralı olmamış, keyfini sürmeye devam etmiş. Gel zaman git zaman kış bastırınca, karınca ailesiyle sıcacık yuvasında otururken kapı çalınmış. Kapıyı açmış; bir de ne görsün? Ağustos böceği eşiyle beraber, kürk manto ve kalın paltolar içinde ‘’Karınca kardeş, biz Paris’e gezmeye gidiyoruz. Paris’ten istediğin bir şey var mı?’’ demez mi. Karınca bozuntuya vermemiş, ‘’Kardeşim, bir ricam olacak; Paris’de Sakra Kör mezarlığına bir uğrayın. Orada La Fonten adında biri yatıyor. Benim adıma mezarına bir güzel sıçın’’ diyesiymiş.

Egzersiz yapmamızı tavsiye eden doktorlarımız ne der bilmem ama kaplumbağa, o ağırkanlı haliyle çok yaşayanlar sınıfına giriyor. Komünizmin kol gezdiği dönemlerde söylenen bir fıkra vardır. Kaplumbağa orman içinde hızlı hızlı koşmaya çabalarken tavşan, ‘’Kardeş ne bu acelen?’’ deyince kaplumbağa ‘’Duymadın mı Türkiye’ye komünizm geliyormuş’’ demiş. Tavşan ‘’Sana ne’’ deyince, ‘’Nasıl sana ne, benim de, karımın da, çocuğumun da ayrı evlerimiz var; elimizden alırlarsa ne oluruz’’deyince tavşan da kaçmaya başlamış. Tavşanı gören leylek, aynı soruyu sorunca tavşan: ‘’Haberin yok mu? Komünizm geliyor; benim de, karımın da, çocuğumun da hepimizin kürkü var; sırtımızdan alırlarsa ne yaparız biz’’ deyince leylek ‘’O zaman biz de vaktimiz gelmese de Afrika’ya uçalım’’ demiş. Tavşan hayretle ‘’Sana ne oluyor’’ deyince leylek ‘’Sana nesi var mı? Ben de, karım da, çocuğum da her sene dış geziye çıkarız; burada hapsolmaya niyetim yok’’ demiş. Afrika’da maymun leyleğe sormuş: ‘’Niye erkenden geldiniz?’’. Leylek olan biteni anlatınca maymun ‘’Amaaan Komünizm mi neyse, gelirse gelsin; benim evim yok, kürküm yok, bu ağaçlardan başka yere gitmem, üstelik kıçım da açık’’ diyesiymiş.

Bizler de her halde şaşkın ördek olup kukumav gibi bir köşede suskun oturacak, angut gibi çevremize boş boş bakacak, koyun gibi bıçak altına yatacak değiliz.

Okulda inek olmasak da arı gibi çalışmanın erdemini biliriz.

Katana ve aygır gibi hanımlardan, ayı ve öküz gibi erkeklerden hoşlanmasak da kısrak gibi güzel, tay gibi ince ve mütenasip kızlara bir diyeceğimiz yoktur.

Fil gibi hafızamız olsun, ama deve gibi kindar olmayalım. Zavallı deve o kadar yük taşır, yine de insanlara yaranamaz.

Diğer yandan, yılan gibi soğuk ve antipatik olmayalım ve köstebek gibi saman altından su yürütmeyelim.

İnatçılıkta keçi, her türlü hakarette zavallı eşek küfürlerimizden nasiplerini alırlar.

Ne diyelim? Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az.

Amaan. Bütün bunlara boş verelim. Muhabbet kuşları gibi mutlu evlilikler yapalım.

Çocuklarımız tavuk gibi erken yatıp, horoz gibi erken kalksınlar. Ama kuzu gibi uysal değil, serçe kuşu gibi hareketli, kedi gibi sevecen olsunlar ve gerektiğinde tırnaklarını göstersinler.

Köpeklerden geçen yazımızda gereği kadar bahsettik. Onları daha fazla üzmeyelim.

Artık bu kadar çakallık yeter. Epeyce geyik muhabbeti yaptık.

Bu dinozor kardeşiniz her ne kadar sürç-i lisan ettiyse affola.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 25 Kasım 2012 Pazar 19:48:43
Güncelleme :25 Kasım 2012 Pazar 20:00:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.243.231.xxx Tarih : 27.11.2012 18:20:09

Estağfurullah; "dinozor" hiç bir işlevi kalmamış müstehasedir, fosildir. Sen sürekli ışık saçan bir enerji kaynağısın. Tanrı, insanı işe yaramaz, sinsi çakallardan korusun.


erdem yücel IP: 88.244.207.xxx Tarih : 25.11.2012 20:04:28

La Fonteni bile gölgede bırakacak harika bir yazı. Kutlarım..


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 28.11.2012 19:59:27

su anda kafam karmakarisik cok üzüntü cok problemler karmarisikliklarla ofluyorum pufluyorum alman olan hanimimda yarim türkcesi ile  kenardan bana mogurdaniyor gene  hey heylerin geldi galiba kis kis gitsinler diyor  kaynanasindan ögrenmis her halde üfürük üflüyor (kaynanasida allagin rahmetine karisti) allah rahmet eylesin 

ve hayvanlar ve türkcemiz yazinizi okumaya basliyorum  hem okudugum anda hem okuduktan sonra  beni o kadar etkiledinizki hanim bile yav bes dakika önce yagip gürlüyordun birden ne oldu günes acmis hava gibi oldun dedi sende alaman havasi gibisin bir kar bir yagmur bir günes bir kac dakikada degisiyorsun ama bu günesli havayi bana bu yazinizla  verdiginiz icin saygi ve selamlarimi size sunuyorum  tesekkür ediyorum okudum güzel oldum okuduktan sonrada bir daha güzel oldum yarina allah kerim