‘Nuh Tufanı’ efsanesinden beri, sel baskınları insanoğlunu ürküte gelmiştir. Çünkü yaşamımızın ana unsuru olan su, ölümümüze de neden olabiliyor. Çöl iklimi diye bildiğimiz Mekke’de bile 605 yılında oluşan sel, Kâbe’nin yıkımına neden olmuştu.
Geçen sene oluşan, Esenler, İkitelli, Mahmutbey, Güneşli, Yenibosna, Ataköy beldelerini kat ettikten sonra Yeşilyurt’tan Marmara’ya kavuşan Ayamama Deresi güzergâhında yaşanan ve birçok can ve mal kaybına neden olan sel baskını, bu yıl da Kurbağalıdere’nin taşması sonucu bir vatandaşımızın ölümüne ve çevre yerleşimlerde mal kayıplarına neden oldu.
Kurbağalıdere, Kayışdağ’dan doğan, Küçükbakkalköy’den geçen, Mimi ve Küçükçamlıca dereleri ile büyüdükten sonra Kalamış Koyu’ndan denize ulaşan bir dere. Kâğıthane, Göksu dereleri ve Kurbağalıdere, Osmanlı’nın sandal sefaları ile anılan şirin dereleri iken günümüz İstanbul’unun adeta birer kanalizasyonu durumuna düştüler. Bunun suçunu nedense hep pis sularını derelere akıtan gecekondu yerleşimlerinde ararız. Evet, gecekonduların dere yataklarında sağlıksız yayılmalarını önlemeye, onlara sağlıklı ortamlar yaratmaya devlet olarak gücümüz yetmemiş. Ama bir de madalyonun arka yüzü var. Devletin ve belediyelerin rant çıkarlarına alet olarak gerçekleştirdikleri veya gerçekleşmesine izin verdikleri ve de legal olarak tanımlanan yapılaşmalara ne demeli?
Bir kentin planlanmasında ilk olarak gerçekleştirilmesi gereken iş, doğru ve sağlıklı nâzım planın üretilmesidir. Bu plan ve bunu takip eden planlardaki en önemli çalışma, ‘arazi kullanım kararları’ çalışmasıdır. Bu kararlarda ana amaç, kent yerleşimindeki ‘ekolojik denge’ oranlarını bozmamak olmalıdır. Arazinin bir doğal dengesi vardır. Yağan yağmurlar, isterse sağanak şeklinde olsun toprak tarafından emilir; toprak, suya doygun orana ulaştığında yağmur suları dereler yolu ile doğal mecrasında ilerler. Emilen sular, yeraltı su rezervini besler, onları belli bir düzeyde tutar.
Eğer, bu doğal toprağı imar adı altında asfalt yollarla kaplar, parsellere bitişik nizamda beton bloklar diker, hektarlarca alanı su geçirmez duruma getirirseniz yağan yağmurların tümü yüzeyden çukur yerlere ve derelere ulaşacak, onları kapasitelerinin üzerinde biriken sularla taşıracaktır. Çünkü yollara yapılan yağmur kanalları, ancak normal günlerdeki yağışları drene edecek çapta kanallar olduğundan, yılın belirli birkaç gününde oluşacak sağanak yağışların oluşturacağı sel baskınları da kaçınılmaz olacaktır. Altyapıda, yılın belirli günlerinde oluşabilecek sağanak yağışları karşılayabilecek büyük tüneller inşa etmek yüksek maliyet gerektirir. Bu maliyeti karşılayamayacak belediyelerin yapacağı iş, mevcut dereleri anormal kapasiteyi taşıyabilecek çapa çıkarmak ve mecralarını islâh etmektir.
Paris kanalizasyonlarında geçen kovalamalı macera filmlerini görmüş olmalısınız. Bu kanalizasyonlar, bir insanın içinde rahatça dolaşabileceği çapta tünellerdir. Orta dereden pissular akar, derenin iki yanında bir insanın yürüyebileceği genişlikte kaldırımlar bulunur. Sağanak yağışta orta dere şişer ve sular, kaldırımları da kaplayarak yoluna devam eder. Bu nedenle de Paris’te bırakın su baskınlarını, küçük su birikintilerine bile rastlamazsınız.
Arazi kullanım kararları bizde niçin önemsenmez?
İmar planları bir bütündür. Hâlbuki bizde ada, hatta parsel bazında imar planı değişikliği yapılır. Bu mevzii plan değişikliğinin ana planın tümüne olacak etkileri hiç kaale alınmaz. Özal döneminde İmar ve İskân Bakanlığı lağvedildikten sonra tüm imar planı yetkileri yerel belediyelerin eline geçmiştir. Yapılan planların tasdik mercii yine kendileridir. Belediye İmar Komisyonlarından geçen plan değişiklikleri Belediye Meclisi ve başkan onayı ile yürürlüğe girer. ‘Komisyon’ üyelerinin AKP veya CHP veya diğer partilerden oluşması hiçbir şeyi değiştirmez. Çalışmalarda parti farkları değil, ahbap-çavuş ilişkileri geçerlidir.
Özetle, su taşkınlarının oluşmasında sadece gecekondu bölgeleri değil, bilinçsizce ve de rant uğruna imara açılmış bölgelerde yükselen modern (!) iş merkezleri, rezidanslar, gökdelenler, otoyollar, dereleri boğan menfezler, köprüler, alt ve üst geçitler de suçludur.
yerguvenc@gmail.com