25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Kütüphaneler (III)

Bizde halk kütüphaneleri, camilerdeki kitap rafları ile başlamıştır dersek konuyu abartmış olmayız. Doğaldır ki burada dizilen kitaplar genellikle dini içerikli olup Kur’an-ı Kerim’le beraber fıkıh, hadis, kelâm, ilmihal, kısas-ı enbiya konulu kitaplardır. Yine de bu raflar, kitabı halk düzeyine indirmeleri açısından önemlidir. Gerçi Selçuklu ve devamındaki Osmanlı sultanlarının saraylarında el yazması kitaplardan oluşan kütüphaneleri vardı. Bunlar, Divan Edebiyatı ürünü şiirler, minyatürle bezenmiş kıssalar, seyahatnameler gibi Osmanlıca, Arap ve Fars dillerinde yazılmış, elit zümreye hitap eden kitapları içeren kütüphanelerdi. Örneğin Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Sultan ve maiyetine, Enderun’a seslenen kitaplardan oluşmuştu. Saray dışındaki ulema ve ketebeye seslenen, din ve genel konuları içeren kütüphane, Divan Yolu’ndaki Köprülü (Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa) Kütüphanesi olmuştur. Matbaanın gelmesi ve yüzümüzün Batıya dönmesi ile İstanbul merkezli de olsa halka inen ve XIX. yüzyılda Batı metotları ile kitap tasnifi yapan kütüphanelerimiz ortaya çıkabilmiştir.

Şimdi en önemli kütüphanelerimizden, devlet eli ile açılan ilk genel kütüphane olan Beyazıt Kütüphanesi üzerinde duralım. Sultan II. Abdülhamit hakkında müspet ve menfi çok şeyler söylendi. Ama burada Sezar’ın hakkını Sezar’a, Hünkâr’ın hakkını Hünkâr’a verelim. Sultan’ın Türk eğitim ve öğretimine olan çok büyük katkılarından biri de bu kütüphanedir.

İstanbul, Beyazıt Devlet Kütüphanesi

Beyazıt Kütüphanesi’nin nüvesi Bayezid Külliyesi imaretinde kuruldu. Yıl 1884. Kütüphaneye Sultanın özel ilgi gösterdiği, salon parkelerini dahi Avrupa’dan getirttiği, masrafı ‘Ceb-i Hümayun’dan karşıladığı anlatılır. Açılış töreninde rafa ilk dizilen Naima tarihinden sonra, alınan kararla yayımlanan telif veya çevrili eserlerden birer nüshasının kütüphaneye alınmasının temini ile kitap sayısı 4 yıl içinde 7 bini buldu. Kütüphane, Avrupa’da olduğu gibi milli kütüphanelerin işlevini üstlenmiş oldu. Kütüphane, zamanla yazar ve kitap adına düzenlenen katalog çalışması ile uluslar arası standarda erişti. Lise öğrenciliğimiz sırasında en önemli başvuru merkezlerimizden biri idi. Beyazıt Meydanı’na bakan ve kütüphanenin yanında bulunan Dişçilik Okulu binasının 1984’te hizmete girmesi ile kütüphane büyük bir nefes aldı. Kitap cildi sayısı bir milyona yaklaştı. Ayrıca 3 bin kadarı Osmanlıca, Arapça, Farsça el yazması olmak üzere 10 binin üzerinde nadir kitaba sahip. Şu anda önemli kitapların bilgisayar ortamına geçirilmesi için çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar galiba 120 bin kitabı bulmuş; kütüphane yılda 40 – 50 bin kadar araştırmacıya hizmet verir duruma gelmiş.

Evet, bu çalışmalar bizler için önemli adımlar. Ama olayı küresel ortamda düşünürsek hiç de o kadar önemli adımlar değil. Burada uygar ülkelerin kütüphanelerini ve kapasitelerini saymaya, bizimle mukayeseye kalkarsam dudağınız uçuklar.

Ankara Milli Kütüphane
 

Teselliyi kısmen de olsa, Cumhuriyet eseri Ankara Milli Kütüphanesi’nde bulabiliriz. Kütüphane, Mimar Şevki Vanlı merhumun projesi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün uygulaması ile başarıldı. 700 bine yakın cilde ulaşan kitap sayısı ile Türkiye’nin en büyük ve bilimsel metotlarla çalışan kütüphanesi oldu. Kitap servis ve okuma salonları dışında birçok kültür hizmetlerini de gören, modern bir tesis.

Bunun dışında büyük üniversitelerimizin kütüphaneleri de yerli ve yabancı dilde bilimsel yayın ve kitapları ile kayda değer ilerleme içindeler. Halk ve çocuk kütüphaneleri de semt kitaplıkları bazında hizmet veriyorlar.

Her şeye rağmen İstanbul’un en büyük kültür tesisi eksiği, modern anlamda ve dört başı mamur modern bir kütüphaneye sahip olamayışıdır. Yıllardan beri, İstanbul’un 2010 yılı Dünya Kültür Başkenti etkinliklerine hazırlanma sırasında, Dünya çapında üç önemli kültür tesisinin hayata geçirilmesini; opera binası, konser salonu ve kütüphane binalarının inşasını bekledik durduk. Ne yazık ki beklentilerimiz hayalden öteye geçemedi.

Londra British Museum Kütüphanesi

Arkadaşlar, bu tesisler uygar dünyanın olmazsa olmazlarıdır. İstanbul gibi büyük kentlere ‘Kültür Merkezi’ adı altında çok amaçlı salon ve tesisler yapılmaz. Bu gibi kültür merkezlerini nispeten daha küçük kentlere yapabilirsiniz. Uygar ülkelerin mega kentlerinde her biri ayrı mimari özellik gösteren opera, konser, kütüphane binaları ayrı ayrı yapılır. Bunu daha kaç kere söyleyeceğim, bilmiyorum.

HAMİŞ:

Kütüphaneler gibi derin bir konuyu 3 serilik ve popüler bir makalede anlatmanın olanak dışı olduğunu takdir edersiniz. Bu nedenle genelleştirmeye girmeden eskinin ve yeninin en ilginç kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi üzerinde durmayı tercih ettim. Keza yurdumuz kütüphanelerinden Osmanlı’nın ilk ciddi kütüphane teşebbüsü olan Beyazıt Kütüphanesi’ni, Cumhuriyet’in Ankara Milli Kütüphanesi’ni ele alabildim. 2010 Dünya Kültür Başkenti seçilen İstanbul’a reva görülen vurdumduymazlık ve başarısızlıklara da değinmeden edemedim.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 16 Nisan 2010 Cuma 12:14:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 85.103.79.xxx Tarih : 16.04.2010 17:25:08

Evet Kütüphanecilik başlı başına apayrı bir sektör. Ve bu sektör faaliyete binlerce yıl önce Asurlular döneminde başlıyor ve 2 milenyum önce İskenderiye Kitaplığı ile görkemli bir noktaya ulaşıyor. Biz de emekleme devrini yaşatan Sultan II.Abdülhamite hayır dua ediyoruz. Yazar (İskenderiye Kitaplığı ve British Museum Kitaplığı gibi) illüstrasyonlarında da çok güzel, isabetli örnekler vermiş. Kütüphanecilik, mimarî özellikleri ve kolleksiyon faaliyeti ile gerçekten bilimsel temelli çalışması gereken bir sektör. Yazar, British Museum kitaplığının kolleksiyonlarının Asur tabletlerinden başladığına işaret ediyor. Ben de büyük hümanist şairimiz Tevfik Fikret'in "Halûk'un Defteri" şiir kitabını aynı kitaplıkda bulduğumda büyük bir keyif duymuştum.