2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Koruma Ödülü'ne lâyık mimar yok mu?

"Mimarlık alanında ‘Koruma Onur Ödülü’ ne lâyık bir mimar yok mu ?"

Bu başlığa şaşırdınız mı? Hiç şaşırmayın. Kültür ve Turizm Bakanlığı, yurdumuzda böylesine nitelikleri olan, onur ödülüne lâyık bir mimar bulamamış.

1 Ekim 2006 günlü Hürriyet Gazetesi’nde Murat Bardakçı, haberi ‘Türkiye’de mimar bulamayan Kültür Bakanlığı, Mimarlık Onur Ödülü’nü bir sanat tarihçisine veriyor’ başlığı ile yayınladı. Efendim, jüri toplanmış, gönderilen projeleri incelemiş, çeşitli ödüllere lâyık isimler ve kuruluşlar belirlenmiş, ama ‘Onur Ödülü’nü alabilecek bir tek mimar bulamamışlar; sonuçta ödülü bir sanat tarihçisine vermeyi kararlaştırmışlar. Hani, Abdülhak Hâmit, ‘Finten’ yapıtında Büyük İskender’le Aristo’yu konuşturur da Aristo: ‘Tarihi yapan sensin, yazan ben’ der ya. Bu da onun gibi bir şey. Sanat tarihçilerine saygım büyük; ama burada ana öğe tarihçi değil, mimar.

Bu olayın bir de söylentisi var.Jüri, bir müsteşarla bir genel müdürün hatırını kıramamış, onur ödülü için bir sanat tarihi yazarını tercih etmiş.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, ilki bu yıl verilmek üzere, çeşitli kategorilerde ‘Ulusal Mimarlık Koruma Ödülleri’ vermeyi kararlaştırmış ve bunu da Resmî Gazete’de ilân etmiş. İlâna göre, projeler 21 Ağustos – 5 Eylül tarihleri arasında Bakanlığa teslim edilecek ve ödüle lâyık görülenler, yine isimleri bilim kurulu ve ulusal jüri olarak ilân edilen jüri başkan ve üyelerinin çalışmaları sonucu, 3 Ekim’de açıklanacakmış.
Jüri, müsteşar veya yardımcısının başkanlığında, bir Mimarlar Odası genel kurul üyesi (?), üç üniversite öğretim üyesi ve de üç Bakanlık elemanından oluşuyor.

Ödülün amacı, mimarî mirasa hak ettiği yerin verilerek korunması, koruma bilincinin yerleşmesi ve gelişmesi, ve de yeni yapı oluşumlarında tarihî çevrelere saygılı oluşumların özendirilmesi diye tarif ediliyor.

Bu ödüller, koruma ve uygulamada başarı, koruma ve restorasyon projelerinde başarı, koruma destek, koruma onur ödülleri olarak dört ana başlıkta toplanmış.

Jüri üyeliği, mesleğinde temayüz etmiş, meslekî saygınlığı meslek odalarınca ve de kamu oyunca kabul edilmiş tarafsız kişilerce yapılması gereken çok hassas bir iştir. Jüri üyeleri, serbest meslek sahibi mimarlardan seçilmeli, Devletin yöneticileri ve elemanları ancak danışman üyelik ve raportörlük görevlerini üstlenmelidir.

Aslını ararsanız, Mimarlar Odası bu işlevi 1988’den beri ‘Ulusal Mimarlık Ödülleri’ ismi altında başarı ile yürütmektedir. Her İki senede bir verilen bu ödüller Büyük Ödül (Sinan Ödülü) ve Başarı Ödülü ana başlıkları altında toplanmaktadır. Başarı ödülleri, mimarlığa katkı, yapı, koruma, çevre, fikir sunma dallarında verilmektedir.

Çok sayıda değerli mimarımız bu ödüllere lâyık bulunmuştur. Bu değerli ve çok sayıda meslekdaşlarımın isimlerini burada anmak isterdim.Ama, Büyük Ödül’e (Sinan Ödülü) lâyık görülen mimarlarımızı burada zikretmeden geçemiyeceğim.

1988’de Sedat Hakkı Eldem,

1990’da Turgut Cansever,

1992’de Şevki Vanlı,

1994’de Doğan Tekeli ve Sami Sisa,

1996’da Abdurrahman Hancı,

1998’de Nezih Eldem

2000’de Maruf Önal,

2002’de Utarit İzgi,

2004’de Behruz Çinici,

2006’da Hamdi Şensoy,

Büyük Ödül’e, Sinan Ödülü’ne sahip olmuşlardır. Bu gibi değerli zevatın dışında, onur ödülü almaya hak kazanacak daha bir çok mimarımız vardır. Mimarlar Odası gibi saygın bir sivil toplum örgütü bu işi başarı ve liyakatle yürütürken Devlet Baba’nın da aynı işe soyunması, bilim ve sanatın içine hatır gönül işlerini sokması, bilmiyorum ne derece doğrudur.

Bu yazı yazılırken henüz sonuçları bilmiyorum. Ama, iddia edilen hususlar doğrulanırsa, diğer ödülleri alan mimar meslekdaşlarımın yapması gerekenin, ödülleri red etmeleri olmalıdır diye düşünüyorum.
Yayın Tarihi : 5 Ekim 2006 Perşembe 13:19:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 212.253.11.xxx Tarih : 18.10.2006 17:13:03
Bu yazıda bir dikkatsizlik yapmışım. Abdülhak Hâmid'in Büyük İskender'le Aristo'yu konuşturduğu drama 'Finten' değil, 'Tezer'dir. Orijinal metinde Aristo, 'Tarihi yazan benim, yapan siz' der. Hatta, bu mısradan evvelki mısra sonunda '..apansız' sözcüğü ile 'yapan siz'sözcüğünün kafiye uyumsuzluğu o devirde polemik konusu olmuş.

erdem yucel IP: 195.174.35.xxx Tarih : 5.10.2006 21:11:03
Bir gazetedeki küçük bir haberden anlamlı bir yazı çıkarmışsınız. Kutlarım Ne yazık ki, sayın Kültür Bakanı ödüle layik bir mimar bulamamış. Hayret etmedim.Ödüle layik Mimar olmayışından değil de bakan vardı deseydi o zaman şaşardım. Türkiye gerçekten kültürel yönden büyük çöküntü içerisinde. Bakan mimarı tanımaz, sanat tarihçi ile mimar arasınadki farkı anlayamazsa söylenecek söz yok zaten.Bakanın atadıklarına baktğında biubilgisizliğgi daha net görürsünüz. Örneğin Müzeler Genel Müdürü ,Topkapı Sarayı Müzesi müdürü kaymakam. Bu atamaları  yapanın mimarı tanımaması da son derece dogal. Bir söz vardır,eski dervişlerin; bu da geçer yahu... Erdem Yücel;