18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Köpekler

 Başlığı okuyunca birisine veya bir zümreye hakaret ettiğimi zannetmeyin. Zannetseniz bile haklısınız. Çünkü her ne hikmetse toplumumuz, bu güzel, fedakâr ve sadık hayvanları hakaret aracı olarak kullanmakta beis görmüyor. Örneğin, ‘’itoğluit’’ şeddeli küfürlerdendir. ‘’Köpoğluköpek’’, küfür sayılsa da bazı zamanlarda kişiye yapılan târizin içine serpiştirilmiş, küçük bir sevecenlik içerir.

TBMM, bunca muhataralı durum içinde vakit bulup hayvanlara, özellikle köpeklere dair bir yasa tasarısı hazırlamış. Tasarıya göre sokak köpeklerini toplayıp şehir dışı kamplarda muhafaza etmek ve de çoğalmalarını engellemek, belediyelere verilen zorunlu bir görev oluyor. Tasarıya bir de geçici madde eklenmiş: Amerikan köpeği pitbulteriye, Brezilya köpeği filo, Arjantin köpeği dogo cinslerine besleme yasağı getiriliyormuş. İnsanlara reva görülen yasaklamalar bitti de sıra köpeklere mi geldi dersiniz? Yoksa bu önergeyi verenler toplumumuzun köpek sevgisizliğine tercüman mı oluyorlar? Eğer bu saydığım köpekler saldırgansa, onları saldırgan olarak eğiten ve kıs kıs kıs emrini veren maganda köpek sahiplerine ceza kesmek gerekmez mi?

Köylü toplumumuzda köpekler, yabancıya saldıran, kapı dışında bekleyip evi hırsızdan, koyunları kurttan koruyan ve ava götürülen hayvanlardır. Evin içinde köpek beslemek, onlar için aklın almayacağı bir garip durumdur. Fıkra değil, bir yerde okudum: Dağdan gelip İstanbul’da misafir kaldığı evden Bağdat Caddesi’ne çıkan delikanlı dönüşte hayretler içinde ‘’Cırılcıbıldak garılar itin boynuna ip dolamışlar sokakta dolaştiriyler, ne lan bu?’’ diyesiymiş.

Delikanlı pek de haksız sayılmaz. Şu Türkçe deyimlere bir bakar mısınız? ‘’İti an değneği eline al’’, ‘’it ite it kuyruğuna’’, ‘’iti ite boğdurmak’’, ‘’o herif itin biridir’’, ‘’it ürür kervan yürür’’, ‘’ak it kara it hepsi de it’’, ‘’eceli gelen it cami duvarına işer’’, ‘’taşları bağlamışlar köpekleri salmışlar’’, ‘’köpeksiz köy bulmuş çomaksız geziyor’’, ‘’köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar’’, ‘’köpek giren eve melek girmez’’, … Daha da say say bitmez.

Hakikaten köpek giren eve melek girmez, o evde namaz kılınmaz mı? Evin içinde köpek beslenemez mi?

Acaba onun için mi ülkemizde sokak köpeği bolluğu vardır? Köpek toplama yasaları zaman zaman onun için mi gündeme gelmekte ve de köpeklere acımasızca davranılır?

Hayırsızada'da ölüme terk edilen köpekler

İttihat-Terakki iktidarı döneminde, 1910 yılında, sokak köpeklerine uygulanan vahşet hâlâ akıllardan çıkmış değil. İstanbul’dan, sokaklardan toplanan 80 bin kadar köpek, Hayırsızada’ya sürülmüş, köpekler açlığa, susuzluğa mahkûm edilmiş, uluya uluya can vermiş, şehri ağır bir leş kokusu sarmıştı. Hâlbuki bir kısım aydının beğenmediği Sultan Abdülhamid, döneminde çıkan kuduz salgınına rağmen köpeklere ilişmemiş, kuduzla savaş yolunu seçmiş ve dünyanın üçüncü kuduz enstitüsünü İstanbul’da kurmuştu.

Din çevrelerinde, evcil köpekler hakkında çeşitli tefsir ve düşüncelere rastlıyoruz. Bir fikre göre köpekler, kuduz başta olmak üzere çeşitli mikrop ve bakterileri barındırırlar. İnsanlara çeşitli hastalıkları bulaştırırlar. Temizlenmeyi bilmezler. Kediler bu konuda torpillidirler; yalana yalana kendilerini temizlerler. Onun içindir ki bir Müslümanın evinde ancak kedi, kuş ve balık beslenebilirmiş. Şafiiler, Hanefilere nazaran bu konuda daha katı kurallar koymuşlardır.

Güzel bir fox terrier ev köpeği: Milou

Din çevreleri, bu tezlerini Abdullah ibn Ömer Radiya’llahu Anh’ın hadisine bağlarlar. Hazret, yaşamı boyunca Peygamberimize atfederek sayısı iki bini aşan hadis söylemiştir. Her hadisin doğru olduğu da kesin değildir. Çünkü insanoğlu abartıya meraklıdır. Bilirsiniz, Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde kentleri ve olayları bire bin katarak anlatır. Her ne ise, köpek hadisi şöyle: ‘’Her kim ki koyun ve av köpeği olmayan bir köpek edinirse o kimsenin her gün işlediği hayrın sevabından iki kırat kesilir’’. Demek ki işin ucunda ölüm yok; bugünkü yasalardaki para cezası gibi bir şey. Ayrıca hiç kimse Peygamberimiz hakkında ‘’hayvan sevmezdi’’ diyemez.

Bir TV programında ‘’Köpek giren eve melek girmez’’ iddiasında bulunan bir konuşmacıya Zekeriya Beyaz hocanın verdiği esprili bir cevap vardır: ‘’Aman, o zaman evime üç dört tane birden köpek alayım, Azrail de girmesin bizim eve’’ sözünü yapıştırmıştı.

Tabii ki köpekler hakkında yokluğu iddia edilen necaset konusu, yüzyılımızda geçerliliğini yitirmiştir. Köpekler veteriner kontrolünde bakım ve aşıları yapılarak ve de temizlik kurallarına uyularak pek âlâ da evlerde beslenebilir duruma gelmişlerdir. Terbiye edilerek evlerde de hiçbir zarara neden olmazlar. Olsa olsa bazı cinsler tüylerini dökerler; onun da çaresi vardır: Elektrik süpürgesi ve çeşitli deterjanlar.

Atatürk'ün köpeği Fox (Hayvanı yüzmüşler, saman doldurmuşlar, teşhir ediyorlar)

Bilir misiniz, Atatürk’ün de bir köpeği vardı. Adı Fox. Alman pointeri bir avcı köpeği idi. Bir gün köpeği ile şakalaşırken köpeğin Ata’nın elini ısıracağı tutmuş. Biraz da kanatmış. Vay sen misin Ata’mızın elini ısıran; çevresindekiler ‘’köpek sahibini ısırmaz’’ diye bir fetva çıkarmışlar; hayvanı öldürmüşler. Bunu öğrenen Atatürk’ün hüngür hüngür ağladığı söylenir.

Bir yüz karamız daha var. 27 Mayıs darbesi sonrası açılan Yassıada davalarından biri de ‘’Köpek Davası’’ idi. Yasalar sarih; cumhurbaşkanları ancak ‘’vatana ihanet’’ iddiası ile yargılanabilir. Gel gör ki bir köpek yüzünden Celal Bayar’ı rezil etmek istediler, sonunda kendileri rezil oldular. Afgan kralı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a protokol icabı olarak bir Afgan tazısı armağan ediyor. Köpeğin Çankaya’da ayakaltında dolaşacak hâli yok. Bayar, köpeği Atatürk Orman Çiftliği hayvanat bahçesine veriyor. Köpeğe biçilen bir bedel, Cumhurbaşkanının ilgilendiği bir köye su getirilmesi için Bayındırlık Bakanlığına veriliyor. Vay sen misin veren; hem hediye köpeği devlete sattın, hem de köpeğe verilen yemek paralarını devlete ödettin; suçlusun. Bereket versin, rahmetli Bayar, mahkeme başkanının açık açık ‘’Sizi içeriye tıkan kuvvet böyle istedi’’ diyen taraflı mahkemeye pabuç bırakacak adam değildi. Ne de olsa Milli Mücadele döneminin komitacısı. Güldü geçti, sonunda bu davadan beraat etti.

Bu yazıyı mimarlık yazılarımdan gına getiren okurlarım için ve sohbet havasında yazdım. Hoş görün.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 16 Kasım 2012 Cuma 09:53:09
Güncelleme :16 Kasım 2012 Cuma 10:02:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. A IP: 95.15.246.xxx Tarih : 16.11.2012 18:24:59

Sayın Ergüvenç; Sosyal-siyasal-sanatsal yönlerinden sahip olduğunuz geniş ufkunuza ilaveten zoolojik olarak da bilgiye sahip olmanız beni hiç şaşırtmadı. Yeri gelmişken bu arada "yılanlar" dan da söz konusu etmenizi içten saygılarımla dilerim. [tabiki, Kara Yılan (Mehmed)' ı tenzih ederek..]  


Gönül Aydemir IP: 85.102.108.xxx Tarih : 19.11.2012 19:59:52

Sayın Yaşar Bey,ben köpek bakımı bilmiyorum. Raki'yi yazdığım dakikalarda oyun oynadığım küçük yeğenim odama geldi,yazımı düzeltmeme izin vermedi.Biz köpeklere yalnız kemik vermiyorduk,etli yemek artığı demem gerekirdi.Bazan annem bize içirdiği sütten bile içirirdi.Benim asıl vurgulamak istediğim, sokak hayvanlarının aşılanarak alındıkları yere bırakılmaları gerektiği.Çünkü o hayvanların yaşadığı noktalarda onları sevenler,koruyanlar var.Hayvanların bakımı konusunda eğitim verilebilecek gönüllüler var.


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 16.11.2012 19:30:47

küfür yününden o kadar cok kötü küfürlerimiz varki bunlari söylemekten köpekli küfürleri söylemek cok cok daha güzeldir hani yani su koymadan ciksak  it oglu it desek diyebilsek  küfüründe adabi maaseretini uygulasak fenami olur simdi küfüründe adabimimi olurmu diyenler cikar buda normal ama normal olmayan pis agiz aliskanliklarimiz

evlerde köpek bakmak adam akilli bir mesuliyettir ugras isidir bunu her babacan yiyemez hele bizde bu oran cok azdir hemide iyi tarflarini biz her seyin severiz biraz bir isin  meskaleli zor tarafi oldumu hemen kayis atar dilimizde ne varsa kötüleriz zaman zaman bu dillerle söylenen sözler kalip gibi olusur  bende oda sizde söylesir dururuz 

 


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 19.11.2012 17:25:40

yorumcu gönül yorumunuz icin tesekür ediyorum iyi niyet kalpce var milletce köpege kemik vermek iyi atik yemekleri vermek iyi bir beslenme diye yayilmistir aslinda köpegin midesine cok zararlidir mideyi zamanla delen zarar veren  artik yemeklerde ise karma karisiklikta tatlisi tuzlusu icindedir ama ac ac sahipsiz köpek acliktan ölmektense yeyip tok ölmek daha iyidir deyip yemektedir kanisindasayim

bahcede bizimde bir köpegimiz var yasli babam ona kendi kafasina göre bakar biz izinlerde oraya gidince  avrupadan köpek yemleri götürüz  ben kizim ona bunlari veririz babam da alisila gelmis leri verir  yav der bu köpek siz geldiginizden beri hic yemiyor hastami ne der  bazen kuru ekmek veriyor bunlar ilk basta kitir kitir ona geliyor agzina aliyor kitirdatiyor hop yan tarafa salliyor  biz bu avrupa mamalarin veriyoz ondan yemiyor diyoruz  alistirmayin diyor siz gidince ne olcak diyor biz gittiktensonra baba ne oldu diyoruz o gülüyo r her seyi götürüyor diyor 


Dr. S. A IP: 95.15.246.xxx Tarih : 16.11.2012 21:59:36

Sayın Erdem Yücel; Etkileyici sunumunuz karşısında okuyucularınız olarak bizlerin bir katkıda bulunmamız haddimize değildir ! Ben de, hoşgörünüze sığınarak ve nacizane olarak ve de mizahi anlamda şunu belirtmek istedim: Hayvanlar kendilerinin insana benzetilmesinin eğer farkında olabilselerdi, büyük bir yeise düşmüş olurlardı.  Ayrıca, gençlerimizin Yunanlı masalcı Ezop'un -günümüze kadar intikal eden - yapıtlarını okumasını öneririm. Sizlere içten saygılarımı sunarım.


Gönül Aydemir IP: 85.102.221.xxx Tarih : 18.11.2012 19:41:30

Yirmi iki yıl önce Büyükçekmece'ye taşınmıştık.Evimiz denize bakan bir tepenin üzerindeydi.Evin çevresinde de yapılaşma seyrekti.Oturduğumuz site tamamalanadığından boş gibiydi.Evimizin karşısında küçük bir ev vardı,o evin çocukları kapıda siyah,,göğsü beyaz kurt kırması bir köpek büyütümüşler,köpeğin adını Raki filmindan etkilenerek ''Raki'' koymuşlardı.Çocuklar sokakta köpekle oynuyorlar ama,köpek çoğu zaman açtı.Bense köpekten çok korkuyordum,ilkokul üçüncü sınıftayken komşunun saldırgan alıştırılan köpeği tarafından ısırılmıştım.Köpeğin aç kaldığını anlayınca yavaş yavaş evdeki artıkları kapıya bırakıp,onu çağırmaya başladım.Hayvan beni anlıyor,yemeği bırakıp gidene kadar yanıma yaklaşmyordu.ne zaman dışarı çıksam,beni rahatsız etmeden uzağımdan beni otobüs durağına kadar götürüp getiriyordu.Yaz gelince komuşular birer ikişer evlerine geldiler.Herkes köpeğe evindeki kemikleri vermeye başladı.Kimi pirelerini yıkıyor,kimi aşılarını yaptırıyordu..Zamanla çocuklar sarı,dünyalar tatlısı bir köpek daha alşıtırdılar kapıya,onun adını da Rambo koydular.En az beş altı aile kemiklerimizi hayvanlara verdik,hayvanlar bizi sevdi,biz hayvanları. Karşı sitede onlara bolca kemik veren yaşlıca bir amca aniden hastanede ölmüştü,akşamüstü amcanın cenazesini evine getirdilirken,Rambo'nun uluması cenazeye gelenleri ağlattı.Raki, onu seven insanın öldüğünü anlamış,dakigalarca ulumuştu.

Yazları insanlar kapılarına kedi köpek alıştırıyorlar,kışları da hayvanları bırakıp gidiyorlardı.Ama o köpkler kış boyu aç kalıyor,yazın kemiklerini yedikleri aillerin yazlıklarını terketmiyorlardı.Akıllı bir çocuk gibi,çok aç kaldıklarında ancak gündüzleri evden ayırılıp çöplerden karınlarını doyuruyorlar ,geceleri boş yazlıkları mutlaka bekliyorlardı.Zaman zaman onlara alıştım, evde fazla gelen kemikleri yolumun üzerindeki hayvanlara vermeye başladım.Bir akşam evime gelirken büyük olasılıkla bana zarar vermek için ağaçların arasına saklanan adamdan beni korudular,onlar çevremi sarınca adamı fark ettim,adam köpeklerden korkup kaçmak zorunda kaldı.Raki sayesinde diğer sokak köpekleri ile de dost oldum,artık bir köpek havlayınca bas bas bağırmıyorum,onları sevgiyle yanıma çağırıyorum,hayvan havlamaktan vazgeçiyor.

Raki ile yüzlerce anım var,yaşarsam yazacağım,ama bir gün birileri Raki'yi iple boğdular,iki akşam sonra sitemize hısız girdi,bahçedeki asmadan eve fare,yılan,kertenkele giriyor.Raki öldürüleli on yıl oldu,her aklıma gelemeye burnumun direği sızlıyor.Geyik rengi,ceylan huylu Ramo'yu da bazı zalimler kapıdan toplayıp götürmüş,özleminden içim sızlıyor.O hayvanlar bizim çöpe attığımız kemikleri yiyip bize, çocuklarımıza dostluk gösteriyorlardı.Şimdi yemek artıklarını çöpe atıyoruz.

Hayvansız  sokak çok sevimsiz,Evimiz boş,ne zaman boş eve gitsem İstanbul'dan yiyecek götürüyorum,uzakta bir köpeğin adını Raki koymuşlar,bazan gelip yiyor,bazan boynuma sarılıyor.Ben yavrusunu yitirmiş anneleri daha iyi anlıyorum.Başka çocuklarım da oluyor ama,ben Raki'yi,Rambo'yu çok özlüyorum.Sokak hayvanlarına dokunmasınlar,onlarsız insanlar daha saldırga,daha kötü.'Hayvan sevgisi insanı eğitiyor.''kısacası.Onlara daha rahat yaşayacakları evler,yuvalar yapalım.Her yer bizim değil.Hayvanların insan ruh sağlığı için ne kadar gerekli olduğunu bilmeyen yok artık.


erdem yücel IP: 88.244.207.xxx Tarih : 16.11.2012 20:07:54

Sevgili Yılmaz;  alıştığımız mimari dışında ilginç  bir konuya değinmişsiniz. Nedense bazı hayvanları insana benzettiğimizde değişik algılarılar. Örneğin aslan gibi adam derseniz karşınızdaki şişirirsizin. köpek gibi adam derseniz bu kez aşağılarnısınız.. Kurtu yüceltir, köpeği de bazıları aşağılar!.. Gerçekte köpekler insanların en yakın yoldaşıdır. ben konuya değişik bir boyut getirmek isterim. İstanbuldan kaçarak yaşadığım  tatil yöresinin en büyük sorunu köpek ve kedilerdir. Yazlıkçılar geldiklerde, biraz da çocuklarının haklı isteğine uyarak  kedi veya köpek edinirler. Yazlıkçılık bitince de onları sokaklara terk edip giderler. Facia da ondan sonra başlar. Sahiplenmiş bu hayvanlar bir anda boşlukta kalır; ertesi yazlıkçı sezonuna kadar ya yaşarlarlar ya da ölürler. Yazık değil mi? Onlara sorsanız filanca hanıma veya beye bıraktık derlerse de inanmayın  Hayvanlar alıştıkları eve giderler, günlerce onların geleceklerini beklerler. Kaldı ki, filanca beyi veya haımı nereden bilsinler?

Burada yaşayan bir ev sahibi ile sohbetimde ilginç bir açıkama yapmıştı. Evimi yazlık olarak kiralamak isteyenlere öncelikle kedi ve köpek besliyecekmisin diye sorarım, evet derlerse evmi kiralamam. Çünkü gidince kedi ve köpekleri kapı önün koyacaklar ve bende evin önünde hayvanlar var diye kimseye kiralayamıyorum.  Bu da başka bir yakınma  ...

Belki ilgisi yok ama ben ne zaman köpekler diye bir sözcük duysam yıllar öncesi izlediğim Dustin Hofman'ın oynadığı "Köpekler" filmini hatırladım. Buraz erotik biraz toplumsal, biraz da ders niteliğinde  bir film idi..

sevgilerle...


İsmi Mahfuz IP: 78.161.110.xxx Tarih : 16.11.2012 15:10:27

Kavram karmaşası had safhada. Evlere girmeyen sadece rahmet melekleridir.
Rahmet melekleri de elbette belli şartların sağlandığı yerlere girerler. Her sakallıya dede demekten kendimizi alamıyoruz tamam da din konusunda doktora yapmış şahsiyetlerin sözlerine itibar edelim tama da böyle meseleleri sapla samanı karıştırmadan anlaşılabilir halde sunmak, bir açıklık getirmek gerek.