20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Paris’te İmar Hamleleri

2009 yılının Nisan ayında İstanbul’a gelen ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı ziyaret eden Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe, verdiği beyanatta İstanbul’u çok sevdiğini, kentin gerçekten dünya kentleri arasında ayrı bir yeri olduğunu ifade etmişti. Ne var ki bizim fırlama magazin muhabirlerimiz adamın peşini bırakmamış, adamı bir gece yarısı bir gey barda zil zurna enselemişlerdi. (http://blog.milliyet.com.tr/bugratokmakoglu)

Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe

Şu Fransızların işine akıl-sır ermiyor. Cinsel tercihini saklamadan seçmenlerine açıklayan bir kişiyi Paris’e Belediye Başkanı yapmakta beis görmüyorlar. Her halde adamların ahlâk anlayışları, belden aşağıda değil, kişinin erdemli davranışlarında olmalı. Zaten bu Batılılar, tilt oldukları adamı, geçmişlerinde de Doğulular gibi gizlice pusu kurup zımbalamak yerine düelloya davet ederlerdi. Ne var ki bunlar, bizim “Şark kafamızın” almayacağı şeyler.

Misafir Belediye Başkanının onuruna verilen resepsiyonda, adamın henüz ayık olduğu bir ânı yakalayıp, mesleğimiz gereği olarak Paris’teki imar hamleleri bâbında ne gibi projeleri olduğunu sorma fırsatını elde ettik. Ayaküstü yaptığımız söyleşimize, çaktırmadan kayıt cihazımızı açarak başladık. Şimdi sözü Monsieur Bertrand Delanoe’ye bırakalım:

“Moncher, mimar olduğunuza göre bilirsiniz. Eski Paris, sağlıksız binaların doldurduğu bir ortaçağ şehriydi. Yolların ortasından dere gibi pis sular akar, kedi gibi fareler ortalıkta cirit atar, veba salgınları halkı kırar geçirirdi. İlle de Cité’deki en büyük anıt eserimiz, Notre Dame Katedrali bile çirkin ve sağlıksız binalarla iç içeydi. Baron Haussmann, hiç kimsenin kaşına gözüne bakmadan bütün bu pislikleri ortadan kaldırdı. Geniş bulvarlar ve meydanlar açtı, yemyeşil parklar oluşturdu. Meydan ve bulvarları ağaçlar ve değerli binalarla donattı. Yepyeni bir Paris yarattı. Sokaklarda gösteri yapan muhalifler de polisten kaçacak delik bulamadı. Peki, bunları başarabilmenin kolay olduğunu mu sanıyorsunuz? Tabii ki Haussmann tek başına hiçbir şey yapamazdı. Arkasında III. Napoléon gibi büyük bir kuvvet, bir kudret vardı.

“Bu imar hamlesinin üzerinden aşağı yukarı 150 yıl geçti. Takdir edersiniz ki kentler, değişen koşullar paralelinde devamlı değişim ve gelişim içindedirler. İşte, günümüz Paris’inin ikinci imar hamlesini ben başlatıyorum. Projelerim hazır. Gözlerinizi hayretle açtığınıza göre bu hamleyi nasıl başaracağımı sorar gibisiniz. Anlatayım: Evet, imar hamlesini başarabilmem için benim de arkamda Sayın Cumhurbaşkanımız Nicolas Sarkozy var.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy

“Hatasız insan olmaz. Haussmann’ın da hataları vardı. Hazretin, her şeyden evvel “rant ekonomisi”nden haberi yoktu. Kâr getirecek değerli alanlara büyük parklar yaptı. Örneğin Jardin de Luxembourg, sizin ifadenizle Lüksemburg Parkı’na büyük bir alan ayırdı. İşte ben, bu parkın ortasına Notre Dame Katedrali’nin aynısının bir kopyasını inşa edeceğim. Bilirsiniz, Notre Dame (Notr Dam), 1163-1250 yılları arasında inşa edilmiş en büyük ve en güzel katedrallerimizden biridir. Fransız Gotik mimarisi stilinde, yani millî mimarimizle inşa edilmiş bir katedraldir. Bu yapıda olabildiğince ince tutulmuş kesme taş kolonlar, olabildiğince göğe yükselmiş olup İsa Mesih Peygamberimizin göğe uçuşunu simgeler. Bu, Gotik stili mimarinin bir nevi tezahürüdür. Tabiidir ki biz, yeniyapımızın strüktüründe, doğal kesme taş yerine betonarme malzeme kullanacağız. Beton satıhlar üzerine çekeceğimiz ince bir sıva ile binaya taş görünümü kazandıracağız. Kimse betonarme kullandığımızın farkına varmayacak. Düşünebiliyor musunuz? Luxembourg Sarayının tam karşısında yepyeni ve muhteşem eserimiz yükselecek.

Paris, Luksemburg Parkı

“Bu arada Victor Hugo’nun toprağı bol olsun, Papaz Claude Frollo’nun evlâtlığı Quasimodo’ya benzer bir kambur bulabilirsek onu da zangoç olarak yeni katedralde görevlendireceğiz. Müthiş bir turizm atılımı olacak bu. Güzel turist kızlar, kendilerini Esmeralda addedip katedrale sığınacaklar, çan kulesine tırmanacaklar.

“Bu arada diğer bir amacımız, Paris’in her “quartier”sine millî mimarîmiz olan Fransız Gotik mimarisi stilinde kiliseler inşa etmektir. Kilise inşaatları, De Gaulle (Dögol) döneminde çok ihmale uğramış, adeta “tu kaka” edilmişti. Bu adamlar Alsas’da bazı kiliseleri şarap deposu bile yapmışlardı. Şimdi biz, bu açığı kapatmaya azimliyiz.

“UIA üyesi bazı ukalâ mimarlar, kiliselerin geçmiş dönemde kalmış Gotik stiliyle değil, çağdaş mimarî ilkeleriyle inşa edilmeleri gerektiğini söylüyorlar. Biz onlara kulak asmıyoruz. Adamlarda millî mimarîmize, millî değerlerimize saygı yok; onlar zaten körü körüne, yaptığımızher şeye muhalefet ederler.

Paris, Notr Dam Katedrali

“Bizler, çağdaş mimarî iddiasında olan ve modern adı altında yapılmak istenen kilise projelerini kabul etmiyoruz. Çünkü bu gibi yapılarda Hıristiyanlığın kutsal ruhunu bulamazsınız. Mimar olduğunuza göre Le Corbusier’nin 1955’te Ronchamp’da yaptığı Chapel Notre Damedu Hant yapısını her halde bilirsiniz. Allah aşkına söyleyin, kubbesiz, tonozsuz, kemersiz, heykelsiz, vitraysız kilise mi olur? Bu ucube yapının içinde, Baba-Oğul ve Kutsal Ruhu nasıl hissedebilecek, o İlâhi org sesinden nasıl etkilenebileceksiniz?

Ronşam Şapeli (Mimar Le Corbusier)

“Benim daha pek çok projelerim var. Concorde (Konkord) meydanımızı göz önünüze getirin. O meydan ki anlı şanlı tarihimizde Ulu Hakan XVI. Louis’nin, keza Robespierre, Danton gibi devrim şehitlerinin giyotinle idam edildiği meydandır. O meydanın ortasında sipsivri yükselen, Napoléon Bonaparte’ın Mısır’dan arakladığı Obelisk yerine bir Gotik kilise yükselseydi fena mı olurdu? Firavun’un lânetini yiyeceğimize, Pazar âyinlerinde isteyen Kralımızın, isteyen devrim şehitlerinin ruhunu şâd ederdi. Hani sizler Fatiha diyorsunuz ya; işte onun gibi bir şey. Kiliseyi Obelisk yüzünden meydanın göbeğine yapamayacağıma göre, meydana nâzır bir arsayı gözüme kestirmiş bulunuyorum.

Ronşam Şapeli, iç mekân

“Bir de rant kaynağı olabilecekkenen değerli arazimizi işgal eden, sizin Bulonya ormanı dediğiniz Bouis de Boulogne yeşil bölgemiz var. Orada aklı başında adamların dolaştığını hiç gördünüz mü? Dilim varmıyor ama geceleri fuhşun dik âlâsı orada cereyan ediyor.

“Bizler birkaç firma ile temas halindeyiz. Orada girişimciye tahsis edeceğimiz arazi üzerine, Paris’in en büyük ve en muhteşem AVM’sini, “Galerie Lafayette”e on basan alışveriş merkezini kuracağız. Bakın o zaman, çevre ne kadar güzelleşecek ve âsâyiş ne kadar düzelecek.’’

***

Anladığım kadarı ile kadehler birbiri ardından geldikçe adamın dili çözülüyor, mürüvvetine endaze olmuyordu. Teşekkür ettim, müsaade istedim, yanından uzaklaştım.

Siz ne dersiniz? Yoksa adam bizi dolduruşa mı getirdi? Bizimle kafa mı buldu acaba?


HÂMİŞ

Bu sohbet aşağı yukarı üç sene önce yapılmıştı. Zaten Sarkozy artık cumhurbaşkanı değil. Paris de tecavüze uğramadı, bütün güzelliğiyle yerli yerinde duruyor.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 2 Aralık 2012 Pazar 09:56:27
Güncelleme :2 Aralık 2012 Pazar 14:20:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.240.17.xxx Tarih : 7.12.2012 15:21:35

Sayın Dr. S.ye,  En fazla saygı duyduğum; yararını her şeyin üstünde tutttuğum, özellikle, şu andaki yaşım dolaysiyle çok muhtaç olduğum bir mesleğin  müntesibi olarak ben de sizinle çatışma halinde olmayı asla istemezdim. Yalnız fazlaca simgeci olmalarından "özdeyişlerinizin" anlamını sökemiyordum. Bunu yaşıma da bağışlayabilirsiniz. Banimle aynı yaşdaki kuzenim Yılmaz Bey'in yazısına verdiğiniz üstteki yorumu çok agressif buldum. Dediğim gibi somut planda eleştiri yaparsanız (ki kul hatadan münezzeh-arınmış değildir; herkesin kusuru, yanlışı olabilir) bu eleştirilerin yapıcı taraflarını hüsn-ü kabûl ederiz. Elbette çeşitli nedenle rümuz kullanılabilir. Ama, hiç olmazsa bu köşeye yansıttığınız kişilikde karışılklık yaratılmaması bakımından bu rümuzu değiştirmemeniz isabetli olurdu. Ben, doğrusu, "Özdemiri" gene bizim köşelere takılan "corrector" olabileceğine ihtimâl vermiştim.68 kuşağından olduğunuza göre siz de adamakıllı olgun bir kuşaktansınız. Nazik yanıtınıza teşekkürler


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.72.xxx Tarih : 3.12.2012 16:09:45

Yazıyı ciddiye alan bir kısım okurlarım; bu bir hayali ve mizahi taşlamadır.


özdemir . . IP: 95.15.75.xxx Tarih : 5.12.2012 21:27:13

Sayın Törün; dileğinizi yerine getireceğime söz vererek, çağdaş ve geleceğe yönelik yorum veya özdeyişlerimi sunacağımı bilgilerinize arz ederim. Şunu da belirteyim ki; günümüzün gelişmeleri konularında sizlerin yaptığınız sunumlar sanki demode değil mi ? ! Doğru belirtiyorsunuz; toplumumuz geleceğinin aydınlığı için artık boş sözlere rağbet etmiyor, kesin bir huzur ortamına kavuşmak istiyor ! "muhteşem yüzyıl", "mimari tarzlar", "kendilerinizin sosyal yaşamları" tartışmalarını bırakıp, benim de sizlerden dileğim geleceğe yönelik sunumlar yapmanızdır. Saygılarımla !..


Dr. S. A. IP: 95.15.181.xxx Tarih : 7.12.2012 18:41:40

Sayın Törün; gerçeğin ortaya çıkması şimdi anlaşılmış oldu. "Özdeyiş" diye belirtimde kesinlikle Sayın Yılmaz'ın sunumuna hedef almadım ve kendilerine karşı kinayede bulunmadım; mizah kültürü ve anlayışından yoksun ve de eğitimsiz olarak 'lafa karışan okuyucuları' kastetmek istemiştim. Demek ki ben, 'edebiyat sanatını' pek beceremiyorum, bundan sonra da yorum yapacak olursam daha hassas davranmaya çalışmam gerekecektir ! Gençlerimizi aydınlatıcı sunumlarınızın devamını diler, - tekrardan özür dileyerek - sizlere sağlıklı uzun ömürler temennisi ile içten saygılarımı sunarım.
 


Teoman Törün IP: 88.240.29.xxx Tarih : 5.12.2012 12:36:29

Özdemirin aforizmalarından bıktık. Biraz da beğenmediklerine örnek olacak daha makûl ve bilgi dolu yazılarını bekliyoruz.


Teoman Törün IP: 88.243.227.xxx Tarih : 6.12.2012 11:55:42

Sayın Özdemir, Şimdiye kadar karşılaştığımız yorumlarınız hangi istikamette eleştiri yapıldığı anlaşılmayan; soyut, ayrıca, soyutluğu nedeni ile sebep ve saiki de anlaşılamayan çok yaralayıcı, sivri târizlerdi. Hiç olmazsa özet olarak eleştiri konusunu belirtebilirdiniz. Bizim sunumlarımıza gelince, Sayın Ergüvenç hem kamu hizmetinde İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü, Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü hem özel sektörde büyük bir Holding'in İnşaat genel koordinatörlüğü gibi mesleğinde en yüksek katlara çıkmış, pek çok projesi ödül kazanmış, şehircilik deneyimi olan mesleğinde ehil bir Yüksek Mühendis Mimar'dır.  Ben ise, naçizane Siyasal Bilgiler öğrenimi yapmış biri olarak, baştan deklare ettiğim üzere mütevazı yazılarımla "öğrencilere yönelik" gelecek kuşakların kültürüne katkıda bulunma çabasındaki bir garibanım. Kusurlarımın, yanlışlarımın (açık açık söylenmesi kaydı ile) belirtilmesini, değil hoşnutsuzlukla, sevinçle karşılarım. Yazılarımın "interaktif" planda kabûl edilmesini; okurlarımın katkılarını her zaman beklediğimi vurgulamışımdır. Sayın Ergüvenç'in "mimarî tarzlar" hakkında yazı yazmasının eleştirilmesi havsala alacak bir şey değildir. Güzele varmanın tarihî süreç içinde değerlendirilmesi de son derece doğaldır. Bunun için Mimarlık öğrencilerine "Mimarlık Tarihi", Siyasal Bilgiler öğrencilerine "Siyasî Tarih", Tıp öğrencilerine "Tıp tarihi" öğretilir; Doktorlar ayrıca "Hipocrates" yemini ederler. Ben yazılarımda "Muhteşem Yüzyıl"ı kalemime doladığımı hiç hatırlamıyorum. Kaldı ki bir yazı köşesi alanlar yeri gelir anılarından da, sosyal aktüelite ile ilgili fikirlerinden bahsedebilirler. Doğru bilginin hiç biri demode değildir. Sizin bir ideolojik sıkıntınız var ama emin olun bu ne türde bir sıkıntıdır; bunu da anlayabilmiş değilim. Somut açıklamalar yapacağınıza çok memnun oldum; merakla bekliyorum.


erdem yücel IP: 88.244.153.xxx Tarih : 7.12.2012 22:12:57

Yılmaz Ergüvenç' in  mimari bilimini yansıtan  biraz da hiciv içeren yazısı gerçekten enfes...  Ancak iki aydın insanın; köşe yazarımız Teoman Törün ile değerli Dr.S'nin tartışması da ayrı güzellikte... Bir yanda edebiyat ve tarih içeren yazılarıyla Teoman Törün, diğer yanda , önemli haberlere ve köşelere yazdığı yorumları sayfaya koymaktan büyük haz duyduğum Dr.S... Tartıştılar ve sonunda anlaştılar...İki aydın insandan daha başka ne beklenir ki? Keşke bu tartışmadan her gün ekranlarda gördüğümüz bazıları ders alabilseler... Nerde o günler... Her şey çok güzeldi, tartışma da, sonra anlaşma da... Üçünüze de binlerce teşekkür.. Ne denir; iyiki varsınız ...Sevgi ve saygılarımla


Teoman Törün IP: 85.103.86.xxx Tarih : 9.12.2012 13:53:20

Editörümüze çok yakışan bir uzlaştırma jesti. Minnettarlığımızla,


özdemirin özdeyişi. IP: 95.15.174.xxx Tarih : 3.12.2012 19:21:19

mizah anlayışından yoksun olanlar, gerçekleri kavramaktan aciz olarak fütursuzca laf ebeliği yapmaya -nafile-  çabalarlar


Dr. S. A (özdemir)* IP: 95.15.75.xxx Tarih : 6.12.2012 21:37:17

Sayın Törün; "özdemir" rumuzlu yorumcuya - ve dolayısıyla bana - yapmış olduğunuz açıklama beni son derece müsterih ettiği gibi, naçinaze bendenize gösterdiğiniz bu lütuftan da çok memnun oldum. Halen kamu görevinde bulunmam nedeniyle ve de bugünün malum yönetiminin 'insan hakları ve düşüncelerinin karşıtı bir yöntem izlemesi' sonucu şimdiye kadar Kent Haber Sitesi'ne gönderdiğim yorumlarımda daima değişik rumuzlara sığınmak zorunda kaldım; keşke ben de sizler gibi hür ve bağımsız olabilseydim ve de gerçek adımı kullanarak düşüncelerimi özgürce ortaya koyabilseydim.. Hattâ, Site'nizin müdavimi saygın bir yorumcu da rumuzlara sığınmamın sonucu olarak beni 'korkaklıkla' (!) nitelendirmişti..  Oysa ben, '68 Kuşağı' olarak zamanında cesurca her türlü girişimlerde bulunmuş bir kişi olarak bugünde cesaretimi muhafaza etmekteyim.. Site'niz her okuyucunuzun dilediğince ve serbestçe, her türlü haberlere ve sunumlara yorum yapabildiği/yapabileceği 'buluşma yeri'  olduğuna göre, tarafınızdan 'özdemirin özdeyişleri bıkkınlık getirdi' ibareniz -ne yazık ki - bende kırgınlık oluşturdu.. Bir idealim ise, sizler gibi bir düşünür ve yazar olabilmek idi, ne yazık ki bu mertebeye hiçbir zaman eremedim ! Neyse ki sahip olduğum mesleğimi hakkıyla yerine getiriyorum. Beni müteessir eden diğer bir husus da, Site'nize yorum yapmaya (!) çabalayanların fütursuzca türkçemizi katletmeleridir ! Gene bizim milletimize özgü bir özellikte, bir konu hakkında izah edebileceklerini dallandırıp- budaklandırıp uzun-uzadıya yazmaya veya söylemeye hevesleridir; öyke ki, bir saat konuşmalarından veya bin sayfa yazmalarından bir anlam çıkartmak imkansızdır. Ankara Atatürk Erkek Lisesi'nde tahsilim sırasında rahmetli (herhalde olmuştur, bugün 130 yaşında olması mümkün değildir) edebiyat öğretmenimiz Rifat Hoca, kompozisyon sınavı sonuçlarını açıklarken şunu der idi: "-bir çuval keçi boynuzundan bir damla bal çıkartamamışsınız!" Karikatür ve mizah sanatına oldum olası bir hevesim vardır. Bu sanatlar yüzlerce sayfayla izah edilebilecekleri bir-iki cümleyle ortaya koyar ! Kendi çapımda ben de buna özenti duyup fuzuli olarak eveleyip-gevelemeyip  belki naçizane olarak  ifade edebilirim düşüncesiyle birşeyler sunmak hevesine düştüm. Son belirteceğim şudur; adını bilemediğim bir düşünür "- herkes yazar ve bestekâr olsaydı, bunları okuyacak ve dinleyecek kimler olacaktı ?!"  Evet, siz yazacaksınız, bizler okuyacağız ve sayelerinizde feyz-i âti ye ereceğiz ! Beni affetmeniz umudumla en içten saygılarımı sunarım.   * veya diğer değişik rumuzlar