18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Londra’nın yeni gökdeleni

Yüksek yapı, ezelden beri insanoğlunun özlemi olagelmiştir. Bâbil Kulesinin sarmal merdivenli silindirik gövdesinin içine çeşitli ırktan insanları doldurma hayali yanında, ışığı millerce uzaktan seçilebilen İskenderiye Feneri; gemilerin insan-tanrının iki bacağı arasından geçerek limana girecekleri Rodos Heykeli; cesim taşların nasıl üst üste konabildiği hâlâ tartışma konusu olan Mısır Piramitleri; Halikarnaslı Karia prensesinin sevgili eşi ve kardeşi Maussollos adına inşa ettirdiği Mozole, … bu özlemin eski çağlardaki maddeleşmiş örnekleri olmuştur.

Yakın çağdaki sanayi devrimi ile gelişen betonarme ve çelik inşaat teknolojisi, elektrik üretimi ile gelişen asansör ve diğer tesisat teknolojileri sayesinde üst üste istiflenmiş katları ile gökyüzüne doğru yüzlerce metre yükselen gökdelenler (sky scrapers) yaratılabilmiştir.

Gökdelen teknolojisi, ilk yıllarda kapitalist ekonominin güç göstergesi olarak ABD’de, New York, Chicago gibi kentlerde boy göstermiştir. Günümüzde ise gelişen elektronik sanayileriyle Uzakdoğu, Kuala Lumpur, Shanghai, Hong Kong, Taipei gibi ve petrol zengini Arap ülkeleri, Dubai, Abu Dabi, Mekke gibi kentlerde yükselen gökdelenlerle bu yarışın içinde yer almışlardır.

Avrupa, yakın zamanlara kadar bu yarışmanın dışında kaldı. Ancak kentlerin kimliğini bozmayacak bölgelerde, klâsik kent dokusu dışında ve ekonomilerin gerektirdiği çapta gökdelenler inşa etti. Örneğin Paris, kentin simgesi olan Eiffel çevresinde onunla yarışacak yapılaşmalardan kaçınmış, yüksek kitleleri Defence bölgesine toplamıştır. Londra, 2004 yılında açılan ve kentin kadim St. Mary Axe dokusu içinde yer alan, mimar Norman Foster yapıtı SwissRe Tower gökdeleni ile bu anlayışı delmişse de kitle, oval hatları ve 180 metreyi geçmeyen boyu ile yadırganmayan bir proje olabilmiştir.

Son yapılan ve yazımıza konu olan yeni Shard-London gökdeleni, tamamen cam yüzeylerden oluşan piramit kitlesiyle kentin mevcut klâsik dokusuna yabancı olmasına karşın, mimarî kalitesiyle kendisini kent siluetine kabul ettirebilmiştir. Bu gökdelene, biteviye ve aynı boyda devam eden klâsik kent dokusuna karşı gelen çağdaş şehirciliğin bir nevi başkaldırısı diyorum ve Thames nehri karşı sahilinden bakışla oluşan siluetin gündüz ve gece görünüm fotoğraflarını takdirlerinize sunuyorum.

Mimar Renzo Piano

Bu uyumda en büyük etken, projenin mimarı Renzo Piano olmuştur. Renzo Piano, 1937 Cenova doğumlu İtalyan mimardır. Milano Polytechnic University mezunudur. En meşhur eseri Paris’deki Georges Pompidou modern sanatlar müzesidir. (Paris’e gitmiş olan okurların bu ilginç kültür merkezini gezmiş olmalarını diliyorum). Mimarın, bunun dışında California Academy of Sciences, Morgan Library, New York Times Building, San Francisco Transbery gibi birçok ünlü eseri bulunmaktadır. Pritzker Prize, Kyoto Prize, Erasmus Prize, Royal, AIA ve UIA Gold Medal ödülleri vardır.

Yıl 2000’dir. İnşaat arazisi üzerinde bulunan Soutwalk Towers maliklerinden girişimci Irvine Seller, mimar Renzo Piano’yu öğle yemeğine davet eder. Mimara köhnemiş kuleyi yıkarak çağımızın ticari işlevlerine uygun yeni bir gökdelen inşa etme tasavvurunu anlatır. Yeni gökdelenin adı Shard London olacaktır. Çağımızda gökdelenler, artık eskisi gibi sadece konut veya sadece ticari ofis kitlesinden oluşmuyor. Yeni gökdelenlerin içlerinde özel ofis hacimleriyle beraber çarşılar, restoranlar, spa ve spor merkezleri, sanat galerileri, rezidans tipi lüks konutlar ve beş yıldızlı oteller yer alıyor.

Londra siluetinde Shard gökdeleni

Mimar, davet edildiği yemeğe hazırlıksız gelmişti. İşverenin isteklerini dinledikten sonra cebinden kalemini çıkardı ve restoran menüsünün bir boş sayfasına hemen hayalindeki eskizi çizdi. Tarihî Londra’nın kalbinde bir cam piramit yükselmeli, ama piramidin kent siluetine de olumlu etkisi olmalıydı. Cam yüzeyler mevsimlere ve havanın durumuna göre çevreye değişik yansımalar vermeli, gökyüzünü ve güneş ışığını kente yansıtmalıydı.

Gökdelen inşaatı ve St. Paul's Cathedral

Anlaştılar. Mimar Renzo Piano avan projenin çizimine başladı. Proje geliştirici firma Sellar Property Group uygulama projelerini tekemmül ettirdi. WSP Cantor Seinuk firması yapı mühendisliği projelerini oluşturdu. Kasım 2003’de proje ve inşaatın onayı alındı. Turner & Townsend firması proje yönetimini, Robert Kush grubu betonarme imalâtı, Mace firması ana yüklenici olarak inşaatın yapımını üstlendi.

Finansman konularının halli epey zaman aldı. Banka kredileri temin edildi; Katar’lı Halebî Ailesine ait firma projeye dâhil oldu. Bu gibi işlerin tekemmülü 2006’nın Eylül ayını buldu. İlk keşfe göre maliyet 350 milyon Sterlin olarak ön görülse de yapı 435 milyon Sterline mal oldu.

Çelik konstrüksiyon imalatından ayrıntı

İnşaat ruhsatları sonunda ancak 2007 Eylülünde Suothwark Towers’ın yıkımına başlanabildi. Kent içindeki bina yıkımının çevreye zarar vermemesi gerekiyordu. Bu nedenle de yıkım işi, alınan önlemlerle 2009 yılı başına kadar sürdü. 2009’un Şubat ayında malzeme ihzaratı ve 5 adet kule-vinç montajı yapıldı; inşaat Mart ayında fiilen başladı. Temeller ve sonra betonarme orta çekirdek, günde 3 metre yükselerek 2011 yılında tamamlandı. Çekirdeğin çevresindeki çelik dikme ve kat döşemelerinin yapımı ve tepelik piramidi de 2012’de bitirildi. 44 adet asansör monte edildi. Cepheler, 56 bin metrekarelik 11 bin cam pano ile kaplandı. Bu arada London Bridge tren ve metro istasyonlarında izdiham yaratmamak için yapılan planlama ile halka açık bir büyük meydan oluşturuldu.

Bina, 5 Temmuz 2012 tarihinde yapılan, Katar Başbakanı Hamad bin Jaber al Thani ve York Dükü Prens Andrew iştirakiyle yapılan törenle sonlandırılmış oldu.

Gökdelen ve Londra

Şimdi ‘’Shard-London Bridge’’ broşüründen aldığım, bina işlevlerinin katlardaki dağılımına bir göz atalım.

Bodrum katlar : Garaj, tesisat, atölyeler, elektrik ve ısı üreteçleri ve diğer bina hizmetleri.

1. kat : Lobby (2.012 m2)
2-28.   katlar : Ofisler (54.488 m2)
29-30. katlar : Teknik tesisat
31-33. katlar : Restoranlar (5.945 m2)
34-51. katlar : 5 yıldızlı, 200 yataklı Shangri-La Hotel (16.198 m2)
52.       kat : Spa
53-65. katlar : Lüks konut daireleri (5.772 m2)
66-67. katlar : Teknik tesisat
68-72. katlar : Kamusal alanlar
73-87. katlar : Helezon tepelik ve antenler.

5 katı kapsayan kamusal alanlarda sanat galerileri, sergi salonları, TV izleme ve sinema salonları, okuma salonları, lobiler ve açık seyir terasları yer almaktadır. Bu teraslardan sisli olmayan, açık havalarda, yerden 804 feet, yani 245 metre yüksekteki dört cepheli teraslardan, kenti 60 kilometre yarıçap uzaklığına kadar çıplak gözle ve dürbünlerle seyretmek olanağı vardır. Tabii ki buraya elinizi kolunuzu sallayarak giremezsiniz; 24,95 Sterlin giriş ücreti ödemelisiniz. Bu teraslara yılda 2 milyon ziyaretçinin gelmesi bekleniyor.

Gökdelenden gece görünümü

Yapının iç mimarisi, hacimlerin dekorasyonu ve tüm işlevlerin yerleştirilmesi 1 Şubat 2013’de sonlandı. Gökdelenin zeminden yüksekliği 1.016 feet, yani 309,60 metredir. Şu anda Avrupa kıtasının en yüksek binasıdır.

Ne var ki Moskova’da inşa edilen Mercury City Tower bittiğinde 330 metreye ulaşacak ve Shard-London Tower’ı ikinciliğe düşürecektir.

Şu anda dünyanın en yüksek gökdeleni Dubai’deki Burj-Dubai olup 512 metre, antenleriyle beraber 800 metre yüksekliğindedir.

Bütün bu ayrıntılı bilgileri uzun uzadıya niçin yazıyorum, biliyor musunuz? Bizde işler böyle gitmiyor da onun için ve de belki işverenlere örnek olur diye yazıyorum. Bizde yapıların nasıl gerçekleştiğini aşağı yukarı bilirsiniz sanırım. Örneğin, Londra projesinin onda biri büyüklüğünde inşa edilecek bir gökdelen için uzman mimarlık ve mühendislik ofislerine başvurulmaz. Seçilen mimar ve mühendislerden projelerin palas pandıras, en kısa zamanda bitirilmesi istenir. Sonra araya bir takım adamları koyarak ham hum şaralop yapı ruhsatı alınır. Yapının doğru düzgün bütçesi hazırlanmamıştır. Finans konuları, krediler için ‘’Allah Kerim’’ denir. Eksik ve yetersiz projeler dolayısıyla çıkan problemler, yapıyı sürüncemede bırakır. Proje tadilatına gidilir; evvelce düşünülmeyen ayrıntı projeleri çizilir. Bu durumdaki inşaat en erken 8-10-15 yılda biter. Bu gibi yapıların bariz örneği, Zincirlikuyu’da simsiyah ikiz kulesiyle bir türlü iskân edilemeyen gökdelen projesidir.

Bir de iyi örnek verelim. Türkiye’nin en yüksek gökdeleni, İstanbul’daki Sapphire Tower olup 238 metre, antenle beraber 261 metre yüksekliğindedir. Şu anda Avrupa’nın 5. Sırasında bulunmaktadır. Başarılı ve iyi bir mimarlık ve mühendislik eseridir. Ne var ki burada da kötü şehircilik problemi vardır. İstanbul’umuzun kent planlamacılığında bölge ve çevre trafiği ve de altyapı problemleri çözülmeden verilen gökdelen ruhsatları, kentin başına yeni ve katmerli trafik ve altyapı problemleri açmaktadır.

Ne demişler? ‘’Çelebi böyle olur bizde gökdelen dediğin’’.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 6 Şubat 2013 Çarşamba 18:19:33
Güncelleme :6 Şubat 2013 Çarşamba 18:34:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?