25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Kütüphaneler (II)

İlk kütüphanenin Asuriler döneminde kurulduğu zannediliyor. Bu kanıyı kuvvetlendiren delil, şu anda British Museum’da sergilenen taş tabletlerdir.

Antik İskenderiye Kütüphanesi, tariflere göre çizilmiş iç mekân

Yine de Dünya kültür tarihinin bu konudaki en önemli yapıtı şüphesiz ki İskenderiye kütüphanesidir. Kütüphaneyi kuran, bilim ve edebiyata düşkün, barışsever bir kral olan Ptolemaios’dir. (M.Ö. III. yüzyıl). Bazı kaynaklar 150 bin, bazı kaynaklar ise 500 bin, hatta 900 bin kadar el yazması rulonun kütüphanede bulunduğunu dile getiriyor. Rulo diyorum; o dönemde kitaplar cilt şeklinde değil, papirüs sayfaları birbirine eklenerek ve bir sopaya sarılarak rulo yapılıyor, etiketlenerek raflarda muhafaza ediliyordu. Bu eserler, fizik, kimya, tıp, fizyoloji, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat konularını içeren Yunan, Akdeniz, Ortadoğu, İran, Hint elyazmaları idi. Kente giren veya bulunan her bir eserin aslı kütüphaneye alınıp bir kopyası kitap sahibine veriliyordu. Kütüphane ile beraber pagan mabedi, müze, rasathane ve anatomi salonu da bulunuyordu. Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini, Eratosten’in Dünyanın çapını, Öklit’in geometri kurallarını bu kütüphanede yaptıkları araştırmalar sonucu ortaya koyduklarına inanılıyor. Ne yazık ki günümüze intikal etmiş ne bina, ne heykel kalıntısı ne de orijinal eser var. İşin ilginç yanı, ‘Dünyanın 7 Harikası’nı saptayan Herodot, İskenderiye Feneri’ni harikalar içinde saymış da bu kütüphaneyi es geçmiş.

Kütüphanenin yıkılmasına ve eserlerin yitirilmesine dair birçok olasılık ileri sürülüyor. Bir olasılık, kütüphanenin Julius Sezar’ın İskenderiye kuşatması sırasında (M. Ö. 48-47) talana uğradığı şeklinde. Sezar’ın ruloları Roma’ya götürmek üzere gemiye yüklettiği, ancak geminin yandığı veya battığı zannediliyor. Buna karşın, kütüphanenin varlığını M. S. IV. yüzyıla kadar sürdürdüğü bilindiğine göre, talanda bir bölüm eserin ve kütüphanenin zarar görmüş olduğu düşünülebilir.

Antik İskenderiye Kütüphanesi, temsili resim

Diğer bir olasılık, Hıristiyan Bizans’ın İmparatoru Theodosius’un emri ile İskenderiye Piskoposu Theophilos’un kütüphanedeki eserleri, pagan kültürünün devamına neden olduğu gerekçesi ile hamamlarda yaktırdığı, binanın da iç savaş sırasında, bağnaz Hıristiyanlarca diğer pagan tapınakları gibi yıktırıldığı, pagan heykellerin parçalandığı, arsanın kilise inşa etmek üzere Hıristiyanlara verildiği şeklinde. (M. S. 391).

İslâm düşmanlığı ile tanınan Papaz Gregory Bar Hebraus tarafından ileri sürülen diğer bir olasılık, kentin Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra tahrip edildiği, bu arada kütüphanenin de Halife Ömer emri ile Amr İbn-ül’As tarafından 642’de yakıldığı ki Batının önemli ve tarafsız bazı bilim adamları bu olasılığı reddediyorlar. Bu tezi ileri sürenler, o derece ileri gidiyorlar ki bir söylentiye inanarak, Hz. Ömer’in ‘’Kütüphanedeki bu yazmalar Kur’an-ı Kerim’le uyumlu ise gereksizdir; uyumsuz ise haramdır; her iki halde de yakılması caizdir’’ dediğini ileri sürüyorlar. (Mesnetsiz atmanın bu derecesine de pes doğrusu).

Her ne hal ise, antik dönemde, Helenistik uygarlığın birikimi ile oluşmuş bilim, felsefe ve sanat eserlerinin yok edilmesinin bir insanlık dramı olduğu kesin.

Modern İskenderiye Kütüphanesi, kuşbakışı görünüm

Antik uygarlığa sahip çıkan bu günün kültür çevreleri, yok edilmiş antik İskenderiye kütüphanesinin var olduğu sanılan arazisi üzerinde, kütüphaneyi yeniden kurmanın bir uygarlık borcu olduğunu düşündüler. Kütüphanenin çağdaş sanat, bilim, teknoloji ürünü çağdaş mimarlık esaslarına göre şekillenmesini kararlaştırdılar. Projeyi bir mimari yarışma sonucunda elde ettiler. Yarışmayı Norveçli mimar Snohetta ile Mısırlı mimar Hamza konsorsiyumuna ait proje kazandı. Mimar Snohetta, Oslo’da yeni inşa edilen opera-bale binasının da mimarıdır. 2002’de açılışı yapılan İskenderiye Kütüphanesi, 2004 yılı 9. dönem Ağa Han mimarlık ödülünü aldı. Açılış töreninde Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand, Yunanistan Cumhurbaşkanı Kostas Stefanopulos ve daha birçok Dünya lideri bulundu. Ne yazık ki Türkiye’den ne bir ses, ne bir nefes çıkmadı. Olay, mimarlık yayınları dışındaki basınımızda bile doğru dürüst yerini bulmadı. (İşte sinek küçük ama mide bulandırır. Başımızı devekuşu gibi kuma gömmüşüz; gözümüz iç politika dışında hiçbir şey görmüyor). Açılıştan 8 yıl sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son Mısır ziyaretinde Müdür İsmail Sarıgeldin refakatinde kütüphaneyi gezdi.

Yeni İskenderiye Kütüphanesi, arka fonunda Kayıtbay Kalesi bulunan, arkasında İskenderiye Üniversitesi, önünde Akdeniz olan ve 40 bin metrekare arazi üzerine yayılmış bir yapı. 200 milyon Doları bulan maliyet, Mısır hükümeti ve UNESCO tarafından temin edildi. Ana kitlesi, bir kısmı yere saplanmış intibaı veren, 160 metre çapında bir daire. Salonlar, alüminyum ve cam örtü ile gün ışığı alıyor. Şiddetli güneş ışınlarının bilgisayarla engellenebildiği bir akıllı bina. Ana okuma salonu kademeli terasmanlar şeklinde ve 70 bin metrekare. Bunun dışında konferans salonu, üç müze, dört sanat galerisi, planetoryum, elyazmaları salonu, restorasyon laboratuarı, âmâlar, engelliler, çocuklar için ayrı salon ve olanaklar ve de tüm servis ve istirahat hacimleri mevcut. Dünyanın önde gelen on bir alfabesi dış cephedeki granit duvara işlenmiş.

Modern İskenderiye Kütüphanesi, kademeli iç mekân

8 milyon cilt kitap kapasiteli kütüphanede, şu anda 700 bin kitap var. Ayrıca kadim dönemden kalan on bine yakın elyazması eser, Endülüs Emevileri ve Mağribilere ait dokümanlar, Süveyş Kanalı’na ait Fransız inşaat dokümanları saklanıyor. Fotokopi arşivi ve de kitapları internet ortamına veren arşiv bulunuyor. Kütüphanede aynı anda 3500 kişinin araştırma yapma olanağı var.

Haftaya kütüphanelerimizden bahsedeceğim. Şu var ki, 2010 İstanbul Kültür Başkenti unvanını hak ettiğimiz bu günlerde, modern ve dört başı mamur bir kütüphaneye sahip olamamamızın acısı içindeyim.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 9 Nisan 2010 Cuma 14:00:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?