24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Ne olacak şu AKM’nin hâli?

Başlık, galiba rakı sofrasında Türkiye’yi kurtaranların sorusuna benzedi ama İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ‘nin kara yazgısı için de başka bir başlık düşünemedim.

Yarın (2 Temmuz günü) 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’da, 1. Uluslararası İstanbul Opera Festivali başlıyor. Ne var ki opera festivaline soyunan kentte donanımlı bir opera binası yok. Daha doğrusu, kentin merkezinde, Taksim Meydanında vardı da şimdi ne olacağı belli olmayan bir hayalet bina durumunda bomboş, sonunu bekliyor.

İstanbul Atatürk Kültür Merkezi

Binanın kara yazgısı 1946 yılından başlar. İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar’ın teşebbüsü ile dönemin neoklâsik mimarlık akımlarına uygun proje, ‘İstanbul Operası’ adı ile Mimar Rüknettin Güney tarafından düzenlenir ve hemen inşasına girişilir. Merhum Kırdar’dan sonra bina ile kimse ilgilenmez. Betonarme iskelet, 25 yıl boyunca Taksim Meydanı’nı seyreder; kimse de bundan rahatsız olmaz. İskelet, nihayet Bayındırlık Bakanlığı’na devredilir ve Mimar Hayati Tabanlıoğlu yönetiminde yeniden projelendirilir. Aradan geçen bunca yıl sonra Türk mimarlığı, tüm dünyada olduğu gibi ‘modern mimarlık’ akımı etkisindedir artık. Modern mimarlık anlayışına göre şekillenen bina, 1969’da bitirilir. Ne var ki, yurtta kaynatılan ‘cadı kazanı’, tiyatroda oynayan ‘Cadı Kazanı’ temsili sırasında binayı yakar. Bitiminden 3 sene sonra tekrar iskelet durumuna gelen bina, İstanbullulara yine Taksim Meydanından boş boş bakar. Aynı ekip tekrar kolları sıvar, bina eski haline getirilir. Devlet opera, bale ve tiyatroları hizmetine verilir.

Şimdi burada duralım. Acaba AKM, kentlinin malı olmuş mudur? Yoksa batı kültürünü benimsemiş bir avuç aydının malı mıdır? Batı ülkelerinde halkın desteği ile yapılan bu gibi tesisler, bizde niçin ‘tepeden inme’ yapılır? Bırakın az eğitim almış çoğunluğu, yüksek tahsilli, umur görmüş kişilerin bile güzel sanatlara bîgâne kalmalarını nasıl açıklayabiliriz? Acaba eğitim sistemimizde batı eğitim sistemlerinden farklı, eksik bir şeyler mi var?

Mülkiyeli bir belediye başkanı parka dikilen abstre bir heykel için ‘’Böyle sanatın içine tüküreyim’’ diyebiliyorsa, general rütbesine çıkmış bir cumhurbaşkanı Picasso resimleri için ‘’Ben bu resimlerin dikâlâsını yaparım’’ diyebiliyorsa, elbette yeni hükümetin ricali de modern mimari akımın Türkiye’deki örneği, mimarlık tarihimize mal olmuş AKM’yi önemsemeyecek, yıkmak ve yerine bir görgüsüz bina dikmek isteyecektir.

Bakın yeri doldurulamayan dehanın, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1913 yılında söylediklerine: Mustafa Kemal Sofya’da ataşemiliterdir. Sofya Operasında oynayan Bizet’nin Carmen operasını seyrettikten sonra döndüğü otelinde bir türlü uyku tutmaz. Arkadaşı Şâkir Zümre’yi uyandırır. ‘’Kim ne derse desin, şimdi Balkan harbindeki mağlûbiyetimizin sebebini daha iyi anlıyorum. Ben bu adamları (Bulgarları) böyle bilmezdim. Baksana, operaları bile var. Operada oynayacak sahne sanatçıları, müzisyenleri, dekoratörleri, hepsi yetişmiş, opera binaları bile var’’ demiş. Ne acıdır ki aradan geçen 100 yıla yakın zaman sonra operaya gidecek, konser dinleyecek, sanatçıları kutlayacak, onları daha iyiye, daha güzele teşvik edecek hükümet ricalimiz yok.

Opera binaları mimari kişiliği olan ve birçok özellikler içeren yapılardır. Paris, Moskova, Prag, … ve tüm batı ülke operaları yapıldığı dönemin mimarisini yansıtan, kentin en önemli binalarıdır. Periyodik bakım ve onarımları yanında son teknik olanaklarla donatılırlar. Bunca onarım ve işletme masraflarına katlanacağımıza şu binaları yıkalım da yenisini yapalım fikri hiç kimsenin aklından geçmez. Binalara gözleri gibi bakarlar. Bu titizlik, sadece klâsik olmuş binalar için değil, Paris Bastille Operası gibi modern üslûptaki binalar için de geçerlidir.

AKM’yi de 2004 yılından beri, 6 yıldır yıkmak için olmadık dümenler dönüyor. Bu yıkım hikâyesi Kültür ve Turizm eski bakanı Atilla Koç tarafından başlatıldı. Tüm engellemelere rağmen yılmadılar, hâlâ yıkım uğraşları devam ediyor. 2007’de TBMM yıkım kararı aldı. Kamuoyu buna karşı çıktı. 2009’da yıkım yerine günümüz mekanik ve elektronik teknolojisi uygulanarak ve mevcut konseptin korunarak onarılması için proje hazırlandı. Aynı yıl, kafe, restoran gibi gençleri binaya çekebilecek yan tesislerin eklenmesi ile binanın güncellenmesine ‘Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası’ karşı çıktı ve İstanbul 9. İdare Mahkemesinden evvela ‘yürütmeyi durdurma’, sonra ‘iptal’ kararı çıkartarak işi çıkmaza soktu. Çünkü adamlar, hâlâ geçen yüzyılda yaşıyor, binayı halkın malı değil, bir zümrenin mabedi gibi algılıyorlardı.

2010’da proje istedikleri gibi düzeltildi. Ama artık işin heyecanı kalmamıştı. Yeni proje Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verildiği halde bakanlıktan ne bir ses ne bir nefes çıkmıyor. Onarım için ödenek ayrılmıyor, ihale talimatı verilmiyor. ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanlığı’ ile ‘Koordinasyon Kurulu’ beklemenin suçunu birbirlerinin üzerine atıyor. Koordinasyon Kurulu kimlerden oluşuyor biliyor musunuz? Devlet Bakanı başkanlığında AB Başmüzakerecisi, İçişleri, Maliye, Kültür ve Turizm Bakanları, İstanbul Valisi, İstanbul B.Ş. Belediye Başkanı, 2010 Avrupa Kültür Başkenti (2010 AKB) Danışma ve Yürütme Kurulu başkanları komisyonun faal (!) üyeleri. Bütün bu zevat, AKM konusunda onarım kararı alamıyor. Neden acaba?

Zaten 2010 AKB Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç ağzından baklayı çıkardı. 4 Mart 2010 günlü demecinde açık açık söyledi: ‘’AKM, Sovyet Sosyalist rejiminden kalma bina (!). Girişte sanatseverleri gardırop karşılıyor. Dünyada böyle yapı yok artık’’

Meğer rahmetli mimar Hayati Tabanlıoğlu komünistmiş, Sovyet ajanı imiş de haberimiz yokmuş. Belki binanın gizli bir yerine orak-çekiç bile koymuş olabilir.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 1 Temmuz 2010 Perşembe 12:31:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
teoman törün IP: 88.241.151.xxx Tarih : 4.07.2010 15:21:22

Atatürkün "Balkan Harbini kaybetmemiz" sebebini bizde Opera bulunmayışına bağladığı anekdotunu ben de eş dosta sıkça anlatırdım da, muhataplarımın büyük çoğunluğu şaban şaban yüzüme bakarlardı (her halde "kel alâka" diye). Ne diyelim AKM'yi de iyi yapacaklar inşallah.  


hasan ulusöver IP: 85.110.29.xxx Tarih : 3.07.2010 01:19:35

abi iyi günler.akm nin hali iyi olacak kanaatindeym.sevgilerimle,saygılarımla